Haber Fotoğrafı: Yunancada “oikos” ev, “nomos” yönetmek demek. Latinceye “oeconomia”, İngilizceye “economy” olarak geçmiş

Marilyn French’in Kadınlara Mahsus romanından aklımda kalan şeylerden biri, kahramanın ev işlerini kartlara yazdığı, biten işin kartını arkaya attığıydı. Zaten sıkıcı olan görevleri askeri bir nizamla yapmak nasıl bir eziyetti! Sonra evin akla ziyan işlerini ayrıntılarıyla anlatan İngilizce kitapları görünce yapbozun parçaları tamamlandı. Meğer bu basbayağı önemsenen bir disiplinmiş. Cehaletimi mazur görün, bizim ev ekonomisi dersi, deftere kakaolu bisküvi ve Baylan’dan alınan krem şantiyle yapılan pasta gibi birkaç tarif yazmak ve oflaya puflaya kanaviçe örtü işlemekten ibaretti. Belki Amerikan kolejlerinde daha eğlenceliydi, bilemiyorum. Amerikan koleji lafı boşuna değil. Her şey orada başlamış…

ABD 1800’lerde tarıma dayalı bir toplumdu, öte yandan 19. yüzyıl teknolojik gelişmeler çağıydı. Eğitimle bu ara kapatılmalıydı, çiftçi eşlerinin de bu atılıma ortak edilmesi toplumsal anlamda önemliydi. Meyvenin-sebzenin bahçeden toplandığı, suyun dışarıdan taşındığı, yenecek hayvanın kesildiği, giysilerin, çarşafların ve yorganların elde dikildiği, arka arkaya doğurulan çocukların yarısının 5. yaşını göremediği yıllardan bahsediyoruz.
19. Yüzyılda eğitilen insanların çevresini olumlu yönde etkileyebileceğinin fark edilmesiyle devlet büyük bir adım attı. Üniversitelerin açılması, farklı sınıflardan insanların eğitim almasını sağladı.


Clara Belle Drisdale Williams (1885-1993) üniversite mezunu ilk siyah ABD’liydi. Sınıfa kabul edilmediği için koridorda not alırdı. Gündüz siyah öğrencilere, gece yakınlarına ev ekonomisi öğretti. Mezun olduğu New Mexico Üniversitesi 1980’de ona onursal doktora vererek bir anlamda özür diledi.

Kadınlar yükseköğrenime katılmaya başlayınca, ev yönetimi müfredata girdi. Hasta bakımı ve hijyen dersleri topluma büyük hizmetti, çünkü savaş dönemiydi.
1862’de kurulan ilk okullarda günlük hayata dair pratik bilgiler veriliyordu. Kadın öğrencilere yönelik müfredatta bahçecilik, yemek pişirme, dikiş, şapkacılık, çamaşır yıkama, ev dekorasyonu, temizlik dersleri vardı. Tabii ki, tartışmalar bitmedi, bu eğitimin entelektüel gelişimi beslemeyeceği, ayrıca siyahlara kölelik dönemini hatırlattığı savunuldu.
1899’da Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) kimya öğretmeni olan, gıda güvenliği ve evde kimyadan nasıl yararlanılacağı hakkında kitaplar yazan Ellen S. Richards, uzmanlarla bir konferans düzenledi. Bu sayede 1909’da Amerikan Ev Ekonomisi Derneği kuruldu. Ortaokullara ev ekonomisi dersinin getirilmesiyle, üniversitelerde öğretmen yetiştirilmeye başlandı.

Ellen Swallow Richards (1842-1911), MIT’ye alınan ilk kadındı. Kimyager ve mühendisti. Ev ekonomisi eğitimi yanında ekolojik sağlık üzerine çalıştı. Bu sayede Massachusetts’te su için bir kalite standardı oluşturuldu

1900’lerde birinci nesil ev ekonomistleri, tüketimin, araştırılması gereken önemli bir konu olduğunu savunuyorlardı. Harekette başı çekenler, ekonomistlerin bu disiplini göz ardı ettiği görüşündeydi. Bu alan, “nihai tüketim bilimi” olarak tanımlanmayı hak ediyordu, çünkü mal seçimi ve kullanımı hane halkının refahını doğrudan etkiliyordu; yani rasyonel tüketim, aslında rasyonel yaşam demekti. Bu erkeklerin işi değildi, muhtemelen kadınlar yapıyor diye önemsenmiyordu zaten.


