Venedik Cumhuriyeti 1516’da, ilk Yahudi Gettosunu açarak Yahudi tarihinin akışını değiştirdi. Derin zulüm, ayrımcılık ve aşağılamanın ortasında ezilen Venedikli Yahudiler bir şekilde yerleşim bölgelerinde gelişen bir toplum yaratmayı başardılar ve çok geçmeden kendi istekleriyle gettodan içeri girmeye bile çalıştılar.

Venedik’te gettoyu ziyaret ettiğinizde, içerisinde çeşitli Yahudi mekânlarını görürsünüz. Kırılgan şofarları ve hanukiyaları özenle şekillendiren bir cam üfleme atölyesi, geleneksel Yahudi / İtalyan lezzetleri sunan bir şekerci ve tatlı dükkânı, Venedik Yahudilerinin izini süren bir Yahudi Kültür Müzesi ve ayakta kalmış beş sinagogdan en az biri hemen karşınıza çıkar.

Bu kalabalık ve canlı bölgeye baktığınızda, Venedik’teki Yahudi yaşamının her zaman başarılı, mutlu ve gelişen bir yer olduğunu sanabilirsiniz, nedir ki bu müreffeh tarih, derin bir antisemitizm ve ayrımcılığın zemininde gerçekleşti. Venedik Cumhuriyeti, zaman zaman Venedik’teki Yahudi cemaatini yıkmak ve yok etmek için elinden gelen hemen her şeyi yaptı. Ancak Yahudiler, baskıcı rejimi aşmanın yollarını buldukça, bu zulüm karşısında insan gücünün sınırlarını zorladılar ve verimli bir toplum inşa ettiler, azalmak yerine çoğaldılar.



Antisemitizme maruz kaldılar
16. Yüzyılın başlarında Yahudiler, şehrin 160.208 kişilik nüfusunun yalnızca 923’ünü oluşturmalarına rağmen zengindiler. Çoğu, komşularının kıskançlığını uyandıran büyük kârlar elde eden tüccarlardı. Yahudi olmayanların gözünde ise, yabancıydılar ve tuhaf gelenekleri vardı. Dolayısıyla, Yahudiler defalarca ötekileştirildi. Önce ticaret yapmaları yasaklandı, sonra da dinlerini uygulamaları. Ancak bir müddet sonra, tüm bu kısıtlamaların Yahudileri yeraltına ittiği ve onlara “göz kulak olunmasının” zorlaştığı fark edilerek, bu yasak kaldırıldı. “Bu işi” sonunda, yetenekli bir devlet adamı olan Doge Leonardo Loredan ele aldı. 1501’de Venedik’in 75. Doge’u (doç) seçilen Loredan, dünyanın ilk Yahudi Gettosu’nu yaratan kişiydi.

Doge Leonardo Loredan, 29 Mart 1516’da, Yahudiler konusunda ne yapılacağını tartışmak üzere senatörleriyle bir araya geldi. Saatler süren yoğun tartışmalardan sonra, hemen yürürlüğe giren bir kararname çıkardılar: Yahudiler, Venedik toplumunun geri kalanından tamamen ve yasal olarak izole edileceklerdi.

Holokost çerçevesinde getto fikrine alışmış olabiliriz ama 1516’da bu daha önce hiç denenmemiş, tamamen yeni bir fenomendi. Başlangıç olarak, Yahudilerin yaşaması için küçük bir alan tahsis edildi. Fikir basitti; Venedik Cumhuriyeti, bu gettonun sınırları içinde dinlerini uygulama hakları karşılığında Yahudilerin hayatlarını tamamen kontrol edecekti.


Ghetto Nuovo (Yeni Getto)

İlk görev bir site seçmekti. Bugün onu Ghetto Vecchio (Eski Getto) olarak biliyoruz. 1500’lerde bu bölge, en iyi top dökümhanesiyle tanınan, şehrin sadece küçük ve mütevazı bir parçasıydı. Başta dökümhanenin yakınına inşa edilen Ghetto Vecchio şehrin tüm Yahudilerini barındıramayacak kadar küçük görüldüğünde, bölgeye Ghetto Nuovo (Yeni Getto) da eklenecekti.

Venedik’te yer alan bu bölge sadece dökümhanesi için değil, aynı zamanda köprüleri için de seçilmişti. İnsanların girip çıkmak için sadece bu 2 köprüden geçmeye hakkı vardı, bunlar kapatıldığında da tüm getto sakinleri içeride sıkışıp kalabilirlerdi. Her akşam saat 18.00’de St. Marco meydanındaki katedralin en büyük çanı ‘Marangona’ çaldığı anda, ertesi gün tam 12:00 ye kadar getto tamamen kapatılır ve kapıları kilitlenirdi. Hıristiyan muhafızlar hava karardıktan sonra teknelerle gettonun etrafını sararlar ve hiçbir Yahudi’nin dışarıya sızmasına izin vermezlerdi.



