Hayatlarımız ve eylemlerimiz bu dünyadaki varlığımızdan geriye kalacak izlerdir ve bu izlerle ne yapabileceğimizi ancak biz bilebiliriz.”
Saype

“Sanat toplum içindir” görüşünün yüzünü gülümseten, bu yolda yoğun, yenilikçi ve yaratıcı çalışmalar yürüten harika biri var: 2019 senesinde Forbes Dergisi tarafından sanat ve kültür alanında dünyada 30 yaşın altındaki en etkili 30 kişiden biri seçilen bu isim, kendini pek de iyi anlatan kalem adıyla: Saype. Say (söylemek) ve Paix (barış).
Sanat yoluyla dünyaya birlik ve beraberlik mesajları veren bir elçi görevini üstlenen Fransız sanatçı ülkemizde projeler yaptı, eşinin Türk olmasından dolayı kültürümüze aşina ve çok güzel Türkçe konuşuyor. Instagram hesabını takip etmenizi öneririm.



Arazi Sanatı
Asıl adı Guillaume Legros. Ailesinin, ‘senin bir mesleğin olmalı’ demesi üzerine, hemşirelik okumuş; hastanede 48 saat üst üste çalışıp diğer zamanını sanata ayırarak resim konusunda kendi kendini yetiştirmiş. Onun ekolü arazi sanatı, sokak sanatı ve grafitti türleri arasında bir yerlerde sınıflandırılıyor. Çimlerin üzerine çok büyük boy resimler yapan Saype, “arazi sanatı” hareketinin öncüsü olarak görülüyor. Aslında Arazi Sanatı (Land Art), tüm -izm akımlarına karşı duran, zamanı ve mekânı sınırsız kullanan, tüm dünyayı bir tuval olarak gören modern sanatın anti art ya da anti form hareketleri içine yerleşiyor. Saype, “Öyle büyük eserler düşünün ki, onları ancak gökyüzünden görebilirsiniz” diyor.

Doğada parçalanan bir boyanın mucidi
Saype öncekileri mega metropollerde insanların en kalabalık olduğu yerlerin duvarlarına siyah beyaz grafittiler çiziyor, ancak bu duvar resimlerinde vermek istediği mesajların gözden kaçtığını fark ederek insanlara seslenmenin farklı yollarını arıyor. 2012 senesinde ailesinin evinin arka bahçesindeki çimlere daha büyük resimler yapmak için çalışmalara başlıyor.
Biyolojik olarak %100 parçalanan boyayı icadı ve bu boyayı mükemmelleştirmek için yaptığı denemeler tamamlanınca, 2015’de ilk freskini üretiyor. O, asıl amacının sanatı iyimserlik ve şiirsel bir şekilde insanların hizmetine sunmak olduğunu belirtiyor. İnsanları yardımseverliğe, nezakete ve birlikte yaşamaya davet ediyor.


Paris

Dünya halkları için bir proje
Son senelerde “Duvarların Ötesinde” adında bir proje başlatan sanatçı bir insan zinciri oluşturmak hedefiyle dünyayı dolaşmaya koyulmuş. Toplumsal mesajlarıyla halkları beraberce yaşamaya, birbirlerine yardım etmeye ve iyiliğe davet etmek için tokalaşan iki el çizmeye başlamış.
Haziran 2019’da Eyfel Kulesi’ne bitişik, 16. yüzyılda sebze ve üzüm üretimi için kullanılan Paris’in en geniş yeşil alanı Champ de Mars’ta yaptığı resim üç dergiye kapak olmuş, yüzlerce medya kuruluşu tarafından takip edilmiş ve açılışı Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo tarafından yapılmıştı. İngiliz The Guardian gazetesi tarafından desteklenen eser, dünya çapında 500 milyon kişi tarafından görülmüş ve yankısı uzun zaman sürmüştü.


