Gazeteci, yazar ve sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez, Çağdaş Sanat Var mı? isimli yeni kitabında “sanata taraf” olan herkesin ilgisini çekebilecek, ilham dolu bir okuma sunuyor.

Birkaç şapkayı birden maharetle takan Ayşegül Sönmez, yeni kitabı Çağdaş Sanat Var mı?’da sanat tarihinin önemli aktörlerini barındıran anılarından, literatürden, yıllardır biriktirdiği röportajlarla köşe yazılarından alıntıları da yerli yerince serpiştirdiği kısa ama kuvvetli bir başucu kitabına imza atmış. Yazar, bu işi meslek edinmemiş çoğunluğun ikircikle yaklaştığı, “bu eserden hiçbir şey anlamadım”dan ahkâm kesmeye, büyülenmekten “bunu ben de yaparım”a geniş bir yelpazede ister istemez taraf olduğu bir alanda sıklıkla karşımıza çıkan sorulara kısa veya kesin bir cevap vaat etmiyor fakat şunu vaat ediyor, sanatatak.com’daki, Erkan Aktuğ’un kendisiyle yaptığı söyleşide belirttiği üzere:

Güncel sanat diyerek çağdaş sanatı eleştirirken tam yirmi yaşındaydım. Yıllar içinde geriye sadece çağdaş sanat kaldı. Bu kitap, durup buna da bakma kitabı benim için. Öte yandan Çağdaş Sanat Var mı? bir egzersiz kitabı, bir rehberden ziyade. Burada tabii önemli olan soru şu, benim ne kadar esnek olduğum ve şu da… Okuru ne kadar esnetebileceğim. Birlikte esnemeyi iki anlamda da vaat ediyorum sanırım.”

Sanat yazılarına Anons Plastik Sanatlar dergisinde başlayan Sönmez uzun yıllar Milliyet, Sabah, Radikal ve Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki mastır tezini “Türk Resminde Modernizme Rağmen Modern” başlığıyla tamamlamış, AICA Uluslararası Sanat Eleştirmenliği Derneği Türkiye şubesinin başkanlığını da yapmış Sönmez’in, editörlüğünü üstlendiği üç kitabın yanı sıram Ben Ayşegül Sönmez Çağın İçinde (Sanatatak Yayınları, 2017) isimli bir kitabı daha var. Sayısız eğitim programı, küratoryal müzik konseri, söyleşi ve sanat etkinliği düzenlemiş eleştirmen halen 2012’de kurduğu bağımsız kültür sanat medya organı sanatatak.com’un da genel yayın yönetmeni ve yazarı.

Çağdaş sanatta her şey aslında bir fikirden mi ibarettir?”, “Çağdaş sanat dünyayı değiştirir mi?”, “En çağdaş sanat kripto-sanat mıdır?” gibi soruldukça doğuran otuz ana başlık, Leonardo da Vinci’den Dalí’ye, Banksy’ye, Şeker Ahmet Paşa’dan Ömer Uluç’a, Refik Anadol’a, Charles Saatchi’den Tate Modern’e bu alanda üreten, tüketen, eleştiren, alan, satan, koleksiyonunu yapan veya sergileyen kişi ve kurumları zamanlarının ve zamanın ekonomik, sosyolojik, politik ekolojisi içinde merceğe alıyor, söz sakınmadan tartışıp, tartıştırıp alanı genişletiyor.

Duygu Asena ile Kim ve Negatif dergilerinde çalışmış Sönmez’in, girişte annesine adadığı kitaptan “Feminist mi, ben mi?” sorusunun cevabıyla çıkmamız da elbette anlamlı:
Feminist sanatın da özeti şu olabilir: İktidara ve onun değerlerine meydan okumak, böylelikle iktidarın, ki cinsiyetçi ve hegemoniktir, varsaydığı evrensel estetik değerleri, hiyerarşileri teker teker yerlerinden indirmek.” (s. 173)

Katılmamak ne mümkün.