Fotoğraflar: Bilge Serdar Samanlı 

Balkan turumuzdan sonra katılmış olduğum ilk yurtiçi turu, Celsus Kütüphanesi, Artemis Tapınağı ve Aziz Jean Kilisesi ile ünlü Efes’e yaptık. Otobüs kiralama maliyeti çok yükseldiği için katılımcılar olarak bu turu kendi arabalarımızla konvoy halinde yaptık.

Key Müzesi
Sabahleyin ailecek arabamıza binip Bodrum’dan yola çıktık ve öğle vakti Efes’teki otelimize vardık. Öğle yemeğimizi yiyip biraz dinlendikten sonra Torbalı’daki Organize Sanayi Bölgesinde bulunan, Türkiye’nin en kapsamlı otomobil ve motosiklet müzesi olan Key Müzesi’ne doğru yola çıktık. 2015 yılında kapılarını ziyaretçilere açan Key Müzesi, Murat ve Selim Özgörkey tarafından kurulmuştur. Murat Özgörkey çocukken kibrit kutusu biriktirmiş ve 90’lı yıllarda model otomobil koleksiyonu yapmaya başlamış. Selim Özgörkey ise bir zamanlar yarış pistlerinde yer almış ralli pilotu ve Key Müzesi’nin koleksiyonu oluşturacak parçaları 2001 yılında edinmeye başlamış.


İki kardeşin tutkularının birleşmesinin ürünü olan Key Müzesi’nin koleksiyonu 76 otomobil ve 40 motosikletten oluşmakta. Müzenin girişinde Benz firmasının 1886 yılında ürettiği ilk otomobil ile Daimler’in 1885 yılında ürettiği ilk motosikletin replikaları sergilenmekte. Müzede dikkatimi, 1900’lü yılların başında üretilmiş otomobiller çekti zira, pirinçten farları ve ahşap ispitili tekerleriyle bir arabadan ziyade sanat eserini andırmaktalar. Bunlara örnek olarak 1903 yapımı bir Cadillac A Modeli, 1908 yapımı çift kişilik bir Renault ile 1911 yapımı bir Ford T gösterilebilir. Ayrıca 1930 yapımı Ahrens-Fox marka bir itfaiye aracı, 1935 yapımı Twin Coach marka bir fırıncı kamyonu ile 1914 yapımı bir Ford T meyve-sebze kamyonu da beğendiklerim arasında bulunmakta. Koleksiyonun ilgi çekici parçaları arasında hem karada hem suda gidebilen 1964 yapımı turkuaz renkli bir Amphicar ile Batman’in arabası Batmobile’in bir replikası yer almaktadır.



Müzedeki bir başka salon ise BMW otomobillerine ayrılmış. Salondaki en eski araba 1929 yapımı kırmızı renkli üstü açık bir BMW Dixi. 1957 yapımı bir BMW Isetta ise salondaki otomobillerin belki de en ilginci zira, motor kaputu ve bagaj uzantıları olmayan yumurta biçimindeki bu arabanın kapısı önde. Salonun tam ortasında duran 2023 model bir BMW 8X, salondaki en yeni otomobil ve 1955 ABD doğumlu ressam ve heykeltıraş Jeff Koons tarafından dört tekerlekli bir resim tuvali haline getirilmiş. Arabanın kaportası mavi, gri ve sarı desenlerle süslenmiş olup hız bulutları ve POP! yazıları arabanın hızı ve gücünü sembolize etmekte. Salonun bir duvarına hâkim olan devasa bir uçak resmi, BMW’nin 1916 yılında uçak motoru üretmek için kurulduğunu açıklamakta. BMW’nin açılımı Bayerische Motoren Werke’dir. (Bavyera Motor Fabrikaları)

Efes Müzesi
Ertesi gün ilk uğrak noktamız Efes Müzesi oldu. Müze, 1926 yılında Efes’teki arkeolojik kazılardan çıkartılan eserlerin korunması için Selçuk’ta bir depo olarak kurulmuştur, 1964 yılında bugünkü binasına taşınmış, 1976 yılında, kuzey bölümü inşa edilmiş, 2014 yılındaki onarım ve düzenlemeleriyle müze bugünkü görünümünü almıştır. Müzenin koleksiyonu, Prehistorik Çağ (M.Ö 7000), Helenistik (Antik Yunan), Roma, Doğu Roma (Bizans), Selçuklu ve Osmanlı olmak üzere geniş bir yelpazeden oluşmaktadır. Efes antik kentindeki günümüze ulaşamamış Domitian ve Trajanus çeşmelerine ait heykeller, bu müzenin koleksiyonu içinde yer almaktadır. Efes’teki yamaç evlere ait ve M.S 2. yüzyıla ait bir fildişi friz de dikkat çekmektedir. Frizdeki sahneler, İmparator Trajanus’un Roma ordusu ile Dacialılara ya da Parthlara karşı zaferini resmetmektedir.


Müzede benim dikkatimi en çok Artemis Tapınağı’nın maketi çekti. “Dünyanın Yedi Harikası”ndan biri olan Artemis Tapınağı, M.Ö 4. yüzyılda yapılmıştır ve bulunduğu bölgedeki üçüncü tapınaktır. İlk tapınak M.Ö 9. yüzyılda, ikinci tapınak M.Ö 6. yüzyılda yapılmıştır. M.Ö 4. yüzyılda yapılan tapınak ise 115 metre uzunluğunda ve 55 metre genişliğindedir. Tapınaktaki 127 İyon sütununun her biri 18 metre yüksekliğindedir. Günümüzde bu görkemli tapınaktan geriye sadece bir adet sütun kalmıştır ancak tapınağın Efes Müzesi’nde son derece ayrıntılı bir maketi, tapınağın nasıl görünmüş olduğu hakkında ziyaretçileri bilgilendirmektedir. Bu tür tapınakların tam ortasında, tapınağın ilişkili olduğu tanrı ya da tanrıçanın “kült” olarak bilinen heykelleri bulunurdu. Artemis Tapınağı maketinin içinde de Yunan Doğa Tanrıçası Artemis’in kültü detaylı bir şekilde yer almaktadır.

