Servi ağacı mı, selvi ağacı mı? Hangisini kullansam diye tereddüt ettim. Farklı kaynaklarda farklı yazılım şekilleri olsa da söyledikleri hep aynı idi. Bu ağacın bana çağrıştırdıkları da aynı... Tercihim selviden yana...

Ağaçlara yüklenen anlamlar tüm kültürlerde farklı olsa da insanlar ile ağaçlar arasında ortak noktalar bulmak hiç de zor değil. Her canlı gibi ağaçlar da yukarı çıkmak, kök salmak, dal ve meyve vermek eğilimdedirler. Bu durum da doğum - ölüm - doğurganlık - şans ve bereket ile ilişkilendirilir.

Hayat Ağacı, diğer adı ile Selvi Ağacı cennetin ortasında büyümüş bir ağaçtır. Dinler tarihçisi Mircea Eliade’ye göre her kent bir merkezdir. Hayat ağaçları kentin merkezine dikilir ve sabit bir yeri yoktur. Her millet kutsalının ortasına Hayat Ağacını diker

Ölümsüzlüğün simgesi
Selvi ağacı bir ikilem gibidir. Mezarlıklarda dizi dizi dizilmesi ile ‘ölümü’ çağrıştırsa da, yapraklarını dökmemesi ve her daim yeşil kalması ile dayanaklılığı ve ‘ölümsüzlüğü’ simgeler. Toprağa uzanan kökler ise geçmişe olan bağlılığın ifadesi. Dimdik kalması doğruluk ve dürüstlüktür, tıpkı alt yapraklarının şekli gibi. Rüzgârda savrulmaması sabrın alameti… Hışırdayan yaprakları ağzımızdaki duadır. Üst dalları eğilir... Topraktan geldik toprağa gideceğiz der selvi ağacı...

Mitoloji ve Tevrat selvi ağacı için neler diyor?
Neden selvi ağacı yitirdiklerimizin başında bekler? Mitolojik bir hikâyeden söz etmek mümkün. Apollon, güzel mi güzel Kyparissos’e âşık olur. Aşkını söyleyemez, sevgilisinin etrafında dolaşır durur. Ve görür ki, Kyparissos bir geyik ile dolaşmaktadır. Nereye gitse bir koruyucu gibidir geyik. Kıskançtır Apollon. Sevdiğinin okunu yanlış yere çevirir ve geyiğin ölümüne sebep olur.

Kyparissos dostunu öldürmüş olmaktan duyduğu pişmanlıkla yakarır: “Bu oku atan sonsuza kadar acı çeksin.” Yok olana dek ağlar Kyparissos ve bedeninin olduğu yerde bir selvi ağacı yeşerir. Dostunun yasını tutar gibi... Gövdesi, koyu yeşil yaprakları ile göklere doğru yükseldikçe, başını hafifçe sevdiğine doğru eğer. Sevgilisini hem görebilecek, hem de gözyaşları ile ıslatacaktır. Selvi ağaçları yitirdiklerimizin sadık bekçileridir.

Tevrat (Tora)’da, tüm canlıların sığabileceği büyüklükte inşa edilen Nuh’un gemisinin, selvi ağacının çeşidi olan gofer ağacından yapıldığı yer alır.

Ayrıca, Hz. Âdem ölümünden evvel Tanrı’dan af dilemek için oğlu Şit’i görevlendirir. Şit’in Cennet Bahçesinden üç tohum aldığı ve babasının ağzına koyduğu söylenir. Âdem gömüldükten sonra tohumlar yeşererek zeytin, sedir ve selvi ağacına dönüşür. Bu hikâye ile selvi ağacı daha da anlam kazanır.


