Haber resmi: Moses Hamon

Değerli DERGİ okurları, “Sefarad Bilim İnsanları” temalı Romanya 7. Sefarad Kültürü Festivali kapsamında 4 Kasım 2024 tarihinde İngilizce yaptığım konuşmamın kısaltılmış tercümesini sizlerle paylaşıyorum…

“Osmanlı ve Erken Dönem Cumhuriyet Döneminde Sefarad Bilim Adamları” konusunun sınırlarını görmek için iki tanımla başlayalım:
1. İlk tanım olarak, Osmanlı ve daha sonra Türkiye topraklarında evlerini inşa eden Sefarad Yahudilerine odaklanacağım.
2. İkinci tanım bilimle ilgilidir. Bazı akademisyenler için bilim, Fizik, Kimya ve Biyoloji konularıyla sınırlıdır ve onlar için bazı dallar uygulamalı bilimler olarak adlandırılabilir. Yaptığım araştırma esnasında Sefarad Bilim adamlarının çoğunun hekim veya tıpla ilgili olduğunu gördüm. Dolayısıyla bu isimleri de ele alacağım.
Sefarad Yahudileri, 8. yüzyılda Arapların İspanya’yı fethetmesiyle başlayıp 15. yüzyılın sonundaki sürgünleriyle sona eren kültürel tarihte etkili bir rol oynadılar: devlet adamı, hekim, matematikçi, astrolog ve şair olarak hem Arap hem de Hristiyan prenslerin saraylarında yüksek ve saygın mevkilere ulaştılar. 13. ve 14. yüzyılların büyük bölümünde Katolik İspanya’daki Yahudi hekimler, hüküm süren monarşilerin korumasından ve desteğinden yararlandı. Bu nedenle Sefarad Yahudileri, bilim ve beşerî bilimlerde sağlam bir geçmişe sahipti. Ve sürgünden sonra bu hazineyi göç ettikleri topraklara getirdiler.


Eliyahu Mizrahi

Bizans Yahudileri veya Romaniyotlar
Ancak, Sefaradlar Osmanlı topraklarına gelmeden önce, bu topraklarda Bizans Yahudileri veya Romaniyotlar adı verilen bir Yahudi toplumu zaten vardı. Ve bunların arasında bilim konularıyla ilgilenen bazı isimler görüyoruz.
Eliyahu Mizrahi, 1450 civarında Konstantinopolis’te doğmuş ve 1525 civarında Konstantinopolis’te vefat etmişti. Re’em olarak da anılırdı. Matematikçi, astronom, hukukçu, coğrafyacı ve hekimdi. 1497’den 1526’ya kadar Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Yahudi Cemaatinin manevi lideri olan Hahambaşısı idi.
1492’deki sürgünden önce, Osmanlı sarayındaki önemli mevkilerde bazı Yahudi hekim isimleri görüyoruz. Hekim Yakup Yaakov bunlardan biri idi. Sultan II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde Saray hekimiydi. Sultan Mehmet Vakıfları yıllıklarında da dört Yahudi ismi görüyoruz: Yahudi Yitzhak, Yahudi Moshe, Yahudi Eliyah, Yahudi Avraam.
Hoca İlya el-Yahudi olarak da bilinen Abdüsselam el-Muhtadi el-Muhammedi, Sultan II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yaşamış Osmanlı alimlerinden biridir. Tevrat’ı ezbere bilen ve astronomi, takvim, aritmetik ve geometri ve tıp alanlarında geniş bilgiye sahip olan Yahudi İlyas ile Endülüs’ten gelip Sultan II. Bayezid döneminde İstanbul’a yerleşen İlyas bin İbrahim (Abram) el-Yahudi aynı kişi olmalıdır. Tıp alanındaki eserlerinden biri de vebaya karşı alınacak tedbirlerle ilgilidir ve Micannat-al-Taun-val-Vaban adını taşır.
Musa Calinus ibn Yahuda al-Tabib al-Isra’ili’nin hayatı ve bilimsel kişiliği hakkında kapsamlı bir bilgi yoktur. İbranice adı Moshe Galliano ben Yehuda’dır. 1470 civarında Konstantinopolis’te doğmuştur. Calinus lakabı büyük ihtimalle ünlü Grek tıp adamı Galenos’a atfen verilmiştir. Asıl mesleği ve uzmanlık alanı tıp olmasına rağmen Musa Calinus aynı zamanda astronomiyle de ilgileniyordu.
Bazı kaynaklara göre bu iki isim de Müslüman olmuştur.
Mordehay Ben Eliezer Contino, 1420’de Konstantinopolis’te doğdu, birçok el yazması yazdı ve bunlardan bazıları konumuzla ilgilidir:
Sefer Haheşbon ve HaMiddot- Hesap ve Geometri üzerine,
Tikkun Keli HaTzefiha- Güneş saatleri üzerine,
Peruş Lehot Paras- Astronomik malzemelerin kullanımı hakkında,
Sefer HaTekunah- Astronomi üzerine.
Daha sonraları Sefarad toplumuyla kaynaşıp ilimlerini birleştirdikleri için bu isimleri zikretmeden geçemedim.

