Haber resmi: Aphra Behn bağımsızlığı ve cinsiyet eşitliğine yönelik cesur çıkışlarıyla ünlüydü

Eaffrey Johnson yazarlıktan geçinen ilk Britanyalı kadındı, Aphra Behn adıyla ünlendi. Toplumsal ahlak kurallarını tanımayan “libertin” grubundaydı. İnsanın aklına gelse bile suskun kalmayı tercih edeceği konularda yazdı. Döneminin devrimcisiydi desek abartmış olmayız; sömürülen siyahların sesiydi, kölecilik karşıtıydı, cins ayrımcılığına ve riyakârlığa tahammülü yoktu. Sırf kadın olduğu için başı dertten kurtulmadı. 400 yıl önce, şimdi hayal edemediğimiz kültürel engelleri yıktı ve ardından gelecek hemcinslerine rol model oldu.
1640’ta doğmuştu, kısa ömrü 1689’da son buldu. Söylediğine göre zevk ve şiire adanmış bir hayatı vardı. Mezar taşı son noktayı şöyle koydu: “Burada zekânın ölümlülüğe karşı hiçbir zaman yeterli bir savunma olamayacağının kanıtı yatıyor.”

Mezar taşındaki
yazının Aphra Behn veya John Hoyle’un kaleminden çıktığı söyleniyor

Gizemli bir hayat
Behn’in hayatıyla ilgili bilgiler çeşitli, ortak nokta berber bir baba. Biyografi yazarı Janet Todd, Behn’in o dönemin eğitim kurumu olan kilisede dinden ziyade cinselliği keşfettiğini, keşiflerini daha sonra oyunlarda kullandığını söylüyor.
İç savaş sırasında doğan Behn, 1657’de John Halse diye biriyle nişanlanmış, bu sayede önce Britanya, sonra Hollanda sömürgesi olan Surinam’a gitmiş. William Scot ile 1660’larda yaptığı yazışmalar, bu hikâyeyi doğruluyor. Behn, 1664’te Surinam’dan İngiltere’ye dönüşünün ardından Alman veya Hollandalı tüccar Johan Behn ile evlenmiş, deniyor. Kısa süre sonra koca ölmüş veya ayrılmışlar; ancak soyadı baki kalmış.
Behn’in eğitiminin seviyesi belli değil. Janet Todd, o dönemde kadınların kurumsal bir eğitim almasının mümkün olmadığını belirtiyor. Bazı aristokrat kızlar ailelerin izin verdiği ölçüde evde eğitim alma imkânına sahipse de, Aphra Behn bu sınıfa dahil değildi. Büyük olasılıkla şiir ve nesirleri kopyalıyor; kendini böyle eğitiyordu; içinde ne kadar ukde kaldıysa, kadınların kurumsal eğitimden dışlanması, oyunlarında işlediği bir konuydu.

Yazarak geçimini sağlayan ilk kadın olması, Behn’i feminist edebiyat tarihinde önemli bir yere koyar

Yazar Germaine Greer, Behn’i “bir palimpsest” olarak tanımlıyor -palimpsest orta çağ keşişlerinin üzerindeki eski metinleri kazıyarak, yeniden kullandıkları parşömenlere deniyormuş-. Biyografi yazarı Janet Todd, tanımı biraz daha açıyor ve Behn’in spekülatif veya gerçek herhangi bir anlatıya uymadığını; belirsizliğin, gizemin ve sahteliğin ölümcül bir kombinasyonu olduğunu; maskesi düşürülecek bir kadından çok, bitmeyen bir maskeler kombinasyonundan bahsedilebileceğini söylüyor. Maliye ve kilise kayıtlarında adı geçmiyor. Ann Behn, Bayan Behn, ajan 160 ve Astrea olarak değişik isimlerle anılıyor.