Selvi ağacı nasıl büyür
Selvi ağacının ömrü 200 yıldan fazla olarak biliniyor. Birkaç nesil aynı ağacın kokusu ile büyüyebiliyor. Boyu ise 30-35 metre. Zor büyüse de dayanıklı bir ağaç. Futbol topuna benzeyen kozalakları, birbirini örtecek şekilde üste yerleşmiş iğne yaprakları ile hep yeşil. Kozalakları asla dağılmaz. Eskiden çocuklar kozalakları misket gibi kullanıp oynarlardı. Bodrum yöresinde miskete mazı dendiği için selvi kozalakları ile oynanan oyuna da “mazı oyunu” denirdi. Selvi ağacının büyümek için güneşe ihtiyacı vardır. Her toprağa uyum sağlar, kireçli toprağı özellikle sever. Sıcak iklimi sever ancak kışın soğuğuna da dayanır. Selvi ağacının gövdesi serttir, böcekleri barındırmaz. Hoş kokuludur. Bu yüzden Anadolu’da çeyiz sandıkları bu ağaçtan yapılır. Çeyiz sandıklarının güve barındırmaması ve güzel kokması gelinin çeyize verdiği önemin göstergesidir.

Seyyahlar ve selvi ağacı
Gezdiği yerleri başkalarının gözü ile değerlendirip edebiyat yerine gözleme dayalı detaylı anlatımları ile dikkat çeken ünlü seyyah Evliya Çelebi şöyle diyor: “Satranç nakşı dikilmiş 12.000 servi ağacı kokusundan insanın dimağı kokulanıp binlerce çeşit çeşit meyve ağaçları, çınar, salkım söğüt, şimşir ve fıstık çamları ile bu bağ süslenip sanki cennet bahçelerinden bir bahçe olmuştur…” Ve devam eder: “Gece gündüz fıskiyeleri sel sebil gibi akmaktadır. Sayısız güzel sesli kuşların ve bülbüllerin ötüşü insanın ruhuna gıda verir. Meyvelerinden sulu şeftalisi ve kayısısı ünlüdür.”

Mevlana Haliç’teki Tersane Bahçelerinden söz etmektedir. Fatih Sultan Mehmet’in bu bölgeye kendi elleri ile yedi adet, Akşemsettin’in ise bir adet selvi ağacı diktiği rivayet edilir.

Mimarlık ve kentleşme konularını içeren birçok kitabın yazarı olan Maurice M. Cerasi, mezarlıkların, şehir dışında olmalarından dolayı aynı anda dinlenme yerleri olarak betimlendiğini söyler. Mezar taşlarının, mimariyi tamamlayan anıtsal değerleri olduğunu sözlerine ekler. Bu açıdan bakıldığında, seyyahların, selvi ağaçları arasında şarkı söyleyen ve yemek yiyen insanları tasvir etmelerini doğal karşılar.

İtalyan asıllı seyahatname ve çocuk romanları yazarı Edmondo de Amicis, 1870’lerde İstanbul’a gelerek bu şehrin siluetini resmedercesine yazar ve selvi ağaçlarının güzelliğini anlatır. Elizabeth Lady Craven evlendikten sonra tüm Avrupa’yı dolaşarak seyahat yazıları yazmaya başlar. Türkiye’ye yaptığı seyahatin notlarına selvilerin doğal güzelliklerini ekler. 1893 yılında İstanbul’da bulunan alman filolog Max Müller, selvi ağaçlarının güzel kokusunun, mezarlıkların verdiği rahatsız edici etkileri yok ettiğinden bahseder.


İshak Paşa Sarayı’nın kapısındaki motifler


Birçok kültürde selvi ağacı
Çin kültüründen söz edecek olursak; Çinli rahiplerin bastonlarının selvi ağacından yapıldığı söyleniyor. 3. Yüzyılda yaşamış Çinli simyacı Ko Hung selvi ağacı özünün vücuda sürülmesi ile yarattığı özel etkilerinden söz ediyor.

Anadolu topraklarında yaşayan Mevlana’nın Mesnevi’sinde, “O tertemiz su aktıkça ırmak kıyıları güller, servi ve yaseminlerle yeşersin / Gönül bahçesini yemyeşil, taptaze eyle, sümbül, gül ve serviler bulunsun / Bu cömertlik cennet servisinin dalıdır” gibi dizeler ile karşılaşırız.

