Haber Fotoğrafı: SEKA’nın açılışı

Memurlarla işçiler, Tekirdağ ve Erdek’teki yaz kamplarında 15 gün tatil yaparlardı. Kahvaltı serbest, öğlen ve akşam yemekleri tabldottu. Akşamlar şarkıcı, türkücülerle şenlenirdi. Tatilcilerden alınan cüzi ücret, altı taksitte maaşlardan kesiliyordu. Çalışanların bu insani hayatları 1995’te bitti...


Alpullu Şeker Fabrikasının Tekirdağ’daki yazlık kampı

Zaman geldi Alpullu Şeker Fabrikaları çalışanları gibi binerce işçi ve memur, hayat standartlarını yükselten bütün sosyal haklarını kaybetti. Eskiden SEKA emeklisi, Şişe-Cam emeklisi diye anılan, tazminatlarıyla ev alıp maaşlarıyla geçinebilen yaşlılar hâlâ hayatta. Yeniler bilmiyor. Bilenler unutuyor.

Alpullu 1926’da açıldı, Türkiye’nin ilk şeker fabrikasıydı. Sosyal tesislerinde basketbol, futbol sahası, yüzme havuzu ve Türkiye’nin ilk mini golf sahası vardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında çalışanların barınma konusuna uzun vadeli çözüm getirmek üzere tasarlanan Alpullu Şeker Fabrikası işçi konutları, ileriki yıllarda yapılacak fabrika yerleşkelerine örnek oluşturacaktı. Bu endüstriyel kompleksler, Anadolu’ya modern kültürü ve çağdaş yaşamı taşıyan öncülerdi. İkiz bahçeli konutlar, arkalarında meyve ve sebze bahçeleri, önde çocuklar için oyun alanlarıyla, işçilerin konforlu bir hayat sürdürmelerini sağlayacak şekilde planlanmıştı.



KİT’ler
Kamu İktisadi Teşebbüsleri, devletin mal veya hizmet üretmek amacıyla oluşturduğu kurumlar. Özel sektörün riskli gördüğü alanlarda devletin öncülük görevini üstlenmesi, dezavantajlı bölgelerde istihdam sağlanması, kâr amacı gütmeden insanların temel gereksinimlerinin karşılanması, tekelleşmenin önünün alınması gibi pek çok toplumsal yararı var. KİT’lerin geçmişi buralarda 19. yüzyıla uzanıyor. Osmanlı dönemindeki KİT’ler genelde askeri gereksinmelere yönelik. 1816’da Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası kurulmuş, öncesinde de tophane, tersane, baruthane benzeri kuruluşlar varmış. Fes Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Hereke Fabrikası o dönemin önemli KİT’lerinden. Binaları yıkılmadıysa şimdi sanat merkezi gibi amaçlarla hizmet veriyorlar.

1980-1990 arası dönemde küresel ekonomi politikalarının rüzgârıyla Kamu İktisadi Teşebbüsleri devlete yük olarak görülmeye başlanmıştı. İlk özelleştirme 1985’te yapıldı. Gerekçeler kadroların şişmesi, yolsuzluklar ve her nedense önlenemeyen zararlardı. Ülkenin iç ve dış borçlarını ödemek için kaynak gerekiyordu. Özelleştirilen kuruluşların büyük bir kısmı kapatıldı. 220’den fazla kamu kuruluşu satıldı: Sümerbank, Tekel, Tüpraş, SEKA, İşdemir, Kardemir, Petkim, Eti Maden, Telekom, Çimento Fabrikaları, Petrol Ofisi, Şeker Fabrikaları en bilinenleriydi.

İlk satılan Kars Süt Mamulleri idi. Kurumu alan şirket, vadettiği ödemeleri yapmadığı gibi tesisi de kapattı. Detaya girmeden sonuca varırsak, sadece devlet zarar etmedi, bölgedeki insanlar işsiz kaldı, hayvancılık darbe aldı. 1995- 1999 arasında Et ve Balık Kurumunun 16 kombinasını, arsa fiyatından daha ucuza özel sektör aldı. Özelleştirmeden önce yılda 14 bin ton olan üretim 1,3 tona düştü. Zarar-ziyan listesi çok uzun… Bu yazıda kâğıt üretiminde uzman SEKA’da ve orta sınıfın her eksiğini karşılayan Sümerbank’ta yoğunlaşıyoruz.

