“Yaşamdaki isteklerimize, arzularımıza giden yolda en büyük verimi, hayata direnerek değil hayatla birlikte akarak alırız.”
“Anda Kalmak”, “İlişkilerde Anda Kalmak” ve “Anda Kalarak Olmak Üzere Yaşamak” adlı kitaplarıyla karşımızda bir “An Analisti” var. Bizler hayatı yaşarken bazı çok değerli anları kimi zaman fark etmeden geçip gidiyoruz ama birisi var ki, o an’ları bizim için topluyor bohçasına koyuyor, inceliyor sonra da hayatı daha iyi, anlamlı kılmamız için farklı ve öğretici kavramlarla tekrar karşımıza çıkartıyor. İşte bu kişi, sevgili Rana Beri. Kendisi ile “anda kalmanın” keyfine vararak kitapları ve yaşamın getirdikleri üzerine derin bir sohbete daldık.
İlk kitabınız olan “Anda Kalmak”ı yazmanızda size ilham veren ne oldu?
Her bireyin kendine özgü bir deneyim yaşayarak dünyaya bir katkı sunmak için geldiğine inanıyorum. Bu katkının ne olduğunu bulmak ve yaşamını anlamlandırmak da herkesin kendi hızında ve tarzında oluyor. Koç olmaya karar vermeden uzun yıllar önce, kendi kişisel anlam arayışıma başlamıştım. İnsan, zihninin yapısı gereği bizi geçmişe ya da geleceğe odakladığını biliyoruz. İşte ben bu süreci gözlemlemeye niyet ettim. Kendime şu soruları soruyordum: “Nasıl olacaktı da bizler insanlar olarak geçmiş ve gelecekle ilgili endişelerimize rağmen sakin ve dengede kalacaktık? Şimdiki anı olduğu gibi deneyimleyip acısıyla tatlısıyla yaşamı tam anlamıyla içimize sindirecektik?” Okuduğum tüm kitaplar çok kıymetli olmalarına rağmen pratik metotlar ve bizlere yakın örnekler içermemekteydi. Ben ilk kitabımı yazmaya böyle karar verdim. Kendim özlemini çektiğim, olsaydı ve yıllar evvel okusaydım hayatımın belki daha kolaylaşacağı o kitabı kalemi almaya niyet ettim.
“Anda kalmak” tabiri kişisel gelişim literatüründe çok yaygın bir şekilde kullanılıyor. Siz bu kelimeyi özellikle tescil ettirdiniz. Peki, size göre “anda kalmak” ne anlama geliyor?
Aslında anda kalmak kavramı binlerce yıldır var olan, tasavvufta da yeri olan bir kavram. Benim yaptığım ise, kitaplar aracılığıyla bu kavramı netleştirmek, şu anda mevcut olan kavram kargaşasını sonlandırmak. 2018 yılında ilk kitabım çıktığından beri “anda kalmak” kavramını dizilerde, filmlerde, günlük yaşamın içinde çok daha sık duymaktayız. Ancak bu kavram “anlık yaşamak” ile karıştırılıyor. Benim tanımımdaki “anda kalmak” şu anda oluyorsa, “iyi” veya “kötü” olarak etiketlemeden, kendimize olanı deneyimlemeye izin vermektir. Sadece keyifli zamanları değil, işlerin istediğimiz gibi gitmediği durumları da kabullenebilmektir. Olumsuz bir duyguyu geride bırakmanın tek yolu onu yaşayıp tüketmektir. Bu yüzden anda kalmak soyut, romantik bir olay değildir. Tam tersine anda kalmak, gerçekçi bir bakış açısı ile mümkündür. Gerçekçi olduğu için de, o anda elimizdeki var olanları bir şekilde görmemizi kolaylaştırır. Fırsatları ya da tehditleri hemen fark etmemizi sağlar. Halbuki anlık yaşamak, sorumluluklardan ve gerçeklerden kaçarak bir inkâr psikolojisini içerir.
“Zorluklarla karşılaştığında, her bir anın değerini fark etmek ve iç huzuru bulmak için çaba göstermek önemlidir” demiş yazar Herman Hesse. Siz zorluklarla karşılaştığınızda, anın içinde kalarak sakinliğinizi korumayı ve çözümleri bulmayı nasıl başarıyorsunuz?