Ev ekonomisi öğrencileri, İsveç, 1904

Teoriden uygulamaya
I. Dünya Savaşı sırasında çıkan kıtlık yüzünden, yiyeceklerin muhafazası konusu gündeme gelince iş uzmanlara düştü. Ordunun nevale sorununu çözmek için Amerikan Diyetisyenler Derneği kuruldu. Ev ekonomistleri tarif kitapçıkları yayımladı, menüler oluşturdu ve temel gıdaların alternatifleri konusunda halkı bilgilendirdi. Tarım Bakanlığına bağlı Ev Ekonomisi Bürosundaki beslenme, tekstil ve ekonomi uzmanları gıdalardaki vitamin içeriği, pişirme ve saklama yöntemleri, zaman yönetimi, ekipman standardizasyonu gibi alanlarda araştırmalar yaptı. Milyonlarca tüketici bülteni dağıtıldı, radyo programlarıyla halk bilgilendirildi.
Uygulama evlerinde, öğrenciler belli bir bütçeyle yaşamayı öğreniyordu. 1920’lerde eğitime çocuk bakımı eklendi ve yetimhaneden bebekler alındı, hatta onlara bakıldıkları evlerin adı, soyadı olarak verildi. Bebekler dönem sonunda evlat edinmek isteyen ailelere emanet ediliyordu.
1920’ler ve 30’larda mühendis ve psikolog Lillian Gilbreth “yeterince çalışırsanız her şeyin en iyi yolunu bulabileceğiniz” fikrini savunmaktaydı. Mesela, Mucit Frank Gilbreth kronometreyle gömleği yukarı doğru düğmelemek ve aşağı doğru açmanın ne kadar zaman aldığını ölçüyor, çocukların ne kadar ve ne sürede beslenmesi gerektiği inceliyordu. Gilbreth’lerin, evin hangi bölümlerini kimin temizleyebileceğine dair bir sistemleri bile vardı, en küçük çocuklar boylarının yetişeceği süpürgeliklerin tozunu alırdı.

Büyük Buhran döneminde üretilen yemek

Büyük Buhran sırasında ev ekonomistleri, “milkorno” (mısır unu, kurutulmuş süt tozu ve tuz), “milkwheato” ve “milkoato” gibi kıtlık yiyeceklerinin geliştirilmesine yardımcı oldu. Yeni projelerden biri, yaklaşık 150.000 çocuk ve 15.000 kadının ölçülerini alarak standart giyim bedenleri belirlemek, bir diğeri de okullarda öğle yemeği dağıtmaktı.
Bu çalışmalar, ekonomistlere aile bütçeleri ve tüketim davranışları hakkında önemli malzeme sağlamıştı. Örneğin Milton Friedman ve Franco Modigliani’nin tüketim fonksiyonu hakkındaki hipotezlerini ev ekonomisti Margaret Reid’in “kalıcı” ve “geçici” gelir ayrımından aldıkları söylenir ki öncesinde ekonomistlerin tüketici davranışını incelemeye değer bulmadıklarını hatırlayalım.

Aile hayatından kültür ihracına
Ev Ekonomisi Bürosu II. Dünya Savaşında aynı gerekçelerle tekrar öne çıktı. Savaş bitip erkekler eve dönünce, kadınlar genç yaşta evlenip eğitimden ve iş hayatından çekildiler, ardından bebek patlaması geldi. Lisedeki ev ekonomisi müfredatına nasıl eş olunacağına dair dersler eklendi. Kadınlara, ebeveynlerinin, eşlerinin, çocuklarının mutluluk ve başarılarından sorumlu olduğu öğretildi.

