Nazım Hikmet, 13 Nisan 1961 tarihinde yazdığı "Kosmosun Kardeşliği Adına" şiirinde uzay yolculuğu yapan ilk insana şöyle seslenir: Kosmosda bizden başka düşünen var mı var bize benzer mi bilmiyorum belki bizden güzeldir bizona benzer mesela ama çayırdan nazik belki de akarsuyun şavkına benzer belki çirkindir bizden karıncaya benzer mesela ama traktörden iri belki de kapı gıcırtısına benzer belki ne güzeldir bizden ne de çirkin belki tıpatıp bize benzer ve yıldızlardan birinde hangisinde bilmiyorum yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz hangi dilde bilmiyorum yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla

Kosmosda bizden başka düşünen var mı

var

bize benzer mi

bilmiyorum

belki bizden güzeldir

bizona benzer mesela ama çayırdan nazik

belki de akarsuyun şavkına benzer

belki çirkindir bizden

karıncaya benzer mesela ama traktörden iri

belki de kapı gıcırtısına benzer

belki ne güzeldir bizden ne de çirkin

belki tıpatıp bize benzer

ve yıldızlardan birinde

hangisinde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz

hangi dilde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla

Uzay, insanlığın belki de düşünmeye başladığından bu yana en büyük düşüydü. Belki de insanlığın uzay macerası, Stanley Kubrick’in 1968 yılında yönettiği “2001: A Space Odyssey (2001: Bir Uzay Destanı)” filminde maymunumsu insanın gökyüzüne fırlattığı kemikle başladı.

İlk roketin yahut füzenin 1045 yılında, barutun da mucidi sayılan Çinliler tarafından bulunduğu düşünülüyor. Çinliler, kendiliğinden bir boru özelliği bulunan bambu ağaçlarının dallarına koyup gökyüzüne fırlattıkları bu havai nesneyi, kötülükleri kovmak amacıyla kullanıyorlardı. 1232 yılındaki Moğol-Çin savaşında da “ateş oku” adını verdikleri bu havai fişekleri ilk kez savaşta da kullanmaya başladılar. Tam olarak ne zaman yaşadığı bilinmese de NASA tarafından adı krater listesine konulan Çin İmparatoru (Soylusu) Wan Hoo’nun, 47 roketi bir sandalyeye bağlayarak uçan ilk insan olduğu düşünülüyor. (1)

M.Ö IV. yüzyılda yaşamış bilgin ve asker Tarantolu Arhitas’ın, bugün de kullanılmaya devam edilen roketin itiş gücünü keşfettiği için, ilk roketin mucidi olduğu da düşünülür.

M.Ö I. yüzyılda yaşamış olan İskenderiyeli Heron, Arhitas’ın fikrinden yola çıkarak bir buhar makinesi yaptı. (3) Bu, aynı zamanda buhar gücünün, yani sanayi devriminin M.Ö I. yüzyılda başlayacakken yarıda kalması demek oluyordu.

XII. yüzyılda, aslen bir piskopos olan, “De Mirabilibus Mundi” adlı eserinde barutun yapılışını, havai fişeklerin tertiplerini anlatan din adamı, müzisyen, bilgin Albertus Magnus’u; yine barutun tertibini anlatan Roger Bacon’u saymazsak, Orta Çağ’ın roket biliminde en önemli kişisi, roketin itici gücünü keşfetti.

İster Çinliler bulmuş olsun ister Antik Yunanlar, gelişimi için Orta Çağ’ın geçilmesi gerekiyordu. XVI. yüzyılda İtalya’da yaşamış aynı zamanda Papa’nın dökümhane sorumlusu da olan Vannocio Biringuccio, roket bilimini yenileyecek “De la Pirotechnia” (4) eseriyle döküm kanunlarını kaleme alarak, metal bir cismin fırlatılması konusunda önemli çalışmalara ışık oldu. Zira bir itici gücü olması gerekiyordu roketin.

Macaristan Krallığı ve Transilvania Prensliği’nde askeri mühendis olarak çalışan Avusturyalı Conrad Haas ise bugünkü modern roketlerin ilk prototipi olan boğumlu roketi üretti. (5/6)

XVI. yüzyıla gelindiğinde Alman havai fişek üreticisi Johann Schmidlap, havai fişekler üzerine yazdığı “Künstliche und rechtschaffene Fewrwerck zum Schimpff” (7) kitabında havai fişeklerin itici gücünü kaleme döktü ve bu suretle fırlatmanın mümkün olduğunu ispatladı.

