Haber fotoğrafı: Bruno Catalano'nun "Eksik Heykel" adlı eseri
Elinde çekiç vurup duruyor…Taşı yontuyor, tahtayı oyuyor, mermer ile savaşıyor… Adı heykeltıraş, mesleği sanatçı…
Dünyanın dört bir yanında tarih ile coğrafyayı, bilim ile güzelliği birleştiren sanatçılar, yarattıkları heykellerle akımları yönettiler, verdikleri mesajlarla insanlığa yön verdiler.
Bu konuyu biraz araştırmaya başladığım zaman uçsuz bucaksız bir çölde yürüyeceğimi, günlerce araştırsam da asla bu yazıyı bitiremeyeceğimi tahmin edemezdim. İşte bu nedenle, birkaç heykel ve birkaç sanatçı ile sınırlandırdığım bu yazım, ilk kez “tamamlanmamış” bir yazı… Bir gün belki…
Bruno Catalano - Eksik Heykel
Bruno Catalano Sicilyalı bir ailenin üçüncü çocuğu idi. Fas’ta dünyaya geldi. Hayatını anlatırken Afrika’dan Avrupa’ya geçişini sancılı bir süreç olarak nitelendiriyor. Catalano Eksik Heykel akımını başlatarak yoldan geçen insanların bir an için eksikliklerini sorgulamalarını amaç edindi. Bu akım çok ses getirdi. 2013’de Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilen Marsilya’da sergilenen Bruno Catalano bronz heykeli yoğun ilgi gördü. Sanatseverler övgü dolu sözlerle heykelin daha çok ünlenmesine sebep oldular. Bruno Catalano kendini şöyle ifade ediyor: “Hayat yolunda hepimiz birer yolcuyuz, kimimiz iş kimimiz ise kendimizi aramak uğruna yola koyuluyoruz. Heykellerim de bir sebepten yola çıkmış, bir dünyanın insanı değil de dünyada bir insan olan ve çıkılması kaçınılmaz yolculuklara koyulmuş kişiler… Ayakları üzerinde duran ve evleri, valizleri olan özgür ruhlar. Eğer yüzlerine bakarsanız hepsinde ortak bir şey görürsünüz; gurur. Yola çıkmış olmanın ve yol alıyor olmanın haklı gururu ile başı dik yürüyen insanlar hepsi. En önemlisi de kendilerini gerçekleştirmeye çalışan, her an kendilerini tamamlayan ‘eksik insanlar’. Bu heykeller sadece bir göç hikâyesi değil bir ‘insan’ olma hikâyesi.” Çantalarında neler taşıyorlar diye sorulduğunda Catalano, “Herkesin çantasındaki farklı, duyguları ayrı. Kimse kimseye benzemiyor. Herkesin ayakta durması gerekiyor. Kimi tek ayak üzerinde, kimi koşarak yaşıyor” diye açıklıyor. Catalano, sanatın galeriler için değil, sokaklar için, herkesin beğenisi için yapılmasını savunuyor.
Auguste Rodin - Düşünen Adam
François Auguste Rodin, 1840 yılında doğdu. Özel bir matematik ve sanat okulunda heykel ve desen kabiliyetini keşfetti. 1870 yılına gelindiğinde Düşünen Adam, Havva ve Victor Hugo büstlerini yapmıştı bile. Rodin bir düşünce adamı idi. Eline alet alıp mermeri yontmadı. Tasarladı, belge topladı, sürekli çizim yaptı. Ulaştığı eseri üç boyutlu kilden alçıdan yarattı, eserlerini farklı boyutlarda, farklı ölçeklerden farklı versiyonlarda gerçekleştirdi. “Parçaları ayrıştırmaya, yeniden birleştirmeye çalışıyorum, prova yapan bir terzi gibi...” demiştir. Kadınlar Rodin’in hayatında önemli rol oynadı. Rose Beuret ile tanıştığında 24 yaşında idi, atölyesini yeni kurmuştu. Rose ise 20 yaşında idi. Sanatçıya hem eş hem model oldu, Rodin’i çok sevdi ve hep peşinden koştu. 53 yıl sonra evlendiler; 15 gün sonra Rodin, 3 ay sonra da Rose öldü. Camille Claudel ise sanatçıyı tanıdığında 19 yaşında idi. Yetenekli, güzel, bilgili idi. Rodin’e hayrandı, sevgilisi ve asistanı oldu. Camille ile yaşadığı yıllar Rodin’in en verimli yılları idi. Camille yaşamını akıl hastanesinde tamamladı. Ressam Virginie-Hélène Porgès, Alman yazar Helene von Nostitz de Rodin’in belli dönemlerde yaşadığı ve sanatında iz bırakan kadınlardır.
