SANAT

Modigliani’nin resimlerini gördüğünüzde imzasına bakmadan hemen tanırsınız. Kendine has bir atmosferi, kurgusu vardır; resmettiği kadınların gözlerinden, duruşundan adeta iç dünyasını
görürsünüz.

Aradığım gerçek değil, gerçeküstü de değil sadece bilinçaltı.”
Beni sadece insan ilgilendiriyor çünkü yüzü doğadaki en ulvi şey.”

Diyor hayalini kurduğu kariyerini 35 yıllık kısacık bir hayata sığdıran Amadeo Modigliani...

Çocukluğu ve resim aşkı

Amedeo Modigliani 1884’te Livorno - İtalya’da Yahudi bir ailede doğdu. İlk öğretmeni kültürlü bir kadın olan annesi, Fransız asıllı Eugene Garsin idi. Floransa ve Venedik Akademilerinde öğrenim gördü. Küçük Amedeo, çocukluğundan beri narin olan sıhhati, ardı ardına geçirdiği zatürre ve tifo hastalıklarıyla sarsıldı. Bu ölüm kalım günlerinde genç çocuk ateşler içinde yanarken “Ressam olacağım” diyor, başka bir şey demiyordu. Fırçalardan, renklerden söz ediyordu hep.

Paris şehri, sanatla ilgilenen herkes için bir çekim merkeziydi. 1907 yılında Paris’e gelen Modigliani, Montparnasse’a yerleşti. Niyeti ünlü bir heykeltıraş olmaktı; 1909’da heykeltıraş Brancusi’yi tanıdıktan sonra heykele yöneldi. 1912 yılında Salon d’Automne’da 7 heykeli sergilendi. Bu sıralarda dehasına gerçekten inanç ve sevgi duyan Polonyalı şair Leopold Zborowski’yle tanıştı. Bu arkadaşlık Modigliani’ye büyük bir enerji verdi. Zborowski, Modigliani’yi manen ve madden destekliyordu.

Modigliani’nin resimlerinde boynu uzayan heykelimsi portreler görülür. Nü’lerinde ise kadın figürü, güzelliğin veya Eros’un sembolü değil sadece bir bedendir. Sanatçı sevdiği kişilerin portrelerini yapmıştır. Bunların arasında Picasso ve Moïse Kisling de vardı.

Modigliani, uç karakterini işlerine de yansıtıyordu. Fazlaca nü çalışıyor, bu da sergilerde polisle sıkıntı yaşamasına sebep oluyordu. Koskoca Paris’te nü çalışan tek sanatçı o değildi elbette; fakat Modi’nin kadınlarında ayrı bir detay vardı... Çizdiği nü’lerde utangaçlıktan eser yoktu, pübik tüylerine kadar detaylara iniyordu. Picasso’nun önce ‘kankası’ sonradan da baş düşmanı kesilmişti. Picasso Modi’den “O bir Tanrı” diye bahsediyordu. Aralarında bir Aşk Nefret ilişkisi vardı.

Modigliani’nin aşkları

Kadınlar onu dayanılmaz şekilde çekici buluyorlardı. Modigliani de kadınlara hayrandı. Bu nedenle, kadın portreleri ve nü çalışmaları çoğunluktaydı.

İsmini zor telaffuz eden modeller ona “Modi” adını takmışlardı.

Modigliani’nin kadın serüvenleri arasında en önemlilerden biri olan, İngiliz kadın ozan Beatrice Hastings’le 1914 yılında tanıştı. Beatrice bu karşılaşmayı şöyle anlatır: “Bir sütçü dük­kânında karşı karşıya oturuyorduk. Kim olduğunu bilmiyordum. Çirkin, vahşi, obur buldum onu. Sonra Rotonde kahvehanesinde bir daha karşılaştık. Tıraş olmuştu, sevimliydi. Kasketini çıkardı, gözlerinin içine kadar kıpkırmızı kesildi. Sonra beni, tablolarını görmeğe çağırdı. Gittim…”

İngiliz ozanıyla ateşli bir aşk yaşa­dı Modi. Beatrice Montmartre’ta oturuyordu. Ve Modigliani her akşam onu görmeğe gidiyordu.

1917 yılında, yaşantısının son aşkı olan Jeanne Hebuteme adında bir kızla tanıştı. Jeanne da resim ya­pıyordu. Birgün desenlerini Modi’ye göstermeye gitti. Aralarında doğan büyük aşk Jeanne’a ailesini bıraktırdı ve ressamın sefil atölyesine yerleşti. Sanatçı resimlerini cüzi fiyatlara satabildiği için zorluklar içinde yaşıyordu…

Çabuk gelen acı son

Hızlı hayat, alkol ve uyuşturucular, yaşam mücadelesi, sanatçının zaten zayıf olan bünyesini tamamen yıprattı. 35 yaşında ölen Modigliani’nin cenazesini yakın arkadaşı olan Kisling kaldırdı. Onun büstünü heykeltıraş Lipchitz’in yardımlarıyla gerçekleştirdi. Cenaze günü, büyük bir kalabalık Pere Lachaise mezarlığında onu uğurlamaya gelmişti. Jeanne Hebuteme hamileydi. Doğum yapması çok yaklaşmıştı. Onun için ressamın ölü bedenini otopsi için mermer masanın üzerine koymuşlardı. Jeanne, Modi’nin bedeninin üzerine kapandı. Ama birbirleri için hiç bir şey yapamazlardı artık. O zaman Jeanne, se­faletini paylaştığı ressam uğruna bırakıp kaçtığı baba evine dön­dü. Tavan arasına çıktı ve kendini boşluğa bırakarak hayata veda etti.

Modigliani’nin mezar taşında Mutluluk ve şöhret anında ölüm tarafından yakalandı, Hébuterne’ninkinde ise “Sıra dışı fedakârlığa dek sadık bir eş yazmaktadır.

Adına basılan kitap ve film

Kızlarını, Modigliani’nin kız kardeşi büyüttü. Kızı Jeanne Modigliani, 1958 yılında “Modigliani: Man and Myth ismiyle, babasını anlatan bir kitap yazdı. 2004 yılında, Andy Garcia’nın canlandırdığı Modigliani’nin hayatını konu alan bir film yapıldı. Filmde, ‘ışığın ve hüznün ressamı Modigliani’ye tutkuyla âşık karısı Jeanne ve birbirlerine düşman ama bir o kadar da birbirlerine hayran Picasso ile olan ilişkileri çok etkileyici sahnelerle anlatılıyor.

Hep hayata meydan okudu

Modigliani dâhil olduğu, yabancı kökenli, Ecole de Paris grubunun en orijinal resmine imza atmıştır. Hem yaşamında hem yaptığı resimlerde özgür, hayata bir meydan okuma tavrı sergiledi hep…

“Samimi olarak söylüyorum, hayatım umurumda bile değil!”

Sanatçının bu sözleri, dünyaya bakış açısını, sağlığını hiçe sayarak, öğrenciliğinden beri sürdürdüğü alkol ve uyuşturucu bağımlılığını, hızlı bir hayat yaşayarak, nasıl önlenemez sona yaklaştığını çok iyi açıklıyor.