Kapak resmi: Tony Bennett ve Lady Gaga
“Hayat ıstırap ve keder verirse sükûneti müzikte arayınız.” Konfüçyüs
30 Eylül 2021’de Amerikalı şarkıcı Tony Bennett ve Lady Gaga güzel bir albüm çıkardılar. Albümün ismi “Love for Sale”. Cole Porter’ın ünlü şarkılarını seslendirdiler. Çok beğenildi, şimdiden pek çok ülkede “ilk on” listelerine girdi. Buraya kadar şaşılacak bir şey yok, aynı ikilinin 2014 albümü “Cheek to Cheek” de çok güzel. Farklı olan durum şu ki, ünlü pop ve caz şarkıcısı Tony Bennett’e 2016’dan beri Alzheimer teşhisi konmuş.
Tony Bennett artık hatırlamıyorsa da…
Tony Bennett 95 yaşında. Kendisine beşinci Guinness ödülünü kazandıran son albümünde eski kayıtlar kullanılmadı, şarkıları yeni baştan söyledi. Böylece yeni söylenen şarkılarla albüm yapan en yaşlı kişi oldu. Tam 70 senedir müzik yapıyor, tam bir sanatçı. Hem çok güzel resim yapıyor, hem muazzam bir şarkıcı. Ama artık, ne yaptığı resimleri, ne beraber çaldığı kişileri hatırlıyor. Lady Gaga ile buluştuklarında onu pek de tanıyor gibi görünmüyormuş, onu sürekli “Tatlım, Canım vs.” diye çağırıyormuş. Ama müzik başladığı an, sanki bir sihirli değnek değiyor, şimşekler çakıyor, hiç sektirmeden şarkısını kusursuzca söylemeye başlıyor. Hem de yazılı şarkı sözlerine ihtiyaç olmadan ve doğru mimiklerle.
Tony Bennett ve Lady Gaga
Albüm bağlamında iki de konser verilmiş. Konserlerin başarılı olup olmayacağı merak konusuymuş. Ama Tony Bennett’in sahne tecrübesi ve müziği içine işlemiş. Konserler gayet başarılı oldu. Hata olmadı, üstelik Lady Gaga’yı seyircilere sundu bile. J Konserlerden birini kısmen izledim, 12 şarkı söylemiş, seyirciler 20 kere ayakta alkışlamış. Tony çok mutlu görünüyordu. Alzheimer olduğunu bilmeyen birisi asla durumu anlayamazdı. Oysa, seyrettiğim Radio City konserinden sadece 3-4 gün sonra, Tony o konseri hatırlamıyordu bile.
Müziğin beynimizdeki etkisi
Müzik, beynin değişik kısımlarını birbirine bağlayan, beyni canlandırıp harekete geçiren, çok ulvi bir şey. Müzik dinlerken beynimizin neredeyse tüm bölgeleri etkileniyor. Araştırmacılar müzik dinlerken, sadece işitme ile ilgili bölgelerin değil, hareketle ilgili alanlar başta olmak üzere planlama, dikkat, düşünce, hafıza, duygu ile ilgili alanların da faal olduğunu ortaya koymuş. Müzik beyinde herhangi bir sesten çok farklı işleniyor. İnsan, bilindiği kadarı ile içinde ritim duygusu olan tek varlık. Hayvanlar da şarkı söyler, örneğin balinalar veya çekirgeler, ama onların müziği, hep şarkıya şarkıyla cevap verme yönünde. Maymun deneyleri yapılmış. Maymun, ritmi yakalıyor ama kendisi içsel bir ritim oluşturamıyor. Dans eden hayvanlar var ama dans etmeleri bizim onları “insanlaştırarak” izlememizin sonucu.
Dans eden papağan - Snowball
İnternet’te çok meşhur bir papağan var, ismi Snowball. Dans ediyor, ama sadece ritim, sevdiği belli bir aralıktaysa. Daha hızlı ve yavaş ritimlere cevap vermiyor. Bilindiği kadarı ile ritme ve müziğe tam insanlar gibi tepki veren hayvan yok.
Çağımızın en önemli nörologlarından Oliver Sacks
Oliver Sacks’ın Columbia Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmayı dinledim. Oliver Sacks, çağımızın en önemli nörologlarından biriydi. Aynı zamanda tarihçi, yazar ve tabiat bilimleri uzmanıydı. Kendisi, Londra doğumlu dört Yahudi kardeşin en küçüğüydü. 1933 yılında İngiltere’de doğdu, profesyonel hayatının büyük bir bölümünü önce Kanada, sonra ABD’de geçirdi. Dünya onu yazdığı kitaplarla tanıdı. Türkçeye de çevrilen “Karısını Şapka Sanan Adam” onu ünlü yapan kitaptı. 2015’te öldü.
