Son zamanlarda popülaritesi artan Yoga aslında üç bin yılı aşan bir geçmişe sahiptir. İlk çıkış noktası olan Hindistan’da bazı ilahi bilgilerin ve yeteneklerin kazanımı sayesinde kişinin kurutuluşa ulaşmasına yardımcı olan davranışlar bütünü olarak görülmüştür. Sanskritçede Yogi, “bağlamak, birleştirmek, öküze bukağı vurmak (zincirle bağlamak)” anlamındaki yuj kökünden gelir. Kişinin ruhsal durumunu disiplin altına almak anlamına gelen bakış bir süre sonra bedeni de kapsamaya başlamıştır. Yoga felsefesi 18. yüzyıldan itibaren tüm dünyaya yayılmıştır. Yoganın gelişimi başlangıçta sanki dinsel bir öğreti olarak görülse de zamanla sağlığa olan faydaları da gündeme gelmiştir.
Yoganın uniform bir disiplin olamadığını söylemek de mümkündür. Her ne kadar amaç aynı olsa da zaman içinde Ashtanga, Iyengar, Kundalini ve Kripalu gibi pek çok modern okul veya yoga stili ortaya çıkmıştır. Bir din veya inanç tarzı olmamasına karşın zaman zaman bazı din ve mezheplerde uygulanması sorgulanır hale bile gelmiştir. Günümüzde ise ruhsal iyilik noktasında dinlerden bağımsız ama onların uygulamalarına yardımcı olmak üzere de kullanılabilmektedir. Örneğin ABD’de Haham Myriam Klotz’a göre Yahudilik ile yoga pratiği arasında bir yakınlık vardır. Klotz yaptığı bir çalışmada, Tekvin'de (26:17) yer alan İshak’ın babası İbrahim’in zamanında kazdığı kuyuları yeniden kazması olayını, yoga sistemindeki “mecazi kuyular” olan kapanmış çakraları açma çabası ile benzer olduğu görüşünü ileri sürmüştür.


Ruhsal yapının dışında beden sağlığı ile ilgili olarak da yoga değerlendirilmiş, değişimlere uğramış ve “klinik Yoga” kavramı doğmuştur. Yoga uygulamaları kişinin esneklik, hareketlilik, kas gücü ve dayanıklılığının artırılmasını sağlamakta, hatta dengenin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Özellikle nefes egzersizlerinin stres ve kaygıyı azaltabileceği ve olumsuz düşüncelerden uzaklaştırabileceği gösterilmiştir. Bu da haliyle dinginlik, genel anlamda iyilik hali ve artmış yaşam kalitesi getirmektedir. Fizyolojik olarak ise immün sistemi düzenleyici etkisinden romatizmal hastalıklardaki rahatlatıcı rolüne, bel ağrılarındaki olumlu katkılarından gebelikteki faydalarına dek pek çok etkisi ortaya konmuştur.
Son çalışmalardan biri de yüksek tansiyonlu hastalar üzerinde yapılmıştır. Türk Kardiyoloji Derneği’ne göre ülkemizde her üç kişiden birinde hipertansiyon vardır. Bu da problemin ne derece yaygın ve önemli olduğunu göstermektedir. Kan basıncının düzenlenmesi ilaç kontrolü dışında yaşamsal değişiklikleri de gerektirmektedir. Egzersiz, diyet, sigaradan uzak durmak ve sıvı alımının ideal düzeyde olması da önemlidir. Kanada’da yapılan çalışmada tansiyon kontrolü için egzersiz yapan kişiler ikiye bölünmüş ve bir grup bunun yanında günde 15 dakika yoga da yapmıştır. Her iki grupta da dinlenme halindeki kan basıncı ve kalp atış hızında iyileşme görülmüş ama yoga eklenen grupta bu faydanın daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Buna sebep olarak da zihin-beden dengesinde önemli olan bazı stres hormonlarının yoga sayesinde düşürülmesi olduğu öne sürülmektedir.
Yoga’nın hem ruhsal hem beden sağlığı üzerindeki araştırmaları devam edecek gibi gözüküyor. Ancak hastalık durumlarında hiçbir zaman asıl tedavinin alternatifi değil, yardımcı bir unsuru olarak kabul etmek gerekir. Sağlık üzerindeki olumlu yanları çıktıkça bazı önyargılar da değişecektir. Yoganın bir nevi mistik ibadet yolu olduğu veya sadece parası ve boş vakti bol olanların bir uğraşısı olabileceği yaftasını üzerinden atacaktır. Hz. Mevlana’nın dediği gibi; “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir.”

Kaynak:
Pandey A; Can.Journ.Cardiology, Published:December 07, 2022