Haber fotoğrafı: Konya Mevlana Müzesi
Konya, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan tarihî ve kültürel açıdan zengin bir şehirdir. Özellikle İslam düşünürü, şair ve mistik Hazreti Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin yaşamı ve eserleriyle özdeşleşmiş bir şehir olan Konya, Mevlana’nın hayatında önemli bir rol oynamış ve onun manevi yolculuğunun merkezi olmuştur.
“Mevlâna sadece büyük bir şair,
Eşsiz bir mutasavvıf değildir.
O aynı zamanda
İnsan tabiatının derinlerine inmiş, insanın iç yüzünü keşfetmiştir.”
Erich Fromm
Hazreti Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin hayatı
Asıl adı Muhammed Celaleddin olan bu İslam düşünürü, Mevlâna ve Rûmî isimlerini sonradan almıştır. 30 Eylül 1207 yılında, bugün Afganistan’da bulunan Belh şehrinde doğdu. 1212’de Belh’den ayrılan aile Nişabur, Bağdat ve Kûfe üzerinden hac ibadeti yapmak için Mekke’ye gitti. Ardından Şam ve Halep üzerinden Anadolu topraklarına girerek 1222 yılında Lârende’ye (Karaman) yerleşti. Rumi’nin babası önemli bir ilahiyatçı, hukukçu ve mistikti. 1228 yılında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın daveti üzerine medresenin başına geçti ve ailesi ile birlikte Karaman’dan Selçuklu Devletinin başkenti olan Konya’ya taşındı. Babasının vefatı üzerine, onun yerine geçen Rumi, yıllarca dersler ve vaazlar verdi. Bu ders ve sohbetlere zaman zaman farklı din mensupları da katılırdı.
Şems’i tanıyana kadar Konya’da mütevazı bir din bilgini olan, öğrencileri ve ailesiyle vakit geçiren Mevlana’nın günlerden bir gün Konya’nın İpekçiler Çarşısı’na gelen tüccar Şems’i görünce dünyası değişmiş. İki erkek sürekli eve kapanıp sohbet etmeye başlamışlar. Mevlana’nın önce kılık kıyafeti değişmiş, abartılı bir giyim tarzını benimsemiş, ardından ailesini, öğrencilerini ona bağlı müritlerini ihmal etmeye başlamış. Öyle ki, müritlerin çoğu Şems’e düşman olmuşlar. Bunun üstüne Şems bir gün gözden kaybolmuş, müritler önce çok sevinmişler ama Mevlâna öyle bir yemeden içmeden kesilmiş, öyle bir elden ayaktan düşmüş ki, sonunda müritler Şems’i bulup yeniden Konya’ya getirmeye karar vermişler. Getirmişler ve bu kez Mevlâna, Şems yeniden gitmesin diye 68’lik Şems’le 18’lik üvey kızı Kimya’yı evlendirmiş. Ama bu evlilikten hemen sonra Kimya sararıp solmuş ve ölmüş. Şems de temelli Konya’dan ayrılmış. Rivayete göre, öldürülüp bir kuyuya atılmış. Mevlâna üzüntüsünü şöyle dile getirmiş mektuplarında:
“Ey Şems’im! Senin hasretin yanında Selahaddin Zerubumun gözyaşları, içimdeki ateşi bir nebze dahi söndüremiyor. İlla sen. Ancak sen. Ah bir gelsen. Meccanen bir deli gibi yollara düşsem, yalvarsam, ağlasam, çatlasam göklerin sidresine namzet. Sanemler devşirsem şahikalardan, sırf senin için uçurumlar yutsam, fasıl fasıl anlatsam yürek sancımı ve ağlasam. Çatlarcasına ağlasam. Gururum halvethane olmuş desem, hece yok desem. Yollarında üryan olan gözlerimde çiseler umut umut dökülüyor desem. Yine de gelmez misin Şems’im!”
