Marc Augé, Bisiklet Mucizesi adlı kitabında “Bisiklete binme bağımsızlığını kazandığım günden itibaren dünyam inanılmaz şekilde büyümüştü” der. Bisikletler kadınların güçlenmesinde önemli, fakat pek bilinmeyen tarihî bir rol oynamıştır. 200 yıl önce icat edilen bisiklet, ilk yıllarda erkekler için bir dinlenme ve keyif aracıyken, sonraları kadınların özgürleşmesinde önemli bir araç oldu. Kadınlar, bisiklet sayesinde tabuları yıktı. Bisiklet, kadınlara tek başına bir yerden bir yere gitme özgürlüğü verirken, aynı zamanda kıyafet konusunda bir reformu beraberinde getirdi; kadınlar kabarık etek ve korseyi terk edip pantolon giymeye başladı. İngiltere ve Amerika’da kadın hakları için mücadele eden pek çok kadının aynı zamanda bisiklet sürücüsü olması şaşırtıcı değil.


Bir bisikletin yanında bir grup kadın hakları savunucusu (süfrajetler)

Bisikletler, süfrajetlere (kadınlar için seçme ve seçilme hakkını arayan; eğitim, aile, çalışma hayatı gibi alanlarda kadın-erkek eşitliğini savunan, yasal düzenlemelerle bu eşitliğin sağlanmasını talep eden radikal kadın hakları savunucuları) yanlarında refakatçiler olmadan hareket özgürlüğü sağladı. Kadınlar sosyalleşmek ve örgütlenmek için birbirleriyle özgürce buluşabildiler.


Peki, dünyanın etrafını bisikletle dolaşan ilk kadının kim olduğunu hiç merak etmiş miydiniz?
İsmi Annie (Londonderry) Kopchovsky (1870-1947). Aslına bakarsanız yolculuğun büyük kısmını bisikletle değil, gemiyle yapmış sayılır, bir kısmını da trenle, ama olsun, kadınların kendi başlarına seyahat etmekten bile çekindikleri bir dönemde önemli bir iş yapmış, bayağı sansasyon yaratmış.

Annie Kopchovsky bugünkü Letonya’da doğmuş. O henüz 4-5 yaşındayken annesi Beatrice (Basha) ve babası Levi (Leib) Cohen, üç çocuklarıyla Amerika’ya göç etmiş. Annie 1888’de Max Kopchovsky adlı Ortodoks bir Yahudi’yle evlenmiş, kısa sürede üç çocuğu olmuş. Kocası seyyar satıcılıktan kalan tüm zamanını sinagogda Tora’yı çalışarak ve dua ederek geçirirmiş, Annie ise Boston gazeteleri için reklam toplarmış.

1886 yılında Thomas Stevens dünyayı bisikletle turlayan ilk erkek oldu. 1890’da Jules Verne’in meşhur romanı 80 Günde Devr-i Âlem’den esinlenen Nelly Bly isimli maceraperest bir kadın gazeteci, 72 günde yerküreyi dolanmayı başardı, seyahati sırasında Fransa’nın Amiens şehrinde Jules Verne ile de tanıştı. Artık sıra, bir kadının bisikletle dünyayı dolaşmasındaydı…


Bir gün Annie barda iki adamın konuşmasını duymuş
Rivayete göre, bir gün Annie barda iki adamın konuşmasını duymuş. Aralarında, kadınların bisikletle asla bir dünya turu yapamayacaklarını konuşuyorlarmış. Bahse girmişler. Bir tanesi “Şayet bir kadın bisikletiyle dünya turu yaparsa, döndüğünde ona 10.000 dolar veririm” demiş (Bugünün parasıyla yüz binlerce dolar). Annie de “Ben yaparım” demiş ve hazırlığa girişmiş. Komik olan şu ki, Annie bisiklete binmeyi bilmiyormuş bile. O günden sonra öğrenmiş. Bu bahis olayı gerçek miydi, sponsor bulmak amacıyla Annie mi uydurdu, yoksa bu bir reklam kampanyasıydı da, arkasında başkaları mı vardı -bu bilinmiyor. Belki de birileri kadınlara daha fazla bisiklet satmak istiyordu ve böyle bir plan yapmıştı. O devirde kadınlar bisiklete biniyorlardı. Yine de bisiklete binen kadınlara pek iyi gözle bakılmıyor, doktorlar da bisiklete binmenin kadın sağlığına zarar vereceğini söylüyorlardı…

Gazetelerde yazdığına göre bahsin kuralları şunlarmış: 15 ayda tur bitecek, turun başlangıcında Annie’nin hiç parası olmayacak, turun sonunda en az 5.000 doları olacak ama bu parayı bulmak için bağış kabul etmeyecek, para hizmet veya çalışma karşılığı olacak.

