Haber fotoğrafı: Brigitte Bardot, Harper's Bazaar'ın Mart sayısı için Richard Avedon tarafından çekilen 'Gözler Paris ve Amerika'da' isimli fotoğraf, 1959


Moda fotoğrafı
, ciddi, yaratıcı, ticari, deneysel ve geleneksel olanın aşırılıklarıyla tanımlanan tuhaf bir alanda var olur. Moda endüstrisinin gereklilikleri ve reklam politikası ile suç ortaklığı nedeniyle birçok kişi tarafından temelde gereksiz olarak kabul edilir ve muhtemelen, bu fotoğrafların üretildiği moda dergilerinin açıkça kâra yönelimi nedeniyle sanatla da bağdaştırılmaz. Bu yaygın görüşün nedeni açıktır. Moda fotoğrafının ana işlevi, izleyicileri satın almaya ikna etmektir. Yeni bir modanın veya bir tasarımcının en son koleksiyonunun tanıtımı için vazgeçilmez bir ortamdır.
Bir moda fotoğrafçısı olarak etiketlenmek, birçok eleştirmen tarafından sanat dünyasında çok kısıtlayıcı veya aşağılayıcı bir sınıflandırma olarak görülüyordu. Ancak bu durumu,
20. yüzyıl ortalarında yaşamış birkaç Amerikalı fotoğrafçı kökten değiştirecekti. Bu fotoğrafçıların çalışmaları o kadar seçkindi ki, sanat tarihçisi Rosalind Krauss bile, biraz isteksizce de olsa, önemli olduklarını kabul etti. 2004 baharında Modern Sanat Müzesi’nin sadece moda fotoğrafçılığına adanmış ilk sergisi dolayısıyla, New York Times’ın mevcut ve eski moda editörleri Ginia Bellafante ve Holly Brubach ile konuştu ve şunları söyledi: “Pek çok fotoğrafçı var, ancak yirminci yüzyılın herhangi bir fotoğraf sergisine dahil olabilecek dört fotoğrafçı var: Richard Avedon, Irving Penn, Cecil Beaton ve Man Ray. Ama şu anki haliyle moda fotoğrafçılığını biraz saçma bulduğumu söylemeliyim.”
Penn ve Avedon savaşın bitiminden sonra Vogue ve Harper’s Bazaar için çalıştılar; Paris, Roma ve Londra’da, haute couture’ün üretildiği ve sunulduğu uluslararası modayı fotoğrafladılar. Her biri, zamanlarının geleneksel moda anlayışının estetik sınırlarını çarpıcı bir şekilde genişleterek moda fotoğrafını bağımsız bir türe dönüştürdü. 1945 ve 1965 yılları arasındaki moda fotoğrafları, bazı bariz gereksinimlerini göz ardı etti ve hem tasarımcının elbisesinin parlatılması hem de modelin heykelsi güzel duruşuna vurgu yapmak yerine enstantane fotoğraf gibi türlerden alışılmadık unsurları dahil etti.

Moda fotoğrafçılığını çağdaşlaştırdılar
Irving Penn ve Richard Avedon, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Paris’te çalışan en önde gelen Amerikalı moda fotoğrafçıları olarak kabul edilirler. Moda fotoğrafçılığını derin şekilde çağdaşlaştırdılar. Richard Avedon, şaşırtıcı derecede dinamik moda sunumlarıyla tanındı ve 1940’ların sonlarından itibaren yaptığı fotoğraflarda, bir modelin yalnızca yüzünü konu alan görsellerini görür görmez onun fotoğrafları olarak tanımlamak güç değildi.


