Haber resmi: Fransız kızların Quebec'e varışı, 1667


Kadın cinsi ile özdeşleşmiş Mart ayı münasebeti ile hemcinslerime bir müjde vererek konuya girmiş olayım: Adem ile Havva mitinden de bildiğimiz üzere Tanrı önce erkeği, yani Ademi yaratmış ve onun bir kaburgasından da kadını şekillendirmişti ya, işte bu mit, bilimin artık DNA sekanslama (dizileme) yöntemini keşfetmesiyle, yerini gerçeğe bırakmış oldu. Amerikalı bilim adamları, geniş bir alanda önce “Y” erkek cinsinin ata kromozomlarının, sonra da dişilerde geçmişe dönük Mitokondrial genetik dizilim materyallerinin mukayesesi ile, bu genlerdeki mutasyonlar ve onların sayılarına dayanarak, ne zaman farklılaştıklarının tahmin edilmesini sağladı ve anlaşıldı ki, küçük farklılıklarla her iki insan cinsinin ortaya çıkışı yaklaşık aynı yıllarda oldu.


Lady Sapiens

“İnsan, düşünebilen ve konuşabilen bir hayvan” diyor Aristo. İyi de, hayvan sadece üreyerek neslini devam ettirirken, kalıcı bir şey bırakmıyor. İşte kadın, insanla hayvan arasındaki bir aşamada konumlandırılmış hep. Üreyerek devamını sağlıyor ama toplumsal cinsiyet ayırımı ile hep pasif konumda bırakılıyor. Oysa kadın güçlü bir varlık. Her ne kadar kadınlarda Östrojen, erkeklerde Androjen hormonlarının yarattığı anatomik farklılıklar olsa da, tarih boyunca kadın, toplumdaki rolünde, neredeyse her alanda büyük başarılara ulaşabileceğini kanıtlamıştır.

Amerika’nın
keşfi
Yukarıda, ‘kadın, yaşamda üreyerek neslini devam ettirmeye kanalize edilmiş’ şeklinde yazdık ya, konumuza buradan devam etmek üzere, tarihte Amerika’nın keşfine doğru bir geri dönüş yapalım…


Iroquois


1492’de Christophe Colomb’un yeni kıtayı keşfinden itibaren, elli yıl içinde batının sömürgeci büyük güçleri, buraların istilasına girişmişlerdi. 1507’de İngiltere’nin ardından, 1607’lerde de Fransa, bu topraklara ayak bastı. Fransızlar buralarda tutunmak için bir yandan İngiliz sömürgecileri, öte yandan Yeni Dünya’nın yerlileri Iroquois’ler (İrokualar) -ki onların bugün en tanınanı Graham Greene’dir- ve rakipleri Huron’lar ile savaşmak zorunda kaldıktan sonra, egemenlikleri altına aldıkları bölgelere, başkent Quebec olmak üzere “La Nouvelle France” (Yeni Fransa) dediler.
Gel gör ki, ister toprak ister kişisel menfaat nedeniyle olmuş olsun (bu göçlerin ilk hedefi ticari kaygılardı), göçle gelenler ağırlıklı erkek iken, misyoner rahibeler haricinde pek azı aileleri ile gelir. Öyle olunca da buradaki demografik dengeler 14 erkeğe 1 kadın oranında bozulur. Burada kurulan yerleşim yerlerinin duvarcılara, marangozlara, ayakkabı tamircilerine, fırıncılara, gemici ve gemi tayfalarına, toprağı işleyecek adamlara ihtiyacı vardı ki, bunlar da genelde evli olsa dahi, ancak hayatlarını düzene koyduktan sonra ailelerini getirmeyi düşünüyordu. Bölgede İngiliz ve Hollandalıların nüfusu da göz önüne alınınca, Fransız Hükümeti ile dinî cemaat, buradaki varlığını sağlamlaştırmak için ithal eş temin etme arayışına girer. XIV. Louis’in danışmanı ve bakan Jean Baptiste Cobert ile rahibe Marguerite de Bourgeois inisiyatifinde bir hareket başlatılır. “Nouvelle France’ı bir kraliyet vilayeti ilan etmiş olan XIV. Louis’in de desteği ile 1634 ile 1663 arasında yaklaşık 770 genç kız ciddi bir eleme ile toplanır. Bu harekete bir isim verilmesi gerekiyorsa, bunun hem Kralın desteğine sahip oluşları hem de kulağa hoş gelmesi ve çekiciliği olması açısından rahibe Marguerite de Bourgeois şu ismi koyar: Les Filles du Roy (Kralın Kızları).

