Fotoğraflar: Bilge Serdar Samanlı
Bu tura, Aydın ilindeki tarihi ve turistik mekânları görmek için katıldım. Günübirlik olan turumuza, sabah otobüsümüze binerek Bodrum’dan başladık.
Magnesia
İlk uğrak noktamız Magnesia idi. İlk Magnesia’nın nerede olduğu bilinmese de bizim ziyaret ettiğimiz ikinci Magnesia’nın, M.Ö 4. yüzyıl başlarında, Büyük Menderes nehrinin Gümüşçay kolunun kenarında kurulmuş olduğu bilinmektedir. 12. Yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş olduğu sayılan antik şehirde kazı çalışmaları 1840’larda Fransız C. Texier tarafından başlatılmıştır. 1890-1893 yılları arasındaki kazılar ise Alman C. Humann tarafından yürütülmüştür. Bu bölgede T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yapılan kazılar ise 1984-2013 yılları arasında Ankara Üniversitesi, 2014-2019 yılları arasında da Pamukkale Üniversitesi tarafından yürütülmektedir.
Magnesia’daki Artemis Leukophyrene Tapınağı, Helenistik döneme ait İyon tapınakların dördüncü en büyüğüdür. M.Ö 2. Yüzyıl – M.S 1. Yüzyıl arasındaki döneme ait olduğu varsayılan tapınağın mimarı Hermogenes’tir. Tapınağın uzun cephesinde 15, kısa cephesinde de 8 sütun bulunmaktadır. 2000-2005 yılları arasında yürütülen kazı çalışmalarında, tapınağın batı cephesindeki üçgen biçimli alınlık ayağa kaldırılmıştır.
Tapınağın batısında bulunan ve M.S 1. yüzyıla ait olduğu varsayılan Artemis Sunağı ve Kurban Alanı, 1890-1893 kazılarında ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde bu yapının sadece temeli ve bazı yapı elemanları ulaşabilmiştir. U planlı ve avlulu olduğu varsayılan yapının 3m yüksekliğindeki kabartmalarının dördü Berlin’deki Bergama Müzesi’nde, üçü ise kazı alanındadır.
Tapınak alanın batısında bulunan ve Kutsal Agora’ya geçişi sağlayan anıtsal kapı propylon olarak bilinmektedir. M.S 1. yüzyıla ait olduğu varsayılan propylon, üç sıra İyon sütunuyla ve bunları sınırlayan fil ayaklarından oluşmaktadır. Kapının konumu ve yazıtlar, propylon’un Artemis Bayramları zamanında kullanılan bir tören kapısı olduğunu belirtmektedir.
1890-1893 yıllarındaki kazılarda ortaya çıkarılmış olan dörtgen planlı Kutsal Agora, daha sonra zaman içinde sel sularının getirmiş olduğu üç metre yüksekliğindeki mil tabakası altına gömülmüştür. Mermer bloklarla döşeli olan Kutsal Agora, yirmi altı bin metrekarelik bir alana sahiptir ve dört tarafında stoa olarak bilinen sütunlu galeriler bulunmaktadır. 2002 yılında, doğu stoanın altında bir alt kat keşfedilmiştir. Batı ve kuzey stoaların içinde çeşitli amaçlar için kullanılan mekânlar bulunmaktadır.
Magnesia’daki antik stadyum, dünyanın en iyi korunmuş antik stadyumlarından biridir. 30.00 kişilik stadın uzun kenarlarında on birer ve yarım daire biçimindeki kısmında beş olmak üzere 27 bölümü bulunmaktadır. Stadın uzunluğu 189 metredir. Magnesia stadyumunun özelliği, sahanın kenarlarında bulunan kabartmalardır. Bunlar, ödül almış sporcuları, gladyatör dövüşlerini, araba yarışlarını, Antik çağlarda çocukların yaptığı çember yarışlarını ve çeşitli ödülleri göstermektedir.
