Gördüğün ya da gördüğünü sandığın şeyin resmini asla yapamazsın. Sana vuran darbeyi binlerce titreşimle resmediyorsun: nasıl vurulur da öfkeyle haykırmazsın?
Nicholas de Staël

Kısa, çalkantılı hayatını trajik bir şekilde bitirmeyi seçen, palet bıçağı ile impasto, kalın şekilde uyguladığı yağlı boya soyutlanmış manzaralarıyla tanınan ressam Nicolas de Staël’in tablolarına ilk bakışta âşık olmamak mümkün mü?

Çok erken bir veda
5 Ocak 1914’te Rusya’nın St. Petersburg kentinde doğan De Staël, Brüksel Académie Royale des Beaux-Arts’ta okudu ve hayatının çoğunu Fransa’da geçirdi. Bugün çağdaş resim olarak düşündüğümüz şeylerin çoğunun öncüsüydü. Resimleri hayat boyu talep görmemiş sanatçılardan değildi; New York ve Paris’te aranan bir ressamdı ancak bu ilgi onun ömür boyu süren depresyonuna ilaç olmadı. Delicisine âşık olduğu kadın tarafından ret edilince henüz 41 yaşında, Antibes’de 16 Mart 1955’te atölyesinin penceresinden ölüme atlayacaktı.
De Staël’in resminde geldiği noktayı soyut dışavurumcu, Taşist (Lekeci) sanatçılar kulvarında değerlendirebiliriz. Onun tuvalinde yoğun ve doygun renk bloklarının olağanüstü derecede dikkat çekici olduğunu açıkça görürüz.


İlk hayat arkadaşı Janine

20. Yüzyılın en gizemli ressamlarından
Sanatçı kendini “Hayatım boyunca, bildiğim tek çözüm resim yapmaktır; tüm izlenimlerden, tüm duygulardan ve tüm endişelerden kurtulmak için resim düşünmeye, resim yapmaya ihtiyacım vardı,” sözleriyle, anlatır. Fransız sanat dergisi “Beaux Arts” ise onu 20. yüzyılın “en gizemli ressamlardan biri” olarak tanımlar. On beş sene süren ressamlık hayatında 1.100’den fazla eser üretmişti. Onun için önemli olan tek şey resimlerinde yeni bir şey aramak ve göstermekti.

Üç yaşında sürgün edildi
Nicolas de Staël, yüksek rütbeli bir ailenin çocuğuydu. Bolşevik Devrimi’nden dolayı üç yaşında doğduğu ülkeden ve ailesinde ayrılmış, annesi ve babası ölmüş, Brüksel’de bir Rus ailenin evinde büyümüştü; aynı şehirde sanat okumuştu. Fransa, İspanya ve Fas’a seyahatler yapmış, bu sırada evli bir sanatçı olan Jeanine ile tanışıp onu kaçmaya ikna etmişti. Bir süre Lejyonda bulunduktan sonra Paris’e dönmüştü. Charles Aznavour’un La Boheme şarkısındaki gibi Jeanine ve Nicholas çifti de eminim “iki günde bir öğün” yemek yiyebiliyor 2. Dünya Savaşı Paris’inin zorlu koşullarında, kışın ısınmak için mobilyalarını yakıyor ve Jeanine’in sattığı birkaç tablo ile hayatta kalmaya çalışıyordu. Bu esnada Nicholas de Staël resminde yavaş yavaş figüratiften soyuta doğru kayıyor, lirik soyut dışavurumcu Avrupalı ressamların yaklaşımıyla resimler yapıyordu. Meşhur ressam Braque ile arkadaş olmuştu. Resimleri sergilerde yer almaya başlamıştı ancak ressamın yeni başlayan tanınırlığı, 1946’da Jeanine’in yetersiz beslenme ve zayıflıktan hayatını kaybetmesini engelleyememişti.


Uğruna intihar ettiği düşünülen, aşık olduğu kadın Jeanne Polge

Bir evlilik, bir karşılıksız aşk
Nicholas de Staël aynı sene Françoise Chapouton ile tanışıp evlendi ve Fransa’nın güneyine taşındı. Beş sene içinde üç çocukları oldu; burada evli ve çocuğu olan Jeanne Polge’a sırılsıklam âşık oldu. Artık resimleri sergileniyor, satılıyordu. Başarılıydı. Maddi durumu düzelen ressam, ailesini tekrar Paris’e götürdü ve sevdiği kadının yanında olmak için Antibes’e hayatına son vereceği daireye yerleşti.
Ne var ki, Jeanne eşini terk etmek istemiyor ve Nicholas’ı ret ediyordu Bunun üzerine ressam, Le Concert isimli 3,5 metreye 6 metrelik resmini üç gün içinde tamamladı ve ardından hayatına son verdi.

