Geçtiğimiz günlerde gerek Şalom Gazetesi gerekse diğer basın organları, aslında tanıdığımız bir ismin “Altın Caretta” ödüllerinde “Yılın İş insanı” ödülünü aldığını duyurdu. Şalom Gazetesi yazarlarından, bir dönem reklam koordinatörlüğünü de üstlenen sevgili Zelda Tarablus’un oğlu SAMİ TARABLUS bu ödüle layık görüldü.

PepsiCo Türkiye’nin Ev Dışı Tüketim Satış Direktörü olarak görev yapan Sami Tarablus, kariyer yolculuğu, eğitim planlaması, sosyal hayat ve aile konularındaki düşüncelerini bizlerle paylaştı.

Sami Tarablus bizim için başarılı kariyerin adı. Siz kendinizi nasıl tanıtırsınız?
Başarı benim için göreceli bir kavram. Herkesin ilerlemek istediği farklı bir hedefi, yönü ve farklı bir yolu vardır. Önemli olan aklınıza koyduğunuz hedefe sıkı sıkıya inanmanız (insanlar zaman zaman size yaşamadıkları veya bilmedikleri için aksini söyleyecek bile olsa) ve ardından da bu inancı besleyecek bir vizyon ortaya koyabilmek. Ben kendimi işte tam da bu şekilde tanımlıyorum: inandığı yolda ilerleyen, bir sonraki adımı planlarken arkasına rasyonel bir yol haritası koymaya çalışan, yaşadıklarından kendine ders çıkarırken değişimden korkmadan öğrenmeye devam eden ve her zaman için A, B ve hatta C planını hazır tutmaya gayret eden biri... Bir de ben başarının hiçbir zaman tek bir kişinin eseri olduğuna inanmayanlardanım. İster şirket sahibi olun ister kurumsal bir firmada çalışın; yanınızda, arkanızda ve hatta önünüzde sizinle birlikte bu yolda yürüdüğünüz insanların da sizin başarılarınızda payı vardır. Bu sebeple, konu ne olursa olsun yapacağınız işte en uygun insanlarla birlikte yol almak, onlarla birlikte yolculuğun tadını çıkarmak ve daha da önemlisi bu yolculukta egolardan arınmış şekilde kendiniz olarak herkese yaklaşmanız sizi her zaman için farklılaştıracak ve inandığınız o yolda tutacaktır.

 

Eğitimin kariyer planlamasındaki yerini belirleyebilir misiniz? Bu bağlamda lisan öğrenmenin katkılarını da anlatabilir misiniz?
Bu açıkçası benim çok önem verdiğim konulardan biridir. Eğitim her alanda olduğu gibi kariyer yaşamında da oldukça önemlidir. Eğitim yoluyla kişi kendini geliştirmeye devam ederken bence kendini de ruhsal açıdan doyurur ve hayattan daha fazla zevk almasını mümkün kılar. Eğitimi ben burada ikiye ayırıyorum: İş hayatı öncesi alabileceğiniz eğitim ve iş hayatınız boyunca kendi gelişmenizi devam ettirebileceğiniz eğitim. İş hayatı öncesi eğitim dediğimizde mesela üniversite hayatı için düşündüğümüzde; okuyacağınız üniversitenin, sizin ileriki iş hayatınızı şekillendirme ihtimali çok yüksektir. Örneğin puanları yüksek ve daha başarılı öğrencilerin girebildiği üniversitelerde bir bölüm okumak iş hayatında size bir avantaj sağlayabilir veya aynı şekilde yurt dışında okuyabileceğiniz bir üniversitenin yine hayatınıza vizyon anlamında çok büyük katkıları olur. Kariyer anlamında hızlı şekilde ilerlemenize çok yardım eder. İkinci eğitim ise aslında hiç bitmeyen ve sürekli olarak kendi kişisel gelişiminizi, sahip olduğunuz bilgi, beceri, davranış ve yeteneklerinizi geliştirmenizdir.

