Haber Fotoğrafı: İvi Stangali, Mayıs 1958 (Maya Stangali Arşivi)

İstanbul ve Anadolu Rumlarının yaşam tarzları ve yemek kültürleri üzerine çok sayıda kitabı bulunan araştırmacı / yazar Sula Bozis elli yıllık dostum. Kendisi ile Atina’da bir araya geldiğimde bana, “İvi Stangali, Ressamı Hatırlamak” kitabında kaleme aldığı, beni son derece derinden etkileyen ve hayrete düşüren, unutulmuş bir Türk ressamın hazin öyküsünü anlattı.
İlhan Berk’in bir şiirinde; “Baktığı her şey beni çiz diyor / Bir rüzgâr Galata Kulesi’ne çarpıp geçiyor / İvi ışıyor” dizeleriyle betimlediği, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun stajyeri İvi Stangali kimdi?
İvi’nin çok ünlü bir Türk yazardan evlilik dışı bir kız çocuğu olacak ve kızı Maya ancak annesi ölüm döşeğinde iken babasının kim olduğunu öğrenecekti. Sula Bozis, “İvi Stangali, Ressamı Hatırlamak” kitabını; Maya’nın kendisine teslim ettiği -annesi İvi’ye ait bir hatıra defteri niteliğindeki- eskiz notlarından yola çıkarak, Seza Sinanlar Uslu ile birlikte kaleme aldı.

İvi Stangali kimdi?
İvi Stangali 1922 yılında dünyaya geldi. İzmir’in geri alınması üzerine bazı Rum aileler endişeye kapılıp ülkeyi terk etmelerine karşın Stangali ailesi Türkiye’de kalmayı tercih etti. İvi, Zapyon Rum Kız Okulu’nu bitirdikten sonra 1942 yılında Türkçe lisanına hâkim olmadığından Güzel Sanatlar Akademisi’ne misafir öğrenci statüsünde kaydını yaptırdı. Akademide hocası Bedri Rahmi Eyüpoğlu, eskiz defterinde Fransızcanın yanı sıra Türkçe notlar almaya çalışan İvi’ye; “Türkçe öğrenmelisin!” der.


Bedri Rahmi’nin İvi Stangali eskizi, 1946

Bedri Rahmi’nin sağ kolu
1949 yılında İhtisas Sınıfı’ndan mezun olduktan sonra İvi Stangali, Bedri Rahmi Atölyesi’nin bir nevi asistanlığını yaparken hocasının tam anlamıyla sağ kolu olur. Aralarında “duygusal” bir ilişki de söz konusudur.
Uyum içinde bir arada eğitim gören Atölye öğrencileri mezuniyetten sonra da bir araya gelerek “Onlar Grubu”nu kurarlar. Aralarında Fahrünnisa Zeyd, Fikret Otyam gibi sonradan ünlenecek ressamlar da yer alır. Grup peş peşe üç sergi açar. İvi grup içinde etkili bir rol üstlenir. Fransız Kültür Merkezi’ndeki sergi için Hıfzı Topuz, “Onlar Grubu”nun Anadolu’dan beslenen bir yaklaşıma yakın olduklarını söyleyecektir.


Tophane’de Karabaş’ta “Onlar Grubu”, sağdan üçüncü İvi Stangali

İvi, Eyüboğlu Ailesi’ne çok yakındır ve sanki bu ailenin bir ferdi imişçesine sorumluluklar üstlenir, Bedri Rahmi ve eşi Eren çiftinin profesyonel olarak çalışma ortağı olur. Hatta 1958 yılında Brüksel’de gerçekleşen Sanayi Fuarı’ndaki Türkiye Pavyonu’nda yer alacak dev mozaik panonun tasarlanması ve uygulanmasında Bedri Rahmi’nin yanında yer alır. Kitap illüstrasyonları hazırlar. Münih’te açılan Türk Kadın Sanatçıları Sergisi’ne katılır.
O yıllarda İvi Stangali Türk vatandaşlığına geçme talebinde bulunsa da bu başvuruya hiçbir zaman yanıt alamaz. Ancak o zaten çoktan Türkiye’yi yurt dışında temsil eden bir ressam olmuştur.


İvi Stangali, Eskizler

İvi’nin Büyük Sırrı
İvi’nin bohem bir hayatı vardır. Cihangir’de oturur. Akademi hocalarından, ressamlardan, edebiyatçılardan oluşan entelektüel bir çevrenin içindedir.
Evliliğin, kariyerinde ilerlemesine zarar vereceğini düşünür. Oysa, o güne kadar aile kurmayı hiç düşünmemiş ve evlilik kurumuna karşı olan İvi, 1960’lı yılların başında kaderini değiştiren bir ilişki yaşar. Ünlü bir gazeteciye âşık olur. Sevdiği adamdan hiçbir istemde bulunmaksızın 1963 yılı sonbaharında kızı Maya’yı dünyaya getirir.