Sefaradlar
Konumuza dönüp Nahmias Kardeşlerle başlayalım. Sefarad sürgünleri olan David ve Samuel Nahmias, 1493’te İstanbul’da bir matbaa açtılar. Sadece İbranice kitaplar basmalarına izin verildi. Din üzerine kitaplar bastılar ve bilimsel kitapları tercüme ettiler. Herhalde, bu kitapları sadece basım zevki veya kendi kütüphanelerinin raflarında tutmak için basmadılar. İstanbul’da bu bilimsel kitapları satın alacak bir Yahudi kitlesi olmalıydı. Bununla ilgili tek sorun, Ladino değil İbranice olmalarıydı.
Artık peş peşe Sefarad isimleri görmeye başlıyoruz. Bunlardan biri de Ephraim ben Nissim İbn Sanchi’ydi. Portekiz Kralı V. Alphonso’nun hekimiyken gizli Yahudiliği nedeniyle kaçmak zorunda kaldı ve Osmanlı topraklarına göç etti. Kendisi ve oğlu Abraham ve büyük ihtimalle ailesinin diğer üyeleri saray hekimleri oldular. 1536’da saraydaki Sefarad hekimlerinin sayısı 25’te 5 iken, 1548’de bu sayı 30’da 14’e ve 1609’da yüzde 66’ya çıktı.


