Geçtiğimiz günlerde İstanbul bir sanat etkinliğine daha ev sahipliği yaptı. IAAF İstanbul Sanat Fuarı onlarca sanatçının eserlerini sanatseverler ile buluşturdu. İstanbul Art Fair’e 40 galeri, 500 uluslararası sanatçı 3.500’ü aşan sanat eseri ile katıldı.
“Sınırlarımız mı Özgürlüğümüz mü” yazılı bir aynanın önünde uzunca bir süre durdum. Keyifli bir sanat turu beni bekliyordu. Dolaşmaya başladım. Tanıdık sanatçılar, tanıdık tekniklerin yanı sıra kreatif düşünceler, malzemelerin kullanımı ve tablolara katılan üçüncü boyut beni özellikle etkiledi.
Bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.
Feride Petilon ve Beyza Mendeloviç
Yazın Büyükada’da tanıma fırsatını bulduğum Beyza Mendeloviç “Your Symbol Your Sprit” diyordu. Mısır Medeniyetinin gizemine olan tutkusu, “AN”a ve “ŞİMDİ”ye olan inancı, eserlerine yansıyor. Beyza Mendeloviç, herkesin kendini tanımladığı sembolünü bulma yolculuğunu yapması gerektiğini söylüyor. Eserleri renkli ve düşündürücü.
İran doğumlu sanatçı Seher Mafi’nin eserleri karamsar bir görüntü verse de yolunu kaybedenlerin onu yeniden bulma arayışı olarak yorumlamak mümkün. “Dış Dünyam’dan İç Dünya’ya çıktığımda kendimi buldum” diyor. Ve kendini akıcı, dansçı, hüzünlü, beyaz-siyah, bağımsız korkmuş ve hatta korkutucu olarak nitelendiriyor.
Jale Saraçoğlu
Ressam Jale Saraçoğlu bu etkinlikte atları “konuşturuyor”. Sanatçı ayrıca natürmort eserler de yapıyor ve bir “Mevlâna” hayranı.
2000’li yıllarda resim sanatına adım atan İlyas Yılmaz “EliasTekniği” ile renkli dünyalara yelken açıyor. Saydam akrilik sicim bağları ve plastik eritme tekniği ile dokular oluşturarak resim yüzeyini iki boyuttan üç boyuta taşımak suretiyle hazırlanan tabloları adeta birer masal tadında. Tuvalindeki akrilik sicimlerle, izleyici ile metaforik bir bağ kurduğuna inanıyor.
Canan Yapar fotoğraf ile resim sanatının paralelliğini gözler önüne seriyor. Fotoğraf sanatçısı Engin Akış’ın fotoğraflarından yola çıkarak vahşi doğanın hayvanlarını doğal ortamlarında resmediyor. Ve daha fazlası, bu ortamlar için farklı malzemeler kullanıyor. Sanatçı bu vahşi hayvanların ifadelerinin sembolik anlamlarının resme dahil olduğunu söylüyor.
Burak Tanyurt aileden gelen bir yaratıcılık ile üç yıl önce suluboya dünyasına adım attı. Bir mühendis gözü ile suluboyanın akışkanlığını harmanlayan sanatçı eserlerinin esin kaynağı olarak Antik Anadolu Medeniyetleri’ni gösteriyor. Sergisin adı “Zamandan Yankılar”
Güner Elçiçek “Dönüşüm” adını verdiği koleksiyonu ile sanatseverlerle buluşuyor. Felsefesi ise, dünya üzerindeki tüm varlıkların zamanın ebedi akışına tabi oluşu. Bu sebeple tüm organik ve inorganik formların dönüşüm kavramı ile derinden bağlantısını resmediyor. Sanatçı, bu hiç bitmeyen dönüşüm sembollerini ve yaşamın bu döngüsünü göstermeyi, bir gerçeklik algısı yaratmayı ve böylece dünyamıza yeni açılardan bakmayı amaçlıyor.
Mustafa Bayar özellikle çeşitli renk ve desendeki kumaşları ana unsuru haline getirdi. 1990 yılından itibaren tutku haline getirdiği kumaşı, dağlara ovalara denizlere ve çoklu kompozisyonlara dönüştürerek kendine özgü bir tarz yarattı.
Şeyla Niyego etkinliğe renkli tabloları ile katıldı. “Bir yabancının yüzündeki gülümseme, doğanın kusursuzluğu bazen de özel bir anın içinde gizlenmiş duygular beni tetikliyor” diyor. Gözü ile gördüklerini kalbi ile hissettiklerini tuvale yansıtıyor.
Resul Aytemür
Yılın sanatçısı seçilen Resul Aytemür resimlerinde konularının neredeyse tamamını İstanbul’un güncel yaşamından alıyor. Parklar, çöplükler, semt pazarları gibi kentin sıradan yapısının yanı sıra göstericilerin polisle olan çatışmaları, gece kulüpleri gibi sıra dışı yerler de sanatçının konuları arasında. Resul Aytemür’ün resimlerindeki canlılık, cümbüş, kargaşa, karakterlerin yaşam çabaları kaygıları ve dramları sanatseverleri etkiliyor.