Doğanın, bir bütün ve insanın da bu bütünün bir parçası olduğunu bilmek ve aramızdaki sorumluluğu hissetmek nasıl mümkün olabilir sizce?

Her şeyimiz doğaya bağlı. Bunu anlamamız uzun sürdü insanlık ailesi olarak. İnsanın bazı şeyleri gözleriyle görmesi gerekiyor sanırım. Üstatlar şöyle der "görerek inananların vay haline". Elimizde bilimsel veriler, analizler olmasına rağmen, kıyıya vurmuş balinanın midesinden çıkan 40 kilo plastiği gördüğümüzde inanıyoruz işlerin ne kadar ciddi olduğuna. Doğanın, bir bütün ve insanın da bu bütünün bir parçası olduğunu bilmek ve aramızdaki sorumluluğu hissetmek nasıl mümkün olabilir sizce? 1900'lü yıllarda başlayan plastik kullanımının doğaya yansımalarını artık görüyoruz. Doğa ile aramızdaki çevrimiçi ilişkileri anlamak adına yeterli bir süre sanırım. Toprağın altına gömülen plastikler ya da çöpler yine yiyeceklerimiz aracılığıyla bize geri geliyor. Azot döngüsü, karbon döngüsünün yanına bir de plastik döngüsünü eklememiz gerekecek yakında. Aynı şekilde toprağı ekerken kullandığımız gübreler hem bitkiyi hem de bitki üzerindeki hayat döngüsü olan hayvanların varlığını engelliyor. İki ayağı üzerinde yürüyen ve egosundan bihaber olan insan, doğayı domine ederken, özgür irade kullanıcısı olarak şunları yapıyor: "500 dönümlük alanda sadece buğday yetiştireceksin." Doğada nerede böyle bir şey var? Sadece tek bir şey? Doğada çeşitlilik vardır, etkileşim vardır. Kısaca ekoloji işler orada.

Ekoloji ve Ekosistem


Yeri gelmişken ekolojinin tanımını yapalım: "Canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen bilimdir. Ekosistem ise canlı ve cansız çevrenin tamamıdır. Kelime kökeni Eski Yunanca obcoç, 'ev, yakın çevre'; 2,oyia, 'bilimi' kelimelerinin birleşiminden gelmektedir." Bu tanım işimize çok yarayacak ilerde. Kelimenin vurgusu şurada; ilişkileri inceler. Hemen içsel hayatımıza, içimizdeki ekolojiye bakalım. 'Şeylerle' aramızdaki ilişkiler nasıl? İnsanın tüketimine sunulmuş ve hazır halde bekleyen yiyecekleri ve içecekleri tüketirken duygularımıza bakıyor muyuz? Bir şey yerken ekolojimiz nasıl? Cansız gibi gözüken ve doğanın simyasından geçip masamıza gelen o yiyeceğin içindekilerle bağ kuruyor musunuz? İnsan sadece fiziksel etkilerin altında yaşamaz. Duyguları ve düşünceleri vardır. Düşünce bedeni, psikoloji de diyebiliriz buna; bütün bedeni ve duyguları etkisi altında bırakabilir. Çok güçlü fikirler milyonları arkasından sürükler, "özgürlük" gibi... Aynı şekilde çok güçlü duygular insanların kendilerini feda etmelerini sağlar "sevgi" gibi... Hepsi de fizik beden üzerinde çalışır. Martin Luther King "Bir rüyam var" dediğinde ne oldu? Kendi manyetik alanındaki fikirleri uygun şekillerde ifade edince varlıkları etkiledi. Mevlâna gönül oldu, kalp oldu, sevgisi doldu taştı. Gözü sevgilisinden başka bir şeyi görmedi. Düğün günü geldiğinde güle oynaya gitti sevgilisinin yanına.

Beden Duygular Düşünceler


Çok kısaca bahsettiğimiz bu bedenlerden anlıyoruz ki, insan şu anda en az üç kademeli bir yapıda. Beden, duygular ve düşünceler. Kişinin hem bunlarla hem de çevresiyle olan uyumlu ilişkisinin tamamı doğadır. Çünkü dışarıda gideceğin her yer doğanın içinde olacaktır. O halde doğadan gelen şeyleri, kullanırken tüketirken hangi duygu ve düşünce içinde olmalıyız? Bu soru, bizim kendi doğamızı ve ilişkide olduğumuz doğayı nasıl sürdürebileceğimize dair fikirler verecektir. Elimizde bir reçete ile `olması gereken listesi' yapmayacağız. Birey, kendi sorumluluk alanını ekolojisini keşfettikçe fark edecektir. İnanıyorum ki, insanın şuurlu geleceğinde doğa ile kuracağımız gerçek bağlar insanın gerçeğine dair olan fikirleri daha da görünür kılacaktır.