Geçtiğimiz günlerde dostum Dr. Siren Bora’nın 9. kitabı okuruyla buluştu. İzmir Yahudileri hakkında pek çok akademik makale ve kitabı olan sevgili Siren, “Çöküşten Yükselişe İzmir Yahudileri – Rav Hayim Palaçi ve Dönemi” isimli eserinde, İzmir Yahudilerini ve on yıllarca cemaate liderlik etmiş Rav Hayim Palaçi’nin yaşamını ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Bora, ikinci baskı olan bu kitabını adeta yeniden yazdı ve cemaatin ekonomik, idari ve sosyal yapısına ışık tutacak yeni arşiv belgeleri ile yeniledi. Kendisine kitap hakkında sorular yönelttik.

Kitabın yazım ve basım öyküsünü aktarabilir misin?
Bu kitabın öyküsü, 2013 yılına uzanıyor. O yıl Sayın Avram Abuaf beni arayarak, Rav Hayim Palaçi hakkında kısa bir makale yazmamı rica etmişti. Beit Hillel Sinagogu, restore edildikten sonra, Rav Palaçi Anı Evi olarak açılacaktı. Hemen araştırmalara başladım. Hazırladığım makale önce, Ege Üniversitesi İzmir Araştırmaları Dergisi’nin 29 Nisan 2015 tarihli birinci sayısında, “Hahambaşı Hayim Palaçi’nin Hayatı ve Kitapları Işığında İzmir Yahudi Cemaati’nin Tarihi” başlığıyla yayımlandı. Araştırmalarımda Paris Archives Historique de I’Alliance Israélite Universelle, Kudüs Central Archives for The History of The Jewish People, İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve İzmir Yahudi Cemaati Arşivi’nde öylesine zengin kaynaklara ulaştım ki; bir broşür yazmak üzere yola çıkılmıştı, sonunda bir kitap hazırlandı.

Elinizdeki kitabın ilk fakat farklı bir baskısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi tarafından, 2016 yılında yapılmıştı. O kitabın ikinci kez basılma fikri, İzmir Yahudi Cemaati Vakfı eski Başkanı, Sayın Sami Azar’a aittir.

2016 yılından bugüne geçen süreçte edindiğim bilgileri kullanarak, kitabın bazı bölümlerini oldukça ayrıntılı ilavelerle adeta yeniden yazdım ve üç yeni bölüm ilave ettim. Dolayısıyla, kitabın ikinci baskısı ilk baskıdan farklıdır. Bu yüzden, adını da değiştirdim.


Dr. Siren Bora

Kitabın altını çizdiği başlıca konular neler?
Kitapta, başlıca iki önemli hususu vurguluyorum. Bunlardan ilki, Rav Hayim Palaçi’nin yaşam öyküsü. Açıkçası, bu kadar geniş kapsamlı ve bilinmeyenleri içeren bir yaşam öyküsü, ne yurt içinde ne yurt dışında yayınlandı. İkincisi ise, 18. yüzyıldan itibaren, gitgide büyüyen bir ivmeyle yoksullaşan ve tüm kurumlarıyla topyekûn gerileyen İzmir Yahudi Cemaatini, çöküşten ve yok olmaktan kurtaran “ilk” makamın Alliance Israélite Universelle değil; Rav Hayim Palaçi olduğu gerçeği.

Rav Palaçi, Avrupalı zengin Yahudilerden aldığı bağışlar vasıtasıyla, kentte bir imar seferberliği başlatmış; Hahamhâne, Rothschild Hastanesi, Pandemi Hastanesi, Lazaretto (Karantinahâne), Gürçeşme Mezarlığı, Şarap Fabrikası ve Talmud Tora Okulu’nun kurulmasına katkı koymuştur. Ayrıca, kurduğu yardım kurumlarını da ilave edecek olursak, toplumsal çöküşünün bütün emarelerini, her bir zerresinde barındıran ve yansıtan İzmir Yahudi Cemaati, bekasını, Rav Palaçi’ye borçludur diyebilirim.