Rahibe Marguerite de Bourgeois

Les Filles du Roy
17. Yüyılda bir genç kız için iki seçenek vardır: ya evlenecek, ya da rahibe olacak. Yani, ilk yıllarını babasının kızı olarak yaşayan kadının mülkiyeti ya evlilikle kocasına ya da rahibelikle Tanrı’ya geçecek. Bu düzene karşı çıkmak söz konusu bile değil! Fransa’da yaşayan kız ailelerinden, öksüz, dul, fakr-u zaruret içinde olan kızlar için “Kralın Kızı” olmak, onları bekleyen zor bir hayat olsa bile, içinde yaşadıkları kafeslerden bir kurtuluş, bir yeni umut, her halükârda potansiyel olarak daha iyi bir gelecektir. Yol paralarının yanı sıra, Kral kızlara çeyiz olarak oralarda bulamayacakları geleneksel -biri tafta biri organze- iki bone, bir çift külotlu çorap, bir çift ayakkabı, kaşkol, bir çift eldiven, dikiş ipliği ile 100 iğne, 1.000 toplu iğne, iki bıçak ve iki gümüş lira ile gemilere bindirir. Yeni Dünya’da rahibe Marguerite tarafından karşılanırlar ve şartlar göz önüne alınırsa koca bulmakta da sıkıntı çekmezler.


Louis XIV kızları sarayında kabul ediyor
 

1669-1671 arası kontenjanı ise daha organize; toplamda 367 kız. Seçilenler genelde Katolik, çünkü Kral Protestan’ları hareketin dışında tutar. Ağırlıklı olarak Paris merkez hastanesinden toplanan bu parti yetim kızlar, yüklü miktarda maddi çeyiz alacaklarsa da, kızların imzaladıkları 606 kontrattan sadece 250 tanesinde alacakları çeyiz miktarı net olarak belirtilmiş. Genel olarak 50 lira olan çeyiz parasını nedense 7 genç kız, 100 veya 200 lira olarak alır. Nouvelle France’da nakit sıkıntısı nedeniyle, bunlardan bazılarına, vardıkları yerde para yerine mal verilir. İster çeyizli ister çeyizsiz, Kralın Kızları bir şekilde evlenecek koca bulurlar. Kızlara seçim hakkı tanındığından, kayıtlara göre gelenlerden %15’inin kontratı iptal olmuş, gelişlerinin ikinci ayı dolmadan acil evliliğe girişenlerden bazıları seçimlerini sorgular olmuşsa da ikinci ve üçüncü evlilikler de hesaba alınınca yine kayıtlara göre Kralın Kızları sonuç itibariyle 4.500 doğuma yol açan 995 adet evlilik yapmışlar, ve on yıl içinde yeni yurtlarının nüfusunu üç katına çıkarmakla, hareketin amacına ulaştığının da kanıtı olmuşlar. Kızların hafifmeşrep kadınlardan oluştuğuna dair rivayet ve muhtelif spekülasyonları yalanlarcasına Quebec’li soy bilimcilerden Archange Godbout, Silvio Dumas ve Yves Landry’nin derin araştırmaları sayesinde kızların artık adları, nereden geldikleri, sosyal sınıfları, Fransa’daki yaşamları ve geliş nedenlerine kadar biyografik kayıtları oluşturulmakla kalmamış, ister “öncüler”, ister “atalar” ister “milletin anneleri” (meres de la nation), onlara hangi sıfatlar atfedilirse edilsin, artık Quebec tarihinin bir parçasıdırlar ve saygı ile anılmayı hak ediyorlar.

