FESTİVAL - Suzan Nana Tarablus

Fotoğraflar: Suzan Nana Tarablus & Hakan Selçuk

Yaşamımın bu evresinde çok seyahat etmeye, hatta çok uzaklara gitmeye niyet ettim. Zaman çok hızlı geçiyor ve daha çok yaş almadan zor destinasyonlara ulaşmayı amaçlıyorum. Bu kez hedefim bir festival – Goroka Festivali.

Çocukluğumdan beri, “uzaklara, çok uzaklara gitmek” istiyorum. Önceleri tabii ki Goroka’nın nerede olduğunu bile bilmiyordum. Ama yörenin ve kabilelerin fotoğraflarını gördüğüm an, “Ben orada olmalıyım!” diye karar veriyorum.



Nerede mi, Goroka? Papua Yeni Gine’de!
Avustralya’nın kuzeyinde, Okyanusya’da bir adalar ülkesi. 500,000 m2’lik yüzölçümü ile dünyanın en büyük ada ülkesi. Türkiye’mize göre dünyanın en zıt köşesinde bulunan başkent Port Moresby’ye Singapur’dan aktarmalı ulaşıyoruz. Yeni Gine Adası’nın yarısı, batısındaki Endonezya’ya ait. Burada 800 farklı dil konuşuluyor. Kültürel çeşitlilik olarak dünyanın hiçbir ülkesiyle benzerliği yok. 1930’lara değin dünyanın gözünden saklanmayı başarmış olan Papua Yeni Gine’nin vadilerinde, ormanlarında yaşayan yerli halkların kendilerini farklı ifade etmeleri, sanata, dansa, silahlara, müziğe, şarkılara, geleneklere, kıyafetlere ve hayatın sayısız alanına yansıyarak, nesilden nesle aktarılması, kültürel ifadelerle ritüellere dönüşmüş.

Adanın çevresinde geziyoruz… Ritüellerin güncel yaşamdaki uygulamalarını her köyde, yollarda, yöresel festivallerde izliyoruz. Papua ziyaretimiz ülkenin Bağımsızlık Bayramı olan 16 Eylül’e rastladığından doğal olarak festivaller, gösteriler, danslar daha çok anlam kazanıyor. Parlak renklerle boyanmış suratlar, tüylerle bezenmiş kafalar ve coğrafyasına uygunlukta kıyafetlerde, kollarda, bacaklarda tabii ki deniz kabukları… Bu arada, yakın bir tarihe kadar deniz kabuklarının para yerine kullanıldığını da öğreniyoruz.

Gazelle Yarımadası’nda, bir zamanlar “Güney Pasifik’in İncisi” olarak anılan Rabaul’e, adalar arası yerel uçuşla - Air Niugini (Yeni Gine Havayolları) ile ulaşıyoruz. Aslında kalkış saatleri bilette yazılı olsa da ne zaman geleceği belirsiz bir havayolu… Orada Pasifik Savaşı’nın izleri; “Duk-Duk” gizli topluluğunu; ateş dansçılarını, bembeyaz kumsallı, turkuaz kıyılarını… kısacası rengarenk bir yolculuk serüveni içindeyiz. Pandemi döneminde ara verilen ve her yıl geleneksel olarak Eylül ayında düzenlenen Papua Yeni Gine’nin en eski, en görkemli yerel şenliği olan Goroka Festivali’ndeyiz. Ülkenin bütün kültürel farklılıklarını bir arada görmek yalnız görsel bir şölen değil, anlatılara sığmayacak duygusal bir deneyim. En etkileyici ise, halkının kültürel mirasından ne denli gurur duyduğuna tanıklık etmek. Kültürlerini paylaşmayı seven dost canlısı insanlarla zaman geçirmek inanılmaz bir duygu. Her biri fotoğraf çektirmeye gönüllü. Hatta kimisi sahip olduğu cep telefonuyla birlikte fotoğraf çektirmek arzusunda. Çok keyifli bir görüntü mübadelesi…

Bizim Türk grubumuz 8 kişilik. Her gezgin oralara ulaşmak istese de yolculuğun çok uzun ve çok zahmetli olduğunu itiraf etmek gerek. Gezi boyunca en çok Avustralyalı, Amerikalı, Kanadalı, başta Fransız ve İspanyollar olmak üzere Avrupalı, hatta komşumuz Bulgar turistlere de rastlıyoruz.



