Haber Fotoğrafı: 18. Yüzyıl’dan bir Kırımçak ailesi

Kırım Yarımadası’nın kadim sakinlerinden, tıpkı Kırım Tatarları ve Karaylar gibi o topraklara mühürlenmiş, ancak hikâyeleri çoğu zaman fısıltılarda kalan bir Yahudi topluluğu olan Kırımçaklar... Onlar için her yeni gün, en basit ritüellerde bile Kırım’ın anavatan olduğunu hatırlatan bir başlangıçtır. Yaşatmaya çalıştıkları gelenekleri vazgeçilmezleri olsa da aynı zamanda köklü bir kimliğin, bir anavatan özleminin ve tarifsiz bir hüznün sesidir.

Kırımçaklar...
İsimleri bile, Ruslar tarafından diğer Yahudi topluluklarından “Kırım’dan gelen” anlamında ayırt edilmek için kullanılmış, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında bu ismi kendileri de benimsemişlerdir. Kendi öz tanımlamaları ise kelimenin tam anlamıyla “İsrail Çocukları” anlamına gelen “Срель балалары” (Srel balaları) idi. Tarihleri, yüzyıllar boyunca süren göçlerin, kültürlerin ve inançların birleşimiyle dokunmuş, eşsiz bir halı gibidir. Onların kökenleri, Akdeniz’in farklı kıyılarından Kırım’a ulaşan Yahudi göç dalgalarının bir sonucudur. Sefarad, Aşkenaz, Bizans, Ceneviz ve Gürcistan Yahudileri... Hepsi bu topraklarda buluşmuş, birbirine karışarak bilinen Kırımçak kimliğini oluşturmuştur. Hatta bazı teoriler, Hazar Kağanlığı döneminde Kırım Yahudileri ile Hazarlar arasında evliliklerin yaşanmış olabileceğini de öne sürer. Bu çok katmanlı geçmiş, Kırımçakların ismindeki “Gotta” (Gotik), “Lombroso” (İtalyan) ya da “Bakşi” (Türk) gibi farklı kökenleri yansıtan soyadlarında kendini gösterir.



Kırımçakların dilleri
, onların kimliklerinin en çarpıcı yansımalarından biridir. Kırım Tatar dilinin modifiye edilmiş bir biçimi olan Kırımçak dili, bir Kıpçak Türk lehçesidir. Geleneksel olarak İbranice karakterlerle (“jonkas” olarak bilinen eski İbranice alfabe ile) yazılmış, ancak içinde çok sayıda İbranice ve Aramice ödünç kelime barındırır. Bu, onların hem Türk dünyasıyla olan derin bağlarını hem de Yahudi miraslarına olan bağlılıklarını gösterir. Dinî yaşamlarında ise, Ortodoks Yahudiliği benimsemişlerdir. Ancak kendilerine özgü bir geleneği, yani “Nusah Kaffa” (Kaffa ayini) geliştirmişlerdir. Kaffa, Kırım’ın Feodosia şehrinin eski adıydı. Bu ayin, zamanla pagan inançlarından öğeleri de bünyesine katarak eşsiz bir sentez oluşturmuştur.


Karasubazar’da (Bilohirsk), bir restorasyon esnasında keşfedilen eski bir Kırımçak sinagogunun izleri

Bir dönem Kaffa’daki Kırımçak topluluğunda yaşanan bir ayrılıkla pek çoğu yeni bir başlangıç arayışıyla Karasubazar’a (günümüzde Bilohirsk) taşındı. Yine burayı yurt edinmiş olan Tatarlarla meskûn bu küçük kasaba, kısa sürede Kırımçakların da bir merkezi haline geldi. Burada, Karasu Nehri’nin sol yakasındaki bir banliyöde, yaklaşık 400 yıl boyunca birbirine sıkı sıkıya bağlı bir grup olarak yaşadılar. Bu süre zarfında Karasubazar, Kırım’daki en büyük Kırımçak topluluğuna ev sahipliği yaptı ve 19. yüzyılın sonlarına kadar Kırımçak yaşamının ana merkezi oldu.


Karasubazar’da (Bilohirsk), bir restorasyon esnasında keşfedilen eski bir Kırımçak sinagogunda gözlenen Davut yıldızı

Temel geçim kaynakları, özellikle deri işleme olmak üzere zanaat ve ticaretti. Yakınlarında “Kırımçak” ve “Yengy Kırımçak” adında iki kolhoz bile bulunuyordu. Evleri genellikle tek katlı taş yapılardan oluşur, içinde bir mutfak ve bir veya iki oda bulunurdu. Yemek zamanlarında yuvarlak bir masa olan “soffa” etrafında, “yan yastichlar” adı verilen özel yastıklara otururlardı. İsimlendirmedeki Türkçe ne kadar dikkat çekici değil mi? Giysileri, Kırım Tatarları ve Karayımlarla benzeşmekle birlikte kendilerine özgü detaylar taşırdı; erkekler siyah kaftanlar ve karakul kalpaklar giyerken, kadınlar mor veya koyu leylak kaftanlar ve işlemeli terlikler tercih ederdi.

Kırımçakların hikâyesi, Kırım Tatarlarıyla sıkı bir kader birliği içinde yazılmıştır. Yüzyıllar boyunca yan yana yaşamış, komşuluk etmiş, kültürlerini ve geleneklerini karşılıklı olarak etkilemişlerdir. Giysileri ve gelenekleri Kırım Tatarları ve Karaylara benzerdi. Mutfakları ise tam bir ortak mirastır. Kapalı bir börek olan “köbete”, tatlı ve tuzlu dolgulu “çöçe” (Karay börekleri olarak da bilinir), küçük mantılara benzeyen “kaşık kulak” ve “süzme” gibi yemekler Kırımçak mutfaklarında önemli yer tutar. Kurban Bayramı’nda Kırım Tatarları, Kırımçak komşularıyla et paylaşırken, Kırımçaklar da Pesah (Hamursuz Bayramı) için mayasız ekmek olan “matsa” ile teşekkür ederlerdi. Bu, yalnızca bir yiyecek alışverişi değil, aynı zamanda karşılıklı saygı ve dostluğun somut bir nişanesiydi.