Burada elbette birçok şirket -özellikle global ve kurumsal kültürü olan şirketler- bu yolculukta sizi destekler ve gerekli eğitimlerle sizlerin devam eden kariyerinize önemli katkılarda bulunur. Kişilerin iş hayatında, kişisel gelişim özellikleri ile kendilerine yatırım yapmaları hem kariyer yolculukları için değerlidir hem de aslında bu işveren gözünde sizi bir adım ileriye taşır. Özellikle kurumsal şirketler kendine yatırım yapan personeli daha donanımlı görüp, şirket içinde daha verimli olacağını düşünürler. Bu nedenle kişiler kariyer hayatlarında ne kadar başarılı olup öne çıkmak isterlerse o kadar kişisel gelişimlerine de önem vermelidir. Her iki eğitim bir yana lisan bilmek, o lisanı konuşmak kariyer hayatınız için çok ama çok kıymetli diye düşünüyorum. Bugünün dünyasında artık global bir lisanı konuşmak sadece iş hayatınız için değil ayrıca dünyadaki trendleri görmek, diğer ülkelerdeki olan biteni algılamak ve farklı kültürleri anlayabilmek için olmazsa olmazlardan biridir. Yabancı dil öğrenmenin en önemli noktası kendinizi keşfeder, çok yönlü düşünür ve kendinizi daha iyi ifade etmeye başlarsınız. Aynı zamanda daha hızlı öğrendiğinizi ve daha yaratıcı olmaya başladığınızı görürsünüz. Tüm bunlara sahip olmak da sizi nitelikli biri haline getirecektir.

Kariyer yolculuğunuzda aileniz size nasıl destek oldu?
Ben 19’lu yaşlarımda Kanada’da üniversitede okumaya gittim ve o zamanlarda aslında kültürümüz gereği evden ayrılmak, çok uzaklara gitmek pek kolay uygulanacak bir fikir değildi. Rahmetli annem, Zelda Tarablus, beni çok teşvik etti yurt dışında okumam ve oralarda kariyer yapmam konusunda. O yaşlarda böyle bir vizyonum yokken, annemin bana bunu aşılaması ve teşvik etmesi aslında sonraki yıllarımın ve kariyer başlangıcımın bir parçası oldu. Aslında ailenin bakış açısı, sosyo ekonomik durumu ve vizyonu gerçekten sizin geleceğinizdeki eğitim ve kariyer hayatınızı belirlemenizde çok önemli bir etken olabiliyor. Ben o yaşlarda Kanada’ya gittiğimde tüm ailem beni bu konuda destekledi ve Kanada ve Amerika’da yaşadığım toplam 14 yıl boyunca hep yanımda oldular. Tabi ki uzaklık, saat farkı ve gurbette yaşamak zaman zaman kolay olmadı ama bu anlamda hem Tarablus hem de Morhayim olarak tüm ailemin hem eğitim hem de kariyer yolculuğumda desteğini üstümde hissettim


Yurt dışı tecrübelerin faydaları nelerdir?
Yurt dışında eğitim almak ve/veya çalışmak bence sizi hayata karşı “hızlandırılmış” olarak hazırladığını düşünenlerdenim. Öncelikle başka kültürleri öğrenmek, yaşadığınız yerin kurallarından tutun, alışkanlıkları ve insanlarla olan iletişimine kadar kendinizi adapte edip buna alışmak sizi ilerideki her türlü değişimlere ve zorluklara karşı sanki önceden hazırlıyormuş gibi oluyor. Biliyorsunuz ki, birçok insan değişimi sevmez ve yurt dışı tecrübesi size değişimin aslında çok da zor olmadığını ve yapabileceğinizi gösteren güzel bir hayat deneyimi bence. Elbette aileden ve sevdiklerinizden uzak kalmak, memleket özlemi, bir tarafınızın hep büyüdüğünüz topraklarda olması işin zor kısmı ancak ben böyle bir imkânınız varsa bunu yaşamanızın çok faydası olduğunu düşünenlerdenim.

Ben yaklaşık olarak 14 yıl kadar Kanada ve Amerika’da hem eğitim gördüm hem de kariyer anlamında güzel zamanlarım oldu… Şunu söyleyebilirim ki, kolay bir yolculuk değil ama global bir bakış açısı ile farklı kültürler içinde yaşayarak oluşan bir vizyonun önemli olduğu düşüncesindeyim. Bunu söylerken de tabi ki şunu da belirtmekte fayda var: bu olmazsa olmaz diye bir durum değil. Ülkemizde de artık çok kaliteli eğitim, dünyanın birçok büyük şirketi ve fırsatını bulabiliyorsunuz. Bu anlamda bence Türkiye hem haritadaki konumu gereği hem de birçok sektörün dünyadaki sayılı pazarlarından biri haline gelmiş olmasından dolayı bence çok cazibesi olan bir ülke. Yani yurt dışında tecrübenizin olması evet size artı bir değer katar ama bu olmazsa da kariyer yaşantınızın asla sonu demek değildir. Bunu sadece farklı bir hayat deneyimi ve şartların oluşması halinde yararlı bir opsiyon gibi algılamak daha doğru olur.