Annie sponsorlar vasıtasıyla bir bisiklet, bir dolu da reklam bulmuş. Reklamları bisikletinin arkasına, önüne, kendi göğsüne, kollarına vs. yerleştirmiş. 45-50 kilo ağırlığında minyon bir kadın olan Annie, 1894’ün haziran ayında bir dolu seyirci ve gazetecinin eşliğinde kocasını ve çocuklarını kucaklayıp 19-20 kiloluk ağır Columbia bisikletiyle yola çıkmış. Yanında çok az eşya ve bir tabanca varmış. Bisikletinin arkasında New Hampshire’lı bir kaynak suyu şirketi olan Londonderry’nin reklamı varmış ve Annie, bu sponsor şirkete yolculuğu boyunca Annie Londonderry adını kullanacağına söz vermiş. (Bu durum Annie’nin de, sponsorların da işine gelmiş, çünkü evli ve çocuklu bir kadın olması o devirde insanların “Çocuklarını, eşini nasıl bırakmış da yola çıkmış? Bu nasıl bir insan?” şeklinde dudak bükmesine neden olabilirdi; ayrıca Annie’nin soyadı kimliğini belli ediyordu; bazı şirketler antisemitizmden çekiniyor, firmalarının adının Yahudi birisiyle beraber anılmasını tercih etmiyorlardı.) Daha sonra bu isim onunla bütünleşti, bugün kendisi Annie Londonderry olarak da tanınıyor.

Annie (Londonderry) Kopchovsky’nin seyahati
Rad=>Karayolu  Schiff=>Gemiyle yolculuk Eisenbach=>Demiryolu

Yolculuğun henüz başında 9-10 kilo zayıflamış
Annie, New York’tan Chicago’ya varana kadar 9-10 kilo zayıflayınca bu yolculuğu bu bisikletle tamamlayamayacağını anlamış. Daha hafif bir bisiklete geçmiş. Yolculuğun başında uzun eteği, korsesi ve dik yakalı cici bici bluzu ile bisiklet sürerken, sonraları korsesini atmış, ‘bloomer’ giymeye başlamış (bir çeşit kabarık jimnastik pantolonu, çok kere üzerine dize kadar etek giyilirdi), en sonunda da yola erkek kıyafeti giyerek devam etmiş.

Başlangıçta planı Amerika’da batıya doğru bisiklet sürmeye devam etmekmiş, ama kış şartları onu değişiklik yapmaya zorlamış. Bisikletle New York’a geri dönüp gemiye binmiş ve Fransa’ya gitmiş. Önce işler iyi gitmemiş. Le Havre limanındaki gümrük yetkilileri bisikletine el koymuş. Parası çalınmış. Amerika’da gazeteciler onu çekici bir kadın olarak tanımlarken, Fransız gazeteciler ondan hoşlanmamış, “Bu kadar kaslı bir insan kadın değildir, olsa olsa iğdiş edilmiştir” diye yazmışlar. Neyse, sonunda birilerini ikna etmiş, yolculuğuna yeniden başlamış, kâh bisikletle kâh trenle Marsilya’ya gitmiş. Oradan gemiye binerek Mısır’a ulaşmış. Gittiği bütün şehirlerin listesi çok uzun, bir kısmını saymak istersek: İskenderiye, Kudüs, Aden (Yemen), Kolombo (Sri Lanka), Singapur, Saygon (Vietnam), Hong Kong, Şanghay, Nagazaki, Yokahama, Kobe… Her gittiği yerde ABD konsolosluğuna uğrayıp, oraya vardığına dair teyit ve imza alıyor, böylece oraya gitmiş olduğunu ispat ediyormuş.