İvi’nin sınır dışı edilmesi
Maya henüz bir yaşına varmadan, İvi Stangali Türk vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle ülkeden sınır dışı edilecekler listesinde yer alır. Ne resmî makamlara yazdığı mektup, ne araya giren hatırlı kişilerin çabaları 1964 yılının sonbaharında İvi’nin sınır dışı edilmesine engel olmayacaktır.
İvi’nin Türkiye’de kalması için düzenlenen imza kampanyasına Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Devrim Erbil, Yaşar Kemal, Vedat Günyol, Nurullah Berk, Şadi Çalık gibi dönemin önde gelen pek çok sanatçı ve yazarı imza atar. Ancak İvi, 20 kiloyu geçmeyen bir valiz ve 20 dolar kadar bir parayla üç günlük kısa bir sürede ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Ve tabii ki kucağında Maya ile…

Kayıp Tuvaller
İvi, Atina’da derin bir depresyonun içine girer. Parasızdır, ailesinden de pek yardım görmez. Geçimine yardımcı olabileceği düşüncesiyle resimlerinin İstanbul’dan Atina’ya ulaşmasını bekler durur. Türkiye’yi terk etmeden önce Bedri Rahmi ile Sirkeci Postanesi’nden Atina’daki adrese postaladıkları 40-50 kadar şasesinden çıkarılmış tablo, hiçbir zaman İvi’nin eline ulaşmaz. Büyük olasılıkla Eyüpoğlu, yurt dışına yollananların şahsi eşyalarını yollamalarının kesinlikle yasak olduğunu biliyordu. Buna rağmen, belki de teselli amacıyla, postanede kargodan yollanacakmışçasına işlemde bulunmuş ve bunu İvi’ye söylememiştir.
Bu tabloların akıbetleri hiçbir zaman bilinmedi. Bir ihtimal, İvi’nin hocası Bedri Rahmi’nin tarzını kusursuz derecede bir yakınlıkta uyguladığından, bu eserlerin Bedri Rahmi’ninmiş gibi satılmış olmalarıdır.


Bedri Rahmi Eyüboğlu, İvi Stangali

Yakın tarihte, İvi Stangali’nin kayıp eserlerinden iki tanesi ortaya çıktı. Bunlardan biri İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde yer alan “Tophane Karabaş” başlıklı, diğeri İstanbul Edebiyat Fakültesi Koleksiyonu’ndaki “İstanbul’dan bir Görünüm” isimli tablolardır.

İvi’nin Atina’da içine düştüğü yalnızlık
İvi Yunanistan’da yeni dostluklar kurmadı, dostları Türkiye’de kalmıştı. Çaresizliğe gömüldü ve resim yapmayı da bıraktı. Resmi terk etmesi zaten bir tür intihardı. Yaşamı süresince paskalya yumurtalarını boyamak dışında renkler ve fırçalarla tüm ilişkisini kesti.
Başını iki elinin arasına alarak uzun saatler boyunca gözlerini tek bir noktaya dikerek daldığı düşünceler öylesine karanlıktı ki… Hep umutsuz, hep depresif bir yaşam sürdü. Atina’da yaptığı birkaç resim, karanlık ve renksizdi. Nitekim Maya’yı yedi yaşındayken resmettiği bir portrede, kendi varlığını hapseden bu karanlığı kızının gözlerine yansıttığını görüyoruz.


İvi Stangali, Maya 7 yaşında

Maya annesi için şöyle diyecekti: “Annem yürürken arkasında renkler bırakarak kaybolan tek başına bir figür olarak kaldı aklımda.”
Genç bir anne olarak İvi, karşılaştığı zorluklar altında ezilir, taşıdığı travma benliğini mimlemiştir. Bulunduğu ortama küser ve depresif yaşamı 1999’da Atina’da son bulur.

Ölüm döşeğinde açıklanan sır
İvi Stangali kızından, yaşamının son anına kadar babasının adını gizli tuttu. Babasının otobüs şoförü olduğunu ve bir kazada öldüğünü söyledi. Maya ancak annesi ölüm döşeğinde iken aradığı doğru cevabı aldı. Babası Türkiye’nin en ünlü gazetecisi ve yazarlarından Çetin Altan’dı.
Sula Bozis’e bu isme kitapta niye yer vermediğini sorduğumda; “Ben sansasyon peşinde koşmadım” diye yanıtladı.

Maya nihayet babasıyla tanışır
İvi Stangali, Ressamı Hatırlamak” adlı kitabın yayınlanmasından dört yıl sonra İhsan Yılmaz’ın 18 Ocak 2023 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısında olayın gelişimi şöyle aktarılır:
İvi ölmüştü ve kızı kendisini görmek istiyordu. (…) Çetin Altan kendisinin de Maya’yı çok görmek istediğini, ancak öncelikle çocuklarına durumu açıklaması gerektiğini söyler. Daha sonra Maya Türkiye’ye gelir ve Çetin Altan’ın kapısını çalar. Çetin Altan’a kendini tanıtır. Çetin Altan kızını içeriye davet eder, oğulları Mehmet ve Ahmet Altan’la tanıştırır. Altan Ailesi Maya’yı İstanbul’da ağırlar, birlikte yemekler yenir, ailenin yazlığında beraber tatil bile yaparlar.”


İvi Stangali ve Çetin Altan

Maya son olarak 2015 yılında Çetin Altan vefat ettiğinde aileye baş sağlığına gelir. Kendisine soğuk davranılır. Maya hiçbir miras talep etmeyeceğini söyler. Baba-kız hikâyesi başladığı gibi böylece sona erer.

Kaynak
:
İvi Stangali - Ressamı Hatırlamak; Hazırlayanlar: Sula Bozis, Seza Sinanlar Uslu; Yapı ve Kredi Yayınları; 2019
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ihsan-yilmaz/unlu-yazarin-buyuk-sirri-ve-ivi-stangalinin-asiri-acikli-hikayesi-42205557
https://bianet.org/yazi/istanbullu-ressam-ivi-stangali-253594