Haber fotoğrafı: Vivi Menase (Vi2) ‘ZAMANSIZ GİDİŞLER’ Sergisi, Schneidertempel - Fotoğraf: Alberto Modiano
Vivi Menase “Zamansız Gidişler” isimli 21. kişisel sergisini Schneidertempel’de açtı.
Geçmişten günümüze sürekli biriktirilen, vazgeçilen veya vazgeçilemeyen birlikteliklerin, kopamayan bağların bir çeşit plastik anlatısı olan bu sergide Vivi, unutulan nesnelerin hafızasında bir yolculuğa çıkartıyor sanatseverleri ...
10 yılı aşkın süredir evinden, çevresinden ve yakınlarından topladığı “eskimeyen” eşyaları ve onlarla eşleştirdiği tuvallerinden oluşan işleriyle, unutulan bazı zamanları hatırlatmak için bir fırsat yaratıyor. Mekândaki estetik çeşitlilik ve renklerin cıvıltısı sergiye bir şölen havası veriyor. Vivi’nin yan yana getirdiği bu yapıtlar; geleneksel teknikler ile çağdaş anlatım biçimlerinin buluştuğu bir çeşit eklektik manifesto.

“Sanat yolculuğum boyunca beni etkileyen çok şey bu sergide yerini buldu. Farklı teknikler ile farklı ifade biçimlerini yan yana getirmek hem iç dünyamı hem de kültürel hafızayı yansıtmak için bilinçli bir tercihti. İlham aldığım her resim, dönüştürdüğüm her obje, her kolaj ve her dikim ile zengin ve seçmeci bir anlatım dili kurmaya çalıştım.”
Sergideki birçok eser ‘Eski’ye yeni bir şans vererek, sürdürülebilirlik bilincine de bir ışık daha yakarken bazı an(ı)ları da günümüze taşıyor.
“Sergimi Arte Povera, Fluxus gibi akımlardan parçacıklar ile günümüz vazgeçilmezi olan Sürdürebilirlik veya Sıfır Atık ile senkronize etmişimdir ...
Ama en çok ‘found object’ (buluntu nesne) akımının, her mekânda yeni bir hikâye anlatabilme potansiyelini baş tacı yaptım. Çünkü her şey değişebilir; her şey yeniden anlam kazanabilir.”

Schneidertempel gibi belleği güçlü bir mekânın taşıdığı tarihî hafıza ile sergideki işler birlik olunca “zaman” teması daha da derin bir içerik kazanıyor ... Aynı zamanda bir müze olan bu sinagog, yurtdışındaki emsalleri gibi Sanat için çok artı bir değer ... Galata’nın orta yerinde, kültür ve sanat severleri geçmiş ve gelecek ile ağırlıyor.
Barış Sarıbaş’ın açılış konuşmasında yaptığı karşılaştırmada söylediği gibi;
“Biz burada bir mabetteyiz ve sanatçının mabedi de kendi atölyesidir” ...
İnsanın içsel yolculuğuna, anlam arayışına ev sahipliği yapmış bir mekânda işlerinin sergilenmiş olmasının oldukça anlamlı olduğunu vurguladı Vivi Menase.
“Eskiyle yeninin, belki de yeniden doğuşun bir arada var olduğu bir diyalog bu. Buranın aynı zamanda bir müze olduğunu da bilince, işte diyalogun en önemli kısmı; ...Biz sanatçılar, zamanın ruhunu anlatırız. Bizlerden geriye kalacak olan yapıtlar zaten müzeliktir. Çünkü “o” zamana aittir ... Biz de (eserlerim ve ben) yaşarken müzelik olduk bu durumda” diye ekledi. 😂🤪

