Adnan Azar, kuşağımın şairlerinden. “Unutmak Suları” adlı ilk kitabını imzalarken, şu notu düşmüş: “Salih’e, unutmak yoktur.” Elbette yoktur, kardeşim. Hiç unutur muyum? Unutur muyuz? Sen bu dünyadan bizi bırakıp ayrıldıktan sonra, şiirlerini yeniden okuyorum ve şaşırıyorum: Şimdi nasıl oluyorsa sözcüklerin daha sahici, daha inandırıcı geliyor. Bunun olması için şairin ölümle bir bedel mi ödemesi gerekiyor? Ya da ancak bir şair öldüğünde mi şiiriyle kendisinin arasından çekilmiş oluyor ve biz ancak o zaman şiirine ulaşabiliyoruz?

1956 yılında Çayeli’nde (Rize) doğan Adnan Azar, T.E.D. Kayseri Koleji’ni ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümünü bitirdi. Bir süre Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler okudu. Şiirleri E, Gösteri, Şiir-lik, Yarın, Yazko Edebiyat, Varlık gibi dergilerde yayımlandı. Uzun yıllar TRT’de dramaturji dairesinde çalıştı.

Adnan Azar, bütün şiirsel girişimlerinde, sesin de şiirsel anlama katkısını göz ardı etmez. Şiirin her ne kadar bir nitelik olduğunu bilse de, şiir dilinin kendine özgü iç müziğini ses olanaklarıyla yaratmak gerektiğini de bilir. Daha ilk kitabındaki şiirlerde yolun sonuna dair kestirimlerde ve bilgece uyarılarda bulunmak, nasıl bir duyarlılığın ürünüdür? Bunu anlamak için, şairin somut gerçekliğine bakmak gerekir. “Gökyüzü Bitebilir adlı şiirin yer aldığı, “Unutmak Suları” adlı kitabın ilk baskısının 1981 yılında yapıldığını düşünürsek, duygusal evrenine egemen olan atmosferin karamsarlık, umutsuzluk ve düş kırıklığı üçgeninde geliştiğini görürüz. Bu dönemin de 1980 askeri darbesinin karanlığına denk düştüğü görülür. Ama Adnan Azar’ın genel poetik bağlamını oluşturan gerçeklikle ilişkisinin tamamen böyle bir üçgenden oluştuğunu öne sürmek haksızlık olur. Çünkü aynı dizelerin yer aldığı şiir, şu dizelerle sonlanacaktır: “bir söz söyle içinden // durma! Bir gül daha düşür // karanlığa

BİRDENBİRE SABAH
Bir muştu gibi iniyor gün
aydınlık ve anlaşılır
bir çocuk saflığıyla
bir gülüş gibi
terli çarşaflara sıkıntılara
geceden kalma karanlıklara
meraklı ve çiçeklerle örülmüş
bir muştu gibi gün.

Yüreğim bir pencere şimdi
aydınlıklara
geçmişsiz ama sevdalı
yüreğim telaş telaş
aydınlıklara!
Adnan AZAR