Casus yazar
1665’te İngiltere ve Hollanda arasında patlak veren savaşta Kral II. Charles adına Antwerp’te casusluk yapması, onunla ilgili nadir belgeli bilgilerden. Ancak itibarı o kadar kötüymüş ki, Hollandalıların Medway Nehri civarına baskın yapacağı uyarısına kimse inanmamış; gerçekten de baskın olmuş. Üstelik işin maddi karşığını da alamamış. Hollanda’da parası bitmiş, zar zor dönmüş, geldikten sonra mücevherlerini rehin bırakmış. Borçlanan Behn, King’s Company ve Duke’s Company’de çalışmaya başlamış. Zaten şiir yazarmış, geçinmek için oyun yazarlığına soyunmuş.
İç savaştan önce kadınlara sahne yasakken, Restorasyon İngilteresinde kadın rollerini erkekler değil, profesyonel aktrisler oynamaya başlamıştı; artık Londralıları etkileyen muhafazakârlık rüzgârları tersine dönüyor, 1668’de sahneler kadınlarla şenleniyordu. Cromwell döneminde kapatılan tiyatrolar, II Charles sayesinde yeniden açılmıştı; Kralın evlilikle ve sadakatle alay eden oyunlardan hoşlanması, yazarları müstehcen konulara yöneltmişti.
Behn’in ilk oyunu The Forc’d Marriage, görücü usülü evlilikler üzerine romantik bir trajikomediydi ve 1670’te seyirciyle tanıştı. Oyunun altı gece sahnelenmesi, tanınmamış bir yazar için iyi bir başlangıçtı. Altı ay sonra aynı konuyu işleyen The Amorous Prince perde açtı. Behn, kadın olduğu gerçeğini açıklayınca eleştirmenlerin saldırısına uğradı, ama onun kimseyi cevapsız bırakmaya niyeti yoktu; kadınların yeteneksizlikleri değil, eğitimden dışlanmaları yüzünden geri kaldıklarını savundu. Eleştirmenler bu kez, Behn’e biseksüel avukat John Hoyle ile bağlantısı nedeniyle saldırdı.


The Lucky Chance, kadınların evlilik sorunlarını anlatır


Üçüncü oyunu The Dutch Lover başarısız olunca Behn üç yıl ortadan kayboldu, muhtemelen casusluğa döndü. Ardından ticari anlamda başarısı garanti, komediye yöneldi ve dört oyun yazdı. 1676-77’de Abdelazer, The Town-Fopp ve The Rover; 1678’de Sir Patient Fancy çıktı. Başarıları Behn’i yine saldırıların hedefi yapmıştı. O da kadın olduğu için hedef alındığını, oysa erkek oyun yazarlarının skandal hayatlar yaşamakta ve müstehcen oyunlar yazmakta özgür olduklarını iddia etti.
Behn, artık ünlü oyun yazarları arasındaydı. 1670 ve 1680’ler boyunca Britanya’nın en üretken yazarlarından biriydi. Oyunları Kral tarafından takip ediliyordu. II. Charles’ın varisi olmadığı için çıkan krizde Behn, Muhafazakârları destekledi ve liberal Whig’leri itibarsızlaştırmak için beş oyun yazdı. Ancak Romulus ve Hersilia’da Kralın gayri meşru oğlu Monmouth Dükü James Scott’u eleştirdiğinde, Kral II. Charles’ın emriyle hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. 1685’te krallık II. James’e geçti.
Behn sağlığı kötüleşirken bile yazmayı bırakmadı. Seyirciler azalmıştı. 1686’da The Luckey Chance’ı sahnelendi. Oyuna yöneltilen eleştirileri yine kadın yazarları savunan ateşli bir yazıyla cevapladı. 1687’de yazdığı The Emperor of the Moon, en uzun süre sahnelenen oyunlarından biri oldu.
Fransızca ve Latince biliyordu; Tallement, La Rochefoucauld, Fontenelle ve Brilhac’tan çeviriler yaptı. 1680’lerde romana geçti. İlk eseri, muhtemelen 1684 ile 1687 arasında yayımlanan üç bölümlük Love-Letters Between a Nobleman and His Sister’dır. Lord Grey ve baldızı Leydi Henrietta Berkeley’in skandal ilişkisinden esinlenen kitap çok popüler oldu ve 1800’den önce 16’dan fazla baskı yaptı.
Ardından beş eser yayımladı: La Montre: or, the Lover’s Watch (1686), The Fair Jilt (1688), Oroonoko: or, The Royal Slave (1688), The History of the Nun (1689) ve The Lucky Mistake (1689).