Mount Hagen’de köy festivali
Antropologlar tarafından kapitalizme yatkın olarak tanımlanan Melpa halkına ev sahipliği yapan (9.000 yıl önce erken tarımsal drenaj sistemleriyle ilgili bulgulara rastlanan) Mount Hagen’deyiz. Burası 1933 yılında altın arayıcısı Avustralyalı Leahy kardeşlerin gelişine kadar dış dünya tarafından keşfedilmemişti. Bu toplumda çok etkili birey olan “büyük adam”lık statüsü, servet biriktirerek kazanılır. Köyün ak sakallı şefi tarafından karşılanıyoruz. Burada insanların serveti, domuzların sayısıyla ölçülüyor. Mülklerin önem sırası önce toprak, sonra domuz ve en son eş olarak sıralanıyor. Domuzlara bakmak, takas etmek ve ikinci (üçüncü, dördüncü veya beşinci) bir eş için para biriktirmek ilk eşin görevi. Köyü keşfe çıkıyoruz. İlkokul ziyaretinden sonra yüz boyama, cennet kuşu tüyleriyle baş ve vücut süslemeleri hazırlığına katılıyoruz. …Ve çevrelerden de katılan çeşitli kabilelerin danslı, şarkılı gösterileri… kelimelere sığmayacak elbette! Yerel mutfak… Geleneksel şenliklerde ikram edilen “Mu-mu” sıcak taşlarla toprağın içinde pişirilerek ikram edilen et, tatlı patates (kau kau) ve yeşilliklerden oluşan bir sunum…

Goroka Festivali
Her yıl Eylül ayında iki gün süren bu festivali, müzikler ve danslar eşliğinde izlemek hayat yolculuğumun en ilginç, en kalabalık, en coşkulu, en renkli gösterisi, kültürel şovu… Sayısız kabileyi bir araya getiren bu başarılı performans bir yandan halkının birlikteliğine, barış içinde yaşamalarına hizmet ederken, diğer yandan da zaman içerisinde orijinallerine sadık kalınarak ülkenin önemli bir turistik aktivitesini oluşturuyor. Aynı zamanda Papua Yeni Gine’nin 16 Eylül’deki Bağımsızlık Günü’nü kutladığı bu görkemli festival, günümüzde ülkenin değişik yörelerinden 50’yi aşkın etnik grubunu ağırlıyor. “Sing-sing” adı verilen etkinlikleri takiben, etkileyici bir şekilde süslenmiş-boyanmış göstericilerin arasına dalıp yakından fotoğraf çekiyoruz, sohbet ediyoruz, danslarına katılabiliyor, heyecanlarından payımıza düşeni cömertlikleriyle alıyoruz. Birçoğu İngilizce konuşuyor. Yüzyıllar boyu birbirlerinde izole yaşamış bu kabilelerin, şaşırtıcı bir şekilde farklı diller konuşan grupların genetik olarak da birbirlerinden oldukça farklı olduğunu izliyoruz. Hatta kopkoyu tenli sarı saçlı yerlileri izlemek çok ilginç oldu. Pek çoğu ticaret, alışveriş ve benzeri ilişkilerde basitleştirilmiş İngilizce ve yerel dillerin karışmasıyla melez bir ilişki dili olan aslında ortak dilleri Tok Pisin (İngilizcenin kuş dili misali…) fonetik yazılımlı. Bir süre daha kalsam çözecektim ama zaman kısıtlı ve hayli değerli…



Asaro’nun Mudmen’leri (Çamur Adamlar)
Efsanevi Asaro Mudmen’leri, şova katılan ilginç kabilelerden biri. Rivayete göre, yüzyıllar öncelerinde Asaro savaşçıları bir kabile savaşında köyün kızlarını kaçıran düşmanlarına kendilerini orman vahşileri olarak göstermek için Asaro nehri kenarında buldukları çamuru kullanarak bedenlerini griye boyayıp, başlarına da gri çamurdan ürkütücü kalın maske-başlıklar geçirerek yaktıkları ateşin dumanları içinden hayalet görüntüsü yansıtarak çıkarlar. Ölülerin ruhlarını gördüklerini zanneden düşmanlar ürküp, kaçırdıkları genç kadınları onlara terk ederek dövüşmeden kaçarlar. Festivalden sonra bu ikonik ve etkileyici Çamur Adamları, Asaro Vadisindeki köylerinde de ziyaret ediyoruz.



Duk-duk dansçıları
Papua Yeni Gine açıklarında yer alan Rabaul Adasında yaşayan Tolai halkının, gizli semboller kullanıp gizli törenler düzenleyen Duk-Duk gizli topluluğu, kendilerine adını veren ruhun ve ruhu temsil eden maskeler takıyor. Gezimizin sonunda, gecenin karanlığında, bir saatlik yolda bulunan Tolai’ların köyüne konuk olduk. Meydanda kuru otlar ve odunlarla beslenen bir ateş… Sahnenin çeperlerinde uzun kamışlarını davullar ve tenekelere ritmik ve tamamen kendilerinden geçmiş şekilde vuran kalabalık, sadece erkeklerden oluşmuş bir orkestra (!)… İyice kulak verince bunun bir zikir töreni olduğunu anlıyoruz. Duk-Duk’lar raks ediyor ve ateşten geçerek bir cins arınma içindeler. Ormandakilerin ruhlarını temsil eden maskeleri kocaman papier-mâché (kâğıt hamuru), şeker kamışı lif ve yapraklarından yapılmış olup, dairesel gözler ve hilal formunda ağızlara sahip külahlar şeklinde.

