Haber fotoğrafı: Torun Nişan Balyan Jr.

Nişan Balyan, 1919 yılının sonbaharında, o dönemde seramik sanatının önemli merkezlerinden olan Kütahya’dan Kudüs’e özel olarak getirilen iki seramik sanatçısından biriydi. O ve Mıgırdıç Karakaşyan, İngilizler tarafından Mescid-i Aksa’nın kubbesindeki çinileri yenilemek için görevlendirilen ve Kudüs’e getirilen başka bir Ermeni sanatçı David Ohannesyan tarafından işe alınmışlardı. Caminin içindeki (16. yüzyılda Osmanlı imparatorluğu döneminde yapılmış olan) orijinal çiniler, deprem sonrasında bozulmuş, hatta bazıları düşecek kadar tahrip olmuştu. Düşen bazı çinileri de Araplar, yasadışı olarak antikacılara satıyorlardı.

Kudüs’ün ilk İngiliz askeri valisi Ronald Storrs, camideki çinileri yenilemek için uygun bir sanatçı aramış ve benzer çinileri İngiltere’nin Yorkshire şehrinde, İngiliz subayı ve milletvekili Mark Sykes’in evinde gördüğünü hatırlamıştı. Bu çiniler, dünya çapında prestijli müşteriler için birçok sanat eseri üretmiş olan Ermeni asıllı seramik sanatçısı David Ohannesyan tarafından özel olarak tasarlanmıştı. Askeri Vali Storrs Suriye’de tesadüfen, Ohannesyan’a rastlamıştı...

Böylelikle, üç Ermeni sanatçı Kudüs’e gelip, yüzlerce yıl önce orijinal çinilerin üretildiği camideki çömlek atölyesini yeniden açtılar. Hatta burada 16. yüzyıldan kalma, yakılmayı bekleyen fırınları bile buldular. Ancak işler planlandığı gibi gitmedi. Fırınlar çalışmadı. İhtiyaç duydukları hammaddeyi Kütahya’dan getirtmek olanaksızlaştı. 16. Yüzyıla ait orijinal çinilerin kalınlığının aynısını yapmak zordu. Başka sorunlar da vardı. Sonunda, bu iş için ayrılan fon tükendi ve komisyon iptal edildi. Ancak bu üç seramikçi Kudüs’te kaldı ve bir asır önce, 1922’de Balyan ve Mıgırdıç Karakaşyan, Nablus yolu üzerinde kendi atölyelerini kurdular.

Bu atölyede aileler, yanlarında getirdikleri (kendilerinden önceki tarihî İznik üslubundan ve hatta ondan önce getirilen Acem esintilerinden türeyen) eşsiz ve ikonik Kütahya üslubu çanak çömleklerini yarattılar. Hatta bu tarza, Ermeni ve Filistin sanatından stil öğelerini de eklediler. (Türk ve Filistin tasarımlarında geometrik desenler bulunur; İran tasarımlarının çoğu bitkisel motiflerle süslenmiştir; Ermeni tasarımlarında ise hayvanlar yer alır.)



Günümüzde hala faal olan Balyan Tasarım Stüdyosu, artık kurucu büyükbaba Nişan Balyan’ın (ABD’deki Ohio Üniversitesinden seramik ve makine mühendisliği diplomasına sahip) torunu Nişan Balyan Jr. tarafından yönetiliyor. Ailenin dördüncü nesil çocukları da zanaatı öğreniyor ve işe dahil oluyorlar.

Bugün firmada Arap ve Ermeni, 13 çömlekçi ve ressam çalışıyor. En başından itibaren de iş, dinler, milliyetler ya da başka herhangi bir grup arasında ayırım yapmayan çok kültürlü bir anlayışa dayanıyordu.

