Ne garip bir düzeni var dünyanın! İlla ki, insanoğlunun başında bir bela olacak… Ne sonu gelmez ceza, ne bedelmiş bu alt tarafı bir elma yemenin! Şimdi diyeceksiniz ki, “Ama şeytanın elinden!” Yoksa Allah’ın elması, yemenin nesi sorun olsun?
Bir elmanın bedeli!

Bahsetmişimdir daha önceki yazılarımda efsaneden; çok kızmış Tanrı yarattığı çifte, öyle böyle değil…

“…ve sen Âdem,” demiş gök gürültüleri eşliğinde, bundan gayrı ter dökerek ve güçlüklerle mücadele içinde ekmeğini kazanacaksın; ve sen, Havva, çocuklarını acılar içinde doğuracaksın ve bu günahın cezasını siz ve sizin nesilleriniz dünya var oldukça çekecek!

Ve de çekiyoruz, tarih boyunca… Ne yağmış gökten ki yer kabul etmemiş misali! Bir elmanın bedeli! Ama bakın, şeytanı işin içine karıştırmadan elma ile teşrik-i mesaide olunca, insana yararı bile varmış elmanın! 1976’da kurdukları Apple mesela nasıl ihya etti kurucuları Steve Jobs, Steve Wozniak, and Ronald Wayne’i? Hisse sahipleri hala yiye yiye bitiremiyorlar meyvelerini…

Evet, dünya tarihinde insanların önüne hep mücadele edecek, acı hatta işkence çektirecek savaşlar, kıtlıklar, doğal afetler (koskoca kıtaların bile battığını biliyoruz), hemcinslerinin acımasızlığı, ya da devasız hastalıklar çıkıyor. Hem çıkmakla kalmıyor, biri bitiyor, biri başlıyor, biri bitiyor, biri başlıyor nasıl bir lanetse bu!


Lepra hastalığı

Pandemiler
* 541’de Roma İmparatorluğu’nda başlayan Justinian Vebası milyonların ölümüne sebep olduktan bir yıl sonra İstanbul’a da sıçramış.

* Hıyarcıklı Veba varmış mesela 1346-1353 arası Akdeniz kıyıları ve Avrupa’yı kasıp kavuran. 50 milyon insan ölmüş, o zamanki nüfusun %60’ı!

Son geniş çaplı Veba ise 1894’te Çin üzerinden Hong Kong’a sıçramış. Bugün hala ABD’nin özellikle kırsal batısında 1900-2016 arasında 1.040 doğrulanmış vaka kayda geçmiş.
* Benekli canavar da denen Smallpox (Çiçek ) pandemisi. Eski Sanskritçe metinlerde tarif edilen hastalığa ilk olarak Milattan öncelerde rastlandığı biliniyor. Ramses’in mumyasında bile izleri varmış!

18. yüzyıla gelince, Avrupa’da çocuklar ağırlıklı olmak üzere, sağ kalanların 1/3’ünün kör kaldığı, yılda 400.000 kişinin Çiçek salgınından öldüğü biliniyor. Aşılar sayesinde son vakaya 1977’de Somali’de rastlanmış olup WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından başarıyla dünya yüzünden silindiği bildirilmiştir.

* Çocuk felci (Polio) Özellikle 5 yaş altı çocuklarda etkin. 19. yüzyılda başlayan bu hastalık 1940-50 arası tepe yapmış; sakatlık ve ölümler ardından dünya çapında kampanyalarla başlatılan aşılamalar sayesinde engellenebilmiş. 1988 itibariyle Dünya Sağlık Örgütü hastalığı dünya yüzünden silmeye girişince, her ne kadar 2019’da sadece Pakistan dâhilinde 134 vaka bildirilmişse de, dünya çapında Polio vaka sayısı 30 yılda 350.000’den, 2018’de sadece 33 vakaya kadar düşmüş olup ABD’de ise 1980-99 yılları arası bildirilen olay sayısı sadece 62 olmuş.

* Tuberculosis (Verem) Artık tedavisi mümkün hastalıklardan olan Verem’e, 9.000 yıl önce Neolitik Çağ’da rastlanıyor, hatta ona, bazı yazarlarca, insanlığın ilk bilinen hastalığı deniyor. Orta Çağ ve Rönesans boyu sıklaşan vakalar 18. ve 19. yüzyıllarda tepe yapıyor. Tedavisi artık bulunmuş olsa da, 2019’da AIDS’ten ölen 208.000 kişiye karşılık, 1,4 milyon da Verem’den ölen var.