Ondan kilometrelerce uzaklıkta Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nde anlatıldığına göre, İstanbul’da, Sultan IV. Murad Han’ın kızı İsmihan Kaya Sultan’ın nikâh töreni eğlenceleri sırasında bilgin, gezgin ve asker Legari Hasan Çelebi kendi yapmış olduğu ve havai fişeklerin itiş gücüyle 300 metre kadar yükselen bir roketi 1633 tarihinde uçurmayı ve sağ salim yeryüzüne indirmeyi başarmıştır. (9)

 * * *

İnsanlık uzaya biraz daha yaklaşmıştı. Artık uzay insanlığın en öncelikli düşüydü. Savinien Cyrano de Bergerac 1656 yılında kaleme aldığı ve belki de fantastik eserlerin atası sayılan “Öteki Dünya - Ay Devletleri ve İmparatorlukları” (8) romanında, Uzay ve Ay düşü kuran ilk insandan bu yana kurulan bu düşü, edebiyat aracılığı ve hayal gücünün de etkisiyle bir nebze olsun yaşatmıştı.

Asıl adı Feth Ali olan ve Tipu Sahab olarak da bilinen Meysûr Sultanlığı’nın kurucusu Haydar Ali Han’ın oğlu olan Tipu Sultan, askerî tarihinde roketi savaşta kullanarak Britanya İmparatorluk Ordusu’nu bozguna uğratmayı başarmıştır. Tipu Sultan, barutun itici gücünü kullanarak yaklaşık ikişer kilo ağırlığında, ucunca kılıçlar olan roketleri düşmana karşı kullanmış ve askerlik tarihine de geçmeyi başarmıştır. Tipu Sultan ile birlikle roket çalışmaları da askerlik ve ordu merkezli bir seyir almıştır. (10)

XVII. yüzyılda Polonyalı- Litvanyalı Kazimierz Siemienowicz adlı bir ateşli silahlar mühendisi ilk modern roket çizimlerini yaptı. (2)

Roket tarihindeki belki de en çılgın kişilerden biri, ailesi de havai fişek gösterileri yapan İtalyan roketçi Claude Ruggieri’dir. (11) Ruggieri, kendi yapmış olduğu bir roketle, 11 yaşında bir çocuğu Fransa Champ de Mars’ta fırlatmak istemiş, XIX. yüzyılda yaptığı bu gösteri gerçekleşmeden durdurulmuştur. Ruggieri, koç, kümes hayvanları, fareler gibi birçok hayvanı roketiyle fırlatma denemesi yapmıştır.

1804 yılında Sir William Congreve, Tipu Sultan’ın roketinden hareketle tasarlanan ve geliştirilen kendi adıyla anılan Congreve Roketi’ni geliştirdi. (12)

Aynı zamanda Gustaf de Laval, süt makinesi tasarlarken ısı enerjisini kinetik enerjiye çeviren bir buhar motoru geliştirmeyi başarmış, roket teknolojisinde büyük bir ivmeye yol açmıştır. (13) Bu prensiple nozul daraldığında oluşan enerjinin ve itme gücünün arttığını keşfetmiş ve günümüzde buhar türbinlerinin ve jet motorlarının çalışma ilkesini formüle etmiştir.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Saint Petersburg Mühendislik Koleji’nde tıp ve mühendislik okuyan, Rus Devrimi öncesinde 1881 yılında Rus Çarı II. Aleksandr’a suikast yapmaktan suçlu bulunup idam edilen Ukraynalı patlatıcı uzmanı Nikolai Kibalchich, idam edileceği günde dahi “roket ekseninin değiştirildiğinde, aracın uçuş yolunun da değişeceğini” fark etti ve bunu günlüğüne kaydetti. Çar’a suikast yapmayan Rus Devrimci grubu ile birlikte 3 Nisan 1881’de 27 yaşında idam edildi.

1856 yılında Doğu Prusya, Seeburg’ta dünyaya gelen, aynı zamanda bisiklet imal eden, hukuk öğrencisi ve mucit Hermann Ganswindt, Reaksiyon prensibini kullanarak, motorun itiş gücünü, barutla doldurulmuş çelik hazneler aracılığı ile sağladı. Ayrıca, aracıyla özel bir düzenekle sürekli dönerek, merkezkaç kuvveti sayesinde yapay bir yer çekimi elde etti. Bugün bu, tüm uçuş ekibine uygulanan uzay simülasyonunun bir parçasıdır.

