Uzun zamandır lisanını ve kültürünü fazla tanımadığım uzak ülkelere gitmemiştim. “Biz Bize” turizmin Vietnam’a organize ettiği geziye de başlarda pek sıcak bakmamıştım. Hollywood filmlerinden, ABD-Vietnam savaşı münasebetiyle tanıdığımız bu ülke hakkında, gidenlerden çok methini duyuyordum. Dünyada komünizm ve kapitalizmi bir arada yaşayan tek ülke olan, yıllarca Fransız sömürgesi olmuş ve ABD ile yaklaşık 15 sene süren bir savaştan büyük mücadeleler vererek galip gelmiş Vietnam’ın son yılların popüler bir turistik güzergâhı olduğu kesin.


Ha Long Bay

Hanoi ve Ha Long Bay
1976 yılından beri Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olan Hanoi’nin nüfusu yaklaşık 8,054 milyon. Uzun yıllar Fransız sömürge yönetim merkezi olan Hanoi, 1897’de Fransız Hindiçini sömürgesinin yönetim merkezi oldu. II. Dünya Savaşı’nda Japonya tarafından işgal edildi. 1940’tan 1945’e kadar Japon işgali altında olan Kuzey Vietnam 1954’te bağımsızlığını ilan etti. Hanoi, Fransız etkisinden dolayı bazen “Doğu’nun Paris’i” olarak anılıyor. Ağaçlarla çevrili bulvarları, iki düzineden fazla gölü, Fransız mahalleleri ve binlerce Fransız sömürge dönemi villalarıyla Hanoi turistlerin dikkatini çekmekte. Hanoi’un, mutfak gelenekleri arasında, menülerinde özellikle yılanlar ve çeşitli böcek türleri içeren yemekler sunan çok sayıda restoran var.



İlk gün, ünlü daracık tren sokağını da ziyaret edip trenin burnumuzun dibinden geçmesini bekledik. Unesco tarafından koruma altına alınmış dünyada eşi benzeri olmayan, tam 3.000 adet minik adacıktan oluşmuş Ha Long Bay turu için bindiğimiz San Pan tipi Vietnam teknesinde geçirdiğimiz gece, bu seyahatimin en güzel anıları arasında yer aldı. Kültür Mirası olan bu deniz yolculuğu nemli, tropikal, buğulu atmosferi, sisli tepeleriyle barındırdığı mağaralarıyla, Ha Long Bay hakkında okuduklarım beni bir masal alemine sürükledi o gece.

Bir söylenceye göre, Vietnam’ın ilk zamanlarında halk istilacılara karşı savaşmak zorunda kalmış. Tanrılar Vietnamlılara yardım etmeleri ve onları korumaları için bir ejderha ailesini yollamış. “Ha Long”un kelime anlamı “İnen Ejderhalar” demektir. İsmini bu söylenceden alan Ha Long Bay, 2012 yılında “The New 7 Wonders Foundation” tarafından, “Dünyanın Yeni 7. Harikası” olarak belirlenmiş.

Ho Chi Minh
Vietnamca “Işığa Kavuşturan” anlamına gelen Ho Chi Minh, halkı tarafından sevgiyle “Ho Amca” olarak anılan, Vietnam bağımsızlık hareketinin önderi ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin ilk başkanıdır. Öğrencilik yıllarında ülkesindeki Fransız yönetimine karşı yürütülen eylemlere katıldı. Daha sonra gittiği Fransa’da sosyalist dünya görüşünü benimseyen, 1920’de Fransız Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer alan Ho Chi Minh, yazdığı yazılarla çevresindeki Vietnam­lı gençleri bilinçlendirerek onları ülkelerinin bağımsızlık mücadelesi için eğitti. Bu arada gerilla savaşı üzerine kitaplar yazdı. Ho Chi Minh, 2 Eylül 1945’te 500 bin kişilik bir kalabalığın önünde bağımsız Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti. 1954’te Fransızların kesin yenilgisiyle son bulan savaşın sonunda yapılan görüşmeler sonucu, ülke Kuzey Vietnam ve Güney Vietnam olarak ikiye bölündü ve Ho Chi Minh yönetimine ülkenin yalnızca kuzey kesimi bırakıldı. Güney Vietnam ise çok geçmeden ABD’nin siyasal ve iktisadi denetimi altına girdi. Ulusal bağımsızlık ve iki Vietnam’ın birleştirilmesi için, ABD ve Güney Vietnam yönetimine karşı 1955’te başlayan savaş, 1975’te Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin kesin zaferiyle sonuçlandı. Ho Chi Minh iki Vietnam’ın birleştiğini göremeden, 1969’da savaş sürerken öldü.