Mevlâna, Aşk ve ünlü eseri Mesnevi
Şems’in ani gelişi ve kayboluşu, Mevlana’nın iç dünyasında büyük bir değişime neden olmuş ve onun aşk ve sevgi üzerine düşüncelerinin derinleşmesine ve manevi yolculuğunda ona rehber olmalarına sebep olmuş. Hazreti Mevlâna, aşkın ve sevginin insanı Allah’a yaklaştıran en güçlü araçlar olduğuna inanmış ve bunu eserlerinde belirtmiştir. Onun şiirlerinde, aşkın insanın yüreğini nasıl coşkuyla doldurduğunu ve insanı evrensel bir sevgiye yönlendirdiği anlatılır. Mevlana’nı en ünlü eseri, 26 beyitten oluşan “Mesnevi” aşkın yüceliği ve gücü üzerinde derin betimlemeler içerir. Tamamı 6 cilttir; 2 yıl ara verilerek 9 yılda bitirilmiştir. Bilim adamları tarafından Mesnevî, Kur’ân’ın tasavvufî tefsiri olarak kabul edilir. İçinde 270 hikâye ve kıssa, şiir diliyle anlatılmaktadır.
Şeb-i Arus törenleri
Mevlâna için gerçek aşkın anlamı Allah’a duyulan aşk; ölüm ise Allah’a kavuşacağı gündü. İşte bu yüzden, 17 Aralık olan ölüm yıldönümü bir yas günü olarak değil, bir kutlama günü olarak kabul ediliyor. Her sene 17 Aralık’ta düzenlenen Şeb-i Arus törenleri de “Vuslat Gecesi” ya da “Düğün Gecesi” anlamına geliyor. UNESCO da Mevlâna’nın 800’üncü doğum yılı olan 2007 yılını Mevlâna yılı olarak kabul etmiştir.
Mevlâna Celâleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 Pazar günü, 66 yaşında iken Konya’da vefat etti. Rumi’nin naaşı babasının naaşının yanına gömüldü ve mezarın etrafına görkemli bir türbe olan Yeşil Türbe (Kubbe-i Hadra - Yeşil türbe) dikildi. Mevlâna Türbesi olarak da anılan bu türbenin bulunduğu yerleşkede bugün Mevlâna Müzesi olarak hizmet veren, eskiden Mevlana’nın dergâhı (Derviş Dergâhı) olarak bilinen yapı bulunmaktadır. Müzede Mevlana’nın el yazması eserleri ve mezhebin mistisizmle ilgili eserleri sergilenmektedir. Rumi’nin ölümünün ardından, Mevlevi olarak adlandırılan ve Sema gösterisi olarak bilinen dansı icra eden semazenler Mevlevi Dergâhını kurdu.
Mevlana Müzesi Türbesi
Mevlana’nın Mirası
• Mevlâna’nın şiirlerinin ses kayıtları ABD’de Billboard En İyi 20 listesine girdi.
• Mevlâna, “Amerika’nın en çok satan şairi oldu” ve şiirleri onlarca yıldır düğünlerde en çok okunan şiirler arasında yer aldı. Engin yaratıcılığı ile Shakespeare ile ve manevi bilgeliğiyle de Aziz Assisi Francis ile kıyaslandı.
• Amerikalı yazar Deepak Chopra’nın Rumi’nin Fereydoun Kia tarafından çevirileri yapılan aşk şiirlerinden bir derlemesi, Madonna, Goldie Hawn, Philip Glass ve Demi Moore gibi Hollywood yıldızları tarafından seslendirildi.
• Mevlâna ve Türbesi’nin resmi, 1981-1994 seneleri arasında tedavülde olan 5.000 Türk Liralık banknotlarda yer aldı.
• Hindistan’ın kuzeyinde, Uttar Pradesh eyaletinin başkenti Lucknow’da Rumi Kapısı olarak bilinen, Mevlana’ya atfen inşa edilmiş bir mimari yapıt bulunmaktadır.