San Francisco yakınları, 1895
Annie’nin başına geldiği söylenen bir soygunun canlandırılması ile ilgili bir slayt

Annie gerçek bir girişimciymiş
Yol boyunca çeşit çeşit reklam almış; yolculuğu ve kendisi hakkında yarı masal, yarı gerçek, çeşit çeşit hikâyeler anlatmış. Kimilerine Harvard mezunu olduğunu söylemiş, kimilerine ise öksüz ve yetim olduğunu, bazen de köklü bir ailenin kızı olduğunu… Promosyonlar, imzalar dağıtmış; ipek mendiller, hatıra eşyaları satmış. Hristiyan Kadınlar Organizasyonu ona para vermek istediğinde, anlaşmasının şartlarına uymadığı gerekçesiyle reddetmiş, buna karşılık onlar için konuşma yaparak yine aynı meblağı ödeme olarak almış.

Amerika’ya San Francisco üstünden 1895’te dönmüş. Los Angeles’a kadar pedal çevirmiş. Oradan Arizona’ya, New Mexico’ya, El Paso’ya, Denver’e, Cheyenne’e, Nebraska’ya, Chicago’ya ve Boston’a devam etmiş. Artık çok yetenekli bir bisikletçi olmasına karşılık, bol bol trene bindiği zamanlar da olduğu sanılıyor. Döndüğünde cebinde 4.900 dolar varmış. Bisikletini çekilişe koymuş ve 5.000 doları geçmiş, 10.000 dolarlık ödüle hak kazanmış. (Böyle bir parayı alıp almadığı kesin olarak bilinmiyor.) Yolculuğu 15 ay bitmeden tamamlamış olsa da, birden fazla bisiklete binmekle suçlanmış. Buna karşılık gazeteciler bu sansasyonel olay hakkında yazmaya devam etmek istemişler. Onlara Hindistan’da nasıl kaplan avladığını, Japonya’da nasıl savaşın ortasına düştüğünü (Çin - Japonya savaşı), buzlu bir nehirden nasıl sağ kurtulduğunu, omuzundan yaralanıp nasıl hastanede yattığını, hapishaneye düşüp oradan nasıl çıktığını vs. anlatmış. Hikâyelerinde gerçek payı da varmış, mesela gemi azıya alan bir at ve çektiği araba tarafından neredeyse hayatını kaybedecekmiş. Buna karşılık bire bin kattığı kesinmiş. Yine de okuyucular hikâyelerine bayılmış.

Annie, Joseph Pulitzer’in gazetesi olan ‘The World’da yazı yazmayı planlıyormuş, anlaşmış ve yazı yazmaya başlamış, ancak ailesiyle kavuştuktan bir müddet sonra dördüncü çocuğuna hamile kalmış. Böylece gazetecilik hayalleri suya düşmüş. Çocuk doğduktan sonra eşiyle bir tekstil atölyesi açmışlar. Tekstil atölyesi 1920’de bir yangınla yok olunca, başka bir iş yeri açmışlar. Hayatı boyunca bisiklete binmiş, ama ünü zaman içinde kaybolmuş.

Hakkında yazılmış birçok kitap var. Annie’nin ağabeyinin torunu Peter Zheutlin tarafından yazılan kitaplar bunlar arasında en çok ilgi görenler, zira orijinal belgelere ve fotoğraflara dayanıyorlar.


Ride müzikalinin afişi

Annie 2011’de bisikletle ilgili bir performans gösterisine konu oldu. Gösterinin adı Spin. 2013’te hakkında bir belgesel yapıldı. Annie’nin hayatı 2022’de Londra’da yapılan bir müzikale de konu oldu. Müzikalin adı Ride. Müzikal Nisan 2024’te Amerika’da prömiyer yaptı.

Kaynaklar:
https://en.wikipedia.org/wiki/Annie_Londonderry
https://annielondonderry.com/about-annie-londonderry/
https://www.njmastro.com/post/annie-londonderry-con-artist-or-master-of-inventing-one-s-self
https://heybede.wordpress.com/2018/05/09/annie-kopchovsky/
https://www.cyclistmag.com.tr/2020/07/08/bisikletiyle-dunya-turu-yapan-ilk-kadin-annie-londonderry-kopchovsky/
https://forgottennewsmakers.com/2010/03/09/annie-kopchovsky-londonderry-1870-1947-rode-around-the-world-on-a-bicycle/