Doğayı ve Heykel sanatını seviyorsanız, yolunuz Amerika’da New Jersey’e düşerse, muhteşem “Grounds For Sculpture” Heykel Parkı’nda bir gün geçirmeyi ihmal etmeyin derim.
Grounds For Sculpture
1992 yılında sanatçı ve hayırsever John Seward Johnson tarafından 42 dönümlük bir arsa üzerinde kurulan bu park, 2000 yılından beri yeni sanatçıların desteklendiği, sergilerin düzenlendiği 270 heykelin sergilendiği, halka açık bir kültür platformu. Aynı zamanda 2000 değişik tür ağacın ve bitkinin yetiştiği bir arboreterium olan bu parkta Clement Meadmore, Antony Caro, Beverly Pepper, George Segal, Magdalena Abakanowicz ve Isaac Witkin gibi sanatçılara ait, anıtsal boyutlarda heykeller sergileniyor. Bu devasa heykellerin, bin bir egzotik ağaç ve çiçek arasında sergilenmeleri, izleyicilere görsel bir şölen sunuyor. Bu Heykel Parkı kâr amacı gütmeyen bir organizasyon ve mütevelli heyeti tarafında idare ediliyor. Park’ın girişinde, Heykeltıraş Seward Johnson’un, Van Gogh’u Fransa’nın güneyinde resim yaparken canlandırdığı heykeli karşılıyor. Bunu diğer heykel Renoir’ın dans eden çifti takip ediyor. Park’ı gezerken adeta kendinizi tablolarla dolu bir müzede buluyorsunuz. Çünkü Manet, Renoir, Monet, Henri Rousseau gibi tablolarını müze duvarlarında görmeye alıştığınız ressamların eserleri, muhteşem bir doğa içinde üç boyutlu karşınıza çıkıyorlar.
Adeta çerçeveden çıkmışlar capcanlı yaşıyormuş gibi - yanlarına yaklaşıp, onlara dokunabiliyorsunuz. Bütün figürler de normal insan ebatlarında. Bütün sahneler çok sahici gözüküyordu. Monet’nin Giverny’de malikânedeki bahçeyi, köprüyü birebir yaratılmış tıpkı Parasollu kadını tarlada canlandırıldığı gibi, veya Renoir’ın yemek partisi resmi, Matisse’in Dans tablosu canlandırılan eserler arasında. Adeta resimlerdeki figürler yaşıyor gibi dimdik ayaktalar.
Ayrıca sene boyunca, iç mekân galerilerde ziyaretçilere çeşitli konferanslar, workshoplar, konserler, performanslar düzenleniyor. Sanatçı ve kurucu vizyoner Seward Johnson’un atölyesinde yetişen 700’den fazla sanatçı da katkıda bulunuyorlar eserleriyle.
Vigeland Heykel Parkı
Diğer Heykel Parkı da, son Norveç seyahatimde, Oslo’da ziyaret ettiğim Vigeland Heykel Parkı. Burası tek bir sanatçıya ait eserlerin sergilendiği dünyadaki tek heykel parktır. Oslo’nun en büyük parkı olan Frogner Parkı’nın içinde Norveçli ünlü Heykeltıraş Gustav Vigeland’ın eserleri yer alıyor. Parkı boydan boya geçen 850 metre uzunluğunda bir bölümde sanatçının tüm hayatı boyunca hazırladığı 214 granit ve bronz insan heykeli sergileniyor. Hayat akışının birebir insan boyutundaki heykellerle ifade edildiği figürler çıplak; doğum, ilk gençlik, yetişkinlik, yaşlılık gibi yaşam devreleri anlatılıyor.
1869-1943 seneleri arasında yaşayan Gustav Vigeland genç yaşlarda Oslo’ya gelir, eğitimini tamamlar. Sonraları Berlin, Paris ve Floransa’da incelemeler yapar. Antik, Rönesans, Mısır ve Rodin’in heykellerinden ilham alır.
Oslo kent yönetimi 1921 yılında aldığı bir kararla Vigeland’ın yaşadığı evi yıktırmış ve bunun yerine bir kütüphane kurmuş. Uzun bir bunalımdan sonra sanatçıya çalışmalarını sürdürmesi için yeni bir yer verilmiş ve Vigeland buna karşılık olarak bütün çalışmalarını buraya bağışlamış. Başlangıçta tasarladığı Çeşme, Eidsvolls Meydanındaki Parlamento Binasının önüne yerleştirilecekti. Daha sonra
Ester Almelek
Çeşme Frogner Park’a yerleştirildi. 1914 yılında tasarlamaya başladığı bu Heykel Parkı 1931’de açıldı. Gustav Vigeland hayatının sonuna kadar burada çalıştı ve yaşadı. Parkta yer alan “Hayat Tekeri” heykelinde kadın, erkek, çocuklar birbirlerini kucaklayarak sonsuzluğu simgeler. Bu parkta sanatçı, insanın beşikten, mezara kadar mutluluğunu, üzüntüsünü, fantezilerini, umudunu ve özlemlerini dile getiriyor. Ayrıca sanatçının Bergen’de, doğum yeri olan Mandal’da ve Norveç’in başka şehirlerinde heykelleri bulunmakta. Stockholm’deki Thiel Gallery’de de Vigeland’ın geniş bir koleksiyonu yer almakta.
Hakone Açık hava Heykel Parkı
Bu muhteşem müzeyi maalesef kendim gezemedim. Zaman yetersizliği bakımından Tokyo’nun bu yöresinde bulunmama rağmen gezemediğim için çok üzülmüştüm. Ama bu yazıda Heykel parklarından bahsederken bu müzeyi es geçmek istemedim.
Okuyuculara bu müzede yer alan muhteşem heykellerden birkaçından haber vermek ve kendim neler kaçırdığımı görmek için bir araştırma yaptım. Hakone eyaletinin huzur veren yeşil tepelerin arasında, 1969 yılında kurulan bu müze, Miro, Gormley, Medaedo Rosso, Moore, Noguchi François-Xavier Lalanne, Auguste Rodin’in asistanı Emile-Antoine Bourdelle gibi dünyaca ünlü heykeltıraşların eserlerine yer veriyor. Dönüşümlü olarak sergilenen 1.000 kadar eser barındıran bu müzede ayrıca Picasso’nun seramiklerinin ve heykellerinin sergilendiği bir Picasso Pavyonu da var.
Heykel Sanatı ve Doğa
İnsanlık tarihinin en eski sanat formlarından olan heykeller, doğada sergilendikleri zaman, insanlarla etkileşimi daha yararlı ve daha hızlı olur. Aynı zamanda insanların doğa ile bağlantı kurmalarına yardımcı olur ve çevre bilincinin artmasını da sağlar. Sanatçılar, heykellerin yerleştirileceği mekânları özenle seçer ve doğal öğelerle uyum içinde çalışır. Böylece, heykeller hem kendi başlarına görsel bir şölen sunar hem de doğanın güzelliğini daha da vurgular. İnsanın doğayla olan ilişkisini yeniden keşfetme fırsatını veren Heykel Parklarının memleketimizde de çoğalmalarını umut edelim. Çünkü Heykel sanatı aracılığıyla, insanların doğayla olan ilişkileri bütünleşir, ona saygı duymamız gerektiğini, tahrip etmeyip onu korumamız gerektiğini hatırlatır.