Psikiyatr Engin Geçtan Hayat isimli kitabında şöyle der: “Büyük kent insanının sık kullandığı uyuşturuculardan biri de hız. Aynı şey, telaşsız da aynı sürede yapılabilir. Üstelik yapılacak şeye ayrılan zaman ve enerjinin bir bölümü seferberlik sırasında tüketilmeden... Ama hız, insanın içindeki boşlukla yüzleşmemesi için çağdaş normların da pekiştirdiği ve uyuşturucu niteliği kazandığında yavaşlatılması zor bir araç.”

Hız bağımlılığı ve panzehiri

Hıza böylesine bağımlıyken, o elimizden alındığında dayanılmaz bir sıkkınlıkla, boşluğun paniğiyle baş başa kalırız. Örneğin evde kaldığımız pandemi günlerinin birçoğumuzun için çok zorlayıcı olması bunun kanıtı olarak görülebilir. Koşuşturmalarımızdan, meşguliyetlerimizden, yani Engin Geçtan’ın bahsettiği “hız”dan mahrum kaldığımızda zorlanmamız, eroini bir anda elinden alınmış uyuşturucu bağımlısının kıvranması kadar normaldir. Eğer hız bir uyuşturucu ise, bu uyuşturucunun panzehri, bu bağımlılığın ilacı olarak önermek istediğim bir kavram var: Wu-wei.

Sade ve spontane yaşam

Wu-wei, Çinceden Türkçeye “eylemsizlik”, hatta “gayri-eylem” olarak çevrilebilir. Wu-wei, Antik Çin inancı Taoizm’in en önemli öğretilerinden biridir. Taoizm’de amaç Tao’nun yolundan gitmektir. Tao, tek tanrılı dinlerdeki Tanrı’ya kıyasla daha soyuttur; bir şeyden çok, spritüal bir his durumdur. Onun ne olduğunu tam olarak kelimelere dökmek zordur; en basit anlatımıyla Tao, evrenin doğal varoluş biçimidir. Sade ve spontane yaşayarak, evrenin doğal varlığını algılayabilir, Tao ile uyum halinde olabiliriz. Taoizm’in öğretileri, Çinli bilge Laozi’nin eseri, Dao De Jing’e dayanır. Bu kısacık eserinde Laozi, doğaya uyumun, sadeliğin ve spontaneliğin önemini aforizmalar halinde anlatır. Örneğin sadeliğin anlatıldığı en sevdiğim aforizmalardan biri şöyledir: “Servetin bolluğu yoksulluktur. Yeşim taşı kıymetli diye övülür ama gücü taş olmaktan gelir.”

Wu-wei, yani eylemsizlik, Taoizm’de izlenen en kutsal yoldur. Burada anlatılan eylemsizlik, “boş boş oturmak” değildir, evrenin doğal ritmine ayak uydurmaktır. Taoizm’de doğaya ve doğallığa büyük bir saygı vardır. Bu bağlamda Wu-wei’deki eylemsizlik doğadan benzetmelerle anlaşılabilir. Wu-wei, temelinde davranışlarımızın doğadaki süreçler kadar spontane ve kesin olması gerektiğini öğretir.

Örneğin Wu-wei, akıntıya karşı değil, akıntıyla beraber yüzmektir. Kendini, olduğu duvara göre şekillendiren sarmaşık gibi olmaktır. İrademizi, arzularımızı ve isteklerimizi dünyaya zorla nüfuz ettirmek yerine kendimizi dünyanın akışına bırakmaktır. Dao De Jing şöyle der: “Dünyadaki hiçbir şey su kadar yumuşak ve uysal değildir; ama sert ve çetin şeylere saldırdığında kimse ona dayanamaz.”

Örneğin, bir derede akan suyu düşünelim. Yumuşaktır, zayıftır, sakindir ve kendini, doğanın yerçekimi gibi güçlerine tamamıyla teslim etmiştir. Akarken karşısına sonsuz engel çıkar, fakat engellerin altından, üstünden, sağından, solundan geçer ve sonunda kesin bir biçimde “su, yolunu bulur”.

İngiliz filozof Alain de Botton, Wu-wei’yi çok hoşuma giden bir benzetmeyle anlatır. Onun için Wu-wei halinde olmak, “sarhoş olmanın en iyi kısımlarına benzer”. Sarhoşlukla gelen çakırkeyiflik, günlük hayattaki kaygılarımızın azalmasını sağlar, bize kalkanlarımızı indirtir, bizi yumuşatır. Tao ile uyum halinde yaşamak da böyle hissettirir. Sarhoşken sendeleyip yere kapaklanan birine genellikle büyük bir zarar gelmez, çünkü sarhoşluğuyla kendini tamamen yerçekiminin akışına bırakmıştır. Buna kıyasla sendeleyip düşen ayık biri düşüşünü kontrol etmeye çalışır, vücudunu kaskatı yapar ve sonunda daha büyük zarar görür. Burada Alain de Botton’un anlatmak istediği, eylemsizliği seçerek, kendimizi olayların akışına bırakarak günün sonunda daha kârlı çıkabileceğimizdir.

