Edip Uras


#üçyolculuk, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata veda ettiği noktadan 15 Nisan sabahı saat 09.05’te başladı. Hedef, Millî Mücadelenin başladığı 19 Mayıs gününün 100. Yılı’nda Mustafa’nın doğduğu Selanik’teki Pembe Ev’e yürüyerek ulaşmaktı.

Hepimiz, hayatımızda sürekli üç yolculuğun içindeyiz. Geçmişimizden dersler alarak, günümüzü yaşarken, geleceği tasarlayarak hayat yolculuğuna devam ediyoruz. #üçyolculuk da geçmiş, şimdi ve geleceği temsil ediyor.

#üçyolculuk, ‘geçmiş’ yolculuğunu, Nutuk ile yaptı. Mustafa Kemal’in Millî Mücadeleyi başlattığı 19 Mayıs 1919 tarihinden, ünlü konuşmasını gerçekleştirdiği 1927 yılının Ekim ayına kadar olan dönemi, belgeleriyle anlattığı Nutuk eserini satır, satır okumak ve anlatmaktı amaç. Yol boyunca, Youtube #üçyolculuk kanalında Nutuk’u bölüm, bölüm anlattım. Nutuk’un son bölümü olan Gençliğe Hitabe’yi de Mustafa Kemal’in doğduğu evde okuyarak bitirdim.

Amacım bir şey öğretmek değil, Nutuk’u birlikte okumak, birlikte düşünmek ve ortak akıl oluşturmaktı.

İstanbul’dan Selanik’e adımlarım ise, #üçyolculuk’un ‘şimdi’sini oluşturdu. Yaklaşık 900 bin adım attım Dolmabahçe Sarayı’ndan Selanik’e. Her gün sosyal medya hesaplarından adımlarımı yayınladım. Her gece saat 21.00’de Instagram’dan canlı yayınla günün anı ve düşüncelerini #üçyolculuk takipçileriyle paylaştım.

Yola çıkarken, bu yolculuğu, bir insanın yaşamına benzetmiştim. Bir insanın ömrünü ortalama 70 yıl alırsak, #üçyolculuk da her gün 2 yaş alıyordu. Selanik’e vardığında tam 70 yaşındaydı ve ömrünü tamamladı. Tamamladığı noktanın Mustafa Kemal Paşa’nın doğum yeri olmasının sembolik anlamı, her bitişin aslında bir başlangıç olmasına yapılan bir vurgu aynı zamanda.

‘Gelecek’ yolculuğu ise, hepimizin hayatlarında olduğu gibi bu iki yolculuktan aldığımız dersleri, gelecek yolumuzda önümüzde ışık olarak kullanabilmek ve yolumuzu aydınlatmasına fırsat verebilmek. Bu anlamda, gerek Nutuk, gerek yol deneyimlerinden, mesleğim olan kişisel koçluk ve kurumsal eğitimler açısından pırlanta değerinde ipuçlarının çıktığını hissediyorum.

Nutuk, en iyi kişisel gelişim kitabı

Kişisel gelişim kitapları son yıllarda hayatlarımızı yönlendirmek ve iyileştirmek adına birçok okurun tercih ettiği bir tür. Kişisel gelişim kitaplarının, farklı kültürlerin yaşam reçetelerini yansıttığını söylemek yanlış olmaz.

İnsanların, yaşamlarını tasarlarken ve duygu-düşüncelerini düzenlerken, modellere ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Modeller özellikle kendimizi tanırken, eksiklerimizi fark ederken ve yola devam ederken en büyük yardımcımız. Bu düşünceyle futbol oyununun ilkelerinden yola çıkarak yazdığım Futbol Terapi adlı kitabımda, yaşamlarımızı futbol ilkeleriyle nasıl yönetebileceğimizi ve kendi iç takımımızı nasıl kurabileceğimizi anlatmaya çalıştım.

Bu ülkede yaşayan insanlar olarak, en büyük şanslarımızdan biri yüzyılın en büyük liderlerinden birini, belki de birincisini tarihimizde barındırıyor olmak. Daha da büyük bir şansımız, o liderin tüm yaptıklarını, arkasında yatan düşünce sistemini de ortaya koyarak kaleme almış olması. Yani Nutuk, siyasi ve tarihî öneminin dışında ve onunla beraber aslında belki de yazılmış en iyi kişisel gelişim kitabı bana göre.

Harekete geç ve asla pes etme

Milyonlarca basıldı ülkemizde. Oysa ben bu yürüyüşe başladığımdan beri çok kişiden şunu duydum: “Okuldayken biraz okumuştum ama yarıda bıraktım.” Çok az kişi okumuş Nutuk’u.

