Sanal ortamda “hâlâ genciz” temalı paylaşımlar yapanlara kötü haber: Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yaşlılığı 65 yaştan başlatıyor. Birleşmiş Milletler daha da acımasız, yaşlılık sınırını 5 yıl önceye koymuş.

67 yaşında vefat eden Ingrid Bergman demiş ki, yaşlanmak dağa tırmanmak gibidir, nefesiniz tıkanır ama manzara daha iyidir. Her yaşın bir avantajı var tabii ama biz duygulardan, deneyimlerden çok, kaçarı olmayan sayısal verilerden bahsedeceğiz.

Yaşlanma bilimine Gerontoloji deniyor. Yaşlıların sağlık sorunlarının tanı ve tedavisi ile ilgilenen tıp dalı Geriatri, 1940’larda James Birren sayesinde anabilim dalı olmuş. Gerontoloji, 1903’te Nobel ödüllü Rus Zoolog Ilya Ilyich Meckniyov tarafından ortaya atılmış. “Geron” Yunanca yaşlı erkek demek, “logia” ise çalışma manasında… Eski Yunanca “geron” ve “iatros” kelimeleri bir araya getirilerek geriatric, yani yaşlı bakımı kelimesi oluşturulmuş. Yüzyılı devirenlere “centenarian” deniyor. 115 yaşına kadar yaşayanlar “supercentenarian”… Türkiye’de 2021’de 100 yaşına kadar gelebilenler 100.000 kişiden yedisi.


Gerontoloji biliminin kurucusu James Birren 2016’da 97 yaşında vefat etmişti

Gerontolojinin yeni bir bilim dalı olması, yakın tarihe kadar yaşlanmanın önemli bir mesele olarak görülmemesinden kaynaklanıyor, çünkü uzun ömür yeni bir durum ve sonuçları dünyanın gidişatını etkileyecek. Antik Çağ’da ancak 100 insandan biri 60 yaşını görebiliyor. 2.000 sene önce ömür 20 yıl kadar, 1796 yılında 24’e uzayabilmiş. 1890’lı yıllarda süre 48 yıla kadar çıkmış. 20 yy. başlarına kadar dünyanın hiçbir yerinde insanların uzun bir yaşam sürebileceği uygun ortam yok. İyi koşullarda yaşayıp yaşlanabilenler yüksek mevkideki şanslı azınlık. Mesela Mimar Sinan dalyaya iki sene kala vefat etmiş, 1500-1700 arası ortalama ömrün 25-40 yıl olduğu düşünülürse büyük başarı… Yaşlanma fizyolojisine yönelik deney yapan ilk bilim insanlarından kimyacı Michel Euegene Cheulveur da 1800’lerde yaşamasına rağmen dalya diyenlerden… Bir de şu yorum var: Düşünme ve özellikle okuma/yazma, insanın mental ömrünü uzatan faktörler, beyin kolay pes etmiyor ve vücuda bilgi göndermekten vazgeçmiyor.

Günümüzde en fazla yaşlı (106 milyon) Çin’de yaşıyor, ardından Hindistan (59,6 milyon), Amerika Birleşik Devletleri (38,7 milyon) ve Japonya (27,7 milyon) geliyor. Türkiye 5,1 milyon yaşlısıyla dünya sıralamasında 19’uncu.

2050’ye kadar dünyada 60 yaş ve üzeri popülasyonun yüzde 22 artacağı düşünülüyor. Dünya nüfusu 1950-2050 arası dörde, yaşlı nüfus 10’a katlanacak ve en fazla yaşlı artışı 2008-2040 arasında %316 ile Singapur’da gerçekleşecek. Günümüzün şanslılarından Japonlar, 2040’ta nüfusun yüzde 1’inin 100 yaşın üzerinde olacağını tahmin ediyor ve bakım meselesini robotlara devretmeyi planlıyor.