Kariyer başarısı ile sosyal yaşantı sizce dost olabiliyor mu?
Kesinlikle. Aksine ikisinin uyumlu olmadığı durumlarda birinin veya her ikisinin de problemli hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Profesyonel yaşam süresince dönem dönem özel yaşam veya iş daha ağırlık kazanabilir. Ben bunun doğal bir süreç olduğunu ve anlaşılabilir bir durum olduğunu düşünüyorum. Burada önemli olan kişinin ne istediğini bilmesi, doğru zamanlama yapabilmesi ve zaman zaman birinden veya diğerinden özveride bulunması gerekebileceğinin farkında olmasıdır. Genel olarak dengeli bir yaklaşım göstermeli ve karar verirken duygu ve mantığın birlikte kullanılması bence bu iki kavramı hayatınızda işler hale getiriyor olur. Sonuçta ne sosyal yaşantınız ne de kariyeriniz feda edilmelidir. İngilizcede, benim çok inandığım ve çok bilinen bir laf vardır “work hard, play hard” - yani profesyonel hayatınızda elinizden geleni yapın, sıkı çalışın ama aynı zamanda size iyi gelen ne varsa onları da yapın; bir çeşit dengeyi kurma meselesi.

Pandemi süreci “krizi fırsata çevirmek” adına iyi bir örnek midir?
Kesinlikle ama bunun “Hangi sektörde ve ne iş yapıyorsunuz?” sorusuna göre değişebilecek göreceli bir cevabı olduğunu da unutmamak lazım. Bence krizler, dünya genelinde büyük sorunlara sebep olsa da görmeyi bilenler için parlak fırsatları da beraberinde getirir. Çin’de ortaya çıkan ve 2020’nin ilk aylarından itibaren hayatımızda olan Korona virüs salgını, bence yeni iş fikirlerini ve hatta var olan bazı sektörleri de canlandırma anlamında insanlara yeni fırsatlar sunan krizler arasında yer alıyor. Örneğin Pandemi sebebiyle sosyal mesafeye dikkat edilmesi ve evden çıkılmaması ile birlikte dışarıda yemek yeme alışkanlığı önemli şekilde azalırken paket servislerde büyük artış gözlemlenirken, 2020’de önceki yılın aynı dönemine göre e-ticarette %400 büyüme sağlandı. Eskiden restoranlarda tüketici seçimlerinde %44 ile “ürün kalitesi ve tat” en önde gelirken Pandemi sonrası “hijyen” %61 ile en ön sırayı aldı ve dolayısıyla hijyen malzemesi üreten firmalara veya hızlı, pratik yeni hijyen ürünleri sunan pazarlara yepyeni fırsatlar doğdu. Bir diğer örnek ise tabi ki Pandemi günlerinde online alışveriş hizmetlerinin yoğun ilgi görmesi ile sanal market uygulamalarındaki ürün çeşitlerinin artması ve aynı gün teslim hizmetinin yine bu Pandemi ile birlikte hayatımıza giren yeniliklerden oldu. Yani işin özeti evet, Pandemi aslında krizi fırsata çevirmek anlamında iyi bir örnek oldu ama başında da söylediğim gibi bunun aksi durumları olan, örneğin bu dönemde üzerlerinde büyük baskı hisseden ve saatlerce çalışan sağlık çalışanlarını ve benzer durumda Pandemi sürecinden etkilenenleri bu sorunun dışında tutuyorum.

Biraz da Sami Tarablus’u tanıyalım
KISA KISA

Nasıl dinlenirsiniz? Haber izleyerek, müzikal izleyerek, spor yaparak.

Nasıl eğlenirsiniz? Arkadaşlarla PS’de Fifa oynayarak, seyahat ederek, keyifli dostlarla güzel ve kaliteli yemek yiyerek.

Hangi müzik? Moduma göre değişir ama yeri gelince Ferdi Özbeğen veya Müslim Gürses de dinlerim; yeri gelince Ajda, Adele veya David Guetta da dinlerim.

Hangi sosyal medya? Twitter ve Instagram.

Hangi tür giyim? Kasmadan ama elegant; sportif ama şık.

Hangi şehirden en çok etkilendiniz? Vancouver ve Viyana.

Erken kalkmak mı, geç yatmak mı? İkisi de…