1857 yılında Rusya’da dünyaya gelen kâşif ve bilgin Konstantin Eduardoviç Tsiolkovskiy, “sıvı yakıtla çalışan yeterince güçlü bir roketin, Dünya’nın yerçekiminden kurtularak diğer gezegenlere ulaşabileceği” teorisini ortaya atmış ve modern uzay macerasını başlatmıştır. Tsiolkovskiy 1903 yılında, ilk kez bir füzenin hareket yasalarını anlattı ve Dünya’nın yörüngesinden çıkmak için saatte 8 kilometre yol almak gerektiğini hesapladı. (15)

1870 yılında Almanya’da dünyaya gelen mühendis, kâşif ve fotoğrafçı Alfred Maul, geliştirdiği Maul roketine yerleştirdiği bir kamera sayesinde 600 metre yükseklikten fotoğraf çekmeyi başardı.

18 Mart 1880 yılında Almanya’nın Hardheim kentinde dünyaya gelen Walter Hohmann, kendi adıyla anılan bir “uzay gemisindeki motorların belli bir süre yakılmasıyla aynı düzlem üstünde olan bir orbitten diğerine geçer” ilkesi olan Hohmann Transfer Yörüngesi ilkesini bulmuştur. (17) ABD’li fizikçi ve roket bilimci Robert H. Goddard, ilk sıvı yakıtlı roketi ateşledi ve sıvı yakıtlı roket prensibini geliştirdi. (18) 16 Mart 1926’da Worcester’da ilk sıvı yakıtlı roketi fırlattı ve bu roket yaklaşık 12 metre yüksekliğe yükseldi ve 56 metre uzağa düştü.

Alman roketçiliğinin kurucusu olarak tanınan 25 Haziran 1894 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na ait Siebenbürgen’de dünyaya gelen Hermann Julius Oberth, 1923 yılında “Gezegenler Arası Uzaya Roket” başlıklı kitabını yayımladı ve 1927 yılında Uzay Yolculuğu Derneği’ni kurdu.

Avusturyalı mühendis Friedrich Schmiedl, geliştirdiği bir sistemle roketler aracılığı ile posta transferi yapmayı başardı ve ilk kez roketlerin bu alanda kullanılmasını sağladı.

Kurt Lasswitz’in bilim kurgu romanı “İki Gezegen”den etkilenerek roket bilimine merak salan Eugen Sänger, bugünkü roket teknolojisine yakın araçlar geliştirdi. (19)

Polonya asıllı ABD’li ve Alman roket bilgini Wernher Magnus Maximilian von Braun, tekerlek şeklinde bir uzay üssü tasarlayarak yakın tarihe kadar uluslararası uzay üssü olan MIR’in ilk örneğini tasarlamayı başardı. (20)

Çinli Qian Xuesen, roket sibernetiğini geliştirdi, ABD’de Albay rütbesiyle görev yaptı. V2 Uzay roketinin tasarımına ilham verdi tüm bunlara rağmen ABD’nin ünlü McCarthy döneminde yargılandı, tutuklandı ve ev hapsiyle cezalandırıldı. (21)

10 Eylül 1912 tarihinde New York’ta dünyaya gelen Amerikalı mühendis ve roket bilimcisi James Hart Wyld, “içerisinde sıkıştırılmış gazın genişlemesini, çevreden ısı almasını sağlayarak soğutulduğu bir soğutma gaz yöntemi” olan Rejeneratif soğutma yöntemini kullanan ilk kişi olmayı başardı. (22)

 * * *

 II. Dünya Savaşı’nın ardından insanlığın uzay macerası, kişilerden devletlere geçmiş, adeta birer gövde gösterisine dönüşmüştür. 4 Ekim 1957 tarihinde SSCB, ilk kez Dünya dışına yolculuk yapılmasını sağlayan ve uzay çağını başlatan Sputnik 1 uydusunu fırlattı. ABD de Aralık 1957’de Vanguard TV3 roketiyle yörüngeye bir uydu fırlatmaya çalıştı ancak başarısız oldu.

Bir ping pong maçına benzetilen bu yarışta, Sovyet Rusya, kapitalist Amerika’ya fark atmıştı. ABD, çok geçmeden Nazım Hikmet’in “Teksaslı çavuş” dediği “Ike” lakaplı ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower başkanlığında, 29 Temmuz 1958 tarihinde, NASA (National Aeronautics and Space Administration - Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi)’ni ve yine aynı yıl Savunma Bakanlığı’na bağlı DARPA (The Defense Advanced Research Projects Agency - Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı)’nı kurdu. Bu, artık devletlerin değil “sistemlerin” savaşı haline gelmişti.

