“İtirazım var” dedi, “çok sevildi, çok tartışıldı.”
Haber Fotoğrafı: Pınar Kür (15 Nisan 1943 – 15 Temmuz 2025)
“Yaşadığı hayata itirazı olmayan kişi edebiyatçı olamaz” diyen Pınar Kür bu dünyadan geçti.
Kısacık saçları, gülen gözleri ile çok iz bıraktı. Edebiyat alanında eserleri ile çok konuşuldu. Tartışıldı, toplatıldı, yasaklandı ama kazanan hep Pınar Kür oldu ve elbette onu sevenler, hayata farklı pencereden bakanlar, feministler, aktivistler…
Annesi Türk Dili ve Edebiyatı, babası ise Fransızca ve Matematik öğretmeni idi. Pınar Kür entelektüel bir aile ortamında büyüdü. Robert Kolej’de tamamladığı lise öğreniminin ardından Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdi. Daha sonra Sorbonne Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat alanında doktora yaptı. Doktora konusu ise “20. yüzyıl tiyatrosunda gerçeklik ve yanılsama” idi.
Ankara Devlet Tiyatro’sunda bir dönem (1971-1973) dramaturg görevini yaptı. İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nda ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümü’nde öğretim üyesi görevlerini başarı ile icra etti.
82 yaşında hayatını kaybettiğinde, acılı haber ünlü yapımcı Yekta Kopan tarafından duyuruldu. Pınar Kür’ün ölümü “edebiyat dünyasının büyük kaybı” olarak nitelendirildi. Pen Türkiye, Pınar Kür’ hakkında “Öykü ve romanlarında kadın kimliğini araştırdı, toplumsal ve bireysel baskıları sorguladı. Sesi çıkmayan kadınların dili oldu” dedi. Doğan Hızlan, yayımlanan bir açıklamada, Kür için şu ifadeleri kullandı: “Bir yazarın yaşadıklarıyla yazdıkları arasındaki kan bağı, kurgulanışının ustalık izlerini bulursunuz onun kitaplarında.” Ölümüyle büyük bir edebiyatçı kaybedildiğini ifade eden İlber Ortaylı, Kür’ün eserlerinin Türkçe ve dünya edebiyatında uzun süre okunmaya devam edeceğini ve özellikle “Türklerin ve Türkçenin dostları” tarafından gelecekte daha çok değer görmeyi hak ettiğini söyledi. Ortaylı’ya göre Pınar Kür bir toplum gözlemcisi, bir entelektüel hem gülümseten hem düşündüren bir yazardı.
Pınar Kür sadece bir yazar değildi çeviri alanında da başarılı idi. Konuları arasında kadın bedeni, özgürlük, cinsellik, toplumsal baskı ve kuşak çatışması önde gelir. Cesur tavrı, disiplinli ve çalışkan oluşu ile kendinden söz ettirdi. İlk romanı “Yarın Yarın” Pınar Kür için adeta bir kilometre taşı oldu. Edebiyat çevresinde tanındı. Ardından “Asılacak Kadın” ve “Bitmeyen Aşk” romanları ile büyük yankı uyandırdı. Ve sansür tartışmalarının odak noktası oldu. 1984 Sait Faik Hikâye Ödülünü “Akışı Olmayan Sular” kitabı ile aldı. 2013 yılında Ankara Öykü Günleri onur ödülüne layık görüldü.