Haber resmi: Léon Bakst, Otoportre

Bir çiçek gibi giyinin!
Léon Bakst

Rus Gümüş Çağı’nın pek çok sanatçısı arasında Léon Bakst hiç kuşkusuz resim ve uygulamalı sanatlardaki başarıları, portre, iç dekorasyon, kitap illüstrasyonu, haute couture ve hepsinden önemlisi sahne tasarımındaki dehası ile gerçek bir dünya vatandaşı, ismi yüz yılları aşacak bir sanatçıdır.

Dünyada tanındığı adıyla Léon Bakst, doğum adıyla Lev Samoyloviç Rosenberg, Belarus’da 1866 senesinde orta sınıf bir Yahudi ailesinde doğmuştu. İleriki yıllarda Avrupa’da Lutheran mezhebinden olan eşiyle evlendikten sonra boşanana kadar bu mezhebi kabul edecek olsa da, sonrasına tekrar Yahudiliğe dönecek ve Yahudi kültürel mirasıyla daima gurur duyacaktı. Mektup kağıtlarında amblem olarak David yıldızını kullanırdı. 



Rusya’da doğan Bakst Avrupa’da fırtına gibi esecekti!
Küçük yaşlardan itibaren görsel sanatlarla ilgiydi ve resim yapıyordu. St. Petersburg’daki Sanat Akademisi’ne bir sene gecikmeyle 1883’te kabul edilmişti. Üniversitede yarışma için yaptığı Pieta’nın fazla gerçekçi bulunmasından dolayı skandala neden oldu; akademik hayatı sonlandı. Geçimini kazanmak için dergiler ve çocuk kitapları için çeşitli çizimler yaparken, 1890’da gayri resmi olarak “Nevsky Pickwickians” olarak bilinen bir grup olan Alexandre Benois, meşhur emprezaryo ve sanat devrimcisi Serge Diaghilev ve hem sanatını hem hayatını etkileyecek diğer kişilerle tanıştı. 1890’ların başlarında Avrupa’yı dolaştı ve 1893 ile 1896 arasında Paris’te yaşadı, bu sırada Académie Julian’da, Jean-Léon Gérôme ile çalışma olanağı buldu. Paris’teki eğitimini tamamladıktan sonra Rusya’ya döndü. Mir Iskusstva (“Sanat Dünyası”) hareketini oluşturan bir grup sanatçının parçası oldu. Diaghilev ve Benois ile aynı isimli dergiyi kurdu (1898-1904). Hareketin üyeleri, makaleler, konferanslar ve sergiler aracılığıyla Rus halkını sanattaki yeni eğilimler, hareketler ve sorunlar hakkında eğitmeye çalışıyordu. Dergideki ücretli çalışma hayatı onu, soyluların himayesinden kurtardı, grafik sanatlara ve resme özgürce odaklanmasına izin verdi. 



Rusya’daki Yahudi Rönesansının bir ürünü idi
Marc Chagall ve Boris Pasternak gibi çağının diğer sanatçı ve yazarlarında olduğu gibi, Bakst da Rusya’daki Yahudi Rönesansının bir ürünü olarak kabul edilmektedir. Liberal seküler dinî tutumuyla gelenekleri zorluyordu. Yahudi kültürüne doğrudan ilgi duyduğunu her zaman ifade edecek ve bu ilgisini sanatına taşıyacaktı. Örneğin, Cléopatre’de (1909) bir “Yahudi Dansçı” için ve 1922’de Paris’teki Théâtre du Gymnase’de Judith üretimi için kostümler tasarladı. Bakst’ın, insan vücudunun dinamik gücünü cesurca teşhir etmesi, kılık değiştirme ve süs olarak kullanılan geleneksel tiyatro kostümü kavramıyla keskin bir tezat oluşturan, sade ama kökten radikal bir gelişme olacaktı. Kostümleri ve dekorları eleştirilecek olsa da, bunun nedeni, Bakst’ın 1914’te Peterburgskaia gazeta’da yayınlanan makalesinde de ifade ettiği gibi, “Artık tiyatroda insanlar dinlemek istemiyor, insanlar sadece bakmak istiyor”, fikriydi. Bakst insanların sadece bakmasını sağlamayacak, onları büyüleyecekti de...

