Piskopos Tomás de Berlanga tarafından 16. yüzyıl başlarında keşfedilen Galapagos’ta, Evrim Teorisi’nin kıvılcımının ateşlenmiş olduğu henüz Modern Dünya tarafından bilinmiyordu. 19. yüzyıl başlarında İngiliz bilim insanı Charles Darwin, Galapagos Takımadalarına gelene dek…

1535 yılı… Panama Piskoposu Tomás de Berlanga gemiyle Peru’ya doğru gitmek üzere yol almaktaydı. Gemisi rotadan çıkmış ve yolcularını bilinmedik, uzak ve izole bir adalar grubuyla karşılaştırmıştı. Bu keşfinin ardından Piskopos, o adaları ‘büyüleyici’ anlamına gelen “Las Encantadas” olarak adlandırdı. Büyüleyiciydiler… Üzerlerinde insanlardan çekinip korkmayan dev kara kaplumbağaları vardı.

Islas Galápagos - Galapagos Adaları resmen doğu Pasifik Okyanusu’nun ada grubu olan Archipiélago de Colón - Columbus Takımadaları, 1832 tarihinde Ekvador’a bağlanmış bir eyaletidir.

Bu adalarda yapılmış arkeolojik incelemelerde gün yüzüne kavuşan İnka çanak çömleklerindeki çizilerin anlattıklarına göre İspanyol egemenliği öncelerinde Güney Amerika kıtasının yerlileri bu adalara uğramış.

1835’te ise Charles Darwin buraları ziyaret etmiş, ada topraklarındaki araştırmaları Evrim Kuramına ilham kaynağı olan gözlemler yapmıştı.

Dünyanın en büyük okyanusunun doğusunda yer alan bu adalar volkanik bir yapıya sahip. Üst üste binmiş lav akıntılarından oluşan takımadaların bazısında halen aktif yanardağlar bulunmakta. İnsan eli değmemiş - bozulmamış doğası ile Galapagos adalarında doğa-bilimciler, türlerin evrimiyle ilgili çalışmalarını günümüzde de sürdürmekte.

Kayalıklardan oluşan toplam 13 büyük, 6 küçük ve onlarca adacıktan meydana gelen Galapagos Takımadaları toplam 50.000 km²’lik bir yüz ölçüme sahip olup, Ekvador kıyılarının 1.000 km batısında yer almakta.

Ender hayvan türlerini korumak için UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Galapagos Adaları 1959’da ulusal parka dönüştürüldü ve önemli bir bölümü Ekvador Hükümeti tarafından vahşi yaşam alanları olarak belirlendi.

Hayalleri gerçekleştiren bir keşif rotası

Benzersiz bir yaban yaşam… Eşsiz bir seyahat - hayalleri gerçekleştiren bir keşif rotası!

Afrika’daki gibi değil. En önemlisi burada hayvanlar, kuşlar, deniz canlıları insanlardan korkmuyor. Çünkü menşei olarak endemikler. Yani adaların oluşumundan sonra milyonlarca yılın evrimleşme sürecinde insan türü buralara gelip varlık göstermeden önce de var idiler. Bulundukları yörenin sahibi onlar ve Ekvadorlular doğaya olan inanç ve saygı ile ziyaretçilerinin de bu canlılara zarar vermemesini, hatta mikrop bile taşımamalarını büyük bir ciddiyetle sağlamakta. Nitekim Batra Havalimanı’na vardığınızda uçaktan inen valizler özel olarak kontrollere tabi tutulduktan sonra sahiplerine teslim ediliyor.

Galapagos Adaları’ndan “evrim laboratuvarı” şeklinde söz edilmesi hiç şaşırtıcı değil.

Yörenin ziyaretçileri, doğanın milyonlarca yıllık geçmişindeki o en bakir haline tanık oluyor, hatta zamanda geriye bir yolculuk yaparken kâşifin heyecanını da duyumsayabiliyor.

