Michael Gruenbaum, Güneş Bir Yerlerde Doğuyor isimli hatıratında, Theresienstadt konsantrasyon kampından öncesini de anlatarak okuyucuya, II. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yahudilerin yaşamlarının giderek nasıl engellendiğine dair önemli tarihi bilgileri sunuyor.

Çünkü genel olarak mutlu değilim. Hem de hiç. Dün gereksiz ödevimi yaparken, kendimi birdenbire, Nazilerin yapamayacağı bir şey, koyamayacakları bir kural hayal etmeye çalışırken buldum. Fakat hiçbir şey bulamadım. Satın almamızın daima yasal olacağı hiçbir gıda yok. Teslim etmemizi istemeyecekleri hiçbir eşya... Hep, yeni kurallara uymazsak ağır cezalandırma tehdidi altındayız. Ağır cezadan kastettikleri ise sanırım ölüm. 25 Mayıs 1941, Prag...” Michael Gruenbaum... Güneş Hala Bir Yerlerde Doğuyor hatıratının yaşayanı ve yazarı...

Michael Gruenbaum, 1930’da Prag’da oldukça dindar bir Yahudi ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok sevdiği babası 1941 senesinde, gözünün önünde Naziler tarafından tutuklandı. Nazi subayları, babasını almadan az önce birlikte satranç oynuyorlardı. Babasının nereye götürüldüğünü anlamadı, son görüşmeleri olduğunu bile bilmiyordu. Nazilerin Çekoslovakya’yı işgal etmesinin ardından Yahudilere gelen tüm yasaklamalardan evvel, toplumda adı sayılan bir avukat olan babası, önce Prag cezaevinde işkence gördü ve ardından Theresienstadt kampında öldü. Bundan bir yıl sonra, Michael, kız kardeşi ve anneleri, savaşın sonuna kadar kaldıkları Terezin’e gönderildiler. Michael’ın annesi, Noel zamanı Nazi subaylarının çocuklarına oyuncak ayılar yaptığı için, birkaç kez, “doğuya” (Auschwitz) gitmekten muaf tutulmayı başardılar. Bu, son kez 1944’ün ekim ayında gerçekleşti. Michael, Theresienstadt kampında birçok kez sahnelenmiş olan çocuk operası “Brundibar”da oynadı. Theresienstadt konsantrasyon kampında, besteci Hans Krasa’nın Brundibar operasında gerek provalarında gerekse de temsillerinde yer almış olmak, çocukları hayata bağlayan nadir öğelerden biriydi. Bu felaketten sağ çıkanlar, bu saatlerin eşsiz olduğunu söylerler: “Müzik adeta, bizi yaşama bağlayan birisiydi orada...”

Savaştan sonra aile Prag’a döndü fakat bu kez de Komünistler, Çekoslovakya’daki yönetimi ele geçirmişlerdi. Michael ailesiyle Küba’ya gitti ve lise eğitimini burada aldı. İki yıl sonra, ABD’ye taşındılar; Michael burada ünlü MIT üniversitesine girdi. Kore Savaşı sırasında orduda görev yaptı, sonrasında Yale Üniversitesi’nde şehir planlamasında yüksek lisans derecesi aldı ve meslektaşlarıyla bir şirket kurmadan önce Boston Yeniden Yapılanma Kurumu ve Massachusetts Kamu İşleri Dairesi’nde çalıştı.

Michael’ın karısı Thelma, Michael ve Holokost’ta hayatta kalan birkaç oda arkadaşı hakkında Nesarim: Terezin’in Kurtulan Çocukları adlı bir kitap yazdı. Michael, kendi yaşadıklarına BİR DAHA ASLA diyebilmek ve mirasını sonraki nesillere aktarabilmek için, ebeveynlerinin anısına MIT’nin müzik kütüphanesinde, 2012 yılında bir fon kurdu. Michael Gruenbaum’un bugün çocukları ve torunları var.

Güneş Bir Yerlerde Doğuyor hatıratı, Theresienstadt konsantrasyon kampından öncesini de anlatarak okuyucuya, II. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yahudilerin yaşamlarının giderek nasıl engellendiğine dair önemli tarihi bilgileri sunuyor. Bu, hiçbir sebebi olmayan korkunç soykırım Holokost zamanında, henüz 11-12 yaşlarında olan Michael Gruenbaum’un kendi gözünden, kendi algısı doğrultusunda kendi hissettiklerinden… Önce, her zaman gittiği yerlere gidemez oluyor Michael, çağrıldığı adıyla Misha. Daha sonra, arkadaşlarının ona gösterdikleri acımasızca düşmanlıkla onlardan oluyor. Okulundan oluyor, kemanından oluyor, evinden oluyor, babasından oluyor... Bunlarla da bitmiyor ki üstelik... Gıda yasakları ile beslenmekten oluyor; bedenine aldığı azıcık besinle yaşamayı öğreniyor, kimseyle konuşamadığı için kendi dünyasını genişletmeyi öğreniyor... ve tabii bunlarla da bitmiyor...