Devrim niteliğinde sahne tasarımları
Bir sanatçı, sanayici ve sanatın hamisi olan Savva Mamontov’un etkisi altında, Bakst ve Mir Iskusstva grubunun diğer üyeleri tiyatro prodüksiyonuyla ilgileniyorlardı. Böylece Bakst sahne tasarlamaya 1900’lerin başında, ilk olarak Hermitage Tiyatrosu’nda başladı. Tiyatro prodüksiyonlarıyla uğraşırken, çalışmalarını 1906’da Diaghilev tarafından düzenlenen çok görkemli bir gezici Rus sanatı sergisinde gösterme fırsatı buldu. 1909’da Bakst, Diaghilev’in yeni kurulan bale topluluğu için sahne dekorları ve kostümler tasarlamaya başladığı için Paris’e tekrar gitti.


Evergreen Malikanesi tiyatro tasarımı

Ballets Russes adını alan topluluğun ilk prodüksiyonu, Rus müziği ve dansçılarının yer aldığı, Rus opera ve balelerinden alıntılarına yer veren karma bir programdı. Bu program için Bakst, Michel Fokine’nin Cléopâtre (1909; orijinal adı Une Nuit d’Égypte) balesi için muhteşem dekor ve kostümler tasarladı. Bu görsel şölen, devrim niteliğindeydi. Kostümlerdeki yenilikler ve Doğunun, güçlü ve şehvetli vurgusu ile bu gösteri gelecekteki Ballets Russes gösterileri için şablon niteliği taşıdı ve böylece Bakst, bu topluluğun baş sahne tasarımcısı oldu. Bu başarısını pek çok başka başarı takip edecekti. Le Carnaval ve Schéhèrazade balesi (1910) için sahne ve dekor tasarımları yaptı. Günümüzde tepeden tırnağa her şeyiyle Schéhèrazade, Ballets Russes’ın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Sahne dekoru ve kostümlerindeki renk ve doku zenginliği, sansasyonel bir hikâye ile birleşince yer yerinden oynadı. Bakst ayrıca 1911-1912 sezonlarında Le Spectre de la rose ve Narcisse ve L’Après-midi d’un faune ve Daphnis et Chloé, Les Papillons, için dekor ve kostümler tasarladı. Bu süre zarfında başka şirketlerle ve başka mecralarda da çalıştı.

Bakst eski eşine yazdığı bir mektupta bu kadar ünlü olduğuna inanamadığını yazıyordu.


Cesur tasarımları ve gösterişli renkleri, grafik yeteneğiyle birleştiğinde, dönemin kumaşlarını ve modasını baştan sona etkileyecekti. Yine de, daima en yeninin peşinde koşan emprezaryo Diaghilev, 1912’den sonra farklı sanatçılar arayışına girdi ve Bakst’ın, Ballets Russes üzerindeki etkisi ve katılımı azalmaya başladı. Ressamın geniş bir hayran ve arkadaş çevresi vardı; her ikisi de kendi topluluklarını kuran dansçılar Anna Pavlova ve Ida Rubinstein ile yakınlığı sayesinde tiyatro için setler ve kostümler tasarlamaya devam etti. Bakst’ın bir prodüksiyon için çizimlerini Diaghilev reddedince, sık sık tartışan ve barışan iki adamın arkadaşlıkları 1919’da geri dönüşümsüz olarak bitti. Uyuyan Güzel onun son büyük eseriydi.

Yeteneği sınırsızdı
Sahne tasarımı, grafik ya da resim, sanatın dokunduğu her alanında en üst sıralara yükseldi. Moda alanında uluslararası beğeni kazanan ilk Rus sanatçıydı. Bakst, moda alanında çok sayıda devrimin yaratıcısıdır. Tekstil tasarımları yaptı, sanat tarihi ve teorisi üzerine birçok anlamlı eser ve popüler makaleler yazdı, pek çok röportaj verdi. Eski ve Yeni Dünya gazeteleri onun adını durmaksızın anmaktan geri kalmıyordu.

Moda liderleri, Bakst büyüsü altında, tasarım açısından benzersiz bir şekilde Bakst olan kostümler giydiğinde, eski dünya renk delisine döndü.”