Picture Brides (Fotoğraf Gelinleri)
Yeni imkânlarla kendine yeni bir hayat kurma hayali, sıkıntılı coğrafyalarda hep olageldi ve uzak olsa da Amerika, kimi gerçek, kimi doğru, dillere fırsatlar ülkesi olarak dolandığından, elbette ki zaman içinde ciddi göçler aldı. Yine elbette ki, bunu göze alacaklar ağırlıklı olarak bekâr veya evliyseler de sabit bir yaşam kalitesi oluşturana kadar ailelerini mağdur etmemek açısından, yalnız gelen erkeklerden oluşuyordu. Balkanlardaki savaş ortamlarından dolayı büyük miktarda göç eden milletlerden biri de Yunanlılar oldu. Yüzde 90’ı erkek 500.000 Yunanlı, 1880-1920 arası Yeni Dünya’ya göç etmekle cemaat olarak demografik kâbuslarına start vermiş oldular. Onların, Fransızlarla benzer bir çözüme gitmek üzere başlattıkları hareket ise tarihte “Picture Brides” (Fotoğraf Gelinleri) adı ile bilindi. Bir arkadaş veya akrabaları tarafından uzaktaki bir köye gönderilen fotoğraflar üzerinden kocalarını seçen binlerce kız, tehlikeli bir yolculukla efsane kıtaya doğru yola çıktı.


Damatlarına görücüye çıkan Yunanlı kızlar

Bu hareket, Kralın korumasındaki kızlardan çok farklı, plansız programsız bir göçtü. Üstelik kızlardan çoğu, kendilerinden yaşlı adamlarla evlenmeye mecbur kaldı.
1920’lerde ve 30’larda Amerikan Helenik Eğitim ve İlerleme Derneği (AHEPA) duruma el koymaya karar verdi. Yalnızca erkeklerden oluşan üyelerinin müstakbel gelinlerle tanışması için, ABD genelindeki şubelerinden Yunanistan’a geziler düzenledi. Çoğu zaman biçimsiz AHEPA şapkaları ve garip Batı kıyafetleriyle gelen bu erkekler, potansiyel bir kocayla eşleşecek şekilde sıraya dizilmiş köy kızlarından oluşan gruplar tarafından sıklıkla hem alay ediliyor hem de korkutuluyordu.


AHEPA'lı erkekler

Aileler ise, çete savaşları ve açlık içinden evlatlarını kurtarmak derdinde kızlarına baskı uygularken, ünlü Yunanlı şarkıcı Rita Abadzis “Min me stelnis mana stin Ameriki” (Ana beni Amerika’ya gönderme) ile kızların umutsuz çığlıklarını duyurmaya çalışıyordu:
Ana beni Amerika’ya gönderme
Dolar istemem, bir soğan kuru ekmek
Bir de sevdiğim yeter bana
.

Yunanlılar, Ermeniler ve diğer Doğu Avrupa ve Orta Doğu halkları tarafından yaygın olarak uygulanan ‘resimli gelin’ olgusu, Amerikan kamuoyunu büyülemişti. New York Times gibi gazeteler, Ellis Adasına gelinleri taşıyan gemilerin, yolcularının foto ve yazılarına geniş yer veriyorlardı.


Çok acıklı hikâyeler yaşandı. Müstakbel kocanın, gelen gelinin fotoğrafındaki kadar güzel olmadığı için evlilikten vazgeçtiğinden tutun da, gemideki yolculardan birine aşık olduğu için bekleyen kocadan vazgeçenlere, genç bir kocaya varmayı beklerken yaşlı biri ile karşı karşıya kalıp kaçanlara, hatta beğenilmeyen 16 gelinin Yunanistan’a geri yollanmasına kadar… Yunanlılara ilaveten Japon, Koreli, hatta Ermeni kökenli kadınlar da ‘Fotoğraflı Evlilikler’ için Amerika’ya geldiler.
Bugün Amerika’da 6 ayrı ırktan insan yaşamaktadır. Beyazlar, Siyahlar, Asyalılar, Hispanic / Latin kökenliler, Yerliler ve Hawai / Pasifik ada kökenliler. Kıtanın yerlilerinden Kanada’da 900.000 Iroquois kalmışken, Quebec’te yaklaşık 4.500 kadar Huron yaşıyor. Orta Amerika’daki Huron yerlileri ise Huron-Wendat adı ile bilinmekteler. Fransız tarihçi Didier Poton der ki, “Kralın Kızları olmasaydı, bugün Fransız Quebec de olmayacaktı.”
Hasılı, o zamanlar kadın doğdun muydu, Azerice deyimi ile: Yaa işdə belə-belədir bu işlər.