Bir kuşağın, önce engellenerek görünür-görünmez bir kapatmayla, daha sonra gerçekten hapis hayatı yaşayarak, nasıl farklı bir düşünce yapısına sahip olduklarının canlı bir örneğini de okumuş oluyoruz, bu samimi günlük sayesinde.

Benzersiz algılarımız aracılığıyla, hepimizin, yaşamda karşılaştıklarımız ve başımıza gelenler sayesinde öncelikle duygularımız devreye girer. Hepimizin biricik olan zihnimiz, karşılaştığımız olay karşısında duygularımıza bir ileti gönderir. Bu ileti ile hareketlenen duygu dünyamız, hissettiğimiz acı, mutluluk, korku vs. vasıtasıyla, yaşamda kalabilmek için bir karara varır. Diyelim ki, bir kayıp dolayısıyla çok canımız acıdı; bir daha canımızın yanmaması için çok fazla şey hissetmemeye çalışma kararı alır, duygusal dünyamız. Veya küçükken alamadığımızı düşündüğümüz ilgi ve sevgiyi alabilmek için savaşma gerekliliği kodlanmıştır, duygularımızın aldığı karar vasıtasıyla.

Zihin, algısı doğrultusunda duygulara bir ileti gönderir, duygular hissettiği şey ile bir karara varıp tekrar zihne bir sonraki davranış modeli için bir ileti daha gönderir ve bu en nihayet bedene de iletilir. Böylelikle, yaşamak için yepyeni bir kalıpla devam ederiz hayatımıza.

Michael Gruenbaum ve birçok diğer kamp kurtulanı, bütün bu kararlara rağmen, kendi kararlarının üstesinden gelerek buldukları yöntemlerle hem gelecek nesillere ışık tutmayı başarmış hem de insanlığın acılarını iyileştirmek için büyük katkıda bulunmuşlardır.

Yaşadıklarının nasıl üstesinden geldiklerine dair birçok açıklama var ama benim açıklamam, yine yaratıcılık ile yaratıcı çözümler ile yaşananlar ile yüzleşebilme gücü ve yine yaratıcı tarafımızın sunduğu hediye olan en yüksek potansiyelimiz sayesinde üstesinden gelebilmek için çare aramaktan geçtiği yönünde olacak. Kimi zaman bu yaratıcılık, mizah yönümüzden geliyor, kimi zaman resim yapmaktan, kimi zaman olan olayları bir tiyatro gibi algılamaktan, kimi zaman müzikten...

Bu kitap-hatırat sayesinde, Michael Gruenbaum’un henüz 11-12 yaşında iken tamamen değişen hayatı sırasında olayları nasıl algıladığına, bu algı ile birlikte verdiği tepkilerine, çeşitli kayıplarına, Terezin’e kapatılmasına, annesinin sükûnet ve büyük bir güçle yaşadıkları karşısında ayakta kalabilmesine, Terezin’den kurtulmalarına ve bu tüm yaşadıklarını nasıl bir başarıya dönüştürdüğüne şahit oluyoruz. Elbette ki, hiç kolay değil; hatta kolay veya zor kelimeleri, yaşananların yanında anlamsız iki kavram gibi kalıyor. “Bunlara rağmen her şey mümkün,” demek istiyor Gruenbaum, hayattaki duruşu ve yaptıkları ile.

Oldukça etkileyici bir özgeçmişe sahip, Chicago Üniversitesi’nde “Yaratıcı Yazarlık ve Edebiyat” hocası olan, aynı zamanda çevirmen Todd Hasak-Lowy’ye bu kıymetli hatırat-kitap için teşekkürler. Michael Gruenbaum ile birlikte kitap haline getirmişler “Güneş Hala Bir Yerlerde Doğuyor” hatıratını. Birçok başka kitabı daha yayınlanmış olan yazar Hasak-Lowy, Chicago Üniversitesi’nden evvel, Florida Üniversitesi’nde, “Associate Professor of Hebrew Literature” görevinde bulunmuş, hoca olarak. Kendi özgeçmişini kendi kaleminden anlatan sitesini ziyaret etmenizi öneririm, gerçekten de etkileyici: www.toddhasaklowy.com

Hatırat beni derinden etkiledi. Bu kitabı okurken, tarihi canlı olarak öğrenmenin yanı sıra belki de biz de, kendi geçtiğimiz zorlukların üstesinden gelebilmek için kendi iç rehberliğimizden yaratıcı çözümler duymaya başlayacağız.