Kitaba ilave ettiğin yeni bölümler hakkında bilgi verebilir misin?
İlave ettiğim bölümlerden ilki, Rav Hayim Palaçi’nin son ve büyük unvanı hakkında. Rav Palaçi’nin mührü üzerinde kayıtlı unvan ve resmî yazışmalarda kullandığı unvanı, onun Başhaham olduğunu kanıtlamaktadır. Bu yüzden, yeni kitabımda, Rav Palaçi’yi Başhaham unvanıyla zikrettim.

İlave ettiğim diğer bölümde, 1831 tarihli Osmanlı Nüfus Defteri’nde kayıtlı İzmirli Yahudilerin adlarını, ailelerini ve mesleklerini aktardım. Son olarak da, 1845 tarihli Temettuat Defterleri’nde kayıtlı Toscana, Anapolnan, Fransa ve Felemenk vatandaşı İzmirli Yahudi erkeklerin adlarını, yaşlarını, mesleklerini ve açık adreslerini yazdım. Ayrıca, Beit Hillel Sinagogu’na ayırdığım bölüme geniş bir ilave yaptım ve sinagogun 1922 tarihli yahidlerinin listesini ekledim.


Rav Hayim Palaçi ve Rav Avraam Palaçi'nin adreslerinin yer aldığı 29 Aralık 1845 tarihli belge


Rav Hayim Palaçi’nin ev adresi ve mevcut yapının manevi değeri hakkında ne demek istersin?
Rav Hayim Palaçi ve oğullarının kayıtları için saptadığım kaynak, İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne ait: Toscana vatandaşlarının yazılı olduğu 1845 tarihli Osmanlı Temettuat Defteri. Bu defterler, meslek sahiplerinin yıllık kazançları dikkate alınarak değerinin belirlenmesi için yapılan nüfus sayımlarını içermektedir.

Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra, Temettuat Defterleri’ne, yalnızca vergi mükelleflerinin değil; aynı zamanda yerleşim yerlerindeki bütün hanelerin kaydedilmesi kararı alınmıştı. Bu yüzden, yabancı devlet himayesinde olan, hatta vergi muafiyetine sahip Yahudilere ait Temettuat Defteri kayıtlarıyla da karşı karşıya kalıyoruz. Rav Palaçi’nin, (muhtemelen 1847 tarihine değin) Toscana/Livorno vatandaşı olduğunu gösteren kayıt, İzmir’in ikinci büyük Hahamı ve Beit Din’in başkanı seçildiği tarihten iki yıl önceye ait. En önemli bilgi ise, Rav Palaçi’nin ailesiyle birlikte yaşadığı evin açık adresine ilişkin ayrıntıları vermesi.

Mezkûr Eski Cezayir hanı mahallesinde 11 numaralı hanede reaya defterinde müstecirenkayd-ı şod, dokuz seneden beri. Haham, Uzun boylu, kara kır sakallı, Hayim veled-i Yako Palaçi emlakı, sinni 55 Oğlu taze kara sakallı Haham İsak, sinni 26”.

Yukarıdaki kayda göre, Yako Palaçi oğlu 55 yaşındaki Haham Hayim Palaçi, Eski Cezayir Hanı (Arap Hanı’dır) Mahallesi’nde, 11 numaralı hanede, 9 yıldan beri kiracı olarak ikamet etmektedir. Doğal olarak, merak ettim ve araştırdım. Nihayetinde, evrak içinde, eski kayıtları saklama alışkanlığına sahip rahmetli bir dostun verdiği önemli bir belgeye ulaştım: Hahambaşı (Güzelyurt) Mahallesi’nin 1930/31 tarihli haritası. Haritayı kitabımın son sayfasında kullandım.


Hahambaşı (Güzelyurt) Mahallesi’nin 1930/31 tarihli haritası

Harita, neden önemli?
Çünkü üzerinde, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, Hahambaşı Mahallesi olarak adlandırılan yerleşim alanının önemli bir kısmında yer alan sokaklar ve o sokaklardaki haneler, Rothschild Hastanesi, Hahamhane, Beit Hillel Sinagogu ve yahudihaneler, kapı numaraları ve sahiplerinin adlarıyla birlikte kayıtlı. Aynı zamanda,1930/31 tarihli harita, 1845 yılında Rav Hayim Palaçi’nin ikamet ettiği evin yerini gösteriyor. Eski Cezayir Hanı (Arap Hanı) arkasında, bir alt kotta bulunan Piyaleoğlu Hanı’na sırtını dayamış olan, kırmızı kalemle 11 yazılı hane. Azizler Sokağı’nın (1928 yılı öncesinde, Hahambaşı Sokak - günümüzde 921 Sokak) nihayetinde, çıkmaz sokakta yer alan 11 numaralı hane. Yanında da, oğlu Rav Avraam Palaçi’nin 1845 tarihinde ikamet ettiği 10 numaralı hane mevcut.

