Nazi Almanyası döneminde başlayan ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına dek devam eden dehşetli, dramatik ve insafsız uygulamaların izleri halen gözler önündedir. Başta Yahudi toplulukları olmak üzere Çingeneler, rejim karşıtları, farklı cinsel tercihleri olanlar, Sovyet esirleri gibi değişik kategoriye mensup insanlar sistematik olarak yok edilmişlerdir. Bu işlemlerin pek çoğunun gerçekleştiği yerler olan toplama kampları ise beşeriyetin hafızasında artık bir sembol olarak yer almıştır.

Bergen Belsen, Vittel, Treblinka, Belzec, Sobibor ve Kulmhoff gibi pek çok toplama kampı olsa da belki de en çok bilineni Auschwitz’tir. Girişindeki meşhur “Arbeit Macht Frei” (Çalışmak Özgürleştirir) yazısıyla sanki basit bir fabrika kapısıymış görüntüsüne sahip olan kamp, dönemin tüm kötülüklerinin halen yaşayan bir hafızası niteliğindedir. Buraya getirilen sürgünleri “kimliksiz” birer insan yapmanın bir yolu da onları sadece bir numaradan ibaret hale getirmekti.



1942 baharından itibaren gelen tüm Yahudi mahkûmlara, dövme ile sistematik olarak birer numara verilmeye başlandı. Sol kolunun alt kısmına bir iğne ile kazıma sonrası mürekkep damlatılarak yapılan bu işlem oldukça acı vericiydi. Başlarda SS tarafından uygulanan bu işlem zamanla bu işe uygun mahkûmlarca yapılmaya başlandı. Bunlardan biri de Slovakya’dan gelen Lali Sokolov’du. Yeni gösterime giren “The Tattooist of Auschwitz” (Auschwitz Dövmecisi) dizisi, Sokolov’un anılarına dayanarak kurgulanmış bir yapım.

Nazi işgali sonrası 1942 yılında Auschwitz’e getirilen genç adamın adı Ludwig Eisenberg idi. Savaş yıllarının sonrası göç ettiği Avusturalya’da sadece yeni bir hayata değil yeni bir isme de sahip olmuştu; Lali Sokolov. Anılarını yazıya geçirmek için oğlu tarafından bulunan amatör yazar Heather Morris ile görüşmelere başladığında 90 yaşına yaklaşmıştı. Yine de üç yıl boyunca, haftada iki üç kez bir araya geldiler. Lali anlattı, Heather dinledi. Yaşlı adamın dikkati dağılmasın diye karşısında not dahi almadı.


Lali Sokolov, yazar Heather Morris ile (BBC)


Morris’in yazdıkları on küsur yıl boyunca yayınlanma şansını bulamadı. Anılar kurgusal bir roman haline getirildikten sonra 2018 yılında kitap olarak basıldı. Gördüğü ilgi şaşırtıcı oldu. Milyonlarca baskı yaptı ve Türkçe dahil pek çok dile çevrildi. “Çok satan kitaplar” listelerinde aylarca üst sıralarda yer aldı. Aynı adı taşıyan dizi ise, her biri yaklaşık birer saatlik 6 bölüm olarak hazırlandı.

Aslında bu bir aşk hikâyesi
Dizi’nin başında, Lali’nin de dediği gibi, aslında “bu bir aşk hikâyesi”. Kampa getirilişinden bir süre sonra mahkûmların kollarına dövme yapma işine alınan Lali, bir yandan orada yaşamanın çarelerini aramaya çalışırken, bir yandan da içinde bulunduğu durumun acizliği ile kıvranmaktadır. Dövmecilerin SS’lerin adamı olarak görülmesi, ona ayrı yatak ve yemek gibi imtiyazlar kazandırsa da arkadaşlarının ondan uzaklaşmasına neden olmuştur. Amiri konumundaki Alman askeri Stefan Baretzki ise bazen onunla dost gözükmekte, ama çoğunlukla özel hayatında yaşadıklarının acısını Lali’den çıkartmaktadır.


