Yıllar önce bir Yunan TV’sinde duyduğumda, müziğine bayılmıştım parçanın. Yunanlı sanatçılar zaman-zaman Arap müziğinden de şarkılar alıp Yunanca güfte ile piyasaya sürerler. Bilenleriniz için, “Gülbahar” adlı parça gibi. Severler Arap müziğini. Nakarat bölümünü dinledim…
“Kimi seviyorsun?
“Bir Çingeneyi”
“Adı ne”?
“Fata Morgana.”
Fata, muhtemelen Fatima’dan türemiş gibi algılamıştım, tamamen tesadüfen gerçek karşıma çıkana kadar. Öğrenmenin yaşı yoktur derken, çoğunuz da benim gibi muhtemel, bu satırları okurken bir şey daha öğrenmiş olacaksınız.
Cizvit rahibin iddiası
Cizvit rahiplerin uyuşturucu kullandıkları duyulmamıştır. Ancak Peder Domenico Giardina’nın iddiaları, insana ister istemez “Ne içti bu yahu?” dedirtmişti. Sicilya’nın Messina kentinden denize bakan Giardina, havada yüzen, devasa, ışık saçan tek parça kristal zemin üzerinde sabit, olağanüstü, muhteşem, inanılmaz güzellikte binalarla dolu koca bir şehir gördüğünü iddia ediyordu. Sonra metropol aniden bir bahçeye, sonra bir ormana dönüşmüş, derken her şey birbirine karışmış, devasa ordular sanki o koca şehre girip yakıp yıkmış gibi o kaos birden gözden kayboluvermişti.
Peder Giardina çok açık fikirli biriydi. Her ne kadar bilim insanları onun, gördüklerinin mantıklı yorumlamasını başka bir gözlemciden aşırmış olacağına inandıysa da, tanık olduğu bu muhteşem tiyatro, tarih boyunca denizcileri, deniz korsanlarını, insanlığı hem büyüleyen hem korkutan, sindiren Fata Morgana adlı atmosfer olayıydı.
Peder Giardina’nın yorumu
Marina Warner, ilgi çekici “Phantasmagoria” adlı kitabında, esasen bu konuda ilk dikkatli gözlemleri korkuya değil de, bir nebze bilime dayandırarak yaklaşanın Peder Giardina olduğunu yazmıştı. İtidal sahibi Peder, bölgedeki mineral ve tuzların sıcak havalarda denizden buharlar şeklinde yükselerek bulutlar oluşturduğunu ve bu bulutların daha serin olan üst katmanlarda yoğunlaşarak hareketli ve çok yüzlü bir ayna oluşturduğunu iddia etmişti, ki yanlış olsa da gerçekten çok da uzak bir yorum değildi.
Peki, neydi temel fizik kuralı?
Güneş okyanusun üzerindeki atmosferi ısıttığında bir sıcaklık gradyanı (iki nokta arasındaki sıcaklık değişim oranı) oluşur: Yüzeye yakın yerlerde hava hâlâ nispeten soğuktur çünkü su havayı soğutur, ancak onun üzerinde daha sıcak bir hava tabakası bulunur. Işık, atmosferin farklı sıcaklıktaki (ve dolayısıyla farklı yoğunluktaki) bu iki katmanı arasındaki sınıra çarptığında kırılır ve katmaların yoğunluğuna göre farklı bir açıyla yansır.
Yukarıdaki fotoğraf 26 Ağustos 2012’de Queensland kıyılarında çekildi
Peki, buradan serap nasıl oluşuyor?
Orası artık beyninizin nasıl çalıştığına bağlı. Işık gözünüze çarptığında beyniniz, ışığın sizinle ışığı yansıtan nesne arasında düz bir yoldan geldiğini varsayar. Yani beyniniz kırılma olayını hesaba katmaz; nesnenin, ışığın yolu düz olsaydı olacağı yerde olduğunu düşünür. Aynı, suya yüzeyden baktığınızda, altındaki nesnelerin aslında farklı yerlerde olmaları gibi. Bir zıpkın avcısı bunu çok iyi bilir. Bilir ki, suyun dışından bakmakla değil, ancak suya balıklama dalmakla balığı vurabilecektir. İlginçtir ki, bazı kuşların beyinleri bu etkiyi düzeltir, böylece bir balığın peşinden suya balıklama daldıklarında tam hedefe ulaşırlar.
Peki, bunun adı aslında serap değil midir?
Nereden çıktı şimdi seraba Fata Morgana demek?
Çölde görülen su vahası gibi serapların da yüzeyin hemen üzerindeki sıcak hava tabakası, ışığı gözlerimize yukarı doğru kırarak nesneleri aslında olduğundan daha aşağıda algılamamıza neden olur.
Yaz vakti mesela, araba sürerken soğuk hava, sıcak havanın üzerindedir. Bunun sonucunda ışık aşağı doğru büküleceğinden asfaltta gördüğümüz su görüntüsü, aslında gökyüzünün kırılmış bir görüntüsüdür.