Oliver Sacks
Sacks’ın kim olduğunu bilmeyenler, belki Awakenings (Uyanış) adlı 1990 filmini hatırlarlar. Başrollerde Robin Williams ve Robert de Niro vardı. Filmde yatağa bağlı, neredeyse koma halinde veya bitkisel hayatta sayılabilecek, konuşamayan, hareket edemeyen, sürekli uyuyan hastalar vardı. Bir ilaç sayesinde bu durumdan çıkmaları sağlanmıştı, ama ilacın yan tesirleri vardı. Film, Sacks’ın kendi deneyimlerine dayanarak yazdığı bir kitaptan uyarlanmıştı.
Müzik terapisi
Sacks’ın benim seyrettiğim konuşması, ağırlıklı olarak “Müzikofili - Müzik ve Beyin öyküleri” adlı kitapla bağlantılıydı. (Kitap YKY yayınlarından çıkmış, hâlâ piyasada var.) Sacks’ın anlattığına göre Parkinson olan hastalar var, bunlardan bazılarının hareket yeteneği oldukça kısıtlı, oysa müzik duyunca dans edebiliyorlar. İnme geçiren hastalar var, konuşamıyorlar, ama şarkı söylerken şarkı sözlerini gayet güzel telaffuz ediyorlar. Müzik ve şarkı sözlerini terapi olarak kullanıp onların konuşma yetisini geri getirme çalışmaları sürüyormuş. Müzik terapisi, konuşamadığı için huzursuz ve tedirgin olan hastalara da çok faydalı oluyormuş, zira sevilen bir müzik dinlenirken mutluluk hormonu olan dopamin salgılanıyor. Otizmli çocuklar da bazen piyano yoluyla iletişim kurabiliyorlarmış. Sacks, hafızası tamamen bozulmuş bir müzisyenden de bahsetti. Bu adam karısından başka kimseyi hatırlamıyor, kısa süreli hafızası da yok olmuş durumda, gözünü açıp kapatıyor, nerede olduğunu unutuyor. Buna karşılık, müzik yeteneği zarar görmemiş, müzik aleti çalabiliyor, orkestra yönetebiliyormuş.
Sacks çocukluğunda İngiltere’deyken, piyanoları varmış, sık sık piyanoyu akort etmek için eve ustalar gelirmiş. Bu ustalar genelde körmüş. Hatta bir sefer kör olmayan bir usta gelmiş de çok şaşırmış. Bu bağlamda, müzikle ilgili halüsinasyonlardan bahsetti, bazı insanlar kulaklarında aslında var olmayan bir müzik duyuyor. Bu insanların birçoğu sağır. Beyin duyamadığı seslerin eksikliğini müzik ile dolduruyor.
İlginç bir vaka
Sacks’ın anlattığı en ilginç vaka, telefon kulübesinde annesiyle konuşurken yıldırım çarpan bir doktordu. Ortopedi doktoru Tony Cicoria, “Bir müddet havadan kendisini yerde yatarken seyrettikten sonra” telefon kuyruğunda bekleyen bir hemşirenin bıkıp usanmadan yaptığı kalp masajı ile acıyı hissetmiş ve “vücuduna geri dönmüş”! Olayı yanıklarla atlatmış. Sonrasında müzik tutkusuyla yanıp tutuşan bir adama dönüşmüş. Önce müzik dinlemek için dayanılmaz bir istekle başlayan tutkusu, sonra ders alıp müzik aletleri çalmaya, daha sonra da kafasının içinde duyduğu besteleri kâğıda dökmeye evrilmiş. Bir müzik dehası olmuş. Konserler vermiş. Kendi içinde duyduğu müziğin cennetten geldiğini düşünüyormuş -aynı Mozart’ın düşündüğü gibi. Buna karşılık, izlediğim konuşmadan; müzikten hiç bir şey anlamayan, müziği gürültü olarak algılayan, müziğe tamamen duyarsız insanların da var olduğunu öğrendim. Buna “amuziya” deniyormuş. Ha mutfakta tencereleri, tavaları birbirine vuran birisi, ha perküsyon. Ha güzelim Çigan müziği, ha dışarıda ağacı kesen adamdan gelen gürültü. Onların kulağını eğitme çabası tamamen boşuna, zira beyinleri farklı çalışıyor. Bir kadın Sacks’a “Keşke bunu 70’imde değil de 7 yaşındayken bilseydim, bari onca konsere gitmezdim” demiş.