Bu sıralarda, Amerikalı demiryolu şirketi sahibi ve diplomat John Garrett’ın güzel sanatlarla pek düşkün eşi Alice ile tanıştı. Avrupa’da diplomatik ziyaretler yapmaya gelmiş John Garrett, klasik sanat anlayışında bir insandı. Öte yandan Alice yenilikler ve modern sanat ile yakından ilgileniyor, tüm vaktini Léon Bakst ile geçiriyor, ona poz veriyor, kendine özel tasarladığı elbiseleri giyiyor ve her gün onunla çay içiyor, tiyatro, bale ve operalara gidiyordu. Nihayet, Baltimore’daki evi olan Evergreen House’a (şimdi Evergreen Müze ve Kütüphanesi), özel bir tiyatro tasarımı yapması için Bakst’ı Amerika’ya davet etti. Arkadaşına şöyle yazacaktı, “Bir görsen! Bakst burada ne harika şeyler yaşıyor! Tiyatro tam bir mücevher olacak!” Gerçekten de öyle oldu!


Görsel ritim Bakst’ta, parlak renk, çizgi ve grafik kontrolüyle dikkat çekiyordu. Bir tonu hem duygusallığı hem de iffeti ifade etmek için, diğer bir tonu ise gururu ve çaresizliği ifade etmek için kullanıyordu. “Muzaffer olan bazı kırmızılar var ve katil eden kırmızılar da var” diyordu. Bir sahnenin değişen atmosferini, renkleri kademeli olarak ekleyerek veya aniden, örneğin parlak bir etek astarının parıltısına şiddetli bir şekilde karşıt bir renk ekleyerek yansıtılabiliyordu.

Toplumu ve zevklerini memnun etmeye çalışmadı
Bakst toplumu ve zevklerini memnun etmeye çalışmadı, ambiyansın ve giyimin estetik bileşeni konusunda çok titiz davrandı. Gençken arkadaşları onun kravat koleksiyonunun çeşitliliği ile eğlenirlerdi. Bakst gardırobunun içini bir Doğu masalına benzetirdi.

Hayatının sonlarında yazdığı bir otobiyografik romanda, giyim ile olan ilgisinden bahsederken, “Yatakta yatarken takım elbiselerimin, sarı ve siyah sıra sıra ayakkabılarımın sayısını merak ediyordum. Bu zaafımın farkındaydım. Kendime her yeni iç çamaşırı, yeni bir kostüm, yeni bir şapka aldığımda, eskisinden çok daha ince ve ilginç yeni bir hayata başladığıma inanıyordum ve satın aldıktan sonraki günü keyifle geçiriyordum.”


Belki de Bakst’ın, hayatı uyumlu hale getirme, günlük hayata güzellik ve zarafet getirme arzusu, sanatçıyı moda dünyasına yönlendirmişti. Kendi penceresinden dışarı baktığında hayatı gri görüyordu, resimlerdeki rengi, günlük hayata taşıdı. Sadece elbiseler değil, ayakkabılar, gelinlikler, mücevherler tasarladı. Amerika’da giyim hakkında konuşmalar yaptı. 1924 senesinde vefatından altı ay önce yeğenine, “Benim kumaş dizaynlarım Amerika’da sükse yarattı, yüksek sosyete tarafından büyük beğeni ile karşılandı,” diye yazacaktı.

Léon Bakst’ın alev alev yanan, göz kamaştıran desenlerinin ve renklerinin etkisi, üzerinden geçen iki asıra rağmen günümüzde de moda dünyasında etkisini koruyor. Yolunuz Londra’ya düşerse, V & A Müzesi’ne gidip, dahi sanatçı, renk büyücüsü Léon Bakst’ın yaptığı elbiseleri görmeden gelmeyin…

Kim bilir belki sizler de, onun dediği gibi, giyinirken sevdiğiniz bir çiçeğe benzemeye çalışır ve Bakst’ı anarsınız.…

Kaynakça:
Léon Bakst – design for the ballet, V& A
Bakst, Léon, The YIVO Encyclopedia of Jews in Eastern Europe
Léon Bakst: Visual Poet of the Ballets Russes, Doyle
Léon Bakst, Russian Artist, Britannica
Léon Bakst: “Dress up like a flower!”, Yelena Terkel