Tatarların Köbete, Kırımçakların Kubete adını verdiği geleneksel etli börek

Ancak bu uyumlu yaşam, tarihin acımasız rüzgârlarından payını almıştır. Kırım’ın 1783’te Rus İmparatorluğu’na ilhak edilmesiyle, Kırımçaklar Rusya’daki diğer Yahudiler gibi dinî baskılara maruz kaldı. 19. Yüzyılda Kırım’a yerleşen Aşkenaz Yahudileriyle evlilikler de Kırımçak nüfusunun azalmasına neden oldu.

20. Yüzyılın başları, Kırımçaklar için yeni bir keder dalgası getirdi. 1917 Rus Devrimi’nin ardından Kırım’ı kasıp kavuran iç savaş, Kırımçak halkından birçok can aldı. Bununla da kalmayıp, 1920’lerin ve 1930’ların başlarında yaşanan korkunç kıtlıklar, nüfuslarını daha da azalttı. Bu acımasız koşullar, birçok Kırımçak’ı ata topraklarını terk etmeye zorladı. Kaosun, kıtlığın ve tekrarlayan pogromların neden olduğu bu yürek burkan ayrılıklarda, büyük Kırımçak grupları 1914-1921 yılları arasındaki bu zorlu dönemde Kırım’dan ayrılarak kutsal topraklara, ABD’ye ve özellikle de tarihsel bağları olan Osmanlı ve Türkiye topraklarına göç ettiler. Göçlerin çoğunlukla komşuları Tatarlarla beraber olması gittikleri diyarlarda da birbirine karışmayı ve kader birliğini getirdi. Bu zorunlu göçlerle Kırımçak nüfusu iyice azaldı, hatta beraber göç ettikleri Kırım Tatarları içlerinde kayboldular.

Sovyet dönemi ise kalanlar için ayrı bir yıkım getirdi. İbranice yazmaları yasaklandı, Kiril alfabesi dayatıldı. Sinagogları (kwaal olarak da bilinir) kapatıldı, okulları dağıtıldı. Pasaportlara “Kırımçak” kimliği yazılamazdı; Kırımçaklar “Yahudi” veya “Kırım Tatarı” olarak kaydedildiler. Bu politikalar, genç nesillerin Kırımçak dilini kaybetmesine yol açtı.


2. Dünya Savaşı’nda Kırım Yahudileri’nin toplu infazının yapıldığı yere dikilen anıt

Ve sonra en büyük trajedi geldi…
Holokost. 1941’de Nazi Almanyası Kırım’ı işgal ettiğinde, Kırımçaklar Yahudi oldukları için hedef alındı. Nüfuslarının neredeyse %75’i, yaklaşık altı bin Kırımçak katledildi. Simferopol-Feodosia otoyolunun 10. kilometresindeki toplu infazlar, 11 Aralık’ı Kırımçaklar için “Tkun” adlı bir anma gününe dönüştürdü. Ancak Kırımçakların kaderi, bununla da bitmedi. 1944’te Sovyet yetkililer, Kırım Tatarlarıyla birlikte Kırımçakları da Orta Asya’ya zorla sürgün etti. Dil ortamlarının büyük bir kısmını oluşturan Kırım Tatarlarının sürgünü, Kırımçak dilinin ve kültürünün gelişimini daha da durdurdu. Bu, iki halkın paylaştığı ortak bir yara, ortak bir sürgün hikayesiydi.

Günümüzde
Bugün, Kırımçak nüfusu oldukça azalmış durumda. Tahmini 1.200 ila 1.500 kişi olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu küçük topluluk, kimliklerini ve miraslarını yaşatma mücadelesini sürdürüyor. Topluluk üyeleri, 2014’teki Kırım’ın işgalinden sonra anakara Ukrayna’ya göç etmek zorunda kalsalar da, kendi halklarının sesini dünyaya duyurmak için çabalıyorlar. Kültürel dernekler, müzeler ve uluslararası platformlardaki çalışmalarla, Kırımçakların tarihi ve kültürel mirası korunmaya çalışılıyor. Bu çabalar, genç nesilleri kendi kültürleriyle tanıştırmayı ve “Kırımçak” kelimesinin onlar için anlamlı olmasını sağlamayı hedefliyor.

Kırımçaklar, tıpkı dedelerden kalma o kadim ritüeller gibi, geçmişin acılarını ve güzelliklerini içinde barındıran, Kırım’ın çok sesli mozaiğinin ayrılmaz bir parçası olan kadim bir halk. Onların hikâyesi, insanlığın ortak mirasına dokunan, direncin, uyumun ve ne olursa olsun kendi köklerine tutunma arzusunun hüzünlü ama ilham verici bir destanı. Kırım’ın o kadim ruhu, Kırımçakların her bir fısıltısında, her bir anısında yaşamaya devam ediyor.

Kaynakça:
The Krymchaks: An Ethnic and Religious Group. Kazimierz Banek; Anthropos, Bd. 109, H. 1. (2014), pp. 235-243
Kırımlı Musevi Türkler; Kırımçaklar. Prof.Or.Kenesbay Musauli. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt 0, Sayı 3, 1995
Krymchaks of Ukraine. Who are they? https://www.ukrainer.net/en/krymchaks/