Türkiye’de yaş ortalamasının, 2000 yılında 26, 2020’de 34 ve 2040’ta 42 olacağı tahmin edilmekte


Ömür nasıl uzadı
65 yaş ve üstü birey sayısının toplam nüfusa oranına göre toplumlar “genç-olgun-yaşlı” olarak tanımlanıyor. Toplumlar, yaşlı nüfusun oranı yüzde 4’ten azsa “genç nüfus”, yüzde 4-6,9 arasındaysa “olgun nüfus”, yüzde 7-10 arasındaysa “yaşlı nüfus”, yüzde 10’un üzerindeyse “çok yaşlı nüfus” olarak sınıflanıyor. Türkiye de 1965-2000 arasında “olgun nüfus”, 2007’den itibaren “yaşlı nüfus” oluyor. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre 2007 yılında Türkiye’de yaşam süresi 4 yıl artmış, ortalama süre kadınlar için 72, erkekler için 67 olarak açıklanmış. 2050’de bu sürenin 79 yıla çıkacağı tahmin edilmekte.

Yüzyıllar içinde insan ömrü, teknolojik kolaylıklar, bilimsel gelişmeler sayesinde uzadı. Bulaşıcı ve kronik hastalıklar sonucu meydana gelen erken mortalite oranlarının düşmesi, sanitasyon (hijyen koşullarının sağlanması ve korunması), barınma, beslenme ve aşılama konularındaki tıbbi gelişmeler, antibiyotiklerin keşfi, yaşam süresinin uzamasında etkili oldu. Gelir pastasında paylaşım kötüye gitse de ekonomik ve teknolojik gelişmeler sayesinde pek çok ülkede hayat standardı yükseldi. Son dönemde çalışanlar ve sermaye sahipleri arasındaki uçurum Pandeminin ardından giderek derinleşmeye başladığı için yoksulların gelirleri çok düştü, dolayısıyla gelecekte başka senaryoların ortaya çıkması olası...


Tokyo’da bir kafede robot garsonlar


İnsanlar azalıyor
Nüfus yaşlanmasının nedenleri arasında doğum oranlarının düşmesi, doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşması, toplumsal cinsiyet rollerinin değişmesi sayılabilir. Afrika, kadın başına 4 doğumla bunun dışında kalıyor. Ortadoğu da yüksek çocuk ölümleri ve doğum oranlarıyla genele benzer bir tablo çizmiyor.

1950 yılında kadınların doğum oranı ortalama 4,7’ye kadar çıkmıştı. Washington Üniversitesi uzmanları 2017’de doğum oranlarının dünyada 2,4’e gerilediğini belirlediler. Lancet’te yayımlanan araştırmaya göre, bu gidişat devam ederse 2100’de sayı 1,7’ye kadar düşmüş olacak. 2064’te 9 milyar 700 milyon ile zirve yapacak dünya nüfusu, yüzyıl sonunda 8 milyar 800 milyona inecek. Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin 2024’te 1 milyar 400 milyon ile zirve yapacak ama diğerleri gibi yüzyıl sonunda yarıya inerek 732 milyon olacak ve zirveye Hindistan oturacak.

Bazı ülkeler annelik - babalık iznini artırma, mali teşvik sağlama gibi yollar denese de eğilimleri tersine çevirebilecek bir değişim yaratamadı. İsveç bu teşviklerle doğum oranını 1,7’den 1,9’a çıkarabildi ama diğer ülkeler bu kadar başarılı sonuçlar alamadı. Sahra altı Afrika’da ise nüfusun yüzyıl sonunda üçe katlanarak 3 milyarı aşması bekleniyor. Araştırmaya göre Nijerya 2100’de 791 milyona ulaşarak o sırada Çin’in önüne geçen Hindistan’dan sonra dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olacak.