Yönetimde Wu-wei

Wu-wei, Taoistler için günlük hayatta olduğu kadar yönetimde de önemlidir. Stratejik eylemsizlik sayesinde en kuvvetli etkiyi yaratmak, Çin’in politika, diplomasi ve iş anlayışında büyük bir rol oynar. Bu anlamda Dao De Jing, tarih boyunca Çin imparatorları için bir bakıma kılavuz işlemi görmüştür. Dao De Jing’deki birçok aforizma, ideal yöneticiyi betimler ve yöneticilere tavsiyeler verir.

En sevdiğim aforizmalardan biri şöyle der: “Doğurmak, beslemek, taşımak ve sahip olmamak; eyleme geçmek ve talep etmemek; önderlik etmek ve hükmetmemek: gizemli güç budur.” Bir başka aforizma ise şöyle der: “Gerçek liderler takipçileri tarafından tanınmazlar. Bir iş, yaygara yapmadan ve övünmeden, doğru yapıldığında, sıradan insanlar ‘Bunu biz becerdik’ der.”

Taoizm için en iyi lider, önderlik eden fakat efendilik taslamayan, yardım eden ama sahiplenmeye çalışmayan liderdir. En iyi lider rekabetçi olmayandır, tasasızdır, halkına güvenir, gücü otoriteden gelmez. Padişah değildir, iyi kalpli, yardımsever bir öğretmendir. Eylemsizliği sayesinde en büyük etkiyi yaratır.

Batı kültüründe ise…

Çin coğrafyasından olmayanlar için, özellikle de Batı toplumu için, Wu-wei kavramını anlaması ve uygulaması çok zordur. Batı kültürünün taşıyıcı gücü Taoizm’in zıttıdır: eylemdir, harekettir, sonu gelmeyen ilerlemedir. Eylemsizlik asil değildir, tembelliktir, zaaftır, zayıflıktır. Batı toplumu eylemsizliği kabullenemez, teslimiyete inanmaz, sonuna kadar çırpınır durur.

Wu-wei’de amaç doğa ile dengede olmaktır, gerekirse doğanın gücüne boyun eğmektir. Batı’da ise amaç doğanın efendisi haline gelmektir; doğa, fethedilmesi gereken bir düşmandır.

Evren hükmedilmek için yaratılmıştır, ona hükmetmek Batı’nın en doğal hakkıdır. Bu düşüncenin en acı örneklerinden biri Amerika’nın 19. yüzyıldaki “Açık Kader” (Manifest Destiny) ideolojisidir. O senelerde yaşayan Amerikalı yerleşimciler için Amerika kıtasına yayılmak, kıtanın vahşi doğasını evcilleştirmek onların yazgısıydı; bu yazgıya karşı çıkan yerliler yok edilmeyi hak ediyorlardı.

“Açık Kader” (Manifest Destiny)

Eylemin ideolojisi 21. yüzyılda belki daha az kanlıdır ama aynı oranda vahşidir. Modern insan sürekli hareket halinde olmalıdır, üretmelidir. Bir kanser hücresi veya virüs gibi tek amacı daha fazla büyümek, gelişmek, yayılmaktır. Modern insan için durmak, hatta yavaşlamak ölüm demektir. Engin Geçtan’ın yaptığı benzetme işte bu yüzden doğrudur: hız gerçekten de günümüz toplumunda uyuşturucu niteliği kazanmıştır. Ve bu uyuşturucu elimizden alındığında deliye döneriz, normalleşmeyi, bir sonraki dozumuzu almayı iple çekeriz. Bu bağımlılığın ilacı, ideolojinin alternatifi Wu-wei’de, eylemsizlikte bulunabilir.

İçinde bulunduğumuz durumu sakinlikle ve alçakgönüllülükle karşılayabiliriz. Su gibi yumuşak ve uysal olabiliriz. Doğal, sade ve spontane yaşayabiliriz. Evrenin doğal varoluşunun ritmi ile, Tao’nun akıntısıyla beraber yüzebiliriz.

Engin Geçtan’ın en başta yazdığım sözü şöyle devam eder, “Yaşantılarımıza dikkatle bakıldığında, pek çok şeyi, saati ayarlamış olduğumuz zamanda değil de ‘eşref saati’ geldiğinde gerçekleştirebildiğimizi görebiliriz”.

Wu-wei, eşref saati gelene kadar sabırla bekleyebilmenin sanatı, eşref saatinin ne zaman geleceğinin bilgeliğidir.