Sorun sevmiyoruz, hele başkalarınınkini hiç... Deneyimleyene kadar, o sorun bizim için “yok”. Yoksulluk devasa bir sorun. Ama bizim durumumuz iyiyse yoksulluk “yok”, görmüyorsak yoksullar da “yok”. Mendil satmaya çalışan çocuk komşumuz veya çocuğumuz değilse konuya vakıf olamıyoruz. Aradaki bilgi boşluğunu sivil toplum örgütleri kapatıyor.

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü HACER FOGGO, Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucularından. Bu ağı diğer yardım kuruluşlarından ayıran, yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmaya açmaları. Bu tartışmayı bir ucundan tutmak, yoksulluğa bakışımızı gözden geçirmemizi, devletin sorumluluklarını hatırlamamızı ve taleplerimizi herkes adına yeniden, yeni baştan sıralamamızı sağlayabilir. Sahadan gelen Hacer Foggo’nun gözlemlerine kulak verelim.

 


2020 verilerine göre Türkiye’de herhangi bir gelir girmeyen evlerde yaşayan çocuk sayısı 3 milyon 276 bin


Sizi Sulukule’de kentsel dönüşüme karşı verilen mücadelede tanımıştık, ardından Çimenev ve Derin Yoksulluk Ağı kuruldu. Kimlerle nasıl bir dayanışma sistemi geliştirdiniz?
Uzun yıllar kent yoksulluğu ve insan hakları alanında çalıştım. Özellikle okul devamsızlığı, okul terki konusunda, bazı mahallelerde çocukların gidebileceği merkezler açılsın diye gönüllü arkadaşlarımla çalıştık, merkezlerin kurulmasına öncülük ettik. 2016’da Harbiye İnönü Mahallesi’nde Çimenev’i açtık. Çocuğun dokunduğu herkese ve her yere odaklandık, etkinlikleri ona göre şekillendirdik. Çocuğun öğretmenini, müdürünü, aileyi tanıyor, nasıl bir evde yaşadığını biliyorduk. Sahadaki deneyim ve gözlemlerimiz neticesinde bir grup araştırmacı, sosyolog, psikolog ve gazeteciyle birlikte yoksulluğu araştırmak, boyutlarını ortaya koymak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmaya açmak üzere, 2019’da Derin Yoksulluk Ağı’nı kurduk. Pandemi döneminde ailelerin, bireylerin acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere “Evden Değiştir Dayanışma Kampanyası” başlattık. Yaklaşık 3 bin aileye temel gıda, hijyen malzemeleri, fatura, kira, bebek bezi, tablet ve internet desteği sağladık. 2021’de Derin Yoksulluk Ağı’ndan ayrıldım ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi’ni kurdum, halen oradayım.


Tüketici Hakları Derneğinin hesaplamalarına göre, 2021 Haziran ayı itibariyle Türkiye’de 16 milyon aç, 50 milyon da yoksul insan yaşıyor

Artık yoksulluğun devredildiğinden söz ediyoruz. Gözlemlerinize dayanarak bunu örnekleyebilir misiniz?
Derin yoksulluk sadece rakamlarla anlatılabilecek bir olgu değil. Yoksulluk içinde yaşayanlar, hayatlarını sadece en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için geçiriyorlar. Gıdaya erişiyorsa faturasını ödeyemiyor, faturasını ödüyorsa kirasını ödeyemiyor, kirasını ödüyorsa çocuğunun eğitimini karşılayamıyor. Girdiğiniz her evde kronik bir hastalık görüyorsunuz; insanlar ekonomik nedenlerle hastalanıyorlar. Kanser hastasıysanız iyi beslenmeniz gerekiyor, beslenemiyorsanız erken ölüyorsunuz. Yoksulluk içinde büyüyen bir çocuk okulu terk edip çalışmaya başladığında zaten ailesinden de o yoksulluğu devralıyor ve çabalarına rağmen bu döngüden çıkamıyor. Okulu bırakıp çalışan veya evde kardeşlerine bakmaya başlayan çocuk için artık başka şans kalmıyor. Derin yoksulluğun en kısa ve öz tanımı, anneden kıza, babadan oğula, yeni kuşaklara devrediyor olması. Ailelerinden çocuklara kalan miras, yoksulluk.