Benim burada kendime sorduğum temel bir soru var: Şimdi de ne var? Beni hemen ana ve var olan kaynaklara yönlendirir. Geçmişte ve artık bitmiş bir yaşama pişmanlık duymak veya henüz hiç bilemeyeceği bir gelecek senaryo için endişelenmek yerine kendimi şu ana getiririm. Yaşamın zor dönemeçlerinde sadece o an, o saat ve o gün vardır. Başarılı olabilmek için bazen küçük adımlarla ilerlemek gerekir.
Rana Beri ve Betül Özberk
Anda kalmak ile andan kaçmak arasındaki farkı anlatabilir misiniz?
Anda kalmak, her ne oluyorsa onu fark etmek demektir. Yaşadığımız durumu iyi veya kötü diye eklemeden gözlemleyebilmek demektir. Yaşadıklarımıza dışarıdan bakmayı başardığımızda gözlemci pozisyonuna geçeriz. Bu da bizim 360 derece farkındalığımızı beraberinde getirir. Mevcut durumda, elimde halihazırda olan kaynaklarımı böylece daha rahat görebilirim ve de aynen suyun aktığı gibi hangi yöne akmak kolay ve rahatsa o yönde akmayı seçerim. Diğer taraftan andan kaçmak olan bitene direnmek ve her şeyin tasarlandığı şekilde olmasını istemek demektir. Hayal kırıklığına ve mutsuzluğa gebedir.
“Anda Kalmak” kitabınızda ünlü matematikçi Blaise Pascal, “insanın bütün sorunları, bir odada tek başına, sessizce oturamamasından kaynaklanır” demiş. Sizce insan kendi kendiyle sessizce kalmaktan neden kaçar?
İnsan çoğunlukla yalnız kalmayı, zihnin o bitmez tükenmez konuşmalarına kendini maruz bırakmak zanneder. Başka bir seçeneği olduğunu hayal edemez. O yüzden de kendi ile baş başa olmaktan kaçınır. Halbuki zihnin doğası gereği onu meşgul etmeye çalışacağını önceden bilirse, hazırlıklı olur. Zihnine rağmen, onu gözlemleyerek sakin kalabilir. Şimdiki zamanın içerisindeki olanlara kendini verebilir. Beş duyusuyla etrafına dikkatle bakarak, etraftaki sesleri dikkatle dinleyerek, oturduğu koltuğun dokusunu fark ederek, içtiği çayın aromasını hak ettiği şekilde tadar, dışarıdan gelen kokuları içine çekerek kendini bulunduğu ortamda tutar. Sakinleştiğinde ise, önündeki seçenekleri daha iyi fark eder, kendini ve yaşamdan istediklerini net bir şekilde anlar. Bundan sonra artık yalnız kalmak, kendi ile buluşmak için muazzam, keyifli bir fırsattır.
“An temizliği” size ait bir kavram. Bu kavramdan bize bahsetmek ister misiniz?
Üçüncü kitabım “Anda Kalarak Olmak Üzere Yaşamak”ta “an temizliği” kavramını ortaya attım. Burada amacım anda kalmak kavramını okurların gözünde ete kemiğe büründürmek ve netleştirmekti. Hepimizin her gün bir şekilde yaptığı temizlik eyleminden yola çıkarak bir metafor oluşturdum. Ev temizliğinde nasıl kirli camları silerken, bez yardımıyla kiri pası temizliyorsak, sonra da temizlenen cam sayesinde tüm manzarayı daha net ve berrak görüyorsak benzerini anda kalmak için de yapabiliriz. Camları parlatıp etrafı net gördüğümüz gibi, anımızın geçmiş ve gelecek düşünceleriyle karardığını fark ettiğimizde de bulunduğumuz zamanı temizleyip netleştirebiliriz. Kitapta detaylı bir şekilde anımızın kirlendiğini nasıl anlayacağımızı ve adım adım an temizliğini nasıl yapacağımızı yazdım.
Günlük hayatınızda sizi anda ve akışta hissettiren nelerdir? Bunun üzerine ritüelleriniz var mıdır?
Uzun yıllardır farkındalık çalışmaları yapan, nefes ve benzeri yöntemlerini uygulayan biri olarak, anda kalmak için yaptığım pratik uygulamalar var.
Meditasyon dediğimiz şey, zihnimizi dışarıdan gözlemleyebilmek ve kendimizi ana dengeye getirmek için yapılır. Bunun çok farklı yöntemleri vardır. Ben sadece nefes alış ve verişimizi takip etmenin bile çok yararlı bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Doğada bulunmak da insanı ana getirir. Çünkü doğa her zaman andadır. Her ne olursa olsun mevsimler ortaya çıkar, sonlanır ve bir sonraki mevsim tüm haşmeti ile kendini gösterir. Ağaçlar çiçek açar, yavrular doğar. Doğa ile bir şekilde temasta olmak, belki küçük bir yürüyüş, hatta pencereden dışarıya bakmak ve içimize temiz havayı çekmek bile bizi ana getirir. Yine daha önce de belirttiğim gibi, beş duyumuzu daha yoğun kullanmak da bizi anda tutar.