Bu değerli harita eşliğinde, gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz: Rav Palaçi, 11 numaralı konutundan çıkıp, Hahambaşı Sokakta ilerliyor ve sokak üzerinde yer alan Rothschild Hastanesi’nin kapısının önünden geçip, Hahamhane’ye ulaşıyor. Ya da konutundan çıkıp Hahambaşı Sokak’ta biraz yürüdükten sonra, sağa dönüyor ve Beit Hillel Sinagogu’na ulaşıyor. Tabi hepsi, hayal gücünüze bağlı…

Palaçi’nin ikamet ettiği eski ahşap yapı, 1990’lı yıllarda yıkılıp, betonarme olarak tekrar inşa edilirken; konutun iki oda, bir tuvalet ve bir mutfaktan ibaret iç mekân düzeni ve planı değiştirilmemiştir. Ancak yapının dış cephesinde, özellikle arka planda büyük değişiklik mevcuttur. Yapı tekrar inşa edilirken; 1930/31 tarihli haritada bir alt kotta ve yapıdan müstakil görünen Piyaleoğlu Hanı, 11 numaralı haneyle birleştirilmiştir. Bu değişikliğin hangi koşullar altında yapıldığı ise, bir muammadır. Rav Hayim Palaçi’nin 1845 tarihinde ikamet ettiği ev manşetiyle, yapının bugünkü görünümüne ait fotoğraf paylaşıldığı zaman; araştırmacılar ve tarihçiler dahil pek çok kişi, her nedense olumsuz bir tepki vermektedir. Halbuki İzmir kentinin, Osmanlı Dönemi’nde, özellikle 1913 tarihinden sonra; Cumhuriyet Dönemi’nde ise, 1950’ler ve 1980’lerden sonra maruz kaldığı bilinçsiz mimarlık ve kültür varlığı katliamına aşina olanlar için, fotoğrafın yansıttıkları, şaşırtıcı değildir. Nitekim, eğer söz konusu 11 numaralı yapının Rav Hayim Palaçi’nin ikametgahı olduğu yıllar evvel bilinseydi; ne orijinal ahşap yapı yıkılıp betonarme inşa edilebilir, ne de arkasında, bir alt kotta yer alan Piyaleoğlu Hanı’na eklenti şekline dönüştürülebilirdi. Eğer bilinseydi, İzmir Belediyesi, Konak Belediyesi ve İzmir Yahudi Cemaati tarafından yıllar önce mutlaka sahip çıkılırdı. Bugün bilindiğine göre, bugün sahip çıkılmalıdır. Neden mi? Gürçeşme Yahudi Mezarlığı’nda yer alan Rav Hayim Palaçi’nin mezarı, dünyanın pek çok yerinden gelen yüzlerce Yahudi inanan tarafından ziyaret edilmektedir. Halbuki bu mezar ve mezar taşı, 1922-1926 tarihleri arasındaki süreçte, Bahribaba Yahudi Mezarlığı’ndaki defin yerinden taşınmıştır. Kısacası ziyaret edilen, ilk defin yeri değildir. Öte yandan, bugün Rav Palaçi Anı Evi olarak ziyaret edilen Beit Hillel Sinagogu da, 2006 tarihinde çıkan bir yangında tamamen yanmıştır. İç ve dış mekân fotoğrafları dikkate alınarak yeniden inşa edilmiştir. Ve bugün, Palaçi’nin sinagogu olarak ziyaret edilmektedir. Kanımca, Rav Palaçi’nin, günümüzde, “921 Sokak, 35/1 numaralı hane No: 21 Güzelyurt Mahallesi, Konak” adresinde mevcut ikametgahı, derhal kültür varlığı olarak tescil edilip, koruma altına alınmalıdır.