Usta heykeltıraş Düşünen Adam heykelini yapmaya başladığında eserinin bu denli ünlü olabileceğini hayal etmiş miydi? Heykel, felsefi derinliği olan, 1,85 metre boyutlarında, kas ve kemik yapısı hayranlık uyandıracak kadar detaylıdır. Asıl hikâye, bu heykelin, Dante’nin İlahi Komedya adlı şiirsel eserinden esinlenerek Paris’teki Dekoratif Sanatsal Müzesi’nin kapısını oluşturmak üzere planlandığıdır. Başlangıçta bu heykel kapının üst tarafına yerleştirilmek istenmiştir. Amaç, “İlahi Komedya” hakkında düşünebilmektir. Yapılmaya başlandığında giyimli ve şapkalı olan ve Dante’yi çağrıştıran eser, sanatçı tarafından çıplak bir adama dönüştürülür. Kapıdan bağımsız olarak ilk kez 1888’de Kopenhag’da sergilenir. Ardından bronz versiyonu Paris’te ünlü bir sergi salonunda yer alır. 1906 yılında Paris’te Pantheon’un önüne yerleştirilir. Heykelin olağanüstü ilgi görmesi üzerine Rodin Müzesi tarafından orijinaline sadık kalınarak 12 adet bronz dökümü yapılır. Eserin bir kopyası da sanatçının mezarının başına yerleştirilir.
Ran Morin - Asılı Portakal Ağacı
Morin, 1958 yılında İsrail’de doğdu. Tam boyutlu yaşayan ağaçlar içeren heykelleriyle nam saldı, Sanatçı şu an New York’ta yaşamakta. Çalışmalarına 70’li yıllarda, Weizmann Enstitüsü’nde başladı. Morin, soyutun hareket yanılsamasını bilgisayar aracılığı ile yansıttı. Doğayı ve özellikle ağaçları konu aldı. Yafo’da bulunan eseri, yer çekimine meydan okuyor. Damlama sistemi ile yetiştirilen bir ağaç, çelikten yapılmış dev bir tohumdan besleniyor. Ran Morin bu eserinde, imkânsızlıklar karşısında direnmeyi, var olma savaşını, kısaca İsrail’i tanımlıyor. Çiçek Açan Portakal Ağacı 1993’den beri asılı duruyor. İzleyicilerin hayran bakışları karşısında, insan ile doğa adasındaki ilişkiyi sorguluyor adeta. Bu metafor, Ran Morin’in “Zeytin Ağacı” heykelinin de ana teması.
Gunter Demnig - Stolperstein - Tökezleyen Levhalar
Geçtiğimiz yıllarda ziyaret ettiğim Viyana’ya gitmeden önce dostlarım tembihlemişti: “Yürürken dikkat et. Ayağın bir taşa takılabilir. İşte o anda eğil bak, bir Holokost kurbanının, kaldırım taşına mıhlanmış anı levhası ile karşılaşabilirsin.” Avrupa’nın birçok ülkesinde bulunan ve Tökezleyen Levhalar Stolperstein adını alan bu levhaların sayısı yüz bini buldu. Bu projenin babası olan Alman heykeltıraş Gunter Demnig, savaşın hemen akabinde doğdu. Üniversiteden sonra Köln’de kendi sanat atölyesini kurdu ve birçok yerel projede yer aldı. En çok ses getiren eseri ise Stolpersteine adını verdiği eserdir. Holokost kurbanlarının adını ölümsüzleştirmek adına, yaşadıkları eski konutlarının önüne, oyulmuş pirinç taşlar yerleştirmeyi amaç edinen proje günümüzde 26 ülkeye yayıldı.
