Yuval Harari, 2020 Davos toplantısına şu sözlerle damgasını vurdu: İnsanlık 21. yüzyılda üç yaşamsal tehlike ile karşı karşıya bulunuyor…”

İsviçre’nin Davos kasabasında, 21-24 Ocak 2020 tarihlerinde gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’nun üçüncü gününde ele alınan başlıca konuların birkaçı: Jeopolitiğin ötesiGezegenin nasıl kurtarılacağıVeri gizliliği

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, sürdürülebilir kalkınma amaçları girişimini kamuoyuna açıklamak için Davos’taydı. Küresel kapsamdaki girişim, sürdürülebilir kalkınma amaçlarını, şirketlerin temel faaliyet alanlarına entegre etmelerini hedefliyor. Ünlü yazar, tarihçi ve araştırmacı, fütürist Yuval Noah Harari’nin Davos konuşması da en dikkat çekenlerden biriydi.

Özetle Harari’nin konuşması…

Bugün teknoloji, insanlığı: Varlıklı Elitler ve Sömürülen Veri Kolonileri olarak ikiye ayırmaktadır. 21. yüzyılın üçüncü on yılına girdiğimiz günümüzde, dünyamız çok fazla sorun ve soruyla karşı karşıya kalmış durumdadır. Bu sorunların hangisine öncelikle odaklanmamız gerektiğini söylemek zor.

Ancak, türümüzün varoluşsal zorluklarının başında:

Nükleer savaş

Ekolojik çöküş

Teknolojik bozulma / yıkım (disruption) gelmekte…

Davos toplantısında fazlasıyla teknolojik vaatlerle karşı karşıya kaldık -muhakkak ki bu vaatler gerçektir. Ancak teknoloji, toplumu ve insan hayatını sayısal değerler olarak tehdit etmekte: Küresel bir işe yaramaz sınıfın yaratılması; veri sömürgeciliğinin ve dijital diktatörlüğün yükselişiyle karşı karşıya bulunmaktayız.

Otomasyon yakında milyonlarca iş sahasını etkileyecek. Milyonlarca kişi işten çıkartılacak. Her ne kadar yeni iş sahaları oluşacaksa da, insanların gerekli becerileri yeterince hızlı öğrenip öğrenemeyeceği belirsiz. Örneğin, 50 yaşında bir kamyon şoförü olduğunuzu düşünün. İşinizi, kendi başına bilgisayar kumandasıyla hareket eden bir araç yüzünden kaybediyorsunuz.

Bugün yazılım tasarımı ya da mühendislere yoga eğitimi gibi iş sahaları var, ancak 50 yaşında bir kamyon şoförü bu branşlarla kendini nasıl yeniden yaratabilecek?

Üstelik bu bir kereye mahsus olmayacak, yaşamları boyunca tekrarlanacak. Çünkü otomasyon devrimi, iş piyasasının yeni bir dengeye yerleşeceği tek bir havza olayı olmayıp daha büyük sıkıntılara ve yıkımlara sebep olacak

Eski iş sahaları yok olacak, yenileri doğacak; ancak onlar da hızla değişip yok olacak.

Geçmişte sömürüye karşı mücadele etmek zorundayken, bulunduğumuz 21. yüzyılda mücadele, konumlandırılmamış işsizliğe karşı olacaktır. İşsizlik sömürücülükten daha büyük bir tehlikedir.

İşsizlik mücadelesine giren kitle yeni bir “yararsız sınıf” oluşturacak - arkadaşları ve ailelerinin görüşleri doğrultusunda işe yaramaz olmaktan ziyade ekonomik ve politik sisteminin yarattığı “işe yaramaz sınıf” güçlü “seçkin” (elit) sınıfla arasında gün geçtikçe büyüyen bir uçurumla ayrışacak.

19. yüzyılda, İngiltere ve Japonya gibi hızlı sanayileşen ülkeler başka ülkeleri fethedip sömürdü. Eğer dikkatli olmazsak 21. yüzyılda teknoloji ile aynı şeyler tekrarlanabilir.

Biz zaten şu anda Çin ve ABD arasındaki bir silah yarışının ortasında bulunmaktayız. Birçok ülke, bu yarışta onların çok gerisinde kaldı.

Teknolojinin yararlarını ve gücünü, tüm insanlar arasında dağıtmak için harekete geçmediğimiz sürece bu bilim muhtemelen sadece birkaç teknoloji merkezinde büyük bir zenginlik yaratacak. Bu arada geride kalan diğer ülkeler ya iflas edecek ya da sömürülen veri kolonilerini oluşturacak.

Şimdi robotların insanlara karşı isyan ettiği bir bilimkurgu senaryosundan bahsetmiyoruz. Küresel dengeyi oluşturabilecek daha iptidai bir teknolojiden söz ediyoruz.

Meksika yerine Kaliforniya’da daha ucuz tekstil veya araba üretilirse gelişmekte olan ülke ekonomilerine ne olabileceğini düşünün?

San Francisco’da ya da Pekin’de yaşayan birisinin, ülkenizdeki bir politikacının, bir yargıcın veya bir gazetecinin özel hayat hikâyesine, tıbbi geçmişine ve kişisel zaaflarına erişimi olduğunda, yirmi yıl içinde ülkenizin siyasetine ne olacak?

Ülkeniz hala bağımsız bir ülke olarak kalabilecek mi? Yoksa bir veri kolonisi mi olacak?

Bir ülke hakkında yeterli bilgiye (dataya) sahipsen o ülkeyi kontrol altında tutabilmek için asker göndermen gerekmeyecek.

Eşitsizliğin yanı sıra, karşılaştığımız diğer büyük tehlike, herkesi her zaman izleyecek dijital diktatörlüklerin yükselişidir...