Yoksulluk meselesi kulaktan dolma bilgiyle iyi anlaşılmıyor. Medyanın yoksullukla ilgili haberleri veriş tarzı, kamuoyunun algısını nasıl değiştiriyor?
Bu konuyla ilgili 2010’da yapılan “Türkiye’de Yoksulluğun ve Yoksulların Ana Akım Basında Temsili”* adlı araştırma var. Yüksek tirajlı dört gazete üzerinden yapılan araştırmaya göre, medyada yer alan yoksul temsilleri dört başlıkta sınıflandırılıyor.

Fobik (korku ve nefret uyandıran) temsilde “sokak çocukları”, “tinerciler”, “yankesiciler” şeklinde adlandırılan grupların, korkunun ve suçun kaynağı olarak aktarımı söz konusu. Patetik (acıma duygusu uyandıran) temsil trajik örüntülerin vurgulandığı, santimantal söyleme sahip haber dilini işaret ediyor. Sözde-nesnel (nesnellik iddiası taşıyan) temsil başlığında, yoksulluğu istatistik verilerine indirgeyen ve sistemleri göz ardı eden haberler yer alıyor. Simgesel olarak yok sayılması temsilinde ise dramatik öykülerin içerisinde yoksulluk vurgusunun silindiği görülüyor.


Araştırmada yoksulluğun ve yoksulların ötekileştirmeye ve marjinalleştirmeye maruz bırakıldığı bir söylem ve gösterim biçimi saptanmış. Sosyal medyadaysa en çok “acıma” ve “romantizm” odaklı söylemlerin yaygın olduğunu görüyoruz. Kişileri rencide eden, aşağılayan, küçük gören bir bakış açısı bu. Ya da siyasetin “malzemesi” haline getirme, yapılan sosyal yardımlar nedeniyle yoksullardan sürekli itaat ve biat bekleme gibi.

Medya, kamuoyunun yoksulluğa ve yoksullara bakışını ve söylemlerini yönlendirebiliyor; işsiz birini iş beğenmemekle, akıllı telefona sahip olmakla suçlayabiliyor. Siyasetçiler üniversite mezununun, mesleği yerine markette kasiyerlik yapmaya olan itirazını şımarıklık, iş beğenmezlik diye; sosyal yardım almayı tembelliğe alışmak diye yorumlayabiliyor. Bu gencin zor koşullarda okuduğu üniversiteyi bitirdikten sonra mesleğini yapma hakkı olduğunu ya da sosyal yardımın bir kamu hakkı olduğu dillendirilmiyor. Çünkü medya artık yurttaşlık hakkı nedir, sosyal devlet nedir, devletin yükümlülükleri nedir, konuşmak istemiyor. Yoksulluğun nedeni değil, yoksullar sorgulanıyor. Çünkü yoksulsanız, yetineceksiniz, itiraz etmeyeceksiniz, her söyleneni, her verileni kabul edeceksiniz. Yoksulluğu önlemek istiyorsak ruhsal boyutlarını da görmek ve çalışmalarımızı bu yönde yapmak gerekiyor.