Edirne Sağlık Müzesi (Darüşşifa)
Edirne Sağlık Müzesi (Darüşşifa)
Sacks’ın konuşması insanoğlunun müzikle olan nörolojik düzeydeki sınavını vakalar ve terapi yöntemleri üzerinden anlatırken, aklım ister istemez Edirne’de gördüğüm tarihî II. Bayezid Külliyesi’ne gitti. Tunca nehri kıyısındaki Külliye, 15. yüzyılda yapılmış. Külliyenin Şifahanesinde hastalara bakılırmış. Medresesinde öğrenciler yetiştirilirmiş. Camisinde ibadet edilirmiş. Aşhanesinde fakir fukara doyurulurmuş. Evliya Çelebi’nin “Öyle bir Darüşşifa vardır ki, dil ile tarif edilmez, kalem ile yazılmaz” dediği hastanede akıl ve ruh hastaları, devrin hekimlik bilgisinin yanı sıra; su sesi, müzik ve güzel kokularla tedavi edilirmiş. Her hastalık için ayrı makamda müzik çalınır ve söylenirmiş. O zaman için ne kadar ileri bir tedavi! Edirne’ye giderseniz mutlaka Sağlık Müzesi’ni de görün, gerçekten ilginç.
“Alive Inside” filminden Henry
Sihirli bir anahtar beyin denilen kutuyu açıyor
2014’te Sundance Festivali’nde seyirci ödülü alan bir belgesel var, ismi “Alive Inside: A Story of Music and Memory” (İçinde canlı: Bir Müzik ve Hafıza Hikâyesi). Film, Music and Memory adlı kâr gütmeyen bir vakfın çalışmalarını ve yapılan müzik terapisini çeşitli hastaların üstünden anlatıyor. (Vakfı Danny Cohen adlı bir sosyal görevli kurmuş.) Oliver Sacks ve Bobby Mc Ferrin (“Don’t worry, be happy” şarkısının müzisyeni) katkı yapmışlar filme. Bulursanız seyredin. Filmden, 94 yaşındaki Henry’i anlatayım sizlere. Tamamen bunamış ve depresyonda. Tekerlekli sandalyesinde boş boş oturuyor. Kızına danışılarak ona özel hazırlanmış bir müzik listesi kulaklıkla dinletiliyor. Sanki hokus pokus, sihirli bir anahtar beyin denilen kutuyu açıyor ve saklandığı yerden çıkarıyor Henry’i. Şarkı söylüyor ve ona sorulan sorulara cevap veriyor. Çünkü müzik beyinde bir sürü bölgeyi alevlendiriyor. Müzik, beynin hasarlı kısımlarını uyarıyor ve hastaların hatıraları yavaş yavaş açığa çıkıyor. Internet böyle videolarla dolu. Müzik terapisi; Parkinson, Alzheimer ve demans için çok iyi bir ilaç olabilir. Antik Yunandan beri bilinen bir etki bu, ama artık çok daha iyi imkânlarımız ve teknolojimiz var. Hastalara özel, bireysel listeler çok önemli. Sevilmeyen bir müzik türü, yanlış enstrüman seçimi ters etki yapabilir. Buna karşılık, doğru seçilmiş bir müzik mucize yaratabilir.
Bitirirken ne diyelim? İngiliz şair T.S. Eliot demiş ki “You are the music while music lasts.” – “Müzik devam ettiği müddetçe, müzik sizsiniz.” Herkese iyi yazgılar.
Kaynaklar:
https://youtu.be/hho4mjIwkKU
https://musicandmemory.org/about/
https://youtu.be/yNrvXw9juNs
https://youtu.be/6Yr60Tji_84
https://www.youtube.com/watch?v=NnZgi7Sm3YU
https://youtu.be/Hlm0Qd4mP-I
https://evrimagaci.org/muzik-beynimizde-nasil-etkiler-yaratir-7504
https://alzheimersnewstoday.com/2021/08/19/man-mission-music-accessible-alzheimers-dementia-patients/
https://www.amazon.com/Alive-Inside-Story-Music-Memory/dp/B01LXLTB6K
https://karnaval.com/muzik/muzigin-saglik-uzerindeki-etkileri-15-481961-haber
https://www.ted.com/talks/aditi_sharma_brain_beats_rhythm_and_the_human_brain
https://edirne.ktb.gov.tr/TR-90111/sultan-ii-bayezid-kulliyesi-saglik-muzesi.html
https://en.wikipedia.org/wiki/Oliver_Sacks
https://youtu.be/u1vlTI0EsPk