Günümüzde, toplam nüfus içinde yaşlıların yüzdesinin en yüksek olduğu ülkeler; Japonya, Avusturya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Yunanistan, İsveç ve İtalya


Uzun yaşamın sırrı genetikten ziyade çevresel koşullarda…
Doğumda beklenen yaşam süresi 1950’den günümüze yaklaşık 25 yıl artmış ve 73,2’e ulaşmış. 2000 yılında yaşlı nüfusun %62’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyorken, 2030’da bu oran %75-80’e ulaşacak. Günümüzde, en çok yaşlı Avrupa’da, nüfusa oranları %20; hayat standardının düşüklüğü en çok yaşlılara yansıdığından, oran Afrika’da %5. 2050’de, Avrupa’da oranın %37’ye, Afrika’da %10’a çıkacağı tahmin ediliyor.

Çalışan yaşlı yüzdesi gelişmiş ülkelerde erkeklerde %21 iken az gelişmiş ülkelerde %50. Düşük gelirli ülkelerde yaşayanların ortalama geliri günde 2 doların altında. Daha şanssız 100 milyon yaşlı, günde 1 doların altında gelirle yaşıyor. 1950 rakamlarına göre, yoksul ülkelerde iş gücüne katılım %40, gelişmiş ülkelerde %23 iken, 50 yıl sonra gelişmiş bölgelerde %8, az gelişmiş bölgelerde %26 olmuş. Gelişmiş ülkelerde çalışan yaşlı kadınların yüzdesi 10 iken az gelişmiş ülkelerde iki katına yakın (%19). Büyük farkın nedeni, yoksul ülkelerdeki yaşlıların %80’inin düzenli bir gelire sahip olmaması ve çalışmak zorunda kalmaları. Koşulların kötü ve ücretlerin düşük olduğunu belirtelim.

Dünya nüfusu azalınca karbon salınımının düşeceği düşünülebilir. Lancet’te bir araştırma yürüten Profesör Murray’ye göre durum daha karmaşık. Avrupa’da her 1 yaşlıya karşılık 4 çalışan varken, 2050’de her yaşlıya karşılık 2 kişi çalışacak. Doğum oranı düşük ülkeler bu sorunu göçle telafi ettiler. Ancak dünya çapındaki yaşlanma söz konusu olduğunda göç çözüm yolu olmaktan çıkacak. Profesör Murray’ye göre ülkeler göçmenleri kapmak için rekabet edecek. Profesör Murray bu durumu dünyanın ırkçılıkla yüzleşebilmesi açısından önemli buluyor.


İş insanı ve moda ikonu Iris Apfel 1921 doğumlu


Dünyada nüfusun hızla yaşlanması, bazı kronik hastalıkların görülme riskini artırıyor, bunun sonucu olarak da ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Ömrün uzaması hastalık demek: Sırt - boyun ağrıları, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, depresyon, düşmeler, diyabet, demans, diyabet ve osteoartrit en fazla mali yük getiren hastalıklar. Demansın zengin ülkelerde öne çıkmasının sebebi, yaşam süresinin daha uzun, tanı koşullarının daha iyi olması. Berkeley Üniversitesi araştırmacılarının söylediğine göre, ortalama ömür 120 yıla kadar çıkabilir. İnsan ömrünün sonsuza kadar uzayabileceğini, genetik bazı engeller dışında bir sorun olmadığını söylüyorlar. Süper yaşlılara bakacak genç kalmayabilir, Japonların ürettiği robotlar sağ olsun…

Kaynaklar:
https://evrimagaci.org/insan-omru-uzunlugu-ve-evrim-188
https://www.birgun.net/haber/uzun-yasamin-sirri-388825
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ilk-insandan-bu-yana-insan-omru-61388
http://egetipdergisi.com.tr/en/download/article-file/350446
https://itunesu-assets.itunes.apple.com/itunes-assets/CobaltPublic6/v4/dc/cd/e3/dccde342-f5b9-cd85-3460-7728f3adfb73/326-588396704994577321-2.nite.pdf
https://www.researchgate.net/publication/326742893_DUNYADA_VE_TURKIYE’DE_YASLILIK https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-61710122