SEKA
2013 tarihli Özgür Kocaeli gazetesinde yer alan bir röportajla giriş yapalım: SEKA Çocuk Dostları Derneği Başkanı Yüksel Atun şöyle anlatmış: “1981’de kâğıt dönüşüm makinesi alındı SEKA’ya… Kimse o zaman böyle bir şeyi bilmiyordu. …eski kâğıt toplama işine girdik. …Sokaklarda, ‘Her tür eski kağıdınızı getirin’ diye bağırıyordum. Önce seyyar satıcı sanmışlar beni. Sonra çok memnun oldular. Herkes evinde biriken kâğıtları bize vermeye başladı. Devlet dairelerine, bankalara, vilayete, belediyeye gittik. Her çıkışımızda dört ton, beş ton kâğıtla geri dönüyorduk.”



1930’larda Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı çerçevesinde lojman, çıraklık okulu, ilköğretim okulu, spor salonu, hastane ve sosyal tesisleriyle birlikte beş SEKA fabrikası açıldı. İzmit, Dalaman, Afyon, Balıkesir, Silifke, Çaycuma, Taşköprü işletmeleri 2005 yılına kadar ülkenin kâğıt gereksinimini karşıladı. Üretilen ilk kâğıt, bayraklarla süslü araçlara konup sokaklarda halka gösterilmişti. 1936’da İlk kâğıdın üretildiği 18 Nisan, “Kâğıtçılık Günü” olarak kutlanmaya başladı. Atatürk’ün, 19 Mayıs 1936 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesini görünce “Kâğıt yerli mi,” diye sorduğu ve “Evet” cevabını duyunca “Medeniyet hamuru…” dediği anlatılır.


İzmit SEKA ülkenin ilk ve tek kâğıt mühendisi Mehmed Ali Kâğıtçı’nın gayretleriyle kurulmuştu

Doğru dürüst elektrik ve suyu, itfaiyesi olmayan İzmit, SEKA sayesinde bu hizmetlere kavuşmuştu. SEKA tiyatrosu, sineması, kâğıt spor kulübü kentin çehresini değiştirmişti. İşçisi, memuru, nakliyecisi fabrikada yaklaşık 2.500 kişi çalışıyor, ailelerle bu sayı 10.000’i buluyordu. Pazartesileri yemekhanesinde pastırmalı kuru fasulye çıkan SEKA’nın kapatılacağı duyulduğunda ekşi sözlük yazarının dedesi şöyle demiş: “İzmit’te herkes mutlaka SEKA’nın ekmeğini yemiştir, demek ki artık bu devir de bitti.” Biten o devirde, SEKA fabrikasında arıtma tesisi çalıştırıyor, kaliteli selüloz araştırmaları için fidan yetiştiriyor, Türkiye’nin ilk kadın kürek takımını kuruyordu. Meyve ağaçlarıyla dolu bahçe içinde kaloriferli lojmanlarda yaşayanlar, herhalde ki bugünkü meslektaşlarından daha mutluydu.

1990’larda ‘SEKA teknolojisi eskidi’ haberleri yayıldı; oysa 1994 krizinde neredeyse dünyanın yarı fiyatına kâğıt satmasına karşın SEKA hâlâ kârdaydı. Özelleştirme furyasında fabrikanın değeri yaklaşık 50 milyon dolar olarak hesaplanmıştı, 2010’da Milda, 5 milyon liraya aldığı Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikasının makinelerini 11 milyon liraya hurdacıya sattı. 2013’te Giresun İl Özel İdaresi, fabrikanın 684 dönüm arazisini 68 milyon liraya Milda’dan satın aldı.

Türkiye artık selüloz üretmiyor, kâğıdı dışarıdan...


Sümerbank
Bir zamanlar SEKA’nın kurulmasını sağlayan Sümerbank, Türkiye’nin sanayi mektebiydi, ismini 1933’te Atatürk vermişti. Finansmanını kendi bankacılık faaliyetlerinden sağlıyordu. 40 binden fazla çalışanı, yaklaşık 500 mağazası, 41 fabrika ve 43 banka şubesiyle Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biriydi.

Sümerbank, Batı ile olanakları kısıtlı Anadolu arasındaki farkı azaltmak için, Kayseri ve Malatya gibi bazı merkezlerde fabrikalar kurmuştu. 1935’te açılan Kayseri Bez Fabrikası, ülkenin ilk ve en büyük pamuklu fabrikasıydı.