Getto ayrıca yüksek duvarlarla kapatıldı ve çevredeki rıhtımlar, izinsiz giriş çıkışları önlemek için tuğlalarla örüldü. Bölgedeki Hristiyanlar da, bir zamanlar Yahudilere ait olan güzel evlere ve köylere taşındı ve getto, yerel halkın ne pahasına olursa olsun kaçınacağı karanlık ve heybetli bir yer olarak bilinmeye başlandı.

Gettonun yasaları çok sertti
1516 yılının sonunda gettoda 700 Yahudi yaşıyordu. Yahudilere askerî koruma ve getto sınırları içinde dinlerini uygulama özgürlüğü vaat edilse de bunun dışında yasalar sertti. Yahudiler, kimlik işaretleri taşımak zorundaydılar. Vergi ve kiraları Yahudi olmayanlardan çok daha yüksekti. Yaşam koşulları kötüydü. Onlar için izin verilen birkaç iş vardı. Çoğu tefeci, doktor, tüccar ve satıcı olarak çalıştı. Bazıları da hükümetin belirlediği düşük oranlarla Venedik’teki rehinci dükkânlarında çalışmaya zorlandı. Yahudiler gettoya girip çıkmakta zorlandıkları için istedikleri işi bulamıyorlardı. Bu yüzden çoğu top fabrikasında çalışmaya başladı veya mütevazı bir yaşam sürmek için ikinci el eşya ve kıyafet sattılar.


Scuola Grande Tedesca


100 yıl sonra Yahudiler 5.000’in üzerinde bir nüfusa ulaşmışlardı. Hala gettoda sıkışık halde yaşıyorlardı. Tüm mücadeleler ve kısıtlamalara rağmen hayatta başarılı olmanın yollarını bulmaya başladılar. Ellerindeki imkânlarla çalışarak, tüm yerel halk arasında popüler olan kasaplar, fırınlar ve dükkânlar açtılar. Kısa süre sonra getto, Venedik yerlileri ve ziyaretçileri için bir pazar merkezi haline geldi. Yahudiler mali açıdan güçlendiler. Böylelikle, çok fazla insanı barındıran binalar daha da yükseltilerek yeni gelenlere yer açıldı. Ellerinde biriken “Yahudi paralarla” daha iyi altyapı inşa ettiler. En önemli yapılardan bazıları sinagoglardı: Aşkenazlar (bugün müze olarak kullanılan ve 1528’de gettoda inşa edilen ilk sinagog) Scuola Grande Tedesca’yı ve (günümüzde Venedik Yahudi Müzesi’nin bir parçası olan) Scuola Canton’u, yerliler Scuola Italiana’yı, Sefaradlar Scuola Spagnola’yı, Levantenler ise Scuola Levantina’yı inşa ettiler.


Scuola Levantina

Scuola Italiana ya da İtalyan Sinagogu, 1575’te, yerel Yahudilere hizmet etmek üzere inşa edildi. Bunlar toplumun en yoksul grubuydu. Sinagogları da ancak 25 kişiyi içine alabilecek kadardı. Sadece 5 yıl sonra inşa edilen İspanyol Sinagogu Scuola Spagnola, İber Yarımadası’ndan sürülen Yahudilere ev sahipliği yapıyordu. Sefaradlar sinagogun sadece içini dekore ettiler, dışını çıplak ve sıradan bıraktılar. Bu sinagog, her sene Pesah’ın başlangıcı ile Sukot’un sonu arasında bir ibadethane olarak işlev görmeye devam ediyor.

1541’de Venedik Hükümeti, aslen İspanya’dan kaçmış olan bazı Levanten tüccarlarla bir anlaşma yaptı. Onların gettoda yaşamalarına ve ticaret yapmalarına izin verdi, böylece onlar, sıfırdan inşa ettikleri Scuola Levantina’yı açtılar. İspanyol Sinagogu’ndan daha büyük olmasını istediler ve buna uygun bir bina bulamayınca da kendi sinagoglarını inşa ettiler.