Mısır kültüründe mumyaları selvi ağaçlarının kütüklerinde saklamaları geleneği vardır. Selvi ağacı, hayat ağacı olarak nitelendirilir. Doğaüstü güçleri olduğu ve kötü kokuları yok ettiği ve öte dünyaya daha güvenli bir geçiş sağladığı inancı yaygındır.

Selvi ağacı Zerdüşt inancına göre kutsal bir ağaç. Bu inanca göre selvi ağacı cennetten getirilerek ateş sunağının kapısına konuldu. Meyve vermediği ve her zaman yeşil kaldığı için özgür olduğuna inanılır ve “azad serv” olarak anılır.


Topkapı Sarayı

Arap dünyasında ise selvi ağacının olduğu yerde yılanların da olacağına inanılırmış. Bu inançtan dolayı “şeceretu’l-hayye” (yılan ağacı) denirmiş. İtalya’nın karakteristik ağacı olan selvi ağacı Etrüsklerden beri bu bölgede bulunuyor. Güney İtalya’da M.Ö. 4. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bir tablette şu cümleleri okumak mümkün: “Hades’in evinin solunda kutsal bir kaynak bulacaksın / Ve onun yanında duran beyaz bir servi / Bu kaynağa fazla yaklaşma.”

Edebiyatta selvi ağacının etkileri
Selvi ağacı simgesel olarak büyük izler taşıyarak birçok sanatçıya ilham oldu. Edebiyat dalında Halide Edip Adıvar’ın “Mor Salkımlı Ev” adlı eserinde anlatılan hikâyede çocukluk korkuları selvi ağaçları ile betimlenmekte. Ruşen Eşref Günaydın’ın çocukluk anılarında annesi ile olan ilişkisi ve korkutucu selvi ağaçları var.

Ünlü şair Nazım Hikmet ise şu dizeler ile hüznü anlatıyor:
Bir inilti duydum serviliklerde
Dedim: burada da ağlayan var mı?
Yoksa tek başına bu kuytu yerde,
Eski bir sevgiliyi anan rüzgâr mı?
Gözlere inerken siyah örtüler,
Umardım ki artık ölenler güler,
Yoksa hayatında sevmiş ölüler,
Hala servilerde ağlıyorlar mı?

Yahya Kemal Beyatlı’ya kulak verelim: Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.”


"İstanbul", Ivan Ayvazovski


Resim sanatında
Rus asıllı Ivan Ayvazovski eserlerinde İstanbul manzaralarını tablolarına taşırken selvi ağaçlarına büyük ölçüde yer verdi. Topkapı Saray’ında harem dairesindeki çinilerde, padişah fermanlarının tuğrasında selvi motiflere rastlamak mümkün. Selçuklu ve Osmanlı döneminden camilerin kapıları, saraylar selvi ağacı motifleri ile bezeli. Doğu Beyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’nın kapısındaki motifler buna örnektir. Doğum yaşam ve ölüm üçlemesinin simgesel bir göstergesi olan selvi ağacı görseli, mezar taşlarının da vazgeçilmez süslemeleridir.

Dokuma sanatının motifleri arasına giren selvi ağacı, bir diğer adı ile hayat ağacı halıcılıkta, vitray sanatında, yemenilerde resmedilir. Ayrıca Osmanlı sanatının temel taşları olan çeşmelerde bu motiflere sıkça rastlanır


Road with Cypress and Star” (Yıldız ve Selvili Yol), Van Gogh

Rönesans sanatçıları sembolizmalara değer veren sanatçıların başında geliyor. Leonardo da Vinci’nin “Müjde” adlı tablosu, arka fondaki selviler ile dikkati çeker. 19. yüzyıla gelindiğinde Van Gogh “Road with Cypress and Star” (Yıldız ve Selvili Yol) resminde ve “Cpresses” (Selviler) tablosunda sevgiliye duyulan hasreti mi, yoksa sabrı ve güçlülüğü mü resmetmek istedi?

Kaynakça:
http://trdergisi.com
https://acıkradyo.com.tr
https://bilimvegelecek.com.tr
https://tr.wikipedia.org
https://bilgihanem.com
htpp:// blog.milliyet.com
http://arkeorehberim.com