Kocasını işe gönderen ev kadını, 1955

Japonya’da ABD’lilerle evlenecek Japon kadınları için gelin okulları açılmıştı. Savaştan sonra okullar kapandı ve Japon gelinleri eğitme görevini Kızıl Haç devraldı. Ev işleri Amerikan usulüyle yapılmalıydı.
Modern cihazlarla eski beceriler gereksiz hale geldiğinden, ev ekonomisi aile hayatını güçlendirmeyi amaçlayan bir alan olarak güncellendi. Ders kitaplarına erkeklere sevimli görünme konusunda içerikler eklendi. Sosyal bilimler geliştikçe, yiyecek, giyim ve barınma üzerindeki vurgu, insan ilişkileri gibi konuları da içerecek şekilde genişletildi.


Oyuncak bebekle eğitim alan öğrenciler, İsveç, 1935

Soğuk Savaş sırasında vakıflar, hükümet ve Birleşmiş Milletler tarafından finanse edilen ABD’li birçok ev ekonomisti beslenme, sağlık ve kadın sorunları üzerine eğitim vermek için yurtdışına gitti. Çalışma, insani olduğu kadar politikti ve Amerikan kültürünün yayılmasına katkıda bulundu. Potansiyel tüketicilere ulaşmak için televizyon kullanıldı, gelecekteki yemek programlarının formatları böylece geliştirildi.
SSCB ile uzay yarışı başlayınca, devlet siyasetin yönünü bilimsel ve teknolojik rekabete çevirdi. Bilim, ev ekonomisi alanından giderek çekildi; bütçe küçülüyor, öncüler emekli oluyordu. 1970’lerde feminizm güçlenmişti, ev ekonomistlerinin ayrımcılık ve eşitsizlik gibi konuları ele alması gidişata yeniden yol verdi. 1975’te dernek siyah bir başkan seçti.
80’lerde Heritage Foundation, cinsiyet eşitliği, doğum kontrolü ve kürtaj hakları gibi konuları örnek vererek Amerikan Ev Ekonomisi Derneğinin öğretilerinin “ahlaksızlığı” desteklediğini iddia etti. Bazı kitaplar hümanist içerikleri yüzünden hedefe kondu. Bu dava sonuç vermese de yayıncılar ve öğretmenler üzerinde caydırıcı bir etki yarattı. 1990’larda Amerikan Ev Ekonomisi Derneğinin üye sayısı düştü. Alanın adı “aile ve tüketici bilimleri” olarak değişti.


Çocuk yuvası eğitimi, İsveç, 1934


Dünyadan örnekler
Finlandiya’da bu dersin yüz yılı aşkın bir geçmişi var ve 1940’lardan beri üniversite düzeyinde beslenme - gıda kültürü ve eğitimi, tüketici - çevre - aile eğitimi başlıklarında öğretiliyor. Devlet, ev ekonomisi dersini sürdürülebilir kalkınma hedefi açısından gerekli görüyor ve her iki cins için zorunlu hale getirmiş.
İtalya’da 1945’te, yeni bir toplum yaratmanın ev kadınlarının eğitiminden geçtiği görüşü vardı. Ders olarak verilmese de okullar için 1950’ler ve 1960’larda kılavuzlar yayımlanmıştı. 1970’lerden sonra derslerde cinsiyet ayrımı kalktı.
İsveç’te ev ekonomisi “ev ve tüketici çalışmaları” diye geçiyor ve ortaokuldan liseye kadar zorunlu. Dersler ev, aile, yemek pişirme ve temizlik gibi ortak görevlere odaklanırken 2011’den sonra müfredata tüketici ekonomisi, tüketici farkındalığı, sağlık, ekonomi ve çevre konuları eklendi.
18. Yüzyıl sonunda İskoçya Kilisesince, ailelerin ahlaki ve dini değerlerinden kadınlar sorumluydu. Kadınların eğitimiyle alt sınıflar yükselecekti. Birleşik Krallık’ta ev ekonomisi ortaokul düzeyinde, 2015’ten bu yana adı “Gıda ve Beslenme”.