İstanbul

Avrupa ve Asya’yı birleştirdi
Aynı proje kapsamında sekizinci şehir olarak 2020 senesinde İstanbul’a gelen Saype İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Fransız Enstitüsü gibi kurumlar ile iş birliği yaparak, Boğaziçi Üniversitesi, Beykoz ve Haliç’te çimlendirilen bir dubaya, insan zincirinin devamını çizmişti. Böylece Asya ve Avrupa’yı birleştirdi, ele ele tutuşturdu. Kutuplaşmalara karşı durdu. İstanbul’da olmanın onun için bir onur olduğunu belirtti. Bu sırada basına verdiği röportajda, hazırlık sürecinin bir sene sürdüğünü açıklamıştı.
Sanatçı, önce resim yaptığı alanı karelere bölerek yapacağı resmin hatlarını çiziyor, sonrasına ise grinin açıktan koyuya tonlarını kullanarak, figürü zemine uyguluyor. Eserlerinin kalıcılığının iki hafta ile üç ay arasında olduğunu, havadaki nemin, sıcaklığın ve çimlerin uzama süresinin kalıcılığa olan etkisinden bahsediyor. Aslında eserlerinin tamamlanmasından beş gün sonra doğa onların üzerinde hükmünü ilan etmeye başlıyor, diye devam ediyor sözlerine. Eserleri fiziksel olarak kısa süreli kalıcılığa sahip olsa da, onun resimlerini görmeye binlerce insan gidiyor ve elbette eserlerini gökyüzünden çekim yapan drone’lar ve bu çekimlerdeki fotoğraflarla açılan sergiler ölümsüzleştiriyor.


Hatay

Hatay’da deprem yıkıntılarına resim yaptı
Sanatçı, ülkemizin 6 Şubat’ta geçirdiği büyük deprem felaketinin yaralarına ve depremzedelerin yaşadığı koşullara dikkat çekmek amacıyla bu sene yine Türkiye’ye gelerek, depremden en çok etkilenen illerimizden olan Hatay’da Antakya, Defne ve Altınözü’ne arazi resimleri yaptı. Tebeşir ve kömür kullanarak hazırladığı sprey boya ile yıkıntıların arasına tokalaşarak birleşen iç içe geçmiş iki el ile yardımlaşma çağrısı yaptı ve Duvarların Ötesinde projesinin 19. ayağını Hatay’da tamamlamış oldu. Yaklaşık iki haftada çalışmalarını tamamlayan Saype, Defne ilçesi Armutlu Mahallesi’nde düzenlediği toplantıda eserini tanıttı. Deprem bölgesini gördükten sonra çok üzüldüğünü ve dünyanın bu felaketi hatırlaması gerektiğini, kış bastırmadan yardımlara hız verilmesi gerektiğini söyledi. Eserini tanıtırken toplantıya, Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Defne Belediye Başkanı İbrahim Güzel, İsviçre’nin Ankara Büyükelçisi Jean Daniel Ruch, Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Isabelle Dumont ve sivil toplum örgütleri katıldı. 750 metrekarelik alana yayılan fresk, molozların kaldırıldığı bir binanın arazisinde yer aldı. Haluk Levent, “Birlikten güç doğar” sözleri ile Twitter hesabından Saype’ye teşekkür eden bir paylaşım yaptı ve iki sanatçı Hatay’ın Defne ilçesinde buluştu. Saype eserin fotoğraflarını, posterlerini satarak elde edeceği gelirin tamamını depremzedelere bağışlayacağını duyurdu.


Copacabana

Çatlakları onarmak istiyorum
Projesinin Copacabana ayağından sonra, Saype tokalaşan elleri ile dünyadaki “çatlakları” onarmak istediğini söylemiş ve duvarların yıkılmasının ancak iş birliği ile olabileceğini, evrenselliğin gerçeğe dönüşebileceğini bize hatırlatıyorlar demiş, dünyaca ünlü Portekizli yazar Miguel Torga’dan alıntı yaparak “Evrensel, duvarları olmayan yereldir” diye ilave etmişti.
Sanatını topluma yararlı bir enstrüman olarak kullanan, toplumun ona ihtiyacı olduğu noktada var olan, kendini topluma karşı sorumlu hisseden ve insan/doğa sevgisini sanatının misyonu haline getiren Saype’nin çalışmaları, Tolstoy’un “Sanat ancak, belli bir sınıf için değil, büyük kitleler için yarar sağladığı zaman, sözü edilebilir bir değere ulaşır” sözünü doğrular nitelikte!
Saype ve onun gibiler iyi ki varlar. Onlar oldukça, tek el ile sarılamayan yaraları saracak binlerce el, iyiliğe ve barışa dair umut var demektir.