Kolektif hafızamıza gönderme yapan nostaljik objeler (eski ahşap cetvel, kalemler, oyuncaklar, eski dantel ve işlemeler veya çok eski bir yağlıboya tablo ... hatta eski Twitter’ın ekran görüntüsü) kılık değiştirerek galeriye gelmişlerdi, sanki kıyafet balosuna gidiyorlarmış gibi ;-)
Bir kitabın, bir defterin arasına ayraçlar yerleştirmiş gibi, kaldıkları yerden bugüne el sallar gibiydiler …
Vivi’nin sergi manifestosunda söylediği gibi;
Zamansız veya eş zamanlıydılar.
Zaman yorgunlukları vardı.
Zamanda yolculuk yapmışlardı.
Anakronik veya Atemporaldi …
…..
Ve artık Yeni Şeyler söylemek gerek .. Tİ.
Fotoğraf: Alberto Modiano
Vivi Menase ( Vİ2 ), 25 yılı aşkın süredir, plastik sanatlar alanında farklı disiplinler ve türlü baskı ve el işi teknikleri ile üretmeyi sürdürmektedir.
Yıllar içinde, sanatsal pratiğine kattığı sanat terapisi, terapötik dans ve bibliyoterapi gibi alanlarda da gezinerek, ifade biçimlerini derinleştirmiş ve disiplinlerarası bir perspektif geliştirmiştir.
Kendi sanat atölyesinde çalışmalarını sürdüren sanatçı, farklı yaş grupları ile el sanatları (Arts + crafts) ve geri dönüşüm (upcycling) atölyeleri yapıyor.
Vi2, sanat ve hayat yolculuğunda gezmeye devam ederken, eskiye bağlı kalsa da her yeniliğin peşinden gidiyor, toplumsal olaylara karşı duyarlı bir tutum sürdürüyor ve her zaman sanatın iyileştirici gücüne sığınıyor.
“Her köşede zamanı düşündüren küçük aforizmalarla karşılaşıyorum. ‘Zaman kırar, zaman tamir eder.’
Çocukluğumdan kalan hatıralar; Ayşegül serisi, çizgi romanlar, kurşun kalemler adeta birer sanat eserine dönüşmüş. Bütün bunlar bana şunu düşündürdü. Acaba zaman bir yanılgı mı? Geçmiş gerçekten geçti mi, yoksa biz mi geçtiğini sandık? Vivi Menase’nin işleri tam da bu soruların peşinde, zamanı hem durduran hem yeniden başlatan bir zarafetle…” diye yorumluyor Şalom gazetesi yazarı Betül Özberk Vivi ile yaptığı söyleşisinde.
Çalışmalarınızda “unutmak” ve “hatırlamak” iç içe geçmiş. Sizce iyileşme hatırlamakla mı yoksa unutmakla mı başlar?
Şifa unutmaktan geçiyor ama unutmadan önce hatırlamalıyız. Neyi unuttuğumuzu bilmeden onu sağaltamayız. Seçtiğim eski nesnelerin her biri bir zamanlar birine, bir yere, bir an’a çoğu da bana aitti. Hem hatırlayan hem de hatırlatanım burada. Bazı eskileri yakınımda tutmak bana iyi geliyor; babamın tespihi, anneannemin evinden bir hanukiya, dedemden kalma bir mezuza veya kayınvalidemin o şahane beyaz işli çeyiz örtüleri gibi. Onları çekmecelerimde görünce içimi bir sıcaklık kaplıyor.
Eserlerinizde eski oyuncaklar, kırık seramikler, kalemler, kumaşlar gibi gündelik objeler yer alıyor. Sizce bu nesneler kendi hafızalarını da taşır mı?
Evet, her nesne bir hikâye taşır. Belki bir anıyı, bir yere ait oluşu, bir duyguyu ya da artık hatırlanmayan bir zamanı. Onlar benim için sadece malzeme değil, sessiz tanıklarım. Oyuncaklarım hayal dünyamızı; kırık seramiklerim bir sofrayı; bitmiş kalemlerim yazılmış ama unutulmuş cümleleri hatırlatmıyor mu??
Geri dönüşüm sizin serginizin önemli bir parçası. Sizce yeniden dönüştürmek bir hatırlama biçimi midir?
Evet, tabii... Bence geri dönüştürmek bir hafıza eylemi. Bir şeyi atmak yerine onu dönüştürmek, ona yeniden bakmak, geçmişine bir selam çakmak gibi. Sergimde de onlara başka bir anlam vermeye, başka bir hikâyede yer açmaya çalıştım. Bazen bir nesneyi başka bir şeye dönüştürmek, ona teşekkür etmek gibi geliyor bana. Sessiz bir vedadan yeni bir başlangıca yolculuk.
İşlerimde geri dönüşüm sadece malzeme değil, aynı zamanda bir duruş.

Sergideki bazı işler çocuklukta dokunduğumuz oyuncakları ve okul eşyalarını taşıyor. Sizce çocukluk hafızası sanatınızda bir sığınak mı yoksa yüzleşme alanı mı?
Benim için hem sığınak hem de kaçamayacağım bir yüzleşme alanı. Çocukluk eşyalarıyla çalışmak bazen iyi hissettiriyor, bazen de unuttuğumu sandığım duyguları geri getiriyor.
Eserlerinizde iki boyutlu resimle üç boyutlu objeyi bir araya getiriyorsunuz. Sandalyeler, tabureler, kalem tepsileri, hatta iplerle örülmüş yerleştirmeler… Bu birleşim sizin için nasıl bir anlatım aracı oldu?
Resimlerimle iskemleleri eşleştirmek, bana hikâyeleri bir araya getirmek gibi geldi. Yıllar önce yaptığım bir resmin, yıllar sonra yanına gelen bir arkadaş ile aynı konu hakkında sohbet etmeleri gibi... Birlikte yeni bir anlam yaratsınlar ve seyirci de bu hikâyeye katılsın istedim.