Ho Amca'nın mozolesi, Ester Almelek


Hanoi’da ilk ziyaretimiz, Ho Amca’nın mozolesine ve 1958’den 1969’da ölümüne dek son ikametgâhı olan, kazıklar üzerine inşa edilmiş evi ve Lotus çiçekli bir havuzun ortasından yükselen zarif Tek Sütunlu Pagodasınaydı.

Ho chi Minh (Saigon)
1976 yılına kadar adı “Saigon” olan, Vietnam’ın kurucu lideri Ho Chi Minh’in ülkeyi kurtarmasıyla “Ho Chi Minh” ismini alan bu şehir, 8-9 milyon insanın yaşadığı dev bir metropol. Mekong Deltası’nda adaları ziyaret etmek, bölgedeki renkli yaşamı yakından görmek, el sanatları ile geçimlerini sağlayan aileleri tanımak, etnik müziklerini dinlemek unutulmaz manzaralardı.

Mekong Deltası

Vietnamlılar bu bölgeye, nehrin deltada 9 kola ayrılarak denize ulaşması nedeniyle Dokuz Ejder Deltası veya deltanın çevresi pirinç tarlaları ile çevrili olduğundan Pirinç Çanağı adını veriyor. Delta, ülkenin pirinç üretiminin %60’nı karşılıyor. Ho chi Minh’te ikinci günkü ziyaretimiz, Vietnam ile ABD arasında yapılan savaş esnasında Kuzeylilerin yaklaşık 200 km uzunluğunda, yer altında yaptıkları Cu Chi tünellerine idi. Amerikan askerlerine karşı iptidai yöntemlerle vermiş oldukları kurtuluş mücadelesinin gerçekleştiği kampları, siperleri gezdik. Söylenenlere göre yüz binlerce insan, bu tünelleri elleri ile kazımışlar. “Savaştan Kalanlar Müzesi”nde bu savaşın dramatik taraflarını apaçık gösteren fotoğrafları izledik.

Vietnam izlenimleri
Vietnam’ın kendine has kokusundan sonra birbirinden sevimli, güler yüzlü, mahcup, çıtı pıtı saygılı insanları göze çarpan ilk görüntüler… Bir de, şimdiye kadar ziyaret ettiğim Hindistan ve Tayland gibi Asya ülkelerinde gördüğüm hijyen ve temizlik eksikliği bu ülkede mevcut değil. 77 milyon motosikletin kayıtlı olduğu bir ülkede tabi ki yollarda bir karmaşa göze çarpıyor. Motosikletler ve bisiklet çekçeklerinin arasından karşıdan karşıya geçmeye çabalarken geriliyorsunuz. Çünkü kırmızı ışıklar arabalar için yanıyorsa bile motosikletler geçebiliyorlar. Ama hayret, hiçbir klakson veya kavga sesi duyulmuyor. Herkes birbirine saygılı. Rehberimizin anlattığına göre bu kadar karmaşada pek kaza da olmuyormuş.



Yeni yıl kutlamalarına şahit olduğumuz Vietnam sokaklarında, en büyük eğlencelerinin kocaman su tabancalarıyla birbirlerini ıslatmak olduğunu gördük. Bizim içinde bulunduğumuz tur otobüsümüzü defalarca suladılar. Bunu yaparken bile çocuksu bir neşe içinde özür dilercesine yapıyorlardı. Sokaklar su içindeyken, en ufak bir taşkınlık göstermeden ve birbirlerine ne kadar tahammüllü ve hoşgörülü oldukları, şiddetli çıkış ve öfke patlamalarının nadiren görülmesi bizi şaşırtmıştı. Halkın bu kadar kibar ve saygılı olması belki de Vietnam’da dinî inançların genellikle çok farklı olduğu ile ilgilidir. Burada çoğu kişi Budist, Konfüçyüsçü ve Animist inançlara sahip. Vietnam’da, modern zamanlarda, Hristiyanlık da yaygınlaşmış ve çok sayıda İslam cemaati ve topluluğu da kurulmuş. Vietnam halkı, dinî inançlarını özgürce ifade etme ve takip etme hakkına sahip ve ülkede her dine hoşgörülü bir ortam var.