Dolunay zamanı düzenlenen Duk-Duk törenlerinde geçmişte kafataslarına tapınıldığı, topluluğa ait sırların açıklanmasının ölümle cezalandırıldığı bilinmekteyse de günümüzde Duk-Duk tören dansları turistlere yönelik gösteri amaçlı…

Lakin…
Gösteri gizemli olduğunca, yüreklerimizde, zihinlerimizde korku tohumları da söz konusu... “Acaba kocaman bir kazan getirip bizi içinde pişirip yiyecekler mi?” Gösteriye tanıklık ederken bir çoğumuz bu latifeyi seslendirmeden edemiyor. Biliyoruz ki, çok az sayıda da olsa son zamanlara kadar ormanın derinliklerinde hala geleneksel yaşam tarzlarına sadık, 3.000 kişilik Korowai Kabilesi yamyamlık ritüellerini gerçekleştiriyor. Batı Papua’da yaşayan bu kabile, antropologların onları incelemek için bir yolculuğa çıktığı 1970 yılına kadar Batı medeniyetinin varlığından habersizdi. Dünyayı bu kötü ruhlardan kurtarmak için, yamyamlık ritüellerini sürdürüyor… gerçekleştiriyor.

Korowai Kabilesinin ve konumunun yakın zamanda keşfedilmesi, yetkilileri yamyamlık ritüellerini sona erdirmeye çalışmaya zorladı. Polis yerel yasaları uygulamaya çalışsa da bazıları Korowai'nin bugüne kadar yamyamlık yapmaya devam ettiğine inanılıyor.


Suzan Nana Tarablus

Gezi Notları
Port Moresby, Mount Hagen, Goroka, Rabaul gezinin hedef uğrakları. Çoğunlukla yerel şirketin küçük pırpır tarifeli uçaklarıyla seyahat ediyoruz.
Ana hedefimiz ülkenin en eski ve en geniş katılımlı dans, müzik ve kostüm etkinliği olan Goroka Festivali.
Değişik kabileleri ziyaret ediyor gündelik yaşamlarına tanıklık ediyoruz.
Goroka civarındaki Asaro Vadisinde yaşayan Mudmen’leri (Çamur Adamları) köylerinde ziyaret ediyoruz.
Highlands - Yüksek Topraklarında, rengarenk kuşların peşine düşüyoruz. En görkemli kuş olan Cennet Kuşunu, havanın yağmurlu oluşundan sadece uzaktan görebiliyoruz.
Gezinin son bir-iki gününü Güney Britanya Adası’ndaki Kokopo’daki tatil yöresinde sabahın en erken saatlerinde yunuslarla birlikte yüzerek yorgunluk atıyoruz.

Papua Yeni Gine
Dünyada en çok dilin konuşulduğu ülkede bilinen 851 dilden 11’inin konuşanı kalmamış. 8 milyonluk nüfusunun çoğu, yine dilleri kadar çeşitlilik sergileyen yöresel yaşam tarzlarını da sürdürüyor. Son yapılan sayım (2019) uyarınca, nüfusunun sadece %14’ü kadarı kentlerde yaşıyor. Kısacası, Papua Yeni Gine, dünyanın en kırsal ülkesi, hem coğrafi hem de kültürel açılardan en az keşfedilmiş ülkelerinden. Halen dış dünya ile teması olmayan izole toplulukların varlığı söz konusu. Konularında uzman araştırmacılar, iç kesimlerde keşfedilmemiş bitki ve hayvan türleri olduğunu düşünüyor. IMF tarafından “gelişmekte olan ülke” olarak addedilen Papua’da nüfusun %40’ı kendi kendine yeten doğal yaşamlar sürdürdüğünden, tarıma dayalı geleneksel topluluklarda yaşadıklarından küresel ekonomik sistem ile hiçbir bağı yok. Geleneksel dinler, ilköğretim gibi çağdaş uygulamalarla birleştirilmiş. 1884’ten beri dış güçler tarafından yönetilen Papua Yeni Gine, I. Dünya Savaşı’ndan itibaren 60 sene boyunca Avustralya’nın kontrolünde kalmıştı. Bağımsızlığını 1975 yılında kazanan ülke, 1976’dan beri Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) gözlemci üyesi olup Pasifik Topluluğu, Pasifik Adaları Forumu ve İngiliz Milletler Topluluğu üyesi. Her nedense, Kralları III. Charles ülke halkı için övünç kaynağı.