Sema Ayinleri
Hazreti Mevlâna hayatında önemli bir dönüm noktası, Sems-i Tebrizi’nin kayboluşunun ardından “Sema Ayini” adı verilen semazen dervişlerinin dairesel danslarına başlamıştır. Sema, Mevlana’nın düşüncelerini sembolize eden önemli bir ritüel haline gelmiş ve Mevlevilik tarikatının temellerinin atılmasına öncülük etmiştir. Mevlana’nın ölümünden sonra, öğrencileri ve sevenleri tarafından Mevlevilik tarikatı kurulmuş ve bu tarikat, Mevlana’nın düşüncelerini ve aşk felsefesini günümüze kadar taşımıştır. Mevlevilik tarikatı, aşkın ve sevginin evrenselliği üzerine odaklanan bir mistik yolculuktur ve günümüzde de dünya genelinde birçok takipçisi vardır.
Alaettin Keykubat Camii
Konya şehrini ziyaretim
Ben Konya şehrini iki kez ziyaret ettim. Konya’nın önemli tarihî yerlerini, Mevlâna Müzesini, Dergahını, Çatalhöyük Neolitik Antik Kenti, Alaettin Keykubat Camiini, Aya Eleina Kilisesini, Sille Köyünü, Konya Tropikal Kelebekler Bahçesini, Kilistra Antik Kentini gezdim.
Aya Eleina Kilisesi
İlk seyahatimde Mevlana’nın ölüm yıldönümü olan 17 Aralık’taki Şeb-i Arus törenine katılma fırsatını buldum. Tabi bütün Devlet Erkânının ve Mevlana’nın torunun da katıldığı çok görkemli, akıllardan silinemeyecek bir törendi. Gerçi daha önceleri İstanbul Tünel’deki mevlihanede bir Sema Ayinine katılmışlığım vardı. Ancak, Konya’da yeni açılan üç kubbeli devasa Mevlâna Kültür Merkezinde Şeb-i Arus törenini izlemek insana başka coşkulu duygular tattırıyordu. İkinci ziyaretimde rehberimiz, kaldığımız otelin toplantı salonuna 6 semazen davet edip, bize Sema Ayini’ni izlettirmişti. Daha sonra bir Mevlevi Tarikatı üyesi ile Mevlevilik üzerine sohbete katılmıştık. Bazı öğrendiklerim, beni hakikaten çok şaşırtmıştı. Bunlardan biri de bazı muhafazakâr ailelerin düğünlerinde, semazenlerin davet edildiği ve ritüel olan danslarını icra ettikleri idi. Tıpkı bazı düğünlere dansöz veya şarkıcıların davet edildiği gibi. Bu beni inanılmaz şaşırttı, hatta üzdü… Nerede kaldı mistisizm ve ilahi yolculuk... Olayı bu kadar basite indirgemek bana tuhaf gelmişti.
Bir diğer Sema Ayini’ni Venedik’te izlemek kısmet oldu. Oğlum Alper ile Bienal zamanı Venedik’teydik. Aynı zamanda Dans Bienali de vardı. Alper o zamana kadar bir Sema gösterisi izlememişti. Tesadüfen Kudsi Ergüner ve Semazen Topluluğunun gösterisi vardı. O akşam San Giorgio adasında bulunan açıkhava tiyatrosunda onları izlemeye gittik. Bin üç yüz kişilik “Teatro Verde” tiyatrosundaki o muhteşem gösteriyi kaçırmadığımıza ikimiz de çok memnun olmuştuk. Venedik semalarında yankılanan “Allah Allah” seslerini hatırladıkça hala ürperirim. Gördüğüm en yalın, gösterişten ve şatafatlı nutuklardan uzak, samimi ve etkileyici Sema Ayini idi.
Yazımı Mevlana’nın 7 Öğüdü ile noktalamak istiyorum.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.