Haber Fotoğrafı: Josef Frank (1885-1967)

Dünyaca ünlü tasarımcı Josef Frank, sanatsal normlara başkaldırdı. Sanatçı arkadaşlarına yönelik sert eleştirilerde bulundu ve defalarca kimliğini savunmak zorunda kaldı. Buna rağmen tarihteki en tartışmalı Yahudi tasarımcılardan biri olsa da, en ünlülerinden biri de oldu.

Josef Frank “Accidentism” (Rastlantısal Olma) adlı makalesinde “Çevremizi, sanki tesadüfen oluşmuş gibi tasarlamalıyız” diye yazmıştı. Bu, renk, ışık, nesneyi bu kadar odaklanmış bir niyetle yerleştirmesiyle ünlü bir iç tasarımcının garip bir cümlesi gibi görünebilir. Ancak Josef Frank asla etrafındakilerin kalıbına sığmayacak ve geleneklerine bağlı kalmayacaktı; meydan okuyan, dik kafalı, Yahudi bir sanatçı olarak bu onun doğasında yoktu.


Citrus Garden yastık

Doğu Macaristan’ın Heves köyünde doğan ebeveynleri Ignaz (Isak) ve Jenny, âşık olarak evlendikten sonra Avusturya’ya göç ettiler. 1885 yılında, Viyana yakınlarındaki Baden’de bir oğulları oldu, ismini Josef koydular. Josef Frank adının ne kadar önemli olacağından haberleri bile yoktu.

Josef Frank gururlu bir Avusturyalı ve yaratıcı, inatçı bir genç olarak büyüdü. Viyana Teknoloji Üniversitesinde mimarlık okumak için kaydoldu ve profesörlerinin tüm çabalarına rağmen, oradaki iç tasarıma karşı içinde bir nefret uyandı. “Evrensel stillerden uzaklaşın” diye yazdı. “Sanat ve endüstriyi bir tutma fikrinden, işlevsellik adı altında popüler hale gelen tüm sistemden uzaklaşın.” Bir evin bir sığınak olduğuna ve sanatsal ama esasen yararsız nesnelerle doldurulacak bir şey olmadığına inanıyordu.



Josef Frank bu fikrinden hiç vazgeçmedi. Önce iç tasarıma odaklandı ve mimariyi, hakkını vermediği kişilere terk etmek yerine, alana kendisi girmeye ve “Kurallar Kitabını” yeniden yaratmaya karar verdi.

1921’de, Frank’ın sıra dışı tavrının Viyana Sanat ve El Sanatları okuluna kabul edilmesinden iki yıl sonra, babası Isak vefat etti. Isak ve Jenny geleneksel Yahudilerdi. Josef Viyana Merkez Mezarlığının Yahudi bölümünde, dindar ebeveynleri için yan yana iki yer satın aldı. Aile kabristanı olarak da mezar taşlarını kendisi tasarladı. Annesi daha sonra 1941’de vefat edecekti.

Viyana’daki Werkbundsiedlung projesinin lideriydi
Viyana Teknoloji Üniversitesinde mimarlık okuyan Frank, 1919’dan 1925’e kadar Viyana Sanat ve El Sanatları Okulunda öğretmenlik yaptı. Viyana Werkbund’un kurucu üyesi, 1932’de Viyana’daki Werkbundsiedlung projesinin başlatıcısı ve lideriydi. Üst-orta sınıf aileler için evler ve büyük bloklar tasarlayarak mesleğine başladı. 1925’te dönemin önde gelen iki tasarımcısı Oskar Wlach ve Walter Sobotka ile birlikte Haus&Garden adında bir iç mimarlık firması kurdu.

Frank, Viyana’da gelişen Modernist sahnesinin bir parçası olarak, Fransız mimar Le Corbusier tarafından Modernizm’in ilkelerini tasarım yoluyla ilerletmeye adanmış bir grup olan ve yeni kurulan Uluslararası Modern Mimarlık Kongresine davet edildi. Bununla birlikte, 1920’lerde Frank’ın Modernizm versiyonu, daha büyük grubunkinden çoktan ayrılmaya başlamıştı ve Frank iki toplantıdan sonra kongreden ayrıldı.

Le Corbusier’den farklı olarak Frank, evi “İçinde yaşanılacak bir makine” olarak görmedi. Bunun yerine, daha sanatsal, renkli bir tarza yöneldi ve konforu, iyi tasarımın temel bir kalitesi olarak gördü. Çeliğin mobilyalarda kullanılmasından da nefret etmiş, bunun yerine doğal malzemeleri ve kaliteli işçiliği tercih etmiştir. Frank’ın güçlü inançları onu Modernist’ler arasında bir yabancı yaptı ve 1920’lerin sonundaki tasarımları sert bir şekilde eleştirildi.