Endemik dev kara kaplumbağaları

Korkusuz dev kara kaplumbağası, Santa Cruz Adası’nda - hani neredeyse konuklarını girişte karşılıyor, çimenini-otunu çiğneme anlarını turistleri incelerken paylaşıyor, suda keyif çatarken onu izlemeye gelenlere müthiş bir gövde ve hareket gösterisini masum bir samimiyet içinde yapıyor.

Hayranlık uyandıracak boyuttaki Galapagos Dev Kaplumbağası dünyada yaşayan en büyük kaplumbağa türü. Geçmişin “dinozorgilleri” ile akran adeta bu eşsiz yaratıklar… İspanyolların “Galapago” olarak adlandırdıkları takımadalar, kaplumbağa için kullanılan eski bir İspanyolca sözcük. Kabuklarının şekli, hangi adada ve Isabela Adası’nda yaşadıklarına bağlı olarak yanardağdan yanardağa kadar değişmekte. Galapagos Dev Kaplumbağası genellikle 100 yılın ötesinde yaşıyor.

Önemli bir popülasyon: Sempatik denizaslanı

Bu, adanın bir başka endemik türü Galapagos Denizaslanı. Son derece insana yakın olan bu denizaslanı, türlerinin en küçüğü. Galapagos Denizaslanı, daha soğuk iklimlerde bulunan diğer türlere göre daha büyük bir ısıya ve daha az yiyeceğe maruz kalmakta. Bu endemik hayvanlar adaların hemen-hemen her yerinde bulunabilir. Üreme mevsimi sayesinde ziyaretçilerin yılın herhangi bir döneminde denizaslanı yavrularını izleme olasılıkları yüksek. Gezi tekneleriyle ulaştığımız adaların birinde, yavrularını etraflarında tur atan köpek balıklarının hışmından koruyan dişi denizaslanının saltoları kalbimi gerçekten ısıttı.

Bir bakıyorsunuz, demir atmış bir kayığın yanı başında güneşin rehavetiyle ısınıyor… Kimi kez de karada, teknelerle yola çıkan turistleri yolcu ediyor… Biz yolcu, o hancı!

Ah o her boydaki denizaslanları… Hele-hele ele avuca sığmayacak yavru denizaslanları… Fonda müthiş volkanik manzaralar… Neredeyse yan yanasınız. Ancak dokunma yasağı var… Yoksa alacaktım o kıvrak işveli yavrularından birini - bir bebeği severcesine kucaklayabilirdim!

Kuşların en ilginci: Firkateyn kuşu

Adı, Fregat veya Firkateyn kuşu… Öylesine muhteşem ki… Üstelik hepsini bir arada görmek seçkin bir doğa şöleni. Bu büyük kuşların erkeklerinin gıdısı (gular kesesi) kırmızı - kıpkırmızı… İşin en ilginç yanı, dişilerini cezp etmek, ilişkiye girmek ve aile kurmak için boyunlarının altındaki gıdıları kocaman kırmızı balonlara dönüşüyor. O büyük kuşu gökyüzünde uçarken izlediğinizde, sıradanlıkla ağzında şişirilmiş bir balon taşıdığı izlenimine kapılabiliyorsunuz. Dünyada sadece Galapagos Adaları’nda yaşayan muhteşem bir tür olan Fregat kuşunu siyah tüyleri, etkileyici koyu kırmızı ‘gular kesesi’ ile kolaylıkla tanımak mümkün. Bunların uçarken denizde balık aradıkları, ancak diğer deniz kuşlarından yiyecek çaldıkları da biliniyor. Araştırmalara göre yere inmeden aylarca havada kalabiliyor, bunu da harcadıkları enerji miktarının çok düşük olması sayesinde başarıyorlar.

Mavi ayaklı bubi

Bubi olarak anılan mavi ayaklı sümsük kuşunun soluk türkuaz rengi ile koyu akuamarin arasında değişken renklerdeki perdeli ayakları ziyaretçilerinin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Tek eşli bubilerin erkeği dişisine bacaklarını göstererek kur yaparmış… Bir de eşlerini tavlamak için kanatlarını açarak ayaklarıyla değişik tarzda bir dans gösterisi yapıyorlar. Dansın özü çiftleşme amacıyla dişi bireye bir çağrı.
Benzerine rastlamadığım bu kuşların birine dakikalarca baka durdum. Yavrusuyla baş başaydı, o günün doğasında belki de en güzel anne-çocuk manzarası oldu.