Magnesia’dan çıktıktan sonra otobüsümüze binip Aydın yolunu tuttuk. Bir öğle yemeği molasından sonra Aydın Arkeoloji Müzesi’ne uğradık. Müzede sergilenen en önemli eserler, Nysa Antik Tiyatrosuna ait podyum frizleri idi. Ayrıca, Aydın ilinin Yenipazar ilçesindeki Orthoisa antik kentinde bulununmuş ve M.S 2. yüzyıla ait olduğu tarihlenmiş Roma mozaikleri de dikkat çekicidir.
Nysa Antik Kenti
Turumuzun en son, ama bence en önemli uğrak noktası, Nysa Antik Kenti idi. İlk olarak Nysa Antik Tiyatrosu’nu ziyaret ettik. M.Ö 1. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olduğu varsayılan tiyatro, tıpkı Bodrum ve Efes antik tiyatroları gibi bir tepenin yamacında inşa edilmiş olan tipik bir Helenistik tiyatrodur. Helenistik tiyatrolarda sahne binası bulunmadığından, oyunlar orkhestra olarak bilinen ortadaki alanda gerçekleştirilirdi ve seyirciler, Büyük Menderes vadisinin güzel bir manzarasını görürlerdi. Roma zamanında ise tiyatroya sahne binası eklenmiştir ve oyunların bu sahnede oynanmasına başlanmıştır. Nysa Antik Tiyatrosu sahnesinin özelliği gerek mitolojik önemli karakterleri gerek kentin içinde bulunduğu coğrafyayı anlatan podyum frizleridir. Orijinal podyum frizleri, yağmacılara karşı Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergilenirken tiyatroda gördüklerimiz ise aslında kopyalarıdır.
Nysa şehrinin önemli bir özelliği ızgara planlı olmasıdır. Bu planda, cetvelle çizilmiş gibi düz giden caddeler, birbirlerini dik açıyla kesmektedir. Bu caddelerden biri, kısmen gün ışığına çıkartılmış durumdadır ve çok iyi korunmuştur. Kazı çalışmaları tamamlandığında caddenin tamamı gün ışığına kavuşmuş olacak. Benim dikkatimi çeken, caddenin hala yer altında olduğu bölümlerdeki zeytin ağaçları oldu. Caddenin tamamının gün ışığına kavuşması için bu ağaçların başka bir yere taşınması gerekecek. Yani bir güzellik için başka bir güzelliğin feda edilmesi gerekmekte.
Nysa’nın Agora’sı, doğu-batı yönünde 113,5 metre, kuzey yönünde ise 130 metre genişliğindedir. Geç Hellenistik Dönem’de (M.Ö 50) yapıldığı ve Bizans dönemine kadar kullanıldığı saptanmış olan agoranın kuzey ve doğu cephesinde çift sıra İyon sütunlu, güney ve batı cephesinde tek sıra Dor sütunlu stoalar yer almaktadır. Antik çağda agoralar, sadece alışveriş amacıyla değil, insanların belirli konularda mesajlarını halka iletmek amacıyla da kullanılmıştır. Filozoflar, din adamları gibi belirli insanlar bir taşın üzerine çıkar ve konuşmalarını yaparlardı.
Son olarak Nysa’nın antik kütüphanesini de ziyaret ettik. Taş kemerli duvarlarıyla dikkat çeken kütüphane, M.S 130 yılında inşa edilmiştir ve mahkeme ve toplantı salonu olarak da kullanılmıştır. İki katlı olan kütüphane binasının 16 kitap rafı bulunmaktadır. İç odanın kuzey kısmında, yükseltilmiş bir mahkeme alanı saptanmıştır. Buradan bir merdiven aracılığıyla ikinci kattaki 6 arşiv odasına ulaşılmaktadır.
M.S 6. Yüzyılda kamusal işlevi son bulan kütüphanenin iç odası 900’lerde bir şapel haline getirilmiş, güney kısmı da mezarlık olarak kullanılmıştır. 12. veya 13. yüzyılda terkedilen kütüphanenin salon tonozu yıkılmış ve geriye yapının doğu ve batıdaki taş kemerli duvarları kalmıştır.
Otobüsümüze bindik ve turumuzun başladığı nokta olan Bodrum’a geri döndük.