1933 yılında, Viyana’da antisemitizm yükselirken, Frank ve eşi Anna, İsveç’e taşındı. İsveç markası Svenskt Tenn’in kurucusu Estrid Ericson, Frank’in çalışmalarının -özellikle konfor ve sadeliği savunma biçiminin- uzun süredir hayranıydı ve 1934’te Frank’ı, kendi markası için tasarım yapmak üzere davet etti. İlk görevi, yakında açılacak çağdaş İsveç dekoru sergisi için birkaç oda geliştirmekti. Sergilerinde davetkâr, yuvarlak formlar, hacimli dokular, cesur baskılar ve canlı renkler içeren mobilyalar öne çıkıyordu. Yerel medya, Frank’ın koleksiyonundan etkilenmedi ve onu şatafatlı olarak alaya aldı. Ancak Frank o zamanlar Stockholm’de popüler olan faydacı, işlevsel ve sessiz iç mekânlardan sıkılmıştı ve Ericson’un desteğiyle vizyonunu sürdürdü.

Svenskt Tenn’in 1937’de Paris’te ve 1939’da New York’ta düzenlenen dünya sergilerinde Frank tasarımı vinyetleri (çizimleri), daha önce yapılmış hiçbir şeye benzemiyordu. Frank’ın tekstil ve renkleri cesur bir şekilde kendine özgü kullanımıyla karakterize edilen tasarımlar bir sansasyon yarattı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Frank ve eşi Anna, New York’a gitmek üzere İsveç’ten ayrıldı. Ancak Frank, Ericson için tasarım yapmaya devam etti ve 1944’te 50. doğum günü için ona 50 yeni baskı gönderdi. Ericson ve Frank arasındaki uyumlu ilişki, otuz yaratıcı yıldan fazla sürdü ve 160 baskı ve 2.000 mobilya taslağı ile sonuçlandı.


Svenskt Tenn kumaşları

Modern ikon: Josef Frank’ın tuhaf, harika baskıları…
Frank, sadece Svenskt Tenn markası için yaratmadı. 1947’de Schumacher, “Citrus Garden” (Narenciye Bahçesi) çizimleri de dahil olmak üzere İsveçli iş adamından birçok sipariş aldı. Son yıllarda, Schumacher “Exotic Butterfly”ı da (Egzotik Kelebek) Frank’tan satın aldı. Bu iki desen, 2014 yılında Schumacher’in 125. yıl dönümü kutlamalarının bir parçası olarak yeniden canlandırıldı ve bugün Schumacher, Frank’ın tasarımlarını taşıyan tek Amerikan kumaş evidir. Vahşi popülariteleri sayesinde Schumacher, 2017’de Narenciye Bahçesi (Citrus Garden) ve Egzotik Kelebek (Exotic Butterfly) duvar kâğıdı versiyonlarını tanıttı.

Bugün Josef Frank’ın mirası, dünyanın her yerindeki dekorasyon meraklıları tarafından kullanılıyor. İsveç Modern Estetiği’nin yolunu açan Frank, tasarım dünyasını tekdüzelikten kurtardı ve onu konfor ve renkle değiştirdi. Botanik, çiçek ve diğer formları kullanması, gelecek nesillere ilham verdi. Frank’ın maksimalist tarzı, göze çarpmanın kötü bir şey olmadığını gösterdi. Bir ev yaratmak için onu sevdiğiniz şeylerle doldurmanız gerektiğine inanıyordu. 1958’de “Eski ve yeniyi veya farklı tarzları, renkleri ve desenleri karıştırmanız fark etmez” dedi. “Sevdiğiniz şeyler her zaman kendi kendine barışçıl bir bütün halinde karışacaktır.”

Josef Frank, mimarlık, mobilya ve iç mekânlar hakkındaki duygularını vurgulayan birçok çalışma yayınlarken, 20. yüzyılın öncü tasarımcısı çok sevdiği tekstil baskıları hakkında çok az şey söyledi -şunun dışında: “Desen ne kadar özgürse o kadar iyidir.”

“Narenciye Bahçesi”
Frank’ın 1947’de Schumacher için yarattığı bir model olan vahşi ve hayali “Narenciye Bahçesi”ni ele alalım. İzleyicilerin baskının içindeki karmaşık dünyaya kendilerini kaptırmaları ve hatta içinde kendilerini kaybetmeleri umuduyla, Frank kasıtlı olarak desenin nerede bittiğini görmeyi zorlaştırdı ve tekrarlamaya başladı. Narenciye Bahçesini ve sevilen Egzotik Kelebek de dahil olmak üzere serbest tekstil tasarımlarını elle, genellikle mutfak masasında, baskıları daha dinamik hale getirmek için kâğıdı büküp döndürerek çizdi. Stilize olmasına rağmen, ortaya çıkan flora ve fauna motifleri harika bir şekilde natüralisttir.


IKEA 

Bugün Josef Frank’ın birçok tekstil ve mobilya tasarımları IKEA mağazalarında hala satılmaktadır.

1967 yılında, 81 yaşındayken Stockholm’de yaşama veda eden Frank, mimari çalışmalarının yanında, mobilya, mefruşat, kumaş, duvar kâğıdı ve halı için çok sayıda tasarım yaptı. Aynı zamanda ressamdı. Fizikçi, matematikçi ve filozof Philipp Frank’ın da kardeşiydi.

Kaynak:
wikipedia
https://schumacher.com/blog/josef-frank-fabrics-walpapers/