Fragile grubunda; kırık parçaların ve yırtık kumaşların sabırla bir araya gelince tekrar gayet iyi olabileceklerini ve “zaman işte böyle tamir ediyor” ...
Bir Varmış Bir Yokmuş grubunda; iplerin altından görünmeye çalışan Ayşegül’ün veya terkedilmiş ahşap iskemlenin “gitmedik, buradayız”... dediklerini hayal ettim.
Şalom okurları için “Zamansız Gidişler”i tek cümleyle anlatmanız gerekse ne söylersiniz?
“Zamansız Gidişler”, unutulmuş nesnelerin ve anıların yeniden hayat bulduğu duygusal bir yolculuk.
Sergim, artık unutulmuş ya da terk edilmiş nesneler üzerinden bir tür hatırlama, onarma ve yeniden anlamlandırma öneriyor.
Schneidertemple gibi bir mekânda sergilenmesi de ayrı bir şans. Mekânın ruhunu dinlerken, işlerim de bu sessiz hafızaları görünür kılıyor.
(22 Ekim 2025 tarihli Şalom gazetesinden alıntı - s. 15 ) Röportaj: Betül Özberk)
Sanatçının en uzun süreli işlerinden biri olan “Connection” isimli enstalasyonu 5 yıl gibi bir sürede ortaya çıkmış ... Yıllar içinde başta İzev gençleri ve Or-Yom pansiyonerleri olmak üzere çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde başlayıp her gittiği yerde devam eden bu eser en son 2018 yılında Londra’da sergilenmiş olup, buradan sonra gideceği yeni mekânında da her dokunandan bir ilmek istiyor.
Sanatçı BARIŞ SARIBAŞ, sergi hakkında fikirlerini aktardı. Kısa ve öz bir sunumla sanat ve sanatçının anlam ve önemi çerçevesinde Vivi’nin kurmaya çalıştığı bağları netleştirdi … bazı eserleri örnek göstererek içindeki alt mesajlara da dikkat çekti. ..
Sarıbaş, “Bir sanatçının diğer bir sanatçı arkadaşın sergisinde konuşması hiç kolay değil” diyerek söze başladı …
“Bizler çok iyi konuşabilseydik zaten görsel sanatlarla uğraşmaz, ressam olmazdık ...
Şu anda İstanbul’un tam göbeğinde, tarihî bir bölgede ... kutsal bir mekândayız ... eski bir sinagogda, bir mabetteyiz ...
Sanatçıların mabetleri atölyeleridir...
Ve aynı zamanda evrenin tümü, sanatçının mabedidir ... Biz bu evren için üretim yaparız ... Vivi de 30 yıla yakın bir zamandır üretiyor …
Vivi bu sergisinde geçmişten bugüne, bugünden yarına kimi sanat tarihinde yer alan eserler aracılığıyla bir bağ, bir köprü kuruyor. Bu bir zekâ ürünüdür ...
Karl Marx’ın söylediği gibi; “Şeyler arasında görünmez olanın adını koyan şeye Zekâ deniyor” …
Sanatçı Barış Sarıbaş serginin açılışında konuşma yaparken, sağda Vivi Menase
Sergide gördüğünüz gibi bazı tanıdık sanat tarihinden örnekler var ... Ve bu örneklerin üzerine sevgili Vivi yıllar içinde kendisinin artan deneyimi ve yeteneğiyle çok farklı bir yoruma ulaştırıyor… bu yorum bize bu bağı anlatıyor ...
Mesela, bir Lichtenstein örneği üzerinde, internet dünyasının yeni yazışma dili ile bir bağ kuruyor ... ya da eski bir resmin üzerine yapılmış müdahaleler, yazılar bize bu bağları anlatıyor ...
Sanat ta öylesine özgür ki ... genişleyerek ilerliyor …tıpkı evrenin genişlemesi gibi ...
Sanatın sınırlarını O kadar hayal edemeyiz ki ... tıpkı evreni de anlayamadığımız gibi ...
Bir sanatçı, işte bize o anlayamadığımız şeylerin kurgusunu anlatan kişidir …
Buna armatür deniyor ... armatür bir maddenin başka bir şeye dönüşmesini sağlayan aradaki unsurdur... İnsanlar, sanatçılar ve tüm yapıtlar aslında bir armatürdür ...
Ben de Vivi’nin bu armatürlerini tebrik ediyorum ... ve daha nice 30 yıllara diyorum ...
Umarım herkes bu sergiden payına düşeni alır diye ümit ediyorum…” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
18. İstanbul Bienal dönemine rastlayan ZAMANSIZ GİDİŞLER sergisi farklı mekânlarda 2025 yılı sonuna kadar devam edecek ...