Oysa Fata Morgana bunun tam aksidir. Mesela gemi gibi uzak bir nesneden yansıyan ışık, okyanus yüzeyindeki (özellikle buzlardan geçmiş) soğuk, daha yoğun bir havadan geçerken, ışığı aşağı doğru büker ve beyin, nesneleri gerçekte olduğundan daha yükseğe yerleştirir. Bazı koşullarda dünyanın eğriliği bile öyle bir yanılgı yaratır ki, ışık, ufkun ötesindeki gemiler, veya Peder Giardina’nın gördüğü gibi şehirler de kırılabilir. Onun içindir ki, Fata Morgana seraplarında nesneler hep deniz yüzeyinin üzerinde, havada uçar gibi görülürler. Bu serap olayı, genelde geniş alanlı su, yani okyanus, göl veya kutuplarda yaygındır.
Peki, seraba Fata Morgana demek de nesi?
Bilimsel devrimin Fizik alanına da el atmasından önce, seraplar kesinlikle mistisizm alanına giriyordu. Fata Morgana da adını aslında Kral Arthur efsanelerinde, şekillerde sapmalar yaratmak gücüne sahip, kralın kız kardeşi büyücü Morgan le Fay’den alıyor. Ancak, bu serap olayı çok sık olarak, aynı peder Giardina’nın da şahidi olduğu Messina Boğazı’nda da yaşandığından, İtalyan versiyonu, efsanelerden devşirme (Fata = peri, büyücü) Morgana adı ile yaygınlaştı.
Büyücü Morgan le Fay
Ünlü Fata Morgana’lar
İnsanların mantıken anlamlandıramadığı Fata Morgana serabı, yıllar içinde yüzlerce efsane, bir o kadar da paranormal hikâyelerin gelişmesine yol açtı. En ünlü efsane, yıllarca açık denizlerde dolaşıp duran hayalet “Flying Dutchman” adlı gemi görüntüsü ve bundan kaynaklanan hikâyeler, filmler... Denizcilere görünmesinin bir felaket habercisi olduğuna inanılıyor. 1871’de “Santa Cruz” adlı bir sentinel (gözcü) gemi, etrafında guletlerin oynaştığı 4-5 kat yüksekliğinde bir buharlı gemi gördüğünü rapor etmişti. Bundan yaklaşık 20 yıl sonra, N.Y Buffalo’da 20.000 kişi, Ontario Gölündeki bir Fata Morgana’ya tanık olmak üzere toplandı. Scientific American’ın haberine göre, Toronto 80 kilometreden uzak olmasına rağmen, serap sayesinde o kadar net bir kilise görüntüsü olmuş ki, kilisenin kuleleri bile kolaylıkla sayılabilmiş. Öte yandan, bu serabın Titanik’in batışı ile de ilişkilendirildiği görüldü. Geminin batmasından bir buzdağının sorumlu olduğuna şüphe olmasa da geçtiğimiz yıllarda bazı kanıtlar, nadir rastlanan bir optik yanılsamanın da bu süreçte rol oynamış olacağını ileri sürmüştü. Titanik’in battığı gece atmosfer şartları çok uygundu. Gulfstream’in sıcak suları ile çarpışan Labrador soğuk su akıntısının, termal bir inversion (tersinim) ile meydana getirdiği sahte bir ufuk, buzdağının görülmesini perdeleyip faciaya yol açmış da olabilir.
Yıllar içinde birçok denizci, denizin üzerinde uçan bir gemi gördüğünü rivayet etmiştir. Geminin havada asılı veya ters dönmüş, sürekli değişen görünümü ile bir hayalet veya sıra dışı bir olay olarak algılanması çok doğaldı. Ayrıca deniz seviyesinden dağ zirvelerine kadar herhangi bir yükseklikten hatta uçaklardan bile bakıldığında bu optik fenomenle karşılaşılabilir.
Sonuç olarak
Cizvit rahibe anlayışla yaklaşan Marina Warner der ki, Antik yıllarda gökten inen varlıklardan bahsedildiğine çok sık rastlanır. Örneğin, Maccabee’lerin 2. kitabı, Romalılarla olan çatışmalarında Yahudilerin yardımına gelen gök adamlarından bahseder: “Savaş kızıştığında, gökten düşmanın karşısına altın dizginli atların üzerinde beş göz kamaştırıcı adam göründü ve onlar Yahudilere önderlik ediyorlardı.”
Bu görüntülere bakmak, oldukça kafa karıştırıcı olduğundan, Uçan Hollandalı gibi efsanelerin yaratılıp inanılması çok da yadırganacak bir durum değildir. Ancak şahit olunan her ne ise, her şey bu dünyaya aittir ve fizik ile açıklanması mümkündür.
Yine sonuç olarak, onca bilimsel ve fiziksel aktivitelerden çıkarayak, olur a Fata Morgana adlı Marisa Koch’un seslendirdiği Yunanca parçayı tercümeli merak edenleriniz için: https://www.youtube.com/watch?v=7uP8-r8t1_w