1943’lerde anneannem iki evladını arka arkaya Verem’e kurban verirken, tıp tedavi olarak diyet veriyordu, aksine sıkı beslenmesi gereken hastalara. “Ölmek istemiyorum” diye korku içinde akıbetini bekleyen gencecik teyzemin ölümünün haftasında doktorlar “sağlam beslenmeliler” demeye başladığında ise, iş işten geçmişti.

* Measles (Kızamık), Malaria, Kolera, Dizanteri’yi es geçiyorum artık, hafif kalıyor SARS, Ebola, Kuş Gribi, AIDS ve adeta dünyanın dönüşüne dur diyebilecek yaygınlıkta ve etkinlikteki Covid-19’a nazaran! Zamanımızın vebası, veremi sayılan Kanser’den bahsetmiyorum bile!

Benim esas varmak istediğim konu, gene insanlığa inanılmaz acılar çektiren bir başka bela, bir diğer hastalık: Cüzzam! Hedefim, yazarken içinde bulunduğumuz Cüzzam haftasından esinle, bu hastalık hakkındaki bazı bilinmeyenlere değinirken, konuya cesaretle yaklaşmış olan Cüzzam / Lepra Hastanesi kurucusu Prof. Dr. Türkan Saylan’ı insanların acılarına cüretle yaklaşımı için sevgi ile anmak.


Türkiye'de cüzzam denince akla gelen ilk isim Prof. Dr. Türkan Saylan

 
Lepra / Cüzzam
Onlu yaşlarımdaydım, Ben-Hur’u izlediğimde sinemada. Filmin sonunda, Ben-Hur, annesi Miriam ve kız kardeşi Tirzah’ı buluyor cüzzamlılar mağarasında. Hiç unutmam korkumu! Bu nasıl bir hastalıktı? Neydi onca insanın günahı da, lime lime kopuyordu etleri? Paçavralara sarılı, aynı teyzem gibi “kurtarın bizi” diye mağaranın ağzına yanaşıp, bir umut, bir ışık bekleyen, bulaşıcı olduğu için de insanlar tarafından izole edilerek kaderlerini yaşayan onca zavallı!.. Tedavileri bir aşı kadar kolaydı oysa! Peki, gerçekten var mıydı böyle bir cüzzamlılar mağarası?


Lepralı kemikler

2.000 yıllık kalıntı
Kudüs’ün Albright Arkeolojik Araştırma Enstitüsü'nden Shimon Gibson, şehrin Hinnom Vadisi’ndeki bir aile mezar mağarasında bir niş içinde (izole) cüzzamdan öldüğü anlaşılan bir adamın 2.000 yıllık kalıntılarını keşfetti. Bakteriyi keşfeden Gerhard Armauer Hansen’in adını taşıyan, tıp literatüründeki adı ile “Hansen’s disease”in ilk vakasına yaklaşık beşinci asırda Bizans’ta rastlandığı bilindiğinden, bu keşif heyecan verici, diyor Shimon. Hatta vadinin İbranicedeki adı ile “Gehenna”nın cehennemin adlarından biri olarak kullanıldığı da bilinmekte.

Gizemli bir hastalık
Kronik bir hastalık olan Cüzzam / Lepra (Yunanca lepis= Cilt parçası, pul) Mycobacterium leprae adlı basille bulaşan ve çok ağır gelişen gizemli bir hastalık. Gizemli diyorum çünkü enkübasyon süresi ortalama beş yıl iken, bazı vakalarda ortaya çıkışı 20 yıl kadar bile sürebilir.

Ağır gelişen bir mikobakteri olup, sudan, topraktan, tozdan bulaşabilir. Bu yüzden daha çok yoksul çevrelerde, tamamen hastanın immün (bağışıklık) sistemine bağlı bir seyri olur. Temasla gelişen bir hastalık dense de, hem hasta ile uzun süreli temas gerektirir, hem de bilinenin aksine, hasta ile temas edenlerin %95’inde nüksetmez, çünkü insanlar Lepra’ya doğal olarak dirençlidirler.


Lepra yarası

Şimdi artık çoklu ilaç (multidrug) tedavisi ile iyileştirilen hastalık, tedavisi olmayan yıllarda ciltte kızamık benzeri kızarıklıklarla başlayarak, saç dökülmeleri, burun kıkırdağının içe çökmesi, zor ve boğuk solunum, eklem yerlerinin blokajı gibi belirtiler gösterdi. Bakterinin sinirlere ulaşması ile hasta artık sancı hissetmez hale geldiğinden, el ve ayaklarda olabilecek küçük yaralar zamanla parmaklardan başlayarak etlerin yavaş yavaş enfekte olup çürümesine kadar varır.