Yoksulluğun cinsiyete göre etkileri nasıl değişiyor? En ağır yük kadınlarda mı?
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı-UNDP’nin Türkiye’de yaptığı araştırmaya göre, pandemi sürecinde kadınların yaklaşık yüzde 50’si işten çıkarılarak veya ücretsiz izne çıkarılarak iş kaybına uğradı. Bu oran erkeklerde yüzde 42,6. BM Kadın Birimi ve UNDP’nin yayınladığı rapora göre, 47 milyon kadın ve kız çocuğu 2021’de aşırı yoksulluk sınırına geldi. Salgın, ekonomik krizler, iklim olayları nedeniyle özellikle günlük, güvencesiz çalışanlar, asgari ücret alanlar gıdaya erişmekte zorluk çekiyor. Sürekli yoksul mahallelerde olunca yoksulluğun nasıl katlanılmaz hale geldiğini ve insanların yaşamak için nelere katlandıklarına da tanık olduk. Bebeğe mama yerine hazır çorba içiren, bebek bezi yerine poşet bağlayan, doğal gazı açamayan, kirasını faturasını ödemeyen, evine icra gelen, pazar artıklarını toplayan, askıda ekmek için akşamı bekleyen kadınlara tanık olduk ve olmaya devam ediyoruz. 2021 TÜİK verilerine göre; işgücüne katılım oranı erkeklerde, %70,3 kadınlarda %32,8. Sosyal güvencesi olmayan yoksul kadın kendisinin ve çocuklarının geleceği için hiçbir yatırım yapamıyor. Yoksulluk, sadece gelir ve maddi kaynakların yetersizliği değil, aynı zamanda özgüven eksikliği ve sosyal dışlanmadır.

Kadın yoksulluğunun temel nedenlerini; toplumsal cinsiyet, hane içi eşitsizlik ve eğitim olarak sıralayabilirim. Kadınların birçoğu sosyal ve ekonomik nedenlerle kaynaklara ulaşmakta güçlük çekmekte; yoksulluğu eğitim, sağlık, meslek edinme ve kararlara katılma noktasında daha derinden yaşamakta... Kadınların eğitime erişimi artmakla beraber, erkeklere oranla daha az, bu nedenle erkeklerden daha düşük ücretli işlerde çalışıyorlar. Bazı sektörlerde kadına karşı ayrımcılık söz konusu... Özel olarak yoksul kadınlara ilişkin çalışma yapan kadın derneği sayısı çok çok az... Bu konuda daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.


2022 yılında Uğur Mumcu Dayanışma Ödülü alan Hacer Foggo’nun iki kitabı var: Kırmızı Püskül ve Askıda Hayatlar - Yoksulluk Günlükleri

Troller sizi nasıl keşfetti? Benzer saldırılara geçmişte de maruz kaldınız mı?
İtiraz eden, sorunları görünür kılan, özgürlük isteyen herkes birgün trollerin hedefindedir. Ben de açlığa, yokluğa, çocuklara devredilen yoksulluğun bir insan hakları ihlali olduğunu söylediğim için hep onların hedeflerinde oldum. Ama özgürlük geldiğinde, baskı bittiğinde troller de özgürleşecek ve baskı altında yapılan bu ahlaksız “işi” yapmak “mecburiyetinde” kalmayacaklar.

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisine geçişiniz nasıl gerçekleşti? Sahanın ihtiyaçlarını ve psikolojisini bilen biri olarak CHP’de neler yapacaksınız?
Yoksulluğu önlemek aynı zamanda bu temel hakların her biri için mücadele etmektir. “Gelir” gibi tek bir faktöre odaklanmak, yoksulluk gerçekliğini yakalamak için yeterli değildir. Gereken, AK Parti hükümetinin yaptığı gibi yoksulları partiye “muhtaç” etmek ve sürekli onlara “sosyal yardımlarımız kesilir” korkusunu yaşatmak değil; CHP Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sık sık vurguladığı gibi “hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği”, ihmal ve istismara uğramayacağı bir sistemi inşa etmek, hak temelli ve insan hakları bakışıyla yoksullukla mücadele etmek… En önemli projemiz çocuğun ve kadının temel ihtiyaçlara yönelik kaygısını tamamen ortadan kaldıran Aile Destekleri Sigortası projesi. Bu proje ile yoksul bireylerin ve ailenin yaşamının, tamamen devlet tarafından güvence altına alınmasını ve tüm bireylerin insanca ve onurluca üretime katılarak yaşamalarını sağlayacağız.

Dipnot:
* Gökalp, E., Ergül, H., & Cangöz, İ. (2010). Türkiye’de Yoksulluğun ve Yoksulların Ana Akım Basında Temsili. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi