Resmettikleri kişinin özelliklerini ‘herkes güzeldir, herkes iyidir’ mantığıyla ‘güzelleştiren’ fakat aslında ‘sıradanlaştıran’ pek çok ressama inat, karikatürcü çarpıtmaz, aksine sana özel bir kimlik kazandırır. Seni sürünün içindeki koyunlardan biri olmaktan çıkartır, farklı kılar. Onun sayesinde diğerlerinden daha fazlasına sahip olursun.” (Tim, 1974)

TIM
Polonya Yahudi’siydi. Mimarlık eğitimi görmek üzere Polonya’dan Fransa’ya gitti. Savaş patlayınca askere yazıldı. Tek kurşun atamadan Almanlar tarafından esir alındı. Stalag’dan kaçtı. Önce Rusya’ya oradan İngiltere’ye sığındı. Lejyoner olarak Kuzey Afrika’ya gitti. Savaşın sonunda yeniden Paris’e döndü. Bu süreç zarfında kalemini elinden hiç düşürmedi. Marksist’ti, savaş karşıtıydı, esas silahı kalemiydi.

****

Louis Mitelberg, II. Dünya Savaşı sonrasının en önemli siyasi ve editoryal karikatürcülerinin başında anılır. Karikatürlerini soyadının ilk üç harfinin tersten okunuşu olan TIM olarak imzalamaya, 1958 yılında Fransa’da yayınlanan “L’Express” dergisinde başladı. Fakat ondan önce “Action”, “L’Humanité” gibi sol görüşlü dergi ve gazetelerde yayınlanan karikatürlerinde hep Mitelberg imzasını görürüz. Sanatçı, siyasi ve editoryal karikatür kariyerinin bu ilk döneminde, kendisini sık sık yargıç karşısında bulmuştu.
Mitelberg, Fransa’nın ellilerde güttüğü Cezayir ve Çinhindi politikalarına karşıydı. Kore Savaşı’na da, çizgileriyle karşı çıkmıştı. “Anti-Amerikancı” bakışı ve savaş karşıtı karikatürleri bir yandan Fransız toplumu gözünde ona itibar kazandırırken, diğer yandan mahkeme koridorlarına aşina olmasını sağlamıştı. İlk mahkûmiyetini 1953 yılında, dönemin Paris Valisi Jean Baylot’nun açtığı bir dava sonucunda aldı. Vali Baylot’nun şikâyeti, belediye seçimlerinin hemen ertesi günü yayınlanan “L’Humanité” gazetesinde, Mitelberg’in kendisini, Amerikalı NATO güçleri komutanı karşısında kabahatli bir öğrenci gibi boynu bükük ve kafasında kâğıttan yapılma uzun kulaklı bir eşek külahıyla çizmiş olmasıydı... Karikatürde, valiyi azarlayan Amerikalı general seçim sonuçlarından hoşnut değildir, zira solun oyları artmıştır. Mitelberg’e göre sol oylar, seçimler öncesindeki polis baskısına tepki olarak artmıştır. Yargılanma sonucunda Mitelberg valiye hakaretten 15.000 Fransız Frangı tazminat ödemeye mahkûm oldu. Fakat temyiz mahkemesi sonradan bu kararı bozarak Mitelberg’i akladı.


Eşek külahlı vali Jean Baylot, 1953

Mitelberg’in yaşam öyküsü
Lejzor Mitelberg, 29 Ocak 1919 tarihinde Polonya’nın Varşova kentinde, esnaf Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Louis, daha küçük yaşlarından itibaren aile büyüklerinin ve arkadaşlarının portrelerini yapmaya başlar. Resme olan ilgisi ebeveynlerinin dikkatini çekince, o dönemde moda olduğu üzere, çocuğu mimarlık eğitimi görmek üzere Avrupa’da sanatın başkenti Paris’e gönderirler. 18 yaşındaki Louis, Paris’e hayran kalmış. İki yıl boyunca mimarlık okur. Ta ki, 1 Eylül 1939 tarihine kadar... Bilindiği gibi bu tarih, Almanya’nın Polonya’ya saldırarak Birinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarihtir. Louis Mitelberg o gün Polonyalı direnişçilerle birlikte Fransız ordusunun özel bir birimine katılır. Altı ay sonra, henüz daha doğru dürüst askeri eğitim görüp örgütlenemeden ve tek bir kurşun dahi atamadan, toplanmış oldukları Alsace’daki Bisling köyünde Almanlar tarafından esir alınırlar!

Kamptan kaçış
Louis, hepsi de Yahudi olan yirmi arkadaşıyla birlikte sığır vagonlarına bindirilerek bir esir kampına (Stalag) gönderilir. Burada, Almancaya olan yatkınlığı ve sahte kimlik belgesi düzenlemekteki yeteneği sayesinde bir toplu kaçış planına dâhil olur ve 186 savaş esiriyle birlikte, filmlere konu olabilecek üç aylık bir maceranın ardından, önce Sovyetler Birliği’ne, oradan da bir şekilde Londra’ya ulaşır…
Londra günlerinde Mitelberg kalemini elinden hiç bırakmaz. Amatörce çizdiği karikatürleri Londra’da yayınlanan “France” adlı küçük bir gazetede yer alır. 1943’te halen silahaltındaki “Çavuş Mitelberg”, bu kez aktif bir görevle Cezayir’e gider. Üniformasını ise ancak savaşın sonunda, Kongo’nun başkenti Brazavil’de çıkartır. Polonya’da kalan ailesinin korkunç akıbetini ise 1945 yılında Paris’e döndüğünde öğrenir. Bunun üzerine Paris’te kalarak savaşta Fransız Direnişi’nin yayın organı olan ve komünistlere yakınlığıyla bilinen “Action” dergisinde profesyonel olarak çalışmaya başlar. 1946 yılının sonlarındaysa dönemin önemli politik aktörlerinin portrelerini çizdiği ilk karikatür albümü yayınlanır.  



Vichy Hükümeti tarafından sorgulanmadan tutuklanan ve 1943 yılında Almanlara teslim edilen IV. Cumhuriyet’in kurucularından Léon Blum’un portresi

Acı veren karikatürler
Fransız karikatür araştırmacısı ve yazarı Pierre Franzot, Mitelberg’in bu dönemdeki karikatürlerini şöyle tanımlıyor: “Bunlar aslında acı veren karikatürlerdir. O hüzünlü yüzler, deneyimle katılaşmıştır adeta. Gözlerde en ufak bir neşe emaresi yoktur. Ağızlar büzülmüş, yüz hatları gergindir. Geçmişten gelen bu hayaletler, hayatta kalmayı başaran genç sanatçının ruh halini sessizce anlatır.”

Mitelberg’in TIM’e dönüşmesi ve tepkiler
Gazeteci, karikatürcü ve heykeltıraş Mitelberg, hayatı boyunca işlerini farklı isimlerle imzaladı. 1919-1947 arasında adı Lejzor Mitelberg’dir. Kısaca “Lolek” diye imza atar. Savaş yıllarındaki çizimlerinde Louis Mitelle imzasına rastlarız. 1947’den itibaren ise Louis Mitelberg olur.
1 Kasım 1958 tarihinde Louis Mitelberg, Fransa’nın ünlü haftalık haber dergisi “L’Express” için çizmeye başlar. Derginin kurucusu ve yazı işleri müdürü Jean-Jacques Servan-Schreiber’in önerisi üzerine soyadının ilk üç harfinden oluşan bir palindrom oluşturur. Bundan böyle artık TIM olarak imza atacaktır. Ünü de yavaş yavaş bütün dünyaya yayılmaya başlamıştır. Portreleri ve haftalık editoryal karikatürleri Newsweek, Time, Der Spiegel, Atlas gibi uluslararası dergilerce iktibas edilir. Karikatürleri sık sık bu dergilerin kapaklarını süslemeye başlar.

Ancak işler göründüğü gibi değildir. TIM’in muhalif ve eleştirel mizacı karikatürlerinin hemen tüm kesimlerden tepki toplamasına neden olur. 1965 yılında yayınlanan bir karikatürü hem Hristiyan hem de Yahudi dünyasını ayağa kaldırır!
Kasım 1965’te, İkinci Vatikan Ekümenik Konseyi’nin sonlanmasına yakın, Hristiyan antisemitizminin bin yıllık kaynağı olan “Lanetli Yahudiler” hakkındaki pasajın silinmesine ilişkin ünlü bildiri kamuoyuna açıklanmıştı. Aslında Papa XXIII. John, daha üç yıl önce bu konudaki çalışmanın, tarihçi Jules Isaac nezaretinde başlatıldığını duyurmuştu. Fakat bildirinin açıklanması o tarihe kadar sürekli olarak ertelenmişti.


İsa’yı çarmıha germekte olan iki Romalı asker, 1965

Ünlü İsa karikatürü
TIM’in tepkisi anında gelir! L’Express dergisinde yayınlanan karikatüründe, İsa’yı çarmıha germekte olan iki Romalı asker, bu işlem esnasında Yahudilerin kendilerine yardımcı olmamalarından yakınmaktadırlar. Karikatür, Katolikler kadar tutucu Yahudilerin de yoğun tepkisini çeker. Ancak bu tepkinin bir yanlış algılamadan mı, yoksa “anlamayı reddetmek”ten mi kaynaklandığı belli değildir. Oysaki sanatçının bütün sosyo-politik çizimlerinde birincil niyet hep aynıdır: Gündemi sorgulamak.


Golda Meir, İsrail başbakanı, 1969

Kendinden emin ve otoriter!
1967’deki 6 Gün Savaşı’ndan yaklaşık altı ay sonra, Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle, bütün dünyanın ilgisini çeken bir basın toplantısıyla kamuoyuna seslenmişti. Toplantı sonunda gelen sorulardan biri, İsrail ve Ortadoğu sorunuyla ilgiliydi. Bir gazeteci, De Gaulle’e Ortadoğu’daki 6 Gün Savaşı sonrasının olası sonuçlarıyla ilgili düşüncesini sormuştu. De Gaulle’ün o dönem büyük tartışmalara yol açan yanıtı özetle şöyle olmuştu:
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir İsrail Devleti’nin kurulması bir dizi endişeyle karşılanmıştı. Gerçekten de, pek çok Yahudi arasında bile böyle bir devletin, temelde kendisine düşman olan Arap halklarının ortasında kurulmasının bitmez tükenmez çatışmalara yol açacağı öngörülüyor. Hatta bazıları, o güne kadar dağınık yaşadığı halde ayakta kalabilen, elit, kendinden emin ve ‘otoriter Yahudi’ halkının, eski topraklarına kavuştuğunda, on dokuz yüzyıl boyunca tekrarladığı duygusal ‘Gelecek yıl Kudüs’te’ dileğini, ateşli bir fethetme hırsına dönüştürmesinden endişe duyuyor.”

Tam da TIM’in dişine göre bir ifade!
L’Express dergisi, Tim’in De Gaulle’e cevap niyetine çizdiği karikatürü yayınlamayı reddeder.

Kendinden emin ve otoriter, 1967

Sanatçı bu duruma içerler ama yılmaz. Hikâyenin gerisini TIM’in ağzından, 1974 yılında gazeteci Claude Glayman’a verdiği bir röportajdan öğrenelim:
Karikatürüm, İsrailli olsun olmasın tüm Yahudilere hitap eden De Gaulle’ün ünlü cümlesine gönderme yapıyordu. Milliyetçi bir söylemin içinde, anti-Siyonist gibi görünen fakat anti-Semitik olan ‘otoriter Yahudiler’ ifadesi, özellikle de sözleri her zaman netlik içeren bir kişiden gelince, beni taciz etmişti. Çizimimi L’Express dergisine gönderdim, fakat herhangi bir açıklama yapılmaksızın ret edildi. Ben de bunu Le Monde gazetesinin ‘serbest kürsü’ köşesine önerdim. Le Monde’un yayın yönetmeni Jacques Fauvet, telefonda bana, bu konu hakkında serbest kürsüde yazmak isteyen pek çok ünlü şahsiyetin olduğunu, çok sayıda mektup aldıklarını söyledi. Ayrıca bu köşede bir çizimin yayınlanması çok zordu. Fakat yine de karikatürü kendisine getirmemi istedi. Kendisine getirdiğimde şaşkına döndü! Sonuçta, bu çizim Le Monde’da yayınlandı ve epey gürültü kopardı. Birçok gazetede iktibas edildi, hatta The Times of London’da başlığı Fransızca ‘Révolution Mondiale’ olan bir çerçevenin içinde yayınlandı. Onlar için önemli olan çizimin konusundan ziyade, Le Monde’un ilk kez bir karikatür yayınlamasıydı!

Le Monde gazetesi, 3-4.10.1967

TIM ününü Helmut Schmidt’e borçlu
TIM, dünya çapındaki ününü ise ne Le Monde gazetesinde yayınlanan karikatürüne, ne de L’Express dergisinde sürekli eleştirdiği General de Gaulle’e borçludur. Onu asıl ünlü kılan, dönemin Almanya şansölyesi Helmut Schmidt olmuştur.
1982 yılında Schmidt, Varşova’da General Jaruzelski tarafından dayatılan sıkıyönetim yasasını kınamayı reddedince, TIM, Almanya şansölyesini bir boyacı sandığının önünde, SSCB Başkanı Brejnev’in çizmelerini parlatırken çizer. Boyacı sandığının üzerinde ‘Polonya 1981’ yazısı okunmaktadır. Arka planda ise ‘Polonya 1939’ yazısının önünde Hitler ile Stalin tokalaşmaktadır.

Karikatür o kadar serttir ki, o esnada Washington’da resmî bir ziyarette bulunan Schmidt, uluslararası basın karşısında TIM’i protesto etmekten kendini alıkoyamaz. Karikatürden, “haftalık bir Fransız dergisinde yayınlanan ve kıyaslanamaz durumları kıyaslayan bir karikatür” diye söz eder. Karikatürün gücü! TIM, artık dünya çapında kabul gören bir editoryal karikatürcüdür. Üstelik sekiz yıl önce Le Monde’da yayınlanan çizgili üniforması içindeki “kendinden emin ve otoriter Yahudi” çizimi yeniden gündeme gelmiş, klasikler arasına girmiştir.

TIM’e göre siyasi karikatürün rolü
1981 yılında, Centre Georges Pompidou sanat merkezinde açılan sergisi nedeniyle kendisiyle yapılan bir söyleşide TIM, siyasi ve editoryal karikatürün basındaki rolü hakkında şöyle konuşmuştu:
Siyasi karikatürün, editoryal basın karikatürünün kuşkusuz en önemli rolü, bir olay karşısında kişiyi olgunlaşmaya, fikir sahibi olmaya zorlamasıdır. Karikatür okura şu mesajı verir: ‘Siz yetişkin insanlarsınız, birinci sınıf vatandaşlarsınız, tavır alın, yanlış anlasanız bile tavır alın, konunun sizi ilgilendirmediğini söylemeyin.

Richard Nixon’un Mao ile Çin’de buluşması, 1972

Bayanlar-baylar, Çin’i tanımak sizin sorununuzdur. Düşünün, tavır alın ve konuşun. Çizimimle aynı fikirde değilseniz gazeteye yazın, duruşunuzu belirtin, kendinizi ifade edin.’ Demokrasi her zaman kazanmak zorundadır ve karikatür bir demokrasi aracıdır. Demokrasi olmayan bir ülkede basın karikatürü yoktur. Bir siyasi lideri karikatürle tasvir etmek onun haysiyetine yönelik bir hakaret veya saldırı değildir, temsil ettiği makama bir saygı eylemidir. Onu ciddiye aldığımızın kanıtıdır. Üstlendiği işin temsil ettiği vatandaşlar için ne denli önemli olduğunu vurgular. Bundan gurur duymalıdır. Politikacılar karikatürleri ortadan kaybolduğunda endişelenirler. Karikatür, onlar için siyasi varoluşlarının bir termometresidir
.”

****

TIM, aynı zamanda heykeltıraştı. Eserleri arasında Paris’teki Père-Lachaise mezarlığına dikilen Auschwitz III’teki Sürgün Edilenler Anıtı (1993) ve Paris’teki Raspail Bulvarı’na dikilen Yüzbaşı Dreyfus’a Saygı anıtı (1986) bulunmaktadır. 2000 yılında, Ulusal Meclis’te sergilenen Honoré Daumier Dostları Derneği için Ratapoil heykeli de onun imzasını taşımaktadır.

Paris’teki Raspail Bulvarı’na dikilen Yüzbaşı Dreyfus’a Saygı anıtı (1986)

Louis Mitelberg, 1917 Devrimi’nden kaçan bir Rus göçmen ailesinin kızı olan ressam Zuka (Zenaida Gourievna Booyakovitch) ile evliydi ve iki erkek evlat sahibiydi. Sanatçı, 7 Ocak 2002 tarihinde, 83 yaşında, Paris’teki evinde öldü.

Kaynakça
TIM, Epoque Epique 1970-1981/ Albin Michel, 1981 Paris
TIM: Être de son temps 1919 - 2002 / Editions Herscher, 2003 Paris
Mitelberg précuseur de TIM / Caricatures & Caricaturistes No.86, 2003 Paris
L’Etat Contre Mitelberg / Jean-Marie Bertin, France-Cartoons No.8, 2019