#üçyolculuk’un amacı Nutuk’a dikkat çekerken, aynı zamanda içindeki hayat mesajlarını da günümüze, bireysel hayatlarımıza uygulayabilecek modeller olarak geliştirebilmek.

Nutuk’un birçok yerinde, Atatürk’ün ‘özellikle gelecek nesillerin dikkat etmesi gerek’ ifadesine rastlıyoruz.

Gençliğe Hitabe de dâhil olmak üzere Nutuk’un bize verdiği en önemli derslerden biri kuşkusuz, derin düşüncelerden sonra duygumuzla da inandığımız konular hakkında harekete geçmek ve gereğini yapmak ve asla vazgeçmemek.

Atatürk şöyle diyor:

Gerçekten de bugünün hayat şartları içinde bir tek fert için olduğu gibi, bir millet için de güç ve yeteneğini fiili eserlerle gösterip ispatlamadıkça kendisine değer verilmesini ve saygı gösterilmesini beklemek boşunadır.”

Bireyler olarak, önce kendi yolumuza, hedeflerimize, amacımıza yardımcı olacak eserleri göstermek ve ispatlamak zorundayız. Mevlana: “Yola çık, yol sana kendini belli eder” diyor.

Gerçekten de, Türkiye Cumhuriyeti’nin yolculuğu gibi Selanik’e attığım adımlarda da hep aynı düşünce hâkim oldu. Yol boyunca karşılaştığım güçlükler, amacın netliği ve ulaşacağıma olan inancımın sağlamlığı ile birer birer halloldular.

Sevgili dostlarımın yola çıkmadan önce belirttikleri neredeyse tüm endişe verici olaylar başıma geldi diyebilirim. Yunanistan vizesiyle ilgili sorun, yolda köpeklerin saldırıları, ayaklarda yaralar, kaslarda zorlanma, aklınıza ne gelirse. Ancak tüm sorunlar, başladıkları gibi aniden çözüldüler.

Yolun bazı bölümleri şehirlerden uzak, ıssız ve dağlık bölgeleri kapsıyordu. Örneğin Yunanistan’da Makri’den Mesti’ye olan bölüm en zorlandığım günlerden biri olmuştu. O sabah Makri’den çıkarken yanıma gelen ve Dionysos adını verdiğim köpek benimle tam 5 saat boyunca yürüdü. Yolda karşımıza çıkan köpeklerle, o olmasaydı nasıl başa çıkabilirdim bilmiyorum.

52 yaşındayım ve çok sportif biri sayılmam. Fakat yolculuk başladığından beri kendimi daha sağlıklı hissediyorum. İlk hafta sonuna doğru ayaklarda sorunlar olsa da ikinci hafta bittiğinde çoğunu atlattım. Devam etmek, iyileşmek için tek çözüm.

Yolculuk boyunca hep güzel insanlarla karşılaştım. O yüzden paylaşımlarımda #güzelinsanlarheryerde sloganını kullandım sık-sık. Kaldığım pansiyon ve otellerde, yolda mola verdiğim mekânlarda ya da yürürken rastladığım her noktada gerek Türkiye gerek Yunanistan tarafında sadece sevgi ve ilgi gördüm. Güzel insanların her yerde olması, hayatı yaşanır kılıyor hepimiz için. Belki de hayat yolculuğunda rastladığımız her insanda o güzelliği görebilmektir yaşam sanatı denilen.

Mustafa Kemal ve Nutuk

Çağdaş Eğitim Vakfı, başından beri bu yürüyüşe destek verdi. Onların da desteğiyle Nutuk’u daha çok insana ulaştırmak asıl hedef. Sadece kitap olarak Nutuk’u değil, içindeki fikir ve hayat derslerini de... Çünkü Mustafa Kemal Nutuk’u sadece bir kitap olarak yazmamış, bir konuşma olarak da yapmamış. CHP Kurultayı’nda konuşmaya başlamadan önce kendisini dinleyecek milletvekilleri ve delegelerle yabancı konuklara, içinde haritalar ve belgeleriyle ciltli kitaplar olarak da dağıtmış.

Sadece yazmakla kalmamış, tam 6 gün boyunca kürsüden satır satır okumuş ve anlatmış içindekileri. Bugün de özellikle yeni nesiller için Nutuk’un ve içindekilerin anlatılması ve düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Sadece tarihi öğrenmek ve mensubu bulundukları milletin neler başardığını ve başarabileceğini görmek için değil, kendilerinin de Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı hayat prensipleri ile yaşamlarını nasıl değiştirebileceklerini görmeleri için...

