Samuel Ha-Levi, İspanya’nın Toledo kasabasında yasa dışı bir şekilde bir sinagog inşa ettiğinde, hiç kimse buranın birgün kilise