Buralar…
Türkiye’deki ev ekonomisi yüksekokulları 1950’li yıllarda kuruldu. Galiba 90’lara kadar orta öğrenimde okutuluyordu. 2004’te bu bölümün öğretmenliği kaldırılmış. Açık Öğretimde benzer bir eğitim var. Kurslar veriliyor ama toplum yararına yaygın bir eğitim programı yok. Derli toplu bir bilgi de yok.
Geçmişe dönersek, 1800’lerin sonunda kurulan Kız Öğretmen Okulları’nda hayvancılık ve tarım dersleri varmış. Kız mekteplerinin farklı kademelerinde dikiş, nakış, aşçılık ve el işleri öğretiliyormuş. Genel eğilim buraya da yansımış; 19. yüzyılda modernleşme süreçleriyle bağlantılı olarak ev idaresi rasyonel ve bilimsel bir yaklaşımla ele alınmış; hijyen, sağlık, ısınma, kıyafet düzeni, çocuk bakımı, yemek, sofra düzeni, görgü kuralları benzeri konular müfredata girmiş.
1899-1900 tarihli dördüncü sınıf kitabında konu başlıkları şöyle: Mesken seçimi, hanenin iç taksimatı, havalandırılması, mahallenin havası, eşyanın yerleştirilmesi, döşeme ve mermerlerin temizlenmesi, gümüş eşya ve mutfak takımlarının temizlenmesi, odunla veya kömürle ısınma, aydınlatma. Beşinci sınıf kitabında ise ekmek, et, balık, yumurta, kahve, çay, çikolata gibi gıdaların hazırlanması ve saklanması; alaturka ve alafranga sofra hazırlama usulleri üzerine bilgiler veriliyor.
1928’de açılan enstitüler hem kızları ulusal değerlerle yetiştirmeyi hem de onlara ev işlerini öğretmeyi amaçlıyordu. Evde hangi gün hangi işlerin yapılacağı belliydi. Programlanan işler çamaşır yıkama, ince temizlik, misafir kabulü, gezmeye gitmek, ütü gibi şeylerdi. Örneğin ev kadınının tayin ettiği çamaşır gününde işi hizmetçiler yapacak dahi olsa, çamaşırları renklerine göre ayırmak, güneşte ve gölgede kuruması gerekenleri söylemek, evin hanımına düşüyordu. Temizliğe yatak odasından başlanırdı. Evin hanımı kapıların kapandığından ve soba benzeri risklerin halledildiğinden emin olduktan sonra yatmalı, herkesten önce uyanmalıydı.
Özetle, dersler kadınlara ailenin refah ve mutluluğunu sağlama ve geleceğin yurttaşları olan çocuklara eğitim verme sorumluluğunu yüklemekte, ev kadınlığı statüsünü değiştirmemekte, aksine pekiştirmekteydi.


1920’lerde bir kadın kimyager iş bulamazdı, ancak et proteinlerinin nasıl pıhtılaştığını ev ekonomisi laboratuvarında inceleyebilirdi


Nereden nereye…
Lillian Gilbreth “Evin sorunları, erkeklere kariyer ve evi nasıl birleştireceklerini öğreterek çözülür” görüşünü savunup, hiçbir bireyin “asalak” olmasına izin vermemek gerektiğini söylerken, 40’ların sonlarında çocuk doktoru Benjamin Spock babalığı pazar günü mama hazırlamakla sınırlıyordu. 20’li ve 30’lu yıllarda, Ev Ekonomisi Bürosu ev işlerinin cinsiyete dayalı bir şey olmadığını, kadının anne rolünden ziyade evin yöneticisi olarak görülmesine vurgu yaparken, 50’li yıllarda cinsiyetçi ifadeler öne çıkıyordu.
Son zamanlarda araştırmacılar bu eğitimin, kadınlara profesyonellik açısından geniş bir yelpaze sunduğu görüşünde; birey veya aileden uzaklaşıp nüfus artışı, kentsel yoksulluk ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomisi gibi kritik sorunlara el atması, örneğin yoksulluk endeksi üzerinde çalışması, ev ekonomisinin yaptığı mütevazı başlangıcın şaşırtıcı sonuçlarından biri…

Büyük bir yenilik
1950’lerde kırışıksız kıyafetler, mükemmel bir evin ve düzenli yaşamın göstergesiydi. O döneme kadar ütü soba üzerinde kızdırılıyordu. Elektrikli ütü şık, güvenli ve ısı ayarlıydı ama her yenilik gibi bir öğrenme aşaması vardı. Öğrenci açısından bu, alet kullanmayı öğrenmekten fazlasıydı; çalışırken sabrı, ayrıntılara dikkat etmeyi ve iyi yapılmış bir işin verdiği tatmini yaşıyorlardı.