Foto: Richard Avedon

Paris sokaklarının merdivenlerinden inen bir kadın figürünün hareket halindeki paltosunun girdabı, açık bir şekilde Avedon’a aitti. Bundan sonraki on yıllar boyunca, Avedon’un hem stüdyonun dışında hem de içinde çekilen en çarpıcı moda fotoğraflarından bazıları, vücudu ve giysiyi anlık görüntüler şeklinde hareket halinde yakalama fikrinin birer ürünüdür. 1934’ten beri Harper’s Bazaar’ın Amerika baskısının sanat yönetmeni olan Alexey Brodovitch, belgesel tekniklerin unsurlarını kullanma konusunda fotoğrafçıları açıkça teşvik etti. Bulanık hareket, gelişi güzel çerçeveleme, aşırı yakın çekimler gibi tasarımlarla sayfadaki grafik enerji, mizanpajdan ziyade fotoğraf ile oluşturuluyordu. Avedon’un, görünüşte doğaçlama fotoğrafları, bu gereksinimleri mükemmel bir şekilde karşıladı. Model Rene’nin dinamik görüntüsü, hareketi, moda fotoğrafçılığının bir unsuru olarak gösterirken, dansçı Cyd Charisse’in stüdyo portresi kusursuz bir netlikle buluşuyordu. Ünlü çağdaş bir dansçı olan Charisse, cesur hareketinin en doruk noktasında donmuş görüntüsüyle tasvir edildi, ancak bir İtalyan tasarımcının elbisesinin modeli olduğu için, bu fotoğraf bir dansçının portresinden ziyade bir moda fotoğrafı olarak kabul edildi. Böylece, fotografik türlerin melezliği, modanın sunumunu büyük bir avantajla birleştiren geleneksel moda fotoğrafları çağının çok ötesine geçti.

Cyd Charisse, Foto: Richard Avedon

Avedon gibi, Irving Penn de savaştan sonra fotoğrafçıların modaya yaklaşımlarını inkâr edilemez bir şekilde değiştirdi. Avedon gibi o da dikkati modele yoğunlaştırmak için düz beyaz veya nötr bir arka planı tercih etti. Yine de Avedon’un model ve elbise hareketlerindeki oyunculuğunun ve bariz neşesinin aksine, Penn’in vurgusu tamamen mekânsal düzenleme ve dinginlik üzerineydi. Christian Dior’un martini yudumlarken çektiği şapkalı bir kadının ünlü fotoğrafında olduğu gibi soyut çizgiler ve şekillerin yanı sıra yüzeylere de odaklandı.


Foto: Irving Penn

Profildeki yüz, martini bardağı ve sigara, sanki modelin kadehini kaldırdığı masada sağında bir arkadaşı varmış gibi sosyal bir bağlamı çağrıştırıyordu. Siyah ve beyazın keskin kontrastı, Penn’in yakın çekimlerinin çoğunun tipik bir özelliğiydi.
Burada, yüzü ceket ve eldiven kadar siyah bırakan kontrast, moda fotoğrafçılığının geleneklerine meydan okuyordu. Siluet benzeri görüntünün soyutlanması, Dior’un şapkasının iddialı görünümüne rağmen “sanat” fotoğrafının sınırlarına ulaştı. Başlık sadece şapkanın tasarımcısını belirtmesine karşın, daha sonra kendisi de tanınmış bir fotoğrafçı ve sanatçı olan karısı, favori modeli Lisa Fonssagrives-Penn’in bir portresi olarak da kabul edildi.
Ayrıca Penn’in ruj yığınlarından, donmuş gıda küplerine ve sigara izmaritlerinin düzenlenmesine kadar uzanan fotografik natürmort alanındaki çalışmaları, erken dönem moda fotoğraflarının çoğunda yer alan natürmort yaklaşımının çağdaş bir stilizasyonu olarak sanatın dilini kullanır. Yine bambaşka bir yorum katarak bir eldiven, bir kol gibi tek bir öğenin bağlamından ayrılması ve belirli bir giysi öğesinin sanki kopuk, hatta bağlantısız bir nesne veya bir heykelin parçasıymış gibi sanatsal bir şekilde düzenlenmesi, moda fotoğrafının yaygın yaklaşımını yeniden tanımlayan bir etki yaratır.


Foto: Irving Penn

Işığın detaylarına olan saygısı, yüzeye ve çizgiye olan ilgisi, moda fotoğrafları veya etnografik portreleri kadar natürmordunun da karakteristiğidir. Penn, en iyi moda fotoğraflarını ve portrelerini tarihî birer belge olarak görmüştü ve moda ona göre bundan daha azı değildi.
Bu fotoğraflar sonraki yıllarda moda fotoğrafının hangi yönde ilerleyeceğini gösteriyordu. 1945’ten sonra moda fotoğrafının tüm gelenekleri bu büyük fotoğrafçılar tarafından altüst edilmişti. Günümüz moda fotoğrafı alışkanlıkları hala büyük ölçüde, 1940’larda ve 1950’lerde, haute couture konularını doğaçlama tarzlarıyla birleştiren bu iki fotoğrafçının melezlik deneylerinin sürdürüldüğü yaratıcılığa ve stilistik yeniliklere dayanıyor.