Bana göre,  #mustafakemalinaskerleriyiz yerine, #mustafakemalinışıklarıyız sloganını kullanmalıyız. O’nun ışığını önce kendi hayatlarımıza, sonra ailemizin, dostlarımızın ve ülkemizin yaşamına ve geleceğine yayabilmek için…

Karanlıkla, cehaletle kavga edilmez, edilse de kazanılamaz. Karanlığa vereceğiniz en güzel cevap, ışıktır. Işık, kavga etmek zorunda kalmadan karanlığı yok eder.

#üçyolculukyürüyüş, 19 Mayıs’tan sonra da sürecek. Youtube kanalından, Nutuk ve onun arka planındaki olaylarla ilgili belge ve bilgiye dayalı paylaşımlara devam edeceğim. Her gece saat 21.00’de yaptığımız canlı yayın takipçilerinin ortak isteğiyle haftada bir, bir araya gelerek Nutuk konuşmaya, Nutuk’u anlatmaya ve anlamaya çalışmaya devam edeceğiz.

Ne kadar çok ışık olursak, çevremizi aydınlatmamız o kadar etkili olacak.

Yine Mustafa Kemal’in Nutuk’ta söylediği gibi:

Türk milleti gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu kavrayış sonucuydu ki kurtuluş ümidi vaat eden her samimi işarete koşmaktaydı. Ancak, bir toplumunuzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.

Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.”

Yolculuk boyunca, beni en çok etkileyen öğelerden biri, Nutuk’ta Atatürk’ün, amacına ve varmak istediği noktaya olan inancı ve sarsılmaz güveni oldu. Nutuk’ta sık-sık, bu amacın kendisine, derin düşünceler sonunda vardığını belirtiyor Mustafa Kemal. Yapılanların, başından beri tesadüf olmadığını… Amaca doğru yürürken, adım-adım yol alınması gerektiğini söylüyor. Her adımı dikkatlice düşünerek ve esas amacı bir an bile göz ardı etmeyerek. Bunu yaparken gösterdiği nezaket, kararlılık ve iletişimde kullandığı netlik, Selanik’e adımlarımı atarken, benim için de en büyük ışık kaynağı oldu.

Gençliğe Hitabe

Nutuk, eski adıyla Söylev, bilindiği gibi Gençliğe Hitabe ile sona erer. Atatürk, güvendiği gelecek nesillere net bir mesaj verir. Ben yol boyunca, o mesajın bireysel olarak algılanmasının çok daha etkili olduğunu düşündüm. Aslında kendi hayatlarımızı değiştirmek, deyim yerindeyse kurtarabilmek, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti korumak adına en büyük adım.

Gençliğe Hitabeyi, bana hitaben olmak üzere yeniden kaleme aldım. İsterseniz siz de okurken doğrudan size yazılmış gibi okuyabilirsiniz:

Sevgili (Edip),

Birinci vazifen, kendini geliştirmek ve gerçekleştirmek için düşüncelerinin ve eylemlerinin bağımsızlığını ve kendi özvarlığını hayatının sonuna kadar korumak ve savunmaktır.


Varlığının ve hayatının biricik anlamı budur. Bu anlam, senin en kıymetli hazinendir. Şimdi olduğu gibi, gelecekte dahi seni bu anlamdan yoksun etmek isteyecek iç ve dış kötülükler olacaktır. Birgün, düşünce ve eylemlerinin özgürlüğünü ve özvarlığını savunma mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın durumun imkân ve şartlarını düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şartlar çok uygunsuz bir durumda ortaya çıkabilir. Özgürlüğüne ve özvarlığına yönelecek düşmanlar, hayatlarında çok başarılı, varlıklı ve güç sahibi insanlar ve kurumlar olabilir. Zorla ve hileyle de olsa, tüm varlıkların ve işin elinden alınmış, banka hesapların boşalmış, borçların birikmiş, yapmak istediklerin değersizleştirilmiş ve hayatının her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şartlardan daha acı ve daha vahim olmak üzere, sen de içinde uyuşukluk, tembellik, isteksizlik hissediyor, kendi kendini sabote ederek, hayata isyan ediyor olabilirsin. Davranışların ve tavırlarınla, sana düşman olanlara yardımcı oluyor olabilirsin. Çevrendeki dostların ve hatta ailen sana sırt çevirmiş, seni suçluyor ve seni mahvetmek isteyenleri savunuyor ve seni acımasızca eleştiriyor olabilir. Kendini sevgisiz, değersiz, çaresiz ve yorgun hissediyor olabilirsin.

İşte, bu durum ve koşullar içinde dahi vazifen düşüncelerinin ve eylemlerinin özgürlüğünü ve özvarlığını kurtarmak, kendini geliştirmek ve hayat amaçlarını gerçekleştirmektir! Kimseden yardım bekleme sakın, çünkü muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.