Filmde Lali Gita'yla karşılaştığında

Bir süre sonra kampın yeni ziyaretçileri kadın mahkûmlara dövme yapması gerekir. Karşısına gelen genç kızın hem bakışları hem de o ortamdaki cana yakın konuşmaları onu etkiler. Adını öğrendikten sonra da unutamaz; Gita. Zorlu koşullar altında onu tekrar görme çabaları ise zamanla meyvesini verir. Alman Baretzki, kendi imkânsız ilişkisine yardım etme karşılığında o da Gita konusunda Lali’ye yardım eder. Ama tabi ki, diyetini isteyecektir.

Arkadaşlarının gaz odalarına gönderilmesi, tedavi verilmeksizin kaderine terk edilen hastalar, açlık, rüşvetle dönen hayatlar, güçlünün mazluma yaptığı eziyetler Lali ve Gita’nın ilişkisi çevresinde devam eder. Onlar da her zorluktan nasiplerini alırken Baretzki’nin nefesini her daim enselerinde hissetmeleri de ayrı bir travmadır. Lakin savaşın sonu gözükürken boşaltılan kamplar nedeniyle ayrı düşerler ve birbirlerini bulup bulamayacaklarını bilemeden kalplerinde sevgiyle özgürlüğe doğru yürümeye çalışırlar.

Dizi, Lali’nin Morris (yazar) ile yaptığı görüşme sahnelerinin temelinde geri dönüşlerle devam eden bir yapıya sahip. Bu da, yapımın gerçekliğini ve dramatik karakterini artırmış durumda. Günümüzdeki Lali’nin zaman zaman, çevresinde üniforması ile Baretzki’yi görmesi ve ondan işittikleri, geçmişin muhasebesini yapmaya giden yolda etkili bir unsur olarak göze çarpıyor.


Lali Sokolov, eşi Gita gençlik yıllarında

Esere yapılan eleştiriler
Eser, Soykırım süreci ile özdeşleşmiş bir mekânı fazlasıyla romantize etmekle de eleştirildi. Morris buna, “Holokost’un hikâyesini değil, sadece Holokost’tan bir hikâye yazdım; Lali'nin hikâyesini… 80’li yaşların sonlarında hatırladığı şekliyle” diyerek cevap veriyor.

Ayrıca bazı gerçekliklerin gözden kaçtığı şeklinde kritikler yapıldı. Gita’nın gösterilen numarasının yanlış olduğu, bunun da Lali’nin yaşlı hafızasının bir yanılsamasından kaynaklanabileceği belirtiliyor. Yine Lali’nin Gita hastayken aradığı penisilinin o dönem yaygın olmadığı, hele ki bir toplama kampında bulunamayacağı biliniyor. Dizide de bu ilaç, penisilin yerine antibiyotik olarak geçmekte. Ayrıca kampın, dizide gösterildiği şekilde insanların ortalıkta o kadar rahat gezebildiği bir yer olmadığı da gelen eleştiriler arasında.

Günümüzde her yıl iki milyon kadar ziyaretçi Auschwitz’i geziyor. “Arbeit Macht Frei” kapısını, dikenli tel örgüleri, gaz odalarını görüyorlar. “Auschwitz Dövmecisi” bizi o döneme, içine romantizm katılmış bir hikâye ile götürürken trajediyi, gerilimi, aksiyonu ve insan psikolojisinin dalgalı halini tekrar yaşamamızı sağlıyor. Jonah Hauer-King (Lali Sokolov), Anna Próchniak (Gita) ve Jonas Nay’in (Baretzki) başrollerini oynadığı dizinin ülkemizde hangi platformda gösterileceği henüz belli değil. Ancak Türkçe çevirisi olan kitabın halen raflarda olduğunu da hatırlatalım.