Çalışma, sanat ile tarihi birbirlerine bağlaması açısından büyük ilgi görüyor. Eserin her birinde, bir Soykırım kurbanının ismi, doğum tarihi, sürgün tarihi ve eğer belgelenilmiş ise öldüm tarihi yazılıyor. Sanatçı eserin ilhamını Talmudik bir yaklaşımdan aldı. Buna göre, bir insanın ölmesi için adının unutulması gerekiyor. Levhalara kazınan isimler ise yüzyıllarca anılacak. Stolpersteine, bu denli geniş bir alana dağıldığı için ‘dünyanın en büyük heykel projesi’ sıfatını da taşıyor. Aynı zamanda Nazi Almanya’nın vahşetinin büyüklüğünü de bir kez daha vurguluyor. Bu levhalara bakan kişiler çoğu zaman hüzne kapılsa da aslında yaşamı sorguluyor. Bazıları ise bu küçük taşlara basmamak adına, içgüdüsel olarak üzerlerinden atlıyorlar. Gunter Demnig eseri ile ilgili olarak şu açıklamayı yapıyor: “Tökezleme taşlarının üstündeki yazıları okumak için eğilen kişi, kurbanların da aziz hatıraları önünde eğilmiş oluyor.”
Kısa Kısa
*Batum’daki Ali ve Nino Kinetik Heykeli trajik sonla biten bir aşk hikâyesidir. Ali genç bir erkek, Nino ise Gürcü bir prensestir. Aşıkların ayrılması Gürcü sanatçı Tamara Kvesitadze’ye ilham vermiştir.
*Dünyanın en büyük Konfüçyüs heykeli Çin’in Shandong Eyaleti’nde yer alan Ni Dağı’nda bulunuyor. Boyu 71 metre.
Nyoman Nuarta, Vishnu
*Endonezyalı heykeltıraş Nyoman Nuarta bir Hindu tanrısı olan Vishnu’yu efsane kuş Garuda’nın üzerinde betimlediği bir heykel yaptı. Heykelde, altın kaplama mozaik, 3,5 ton ağırlığında bakır ve çelik malzeme kullanıldı.
*Kendisi küçük şöhreti büyük olan Manneken Pis bir şehir efsanesi üzerine yapılan minik bir heykel. Belçika’nın ortasında her gün başka bir kostüm ile turistleri karşılayan bu heykel şehirde kaybolan bir çocuğu hikâyesinde barındırıyor.
*1955 yılında Taylandlı işçilerin Bangkok’taki 600 yıllık, alçıdan yapılmış dev Buda heykelini düşürmesi ile heykelin aslında altından yapıldığı ortaya çıktı. Eşi benzeri bulunmayan bir değere sahip olan bu Buda heykeli, altından yapılmış dünyanın en büyük heykelidir.
*Dünyanın en büyük tek-taş heykeli Giza Sfenksi 73,5 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğindedir.
Michelangelo, Pietà (1498–99)
*Michelangelo dünyanın en büyük başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Pieta’yı yaptığında henüz 24 yaşında idi.
*Aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’i temsil eden heykel Helenistik dönemin ünlü heykeltıraşlarından biri Alexandros tarafından yapıldığına inanılıyor. 1920 yılında bir köylü tarafından parçalar halinde bulunan heykel halen Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
*Fransız heykeltıraş Auguste Bartoldi tarafından tasarlanan Özgürlük Heykeli, kuruluşunun 100. yılı vesilesiyle ABD’ye hediye edildi. Önemli simgelerinden biri olan heykel, ülkenin madeni paralarında ve pullarında da kendini gösteriyor.
*Dünyanın en yaratıcı heykellerinden bir olan Nehrin İnsanları adlı heykel Singapur’da görülmesi gerekenler arasında yer alıyor. Denize atlayan çocukların yüzündeki mutluluk, izleyenlere de hoş bir anı bırakıyor.
*Budapeşte’de, Tuna Nehri kıyısındaki Ayakkabılar şüphesiz dünyanın en hüzünlü heykellerinden biridir. Yönetmen Can Togay ile heykeltıraş Gyula Pauer’in ortak çalışması ile oluşan eser, ayakkabıları kıyıya vuran Holokost kurbanlarının anısına yapıldı.
Kaynakça:
https://www.webtekno.com
https://onedio.com
https://sanatkaravani.com
https://ensonhaber.com
https://brunocatalano.com
https://oggito.com
https://www.arkhesanat.com
https://www.sakipsabancimuzesi.org
https://gezimingo.com
https://bianet.org
https://www.stolpersteine.eu
https://en.wikipedia.org