Sizce gözlem yapmak mesleğinize ne gibi faydalar katıyor?
Anda kalmak, kendimi ve içinde bulunduğum durumu gözlemci olarak izleyebilmek koçluk mesleğime de çok büyük katkılarda bulunuyor. Danışanımı, hiçbir şekilde yargılamadan tüm anlattıklarıyla bir bütün olarak gözlemlemek bu sayede mümkün oluyor. Her şeyin insana dair olduğunu bu sayede görüyorum. Her şeyin mümkün olduğu bir dünyada, herkesin değişme potansiyeline de inancım artıyor. Bu potansiyele eşlik etmek, danışanın yanında onun gelişimine tanıklık etmek paha biçilemez benim için. Görüyorum ki, kişi anda kaldığında ancak, kendini ve yaşamdan ne istediğini fark ediyor ve de yine anın içerisinde kendine yepyeni bir hayat kurma fırsatı da veriyor.
Kitabınızda “durmadan geçmişe ya da geleceğe gitmemizin tek bir sebebi var, o da zihnimizin varlığı” diyorsunuz. Bir insan zihnine rağmen an’ı yaşamayı nasıl başarır?
İnsan olmamızdan dolayı zihnin bizim ayrılmaz bir parçamız olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak zihnin kurbanı olmak, kendini çaresiz hissetmek demek değil bu. Bizler insan olduğumuz için kendimizi yönetebilme potansiyeline de sahibiz. Duygularımızı, düşüncelerimizi gözlemleyip elimizdeki alternatiflerden bize en yakınını seçme fırsatına da her an sahibiz. Zihni istediğimiz şekilde yönetebildiğimiz sürece yaşamımızı da arzu ettiğimiz de şekillendirebiliriz. Ben zihnimin çok yoğunlaştığını fark ettiğim anlarda şöyle bir durup nefesimi takip etmeye başlıyorum. Nefesimi takip ederken sakinleşiyorum ve güvende olduğumu kendime bir kez daha fark ettiriyorum. Ondan sonra zihin çekiliyor, devam ediyorum. Bu, zaman içerisinde gelişen bir yetkinlik. Bazen gün içerisinde defalarca bu gözlemci pozisyonuna kendinizi getirmeniz gerekebilir. Bir süre sonra bu sıklık azalacak ve günün içinde daha çok anda kalarak yaşamdan daha çok doyum alacaksınız.
Bazen gerçeklikten öylesine kopuyoruz ki, sofralarımızın bile o anda tadını çıkarmak yerine fotoğrafını çekiyoruz. Anda kalmak ile teknolojiyi nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
Evet bu hepimizin mustarip olduğu bir konu ve tek bir çözümü yok ama benim önerdiğim yöntem şu; Önce yaşadığımız şeyin keyfini kendimizin çıkarmamız ve sonra kendimize şu soruyu sormamız: Bu anı paylaşmak istiyor muyum? Cevap “evet” ise paylaşabiliriz ama sadece bu soruyu sormak bile bizde bir farkındalık yaratacak ve belki de söz konusu anı paylaşmaktan vazgeçeceğiz. Denemeye değer değil mi?
Son olarak, gelecekteki projeleriniz hakkında okuyucularımızı bilgilendirebilir misiniz?
Ben anda kalmak kavramını, insanların huzuruna katkıda bulunması yaşamlarını kolaylaştırması için kitaplarda anlatıyorum. Bu kitaplar sayesinde bunu çok isteyen çok insanla tanıştım ve onlarla yol arkadaşı olduk. Biz büyük bir aileyiz. Bu aile, anda kalmak konusunu yaşam amacı edinmiş ve bu yolda birlikte yürüyor ve birbirinden öğreniyor. İşte bu yüzden kitaplar devam edecek. Okur buluşmaları sürecek. Ben bir yandan da seminerler ve motivasyon konuşmaları yapmak üzere davet ediliyorum.
Kitaplara, koçluğa, konuşmalara devam. Bir de Podcastim var. “Rana Beri ile Anda Kalmak”. Dinlemenizi öneririm 😊.