Sovyetler, bir hamle daha yaptı. Bu kez Dünya dışına bir canlı göndereceklerdi. Sovyet bilim insanları Rusya’nın zor doğa şartlarına uyum sağlamış sokak köpekleriyle bunu test etmek istediler. Layka, Albina ve Mushka adı verilen 3 sokak köpeği bir aydan az bir zaman içinde sürekli küçülen kafeslerde tutuldular. Tüm bu uzay macerasına en dayanıklı köpek Layka oldu. Layka, aynı zamanda uzay macerası sırasında kendisine verilen jel mamayı yemeyi de daha hızlı öğrenmişti. Akıllı ve itaatkârdı. Tüm şartlara uygundu. Ama bir sorun vardı. Layka’nın canlı olarak geri gelmesi mümkün değildi. Sputnik II, bu şekilde tasarlanmamıştı. Birleşik Krallık Ulusal Köpek Savunma Birliği (National Canine Defense League), tüm dünyayı Layka’nın uzay yolculuğuna engel olmaya davet etti. ABD’nin amiral basınlarından New York Herald Tribune, “Durdurun! Köpeği öldürecekler” başlığını attı.

Oysa Layka, uzay yolcuğunda kullanılan ilk hayvan değildi. ABD daha önce maymun, fare gibi hayvanları kullanmıştı. Konu ne kadar hayvan hakları, ne kadar ABD’nin Sovyetlerin Uzay macerası gelişimini engelleme çalışması olduğu bilinmez, ama doğru olan tek şeyin, Layka’nın bu yolculuktan kurtulma olasılığının olmadığı idi. Hatta uzay yolculuğuna gitmeden bile Layka, uçuş sırasındaki sarsıntı ve G- Kuvveti denilen yerçekimi etkisinden çıkarken de hayatını kaybedebilirdi. “Onun için iyi bir şeyler yapmak istedim. Çok az ömrü kalmıştı” diyen Sovyet Uzay Programı’nda görevli Doktor Vladimir Yazdovsky, insanlığın en eski düşü olan uzay macerasına başlayacak olan Layka’nın son günlerini en iyi şekilde yaşamasını istiyordu. Layka, uysal bir hayvandı. Çocuklarla vakit geçirmesine izin verildi. Layka, 3 Kasım 1957 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Sputnik uzay aracı ile fırlatıldı. Artık Layka için bir yaşam savaşı da başlamıştı, insanlığın uzay savaşları gibi… Fırlatıştan bir hafta sonra öldüğü söylendi Layka’nın, ancak tüm dünya bu açıklama ile tatmin olmadı. Yıllar süren bir şüphe insanlığın aklında bir soru işareti olarak kaldı.

Ta ki, 2002 yılında Sputnik II’de görevli olan Dr. Dimitri Malaşenkov’un açıklamasına kadar. Malaşenkov, fırlatmadan sonra köpeğin nabzının, dinlenme seviyesinin üç katına çıktığı, yörüngeye oturduktan sonra nabız hızının düştüğü, ancak Layka’nın uzaya çıktıktan 5 ila 7 saat sonra aşırı sıcak ve stresten öldüğü açıklamasıyla birlikte, dünyanın gözü yine bu sokak köpeğine kaydı.

Aynı misyonda görevli Oleg Gazenko ise 1998 yılında, “Uzay macerasına ortak edilen hayvanların ölümlerinin kabul edilemez bulduğunu ve bu görevde hayatı tehlikeye koyacak veriler elde edemediklerini” açıkladı. Layka’nın ölümü bu kadar da boş bir uğurda olmadı. Sovyet bilim insanları artık bir canlının yerçekimsiz ortamda yaşayabileceğini ve dünyaya ispatlamış oldu.

Artık sırada insanlı uzay araçları vardı…


Dipnotlar 

1 (Illustration courtesy of United States Civil Air Patrol)

2 (Brown University Library)

3 Museo Didáctico de Física

4 De la Pirotechnia

5 Hass

6 Hass

7 Künstliche und rechtschaffene Fewrwerck zum Schimpff

8 Öteki Dünya - Ay Devletleri ve İmparatorlukları

9 Lagari Hasan Çelebi

10 Tipu Sultan / Konrad Westermayr / 1825

11 Claude Ruggieri

12 Congreve Roketi

13 Gustaf de Laval

14 Nikolai Kibalchich

15 Konstantin Eduardoviç Tsiolkovskiy

16 Alfred Maul ve Roketi

17 Hohmann transfer yörüngesi

18 Robert H. Goddard

19 Eugen Sänger

20 Wernher Magnus Maximilian von Braun Uzay Üssü

21 Qian Xuesen

22 Wyld