Matbaalar kuruldu, pek çok kitap basıldı
Ticaret büyüdükçe, gettodan kitaplar ve özellikle dinî kitaplar çıkmaya başladı. Getto Yahudileri Venedik dilinde (İtalyancadan farklı), İtalyanca, Ladino, Fransızca, Almanca ve İbranice konuşuyordu. Çok geçmeden bu dillerde kitap basmak için matbaalar kuruldu. Dünyanın en ünlü Agada’larından biri olan 1609 tarihli Venedik Agadası gibi birçok ünlü eser Venedik gettosunda basıldı. Talmud’un ilk basılı örneği olan Bomberg Talmud da bu sıralarda Venedik’te üretildi ve anında “en çok satanlar listesi”ne girdi. Böylece Venedik’teki Yahudi Gettosu dünya çapında tanınır hale geldi ve gettoyu yöneten katı kuralların kaldırılması için Venedik Hükümetine artan bir baskı uygulandı. Ancak ricalar dikkate alınmadı. Nihayet 250 yılı aşkın bir süre sonra, 1797’de Napolyon komutasında İtalya’ya giren Fransız Ordusu, Venedik’i ele geçirdi. Venedik Cumhuriyeti dağıtıldı. İki ay sonra 11 Temmuz 1797’de gettonun sınırları nihayet açıldı ve ayrımcılık yasaları kaldırıldı.

Nihayet Yahudilere eşit muamele
Napolyon, Yahudilere eşit muamele edileceğini ve Venedik’in artık bir ayrımcılık sistemi altında çalışmasına izin verilmeyeceğini ilan etti. Getto, Venedik’in geri kalanıyla birleşmelerini temsil etmesi için Contrada dell’unione (Birlik Bölgesi) olarak yeniden adlandırıldı, yine de -daha mutlu koşullar olmasına rağmen- birçok Yahudi bölgede kaldı.

Günümüzde Eski Getto, hala Venedik’in “Yahudi Mahallesi”ni temsil ediyor ve şehirdeki dinî görevler için bir merkez konumunda. Bugün Venedik’te yaklaşık 450 Yahudi yaşamakta, bunlardan 30 kadarı (yaklaşık 12 Yahudi hane) ise, çok pahalı bir bölge olan getto bölgesinde ikamet etmekte.

Beş sinagogun tümü hala ayakta ve merkezî 3 sinagog bir Yahudi Müzesi ile çevrelenmiş. Günümüzün dindar Yahudileri, merkezî ısıtmalı tek sinagog olduğu için kışın Levanten Sinagogu’nda ibadet etme eğilimindeyken, yazın güzel bir esinti sağlayan İspanyol (Sefarad) Sinagogu’nu kullanıyorlar. Beş sinagogun tümü dinî derslere, Talmud çalışmalarına, çocuklar için Yahudi araştırmalarına, İbranice kurslarına ve diğer etkinliklere ev sahipliği yapmakta. Eski Getto bölgesinde ayrıca bir Yahudi Ana okulu, Yeşiva, Yahudi malları satan mağazalar ve huzurevi bulunmakta.



Günümüzde getto
Günümüzde binlerce ziyaretçi gettoyu görmeye geliyor, orada düzenlenen uluslararası İbrani Araştırmaları Konferanslarına, sergilere ve seminerlere katılıyor. Her yıl, kanal teknelerindeki sukalar ve Hanuka Bayramında yüzen hanukiyalar ziyaretçilerin geniş ilgisini topluyor.

Ne yazık ki, yükselen su seviyesi ve uygun inşaat eksikliği, gettodaki binaların birçoğunun yıkılmak üzere olduğu anlamına geliyor. Bununla birlikte günümüzde yenileme çalışmaları yapılıyor ve daha iyi iş fırsatları sunduğundan Yahudi aileler gettoya yavaş yavaş geri taşınmaya başlıyor.

Dünyanın ilk gettosunda yaşayan Yahudiler için hayatın nasıl olduğunu, 500 yıl sonra bilmek zor, ancak bazı şeylerden emin olabiliriz: Venedik Hükümeti, Yahudilerin hak ve özgürlüklerini ellerinden almak için elinden gelen her şeyi yaptı. Venedik’teki Yahudiler ise bu çok ağır şartları en iyi şekilde değerlendirerek güçlü durmaya devam ettiler. Bu dönemi sadece onurla ve zarafetle atlatmakla kalmadılar, aynı zamanda büyüyen güçlü bir topluluk, yeni ibadethaneler, alt yapı ve her koşulda başarı ile bunun altından kalktılar. Buradan çıkarılacak ders ise, antisemitizm ve zorluklar karşısında bile cesaretle ayakta durmak ve yıkılmamaktır.

Kaynak:
The Times of Israel
Israel National Library