İkonik türleri say-say bitmez

  • Galapagos Albatros’u Ekvador’a özgü bir deniz kuşu; etkileyici kanat açıklığı yaklaşık 4 metreye ulaşıyor ve mavi bubiler benzer ünlü kur dansıyla kaçırılacak bir manzara değil!
  • Galapagos Penguenleri dünyanın en küçük penguen türü. Yılda üç kereye kadar yumurta bırakabiliyorlar ve yiyecek bol olduğunda üç ay içinde iki civciv yetiştirebilirken bu takımadalarının besin bakımından hayli zengin sularında kolaylıkla hayatta kalmaya adapte olmuşlar.

 

  • Dünyada sadece Fernandina Adası ve Isabela Adası’nın batı kıyısında bulunan “Uçamayan Karabatak” türü, evrime açık örneklerden biri. Penguenler hariç - denizdeki yaşamın gerekliliklerine uyum sağlamak için uçma kabiliyetini yitiren dünyadaki tek deniz kuşu.
  • Galapagos Şahini o denli büyük ki, diğer kuşlarla karıştırmak olası değil. Büyülü adalardaki besin zincirinin* ilk halkası olan bu endemik kuş, Galapagos’taki adaların çoğunda bulunuyor ve genellikle yörenin çoğu canlısı gibi insanlardan korkmuyor. Genç kara ve deniz iguanaları, kaplumbağa yavruları, deniz kaplumbağaları ve çekirge ve kırkayak gibi böcekleri avlıyorlar.

*NOT: Besin zinciri, bütün canlıları kapsar ve hayvanların bitkileri ve diğer hayvanları yiyerek nasıl beslenmekte olduğunu açıklar. Başka bir ifadeyle, besin zinciri ile gösterilen şey belli bir ekosistem içinde gerçekleşen bir tür enerji alışverişidir diyebiliriz.

İguanalar şaşırtıcı sayıda

Endemik Galapagos türlerinin en şaşırtıcılarından biri olan Deniz İguanaları Charles Darwin tarafından “karanlığın etkileri” olarak anılmışlardı. Onların deniz adaptasyonları benzersiz bir evrimsel biyoloji örneği olarak gösteriliyor. Üç türü bulunan Deniz İguanaları, sadece bu adalarda bulunuyor, özellikle Fernandina, Kuzey Isabela, Floreana ve Española Adası’nda görülebiliyor.

İguana demişken… Her yerdeler.

Bizim sokaklardaki tekir - sarman kedileri gibiler. Her köşede karşı karşıya gelebiliyor, en büyükleriyle bile rastlaştığınızda istiflerini bozmayıp işlerine devam ediyorlar. Yolda yürürken, deniz kenarlarında, ağaç altlarında bazen de halktan biri gibi dolaşıyorlar. Her yerde onları ezmemek, çarpmamak üzere uyarı tabelaları bulunuyor.

Kara İguanaları, takımadaların endemik yerleşik otçulları olarak önemli bir role sahip. Çok ender olsa da kara ve deniz iguana melezleri görülmüş ve her iki türe de yan yana rastlanabilmekte.

Bambaşka bir Kara İguanası türü olan Santa Fe Adası’nın iguanaları çevrelerinin renkleriyle uyum sağlamak için adapte olmuş, bu yüzden de gözlemlenmeleri hayli zor. Bu iguanaların temel yiyecekleri ise çoğunlukla adanın dikenli armut kaktüsü…

 

Galapagos’un yerel rehberleri son derece eğitimli. İşlerini azami bir ciddiyetle yapıyor, turistlere katı bir nezaket içinde kuralları çiğnememelerini söylüyor, üstelik o toprakların koruyuculuğunu - bekçiliğini yapıyorlar. İşte o tecrübeli rehberlerimiz sayesinde, Galapagos Adaları’nda bulunan en simgesel, görülmesi gereken türlere rastlama şansımız oldu.