On yedinci yüzyıl sonlarında Avrupa’da mantari hastalıklar, ağır sedef vakaları ve döküntü semptomları olan tüm hastalıklar Cüzzam addedilirdi. Bu hastalığın geçmişteki en acı tarafı, hastaların toplum tarafından dışlanması, izole edilerek kendi kaderlerine terk edilmesiydi. Bütün bu genel bilginin ardından, sözü nereye mi getireceğim?

Armadillo’lar
William Cody Baker Texas’lı bir genç. Onlu yaşlarda. Erkek kardeşi ile aynı odayı paylaşıyor. Bir sabah banyodan atletsiz çıktığında, kardeşi bütün vücudunun kızamık şeklinde kızarıklıklarla kaplı olduğunu görüyor. Cody’nin aşıları eksiksiz. Kızamık olması mümkün müydü? Derhal gittikleri doktor ve ondan sonra iki yıl boyunca çalmadıkları kalmayan kapılardan, hiçbir sonuç alamıyorlar.

Derken bir sabah, kardeşler yataktan korku içinde kalkıyor. Kızarıklıklar artık içinden iltihap ve et parçaları dökülen açık yaralar halindedir ve yaraların ortası simsiyah, yani çürük ettir. Biyopsi sonucu diagnoz, bugün ABD’de çoğunlukla Armadillos’lardan (bir memeli türü) bulaşan cüzzam çıkıyor. Nitekim, ormanda bir Armadillo kovalayan köpekleri, onu öldürmüştür, gençler de onu acaba yaşıyor mu diye yoklarken, Cody’e bir şekilde bulaşmıştır.

Colorado State University’nin bir araştırmasına göre Amazon bölgesi Armadillos’larının %62’si, Mycobacterium Leprae taşıyıcısıdır. Her ne kadar doktoru umutsuzca yaklaştıysa da, ameliyathanede tüm yaraların ölü hücrelerini tek tek ayıklayan ekip sayesinde Cody iyileşmesine iyileşti, ama vücudunda ebediyen o korkunç deneyimin izlerini taşıyacak. Bugün dünya üzerinde Lepra hastalığından başı çeken halkın %60’ı ile Hindistan, sonra da Brezilya ve Afrika ülkeleri iken…

Dünyanın birçok ülkesinde…
Bitti mi? Bitmedi. Dünyanın birçok ülkesi, yabancılar için, bu olay örneği fare kapanı gibi tehlikeler içermektedir. Teksas’ta çizme giyilmesinin nedeni her an bir akrep tarafından ısırılma tehlikesiymiş. Oğlum staj için gittiği San Diego’da kendini Florya sahillerinde sanıp sörf için kıyıdan derinliklere doğru yürürken, etraftan çığlık çığlığa uyarıldığının farkına varmış, nedeni de kuma gömülü zehirli vatoz’lardan birine basmak tehlikesiymiş. Yine ABD’nin Texas ve doğal ortam içindeki yaşam yerlerinde, Avustralya’nın bazı bölgelerinde insanın evinin içine girip saklanmış koca bir yılan bulması işten bile değildir. Kanallar dolayısı ile Hollanda’nın her yeri, Almanya ve Fransa metrolarının içi fare kaynamaktadır (ben burada hep bakarım raylara ama görmedim çok şükür).

Hindistan’da insanın evinin kapısında bir leopar ile karşılaşması işten bile değildir. Yine Avustralya’da, bir kişiyi ısırdıktan sonra 15 dakika içinde öldürebilecek Sydney huni ağı örümceği, Afrika’nın katil bal arıları, insanı sadece 5-15 dakika arası bir zamanda öldüren Avustralya, Asya Pasifiği ve Endonezya'daki koni salyangozları, Hint pasifiğindeki Kutu denizanaları, bizde son yıllarda ortaya çıkan kenelerden bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi…

Biz de oturmuş, nereden geldiği belirsiz, bu yaz adaları istila eden Asya Kaplanı Sivrisineğinden şikâyet ediyoruz! Oysa ne ezberletmişler bize kardeşim, hala hatırlarım! Anofel cinsi bir dişi sivrisinek… Hadi onun da ne bulaştırdığını siz bulun!