Müzeden çıktıktan sonra Artemis Tapınağı’nın eskiden durmuş olduğu yere gittik. Yukarıda anlatmış olduğum gibi, Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak sayılan görkemli Artemis Tapınağı’ndan günümüze sadece bir adet sütun kalmıştır. Ancak kimi ziyaretçiler bu tek sütuna bakarak tapınağın tamamını görebilmektedir. Buna bir nevi “tüme varım” diyebiliriz.

Otelimize dönüp öğle yemeğimizi yedikten sonra Efes Antik Kenti için tekrar çıktık. Türkiye’nin ve dünyanın en ünlü antik kentlerinden biri olan ve tarihi M.Ö 334 yılına Efes’in ilk olarak antik tiyatrosunu ziyaret ettik. Helenistik mimaride inşa edilmiş olan tiyatro, Anadolu’daki en büyük antik tiyatrodur ve 24.000 seyirci kapasitelidir. Tüm Helenistik tiyatrolarda olduğu gibi Efes Antik Tiyatrosunda da sahne binası yoktu, böylece seyirciler Efes şehrinin ve limanın güzel bir manzarasının keyfini çıkarabiliyorlardı. Ancak Roma döneminde tiyatroya üç katlı bir sahne binası eklenmiş bu da seyircilerin liman manzarasını engellemiştir.

Antik tiyatrodan batı yönünde doğru 500 uzunluğunda ve 11 metre genişliğinde Liman Caddesi uzanmaktadır. İki yanında mermer sütunlar bulunan cadde bugünkü görünümünü İmparator Arcadius döneminde M.Ö 395-408 yılları arasında kazanmıştır. Eskiden deniz, caddenin bittiği yere uzanırmış ve limana gelen bir gemiden yeni inmiş bir ziyaretçi, iki yanı canlı dükkanlarla çevrili Liman Caddesi’ni izleyerek antik tiyatroya ulaşabilirmiş. Günümüzde Efes Antik Kenti, denizden 4 metre içeridedir.


Efes’in en önemli simgesi, kuşkusuz Celsus Kütüphanesi’dir. Antik kütüphanelerin en ünlülerinden biri olan Celsus Kütüphanesi, M.S 110 yılında Roma Senatörü Tiberius İulius Celsus’un anısına oğlu Gaius İuius Aquila tarafından yaptırılmıştır. Kütüphane, Celsus’un mezarının üzerine bir heroon (kahramanlık anıtı) olarak inşa edilmiştir. Kütüphanenin ön cephesine dokuz basamakla ulaşılmaktadır ve cephenin iki yanında birer heykel kaidesi bulunmaktadır. Cephenin mermer sütunlu mimarisi, kütüphanenin iç tarafındaki tuğla duvarlara zıt düşmektedir. M.S 270 yılında bir depremde yıkılan kütüphane yeniden inşa edilmemiştir. Kütüphanenin anıtsal ön cephesi, 1970-1978 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir.

St. Jean Kilisesi
Ertesi gün otelden ayrıldıktan sonra ilk olarak St. Jean Kilisesi’ni ziyaret ettik. Haç planlı ve altı kubbeli bir mimariye sahip olan bu kilise, 527-565 yılları arasında İmparator Büyük Justinianus ve İmparatoriçe Theodora tarafından yaptırılmıştır ve Efes’te Artemis Tapınağı’ndan sonra ikinci en büyük dini yapıdır. Orta Çağ’da Hristiyan hacıların uğrak yeri olan St. Jean Kilisesi, 1304 yılında Türklerin eline geçince cami olarak kullanılmıştır ve 1365-1370 yıllarında şiddetli bir depremle yıkılmıştır. Arkeolojik kazılar, 1921-22 yılları arasında G. A. Sotiriou tarafından başlatılmıştır ve 1927-1930 yılları arasında kilisedeki iç kazılar Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından tamamlanmıştır. 1960-2006 yılları arasında kilisenin etrafındaki surlar ve yapılar T.C. Kültür Bakanlığı Efes Müzesi Müdürlüğü tarafından ortaya çıkartılıp restore edilmiştir. 2007 yılından beri Pamukkale Üniversitesi’nden bir ekip, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle bölgede kazı ve restorasyon çalışmaları yapmaktadır.



Çamlık Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi
En son uğrak yerimiz, Çamlık Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi oldu. Avrupa’nın en büyük buharlı lokomotif koleksiyonlarından birine sahip olan müze, Türkiye’nin ilk demiryolu hattı olan İzmir-Aydın demiryolunun eski Çamlık istasyonunda yer almaktadır. Hattın açıldığı 1866 yılından 1991’a kadar faal olan eski Çamlık tren istasyonu, demiryolu güzergahını değişmesi sonucu devre dışı kalmış ve Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi olarak 1997 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede sergilenen lokomotiflerin çoğu Almanya, İngiltere ve ABD yapımıdır. Ayrıca yolcu ve yük vagonları, demiryolu vinçleri ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kullanmış olduğu mavi-beyaz yolcu vagonu da dikkat çekmektedir.