Gelinlik çeyizlere Sümerbank çeki konurdu

Kuruldukları bölgeye ekonomik ve sosyokültürel imkânlar ulaştıran erken Cumhuriyet dönemi kurumlarından Sümerbank, o yoksunluk zamanlarında insanlara kumaş, iplik, ayakkabı gibi temel malzemeleri ulaştırıyordu. İşletme çalışanları için yapılan konutlar, kütüphane, tiyatro ve spor alanları, çevredeki mahalleleri de kalkındırmıştı. 12 bin kişinin yaşadığı kentte, fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu vardı. Fabrika, bir dönem hem kendi hem de Nazilli’nin elektrik ihtiyacını elektrik santraliyle sağlamıştı.

Sümerbank, yatılı öğretmen okulu öğrencilerine her yıl bir çift ayakkabı verir, Kredi ve Yurtlar Kurumunun çarşaf ve nevresimlerini üretir, maddi durumu olmayan başarılı öğrencileri bursla yurt dışında okuturdu.

Sümerbank’ın Nazilli Basma Fabrikası bünyesinde bir caz grubu oluşturulmuş, resim ve heykel sergileri düzenlenmiş, kurulan Sümer Halkevi’nde biçki dikiş kursları açılmıştı. Çalışanların kurduğu müzik grubu Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler veriyordu. Sümer spor futbol sahası Türkiye’nin ilk alttan ısıtmalı sahalarından biriydi.

Lojmanda kalamayan işçi ve memurlar şehirden fabrikaya mini trenle gelip giderlerdi. Raylarda çıkarttığı sesten dolayı halkın “Gıdı Gıdı” dediği tren 1995’e kadar kullanıldı.

Nazilli fabrikası o dönemde kadınlı erkekli toplantılara katılmamış halkın, balolarda, sosyalleşmesine öncülük etmiş, kadınların ön plana çıkmasını sağlamıştı. Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasında, altı ayda bir halka ıskarta basma dağıtılıyor, işçilere okuma yazma kursu veriliyordu. Fabrikanın işçi radyosu ve kreşi vardı.

Fabrika desinatörlerinden Müzeyyen Nalbantoğlu, Türkiye’nin ilk tasarımcısı olarak kayıtlara geçmişti. Desenler, gravür bölümünde bakır levhalara aktarılıyor. Levhalarda asitle oyuklar meydana getiriliyor, baskı bölümünde boyanıp yerleştirildikleri silindirle desen kumaşa basılıyordu. Meşhur basma” adı buradan geliyordu.


Ünlü çizgili pijama

Üretim makinesinin teknik eksikliğinden dolayı enine değil boyuna basılan çizgili bezden dikilen pijamalar, devlet pijama mı yapar tartışmaları çıkarmıştı, ama sonradan o kadar popüler oldu ki, karaborsaya düştü. 2002’de Londra’da Dünya güzeli seçilen Azra Akın’ın Cemil İpekçi tarafından tasarlanan elbisesi Sümerbank pazenindendi ve “En İyi Elbise” ödülünü almıştı.

Sümerbank pazeninden ödüllü elbise

Sümerbank 1995’te Garipoğlu Şirketler Topluluğuna 103,4 milyon dolara satıldı.

Devletin kamburu KİT’ler, vergi ve SSK primi kaçırmıyorlar, kaçak işçi çalıştırmıyorlardı; zarar göstererek borçlarının silinmesi için bankalarla pazarlık etmiyorlardı. Evet, bir devir bitmişti. Unutmamak lazım…

Kaynaklar:
https://www.alpullu.org/SS/seker_kampi.html
https://www.malumatfurus.org/SEKA-kagit-fabrikasi-ozellestirme/
https://www.ozgurkocaeli.com.tr/haber/4556921/hurda-bir-gemi-gibi-simdi-SEKA
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/620656
http://ahmetsaltik.net/arsiv/2018/10/ATATURK_ve_SEKA_Erdem_Akyuz.pdf
https://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=11735&tipi=24&sube=3
https://www.emo.org.tr/ekler/191ef5f6c157676_ek.pdf?dergi=258
http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=438&RecID=5499
https://m.bianet.org/bianet/print/19233-turkiye-zararina-satiliyor
https://www.seydisehirgundem.com/ataturkun-sosyal-fabrika-projesi-8122-haberi
https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2018/09/uygarlik-gostergesi-kagit-ve-SEKA.html#more
https://www.birgun.net/makale/komunist-bir-masaldi-sumerbank-366519
https://markut.net/sayi-4/sumerbank-fabrika-yatirim-ekonomi-tasarim/
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/melih-asik/hayirlara-vesile-1277400?sessionid=2
https://www.evrensel.net/yazi/82147/SEKA-neydi-SEKA-iscisi-kimdi