En bilinen kitabı Oroonoko, ölümünden kısa bir süre önce yayımlandı. Behn’in yirmi yıl önceki Surinam seyahatinden esinlenen kitap ırkçılık, sömürgecilik gibi konulara, siyah bir başkarakterin bakış açısıyla değiniyordu.

Marjinal bir yazar
Şair Alexander Pope, onun tüm karakterleri yatağa yatırdığını yazıyordu. 20. yüzyıl ortalarına kadar Behn, ahlaksız diye anıldı ve marjinalleştirildi; önemli bir yazar olduğuna inanan sadece birkaç eleştirmen vardı. Eleştirmenlerin olumlu anlamda değerlendirdiği tek eser Oroonoko oldu; İngilizcede yayınlanan ilk kölelik karşıtı ve hümanist romanlardan biri olarak tarihe geçen kitap, 1696’da sahneye uyarlandı ve 18. yüzyıl boyunca sahnelendi. 1745’te roman Fransızcaya çevrildi ve yedi baskı yaptı. Oroonoko, Jean-Jaques Rousseau’nun Eşitsizlik Üzerine Söylemler’inin öncüsü olarak kabul edildi.
1970’lerde Behn feministler tarafından gündeme getirildi ve eserleri yeniden basıldı. Felix Schelling, The Cambridge History of English Literature kitabında, edebiyatın düşük ve yozlaşmış eğilimlere hitap ettiği bir çağda, ekmek parası için yazmaya zorlanan yetenekli bir kadın olduğunu ve başarısının bir erkek gibi yazma yeteneğinden kaynaklandığını belirterek itibarını tescilledi. Edmund Gosse’a göre Behn Restorasyonun George Sand’ıydı.


2008’de Ooronoko Royal Shakespeare Company tarafından sahnelendi


Behn’in şiirlerindeki kadın haz ve cinselliği, yazdığı dönemde radikal kavramlardı. Seks hakkında yazmak erkeklere hastı. Bu konudaki pervasızlığı, ancak asırlar sonra feminizmin yaygınlaşmasıyla “normal” karşılanabildi. Behn, zamanının ötesinde fikirlere ve kadınlara “yakıştırılmayan” cesarete sahipti. Batıl inançlardan, suçluluk duygusundan uzak bir kadındı. Köle ticaretini ve Hristiyanların ikiyüzlülüğünü eleştiriyor, ahlak ve dini birbirinden ayırıyordu.
Virginia Woolf Kendine Ait Bir Oda kitabında bütün kadınların Aphra Behn’in Westminster Abbey’deki mezarına çiçek bırakmaları gerektiğini yazar, çünkü kadınlara düşüncelerini söyleme hakkını kazandıran odur. Mezarı yine de Şairler Köşesinde değildir, kiliseye çıkan basamakların yakınındaki Doğu Manastırındadır.

Westminster Abbey Şairler Köşesi


Zaten Şairler Köşesinde yatanların %91’i erkektir. Sadece 6 kadın vardır; Bronte kardeşler, Fanny Burney, Elizabeth Barrett-Browning, George Elliot, Elizabeth Gaskell ve Jane Austen. Bu kadınların hepsi 1800’lerde kalem oynatmıştır, kadın yazarların erkeklerin yanına gömülme şerefine nail olmaları için 200 yıl beklemeleri gerekmiştir.

Kaynaklar:
https://www.westminster-abbey.org/abbey-commemorations/commemorations/aphra-behn/
John Sutherland, Edebiyatın Kısa Tarihi, Alfa, 2021.
https://en.wikipedia.org/wiki/Aphra_Behn
https://heritage.humanists.uk/aphra-behn/
https://tzv.org.tr/kultur-sanat/tarihin-ilk-kadin-roman-yazari-aphra-behn/
https://www.historyworkshop.org.uk/womens-history/writing-womens-history-in-westminster-abbey-the-case-of-poets-corner/#:~:text=No%20fewer%20than%2091%25%20of,Elizabeth%20Gaskell%20and%20Jane%20Austen.
https://www.lboro.ac.uk/news-events/news/2024/august/aphra-behn-me-too-movement/