1951 tarihli “ütü nasıl yapılır” talimatı:
Etiketteki talimata göre kumaşa uygulanacak ısı öğrenilir ve bir şişe distile su hazır bulundurulur. Öğretmen buharlı ütüye nasıl su doldurulacağını gösterir. Kumaşa uygun ısı ayarlanıp beklenir. Değerli giysiler yanmasın diye önce başka bir kumaş üzerinde test edilir.
Öğretmen, ütü masasında pratik yapan öğrencilere, esneme yapmaması için kumaşın dokusu yönünde ütüyü nasıl kaydıracaklarını gösterir. Yaka, manşet ve pilelere özel önem verilir. Öğretmen, öğrencileri iş bittiğinde fişi çekmeleri ve sıcak ütüye dokunmamaları konusunda uyarır.


1970’lerden bir sınıf

Artık “ev ekonomisi” ismi çoktan aşıldı, alanın misyonu ile ilgili fikir ayrılıklarıysa baki: Bazıları kadınlara ekonomik fırsatlar yarattığını, erkeklere de ev işlerinde beceri kazandırdığını düşünürken, diğerleri geleneksel cinsiyet rollerinin korunmasında ısrarlı. Ancak, diş macunu bir kere tüpten çıkmış, kadınlar en muhafazakâr modellerden bile öğretmen ve araştırmacı olarak sıyrılmayı başarmış.
Kurabiye yapmakla sınırlı sanılan ev ekonomisi şimdi demode bir terim olsa da yaşadığı alana hâkim olma, kaynak yönetimi, bütçe planlama gibi donanımlar evin dört duvarıyla sınırlanamayacak kadar önemli, herkes için… Bugün, pratik yaşam becerileri geliştirme konusunda ebeveynler çocukları adına kaygılı; bazı gençler anneleri her işlerini gördüğünden, ev sorumluluğuna hiç bulaşmadan büyüyor. Oysa sorumluluklar angarya değil; gereksiz alışveriş yapmamak, hijyen kurallarını bilmek, gıdadan kumaşa kullandığımız malzemeleri tanımak, hayatı kolaylaştıran bilgiler…
Ev işi ve çocuk bakımı, uzaktan bakanlar için değersiz bir emek. Okullar çocuklara yaşam becerilerini öğretmezse, bu sorumluluk da annelerin omuzlarına biniyor ve anneler ancak bildiği kadarını aktarabiliyor, isteksiz çocuğa dert anlatmak yerine çoğu her yükü üstleniyor.
Etrafını dönüştürme becerisi, YouTube veya yapay zekânın değil, öğrenme aşamalarından geçip paylaşmanın tatminine eren insanların aktarabileceği bir şey. Elleriyle ve aklıyla dünyadan payına düşen kısmı iyileştirmeyi becerdiğini gören insan, kendine baktığı gibi dünyanın kalanına da iyi bakabilir. Etik ve maddi emek arasındaki bağı merak edenlere Richard Sennett’in Zanaatkâr’ını öneririm. Kurabiyeden başlanabilir, beis yok.

Kaynaklar:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/844819
https://discover.hubpages.com/education/Home-Economics-A-History
https://en.wikipedia.org/wiki/The_Secret_History_of_Home_Economics
https://www.salon.com/2021/05/09/the-history-of-home-economics-is-both-surprisingly-radical-and-conspicuously-regressive/
https://kids.britannica.com/students/article/home-economics/274928
https://www.cambridge.org/core/journals/journal-of-the-history-of-economic-thought/article/ellen-richardss-home-economics-movement-and-the-birth-of-the economics-of-consumption/59F5DF4FCB70A362734A8E9890CE2E28
https://en.wikipedia.org/wiki/Home_economics
https://www.twinkl.com.tr/teaching-wiki/home-economics
https://digital.library.cornell.edu/collections/hearth/about