Ölmeden önce yaptığı son eser Le Concert (3,5 m X 6 m)

Hayatı resimlerinin önüne geçti
Seneler sonra bir sergi açılışında, Paris Modern Sanat Müzesi Müdürü Fabrice Hergott, “Nicholas de Staël’in sorunlu kişiliğinin ve trajik sonunun yarattığı efsanevi karakterinin, aslında onun çalışmalarının zararına olduğunu; bir anlamda hayatının ilginçliğine odaklanan insanların onun eserlerinin güzelliğini göremediklerini,” söyleyecekti.

İntihar etmeden önce Paris’te bir arkadaşına “Kayboldum ... belki de yeterince resim yaptım,” diyen ressamın vefatından bir sene önce doğan oğlu, intiharını aşk acısına değil yalnızlığa bağlı ani bir karar olarak ele alarak, “O sırada yanında biri olsaydı hayatına son vermeyeceğini” söyler ve şöyle devam eder: “Onun son eserlerine bakarsanız, hayat doludurlar. Bunlarda üzüntü veya melankoli görmüyorum. Yazı ve kışı Antibes’teki atölyesinde yalnız geçirmişti, çok yorgundu ve sanırım kendisiyle baş başa kalmaktan bıkmıştı. Hiçbir hobisi ya da başka ilgi alanları yoktu. Her zaman çalışıyordu ve resimlerine azami özeni gösterebilmek için yalnızlık arıyordu. Belki de resime verecek başka bir şeyi olmadığını hissetti. Özellikle renk kullanımında bize çok daha fazlasını göstermeye devam edebilecekti ama öyle olamadı.”



Nicholas & Françoise Staël

Zor denklem: hem figüratif hem soyut
Sanatçının eserlerini kronolojik olarak incelersek ilk figüratif adımlarından 1940’ların karanlık tuvallerine ve intiharından hemen öncesinde yaptığı resimlerine uzanan evrimleri izlemek mümkün olur. Zamanının sanat eleştirilerine ve moda olana duyarsız olan eserleri, soyutlama ve figürasyon arasındaki ayrımı alt üst ederek, daima daha yoğun, yalın ve özlü bir sanatın peşinde koşmuştur.

Doğuştan sürgün ressamın yaşadığı yerlerle olan etkileşiminin izlerini, ilk seyahatlerinden ve Paris yıllarından başlayarak, daha sonra Vaucluse’daki enstalasyonunu, Sicilya gezisini ve son olarak Antibes’te denize bakan atölyesinde geçirdiği son aylarının resimsel arayışında görmek mümkündür.

Çağdaş sanatın öncüsü
Evet, de Staël çağdaş sanatın öncüsüdür. Henüz 1950’lerde inceltilmiş yağlı boya ile tuval üzerine yaptığı soyut manzaralar, kendinden on, yirmi sene sonraki Renk Alanı resminin ve Lirik Soyutlamanın habercisidir. Son resimlerindeki cesur ve yoğun canlı renkler, Pop Art Sanatı da dahil olmak üzere modern sanat üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Yeni Dalga’nın en önemli yönetmenlerinden Jean-Luc Godard, de Staël’in en sevdiği ressam olduğunu ve Pierrot Le Fou filminde kullandığı ana renklerin de Staël’in çalışmalardan aldığı ilham ile gerçekleştiğini belirmiştir.

Benim için endişelenme
Sanatta yapmak isteğini, “Gerçek resim, her zaman tüm yönleri, şimdiki zamanın, geçmişin ve geleceğin imkânsız ilavesini kapsamaya çalışır,” diyerek dile getiren ressam, kendi hayatı “sadece çizime sarılmalıyız” diyerek özetlemiştir.

Ölümünden çok az zaman önce bir arkadaşına şu satırları yazmıştır: “Benim için endişelenme, eğer dalga izin verirse insan düştüğü derinliklerden su yüzüne sıçrar. Ben orada kalacağım çünkü kalp kırıklığının ümitsizliği ile dibe vurdum.”
Nicholas de Staël, Paris Montrouge Mezarlığı’nda Jeanine’in yanında ebedi uykusundadır; fiziksel olmayan mekân arayışı, renkleri, lekeleri ile nice sanatçıları etkilemeye devam etmektedir.

Kaynakça:
Nicholas de Staël, Biography, Geoffey Diner Gallery
Nicholas de Staël, MAM
Nicholas de Staël, Appricat-Prazan
Nicholas de Stāel, Tate Gallery