Mekânın ruhunu yakalamak üzere stüdyoyu ziyaret eden fotoğrafçı Mustafa el-Kharouf, izlenimlerini şöyle aktarıyor…

Görenin gözünde
Burası Kudüs’teki hiçbir yere benzemiyor. Fotoğraflarda görüldüğü gibi geleneksel çömleklerin üretiminde, Filistin ve Ermeni sanatı birleştirilmiş. Burası Kudüs’ün en eski dükkânı / fabrikası olarak kabul ediliyor. Eşsiz bir tarihi var, buradaki sanat eserleri sizi 100 yıl geriye, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine götürüyor. Burası çok önemli bir yer, çünkü bunca zaman geçmesine rağmen hala otantik kimliğini koruyor.


Düz kil seramik ürünler, Balyan Tasarım Stüdyosu'nda tasarım uygulaması için bekliyor

Atölye
Sanatın gerçekleştiği Atölye’nin dört odası var: İlk oda çizim için, ikinci oda boyama için. Üçüncü odada çömleklerin pişirildiği fırın ve pişirme makineleri bulunmakta, dördüncü oda ise parçaların son dokunuşlarını yapmak için kullanılıyor.

Her bir parça seramik oksitlerle, elle boyandıktan sonra renklerin ve sırların maksimum dayanıklılığı için, yaklaşık 1.000 derece santigrat sıcaklığa kadar pişiriliyor. Tüm orijinal Balyan parçaları, Balyan markası “Hj” (Ermenice B harfi) ve “menşe yeri Kudüs” olarak imzalanıyor. Bu şekilde, gerçek bir el boyaması Balyan sanat eseri, makine yapımı ucuz bir taklitten ayrılıyor.



Galeri mağazası ve müze
Balyan Tasarım Stüdyosu’nda bitmiş eserlerin satıldığı bir mağaza bulunmakta. Ayrıca, stüdyoda yer alan müzede, Kudüs’teki Ermeni çömlek sanatının 100. yılına ait önemli tarihî sanat eserleri de sergilenmekte. Bunlar arasında, 1930’larda Balyan ve Karakaşyan’ın atölyesinde yaratılan, kendi ayrı atölyelerini oluşturmak üzere ayrılmadan önce özel olarak tasarladıkları tarihî parçalar da yer almakta. Müzede sergilenen her eserin bir hikâyesi var.



Balyan ailesi kimdi?
İstanbul’un seçkin binalarında Balyan imzasını görebilirsiniz. Balyan ailesi, XIX. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en ünlü ailesi olarak biliniyor. Ermeni asıllı Balyan ailesi baba, oğul ve kardeşler dört kuşaktır sürekli mimarlık yapmakta. Ailenin kökleri Kayseri’den geliyor. Balyan soyadını taşıyan bu mimarlar, yaklaşık bir asır boyunca birbirlerini takip ederek verimli bir yaşam sürdüler. Avrupa’da eğitim gören Balyanlar, Avrupa mimarisi imparatorlukta moda olmaya başladığında zanaatlarının ustası oldular. Kapsamlı mesleki faaliyetleri ve yetenekleri, Balyan soyadının hem yurt içinde hem de yurt dışında şöhret kazanmasını sağladı.

Eserleri: Nusretiye Tophane Camisi, Beyazıt Kulesi (Sultan II. Mahmud’un emriyle, 1828 yılında daha önce yanan iki ahşap kulenin ardından, taştan inşa edilmiş olup, Osmanlı Barok tarzında saray mimarı Senekerim Balyan tarafından yapılmıştır), Beşiktaş Kasrı, Arnavutköy Valide Sultan Kasrı, Ortaköy semtindeki Azize Astvatsatsin Ermeni Kilisesi, Aziz Nişan Ermeni Kilisesi, Dolmabahçe Sarayı (1843-1856 yılları arasında Sultan 1. Abdülmecit’in emriyle, mimari planını çizen Garabet Balyan, oğlu Nigoğos Balyan ve aile mensubu Evanis kalfa tarafından inşa edilmiştir). Bu kişiler Osmanlı Sarayının baş mimarlarıydı. Çırağan Sarayı, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in emriyle, saray mimarı Nigoğos Balyan tarafından tasarlanmış, iç mimarisi de onun oğulları Sarkis ve Agop Balyan tarafından yapılmıştır (1863- 67).

Kaynak:
Wikipedia Balian ailesi
Jerusalem Story