Moses Amon oftalmoloji üzerine el yazması

Şimdi de, üç kuşaktır saray hekimliği yapan Hamon Ailesi’ni tanıtacağım. Ailenin bilinen ilk üyesi İzak Amon’dur. Oğlu Joseph Amon, Sultan II. Bayezid’in ve daha sonra Yavuz Sultan Selim’in başhekimiydi. Her zaman askeri seferlerde padişahlara eşlik ederdi. Joseph’in oğlu Moşe Amon, Yavuz Sultan Selim ve Sultan Süleyman’ın başhekimiydi. Babası gibi seferler sırasında padişahlara eşlik ederdi. Sultan Süleyman tarafından Macaristan’da tıbbi tesisler kurmakla görevlendirildi. Onun müdahalesi sayesinde Tokat’ta bir kan iftirası, kurban verilmeden önlendi. Ayrıca Nasi ailesinin Venedik’ten kurtulmasına yardımcı oldu. Diş hastalıkları hakkında bir kitap yazdı. Amon ailesinin son nesli Joseph Amon ve oğlu İzak’tı. Saray hekimleri olarak Osmanlı diplomasisindeki rolleriyle tanınıyorlardı.
16. Yüzyılda Transilvanya sarayında bir Sefarad Yahudisi görüyoruz. Prens Gabriel Gabor Behlen’in sarayında İstanbul’dan gelen Avraham Sisa adında bir hekim vardı.
Al-Hibr Davud (Haham Davud) olarak da tanınan Büyük Davud, Davud el- Riyazi, 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyılın başlarında Selanik’te yaşamış bir Yahudi bilim adamıydı. Arapça bilgisi ve İslami bilimsel literatür bilgisi, onun 1492 veya 1536 yıllarında Endülüs’ten Selanik’e gerçekleşen iki göç dalgasının bir ferdi olabileceğini düşündürmektedir.
Mısırlı bir bilim adamının yazdığı belgede, Koca Davud adlı bir Yahudi hahamıyla tanıştığını, bu adamın Yahudilerin danıştığı önde gelen bir alim olduğunu, matematik bilimlerinde onun gibi bir alim daha görmediğini, astronomide kendisine yaklaşabilecek kimsenin olmadığını, birçok bilimde bilgi sahibi olduğunu, rasat konusunda yüksek bir bilgiye sahip olduğunu ve kullandığı aletlerin güvenilir olduğunu okuyoruz.
Amsterdam’daki Portekiz Sinagogu’ndaki Ets Hahayim kütüphanesinde, bir salgından sonra yazılmış olan “Dialogo del Colorado” adlı bir kitap bulunmaktadır. İlk sayfasında, Selanik’te Abraham ve Yosef Bat Seba Matbaası tarafından 5 Mart 1601’ denk gelen “el dia dos del mes de adar sheni del anyo Djudyo 5362” tarihinde basıldığı yazmaktadır. Kitapta, 3 arkadaş, Daniel de Avila ve 2 hekim, kızıl hastalığı salgınının nasıl başladığını, nasıl yayıldığını ve bundan korunmak için hijyenik önlemlerin neler olması gerektiği üzerine çok detaylı konuşmalar yapmaktadırlar. Aslında kitaptaki Daniel, kitabın yazarı olan Sefarad Yahudisi, Selanikli bir filozof ve hekim olan Daniel de Avila’dır. Diyaloglardan, İber yarımadasından kaçıp Osmanlı topraklarına sığınan gizli Yahudi ailenin üçüncü nesli olduğunu anlıyoruz. Kitap Raşi harfleriyle Judeo-İspanyolca yazılmış olup, aynı zamanda o dönemde bir Osmanlı şehri olan Selanik’teki Yahudi yaşamına dair görüntüler de sunmaktadır. De Avila, bu kitapta kaynak olarak o dönemde tıp için standart dil olan Latince ve Yunanca kitapları kullanmıştır.
1566’da, Selanik’ten İstanbul’u ziyaret eden bir Sefarad Yahudisi ile karşılaşıyoruz. Selanik Yahudi Cemaati, gayrimüslimlere uygulanan yüksek tutardaki vergileri ödemekte zorlanıyordu. Bu nedenle, cemaat, bu vergilerin azaltılmasını istemek için Sultan Süleyman Sarayı’na üç kişilik bir heyet göndermeye karar verdi: Moşe Baruh, Yaakov Nahmias ve Moshe Almoznino. Ancak Sultan’dan randevu almak çok zordu. Randevu alabilmek 18 ay sürdü. Delegelerden olan Moshe Almoznino Selanik’te yazdığı yazılarla çok ünlüydü. İbranice ve Ladino dillerinde kitaplar yazmaktaydı. Dini kitapların yanı sıra coğrafya ve astronomi üzerine birer kitap yazdı: “Bet Elohim” (Tanrı’nın Evi) ve “Şaar Haşamayim” (Göklerin Kapısı). Bunların yanı sıra insan ve bilim etiği üzerine bir kitap olan “El Regimiento de la vida” ile astroloji için, astrolabia aletinin kullanımı üzerine olan “Tratado de Astrolabia” ve tıp üzerine kanonik yazılar içeren “Canon de Reloj de plata” adlı iki bilimsel el yazması daha yazdı.
İstanbul’dayken boş durmadı. Ünlü “Cronica de los reyes Ottomanos” Osmanlı Padişahlarının Kronikleri’ni yazdı. İlk iki bölümde padişahların hayatlarını, katıldığı taç giyme törenini vb. anlattı. Ancak üçüncü bölümde, neredeyse tamamını sokak sokak gezdiği için İstanbul’u bilimsel bir gezginin gözleriyle anıtlarını, evlerini, bahçelerini, saraylarını, kanalizasyon sistemlerini anlattı. Bu nedenle bu kitap gerçek anlamda bir şehircilik ansiklopedisi olarak görülebilir.

(Bu yazının devamı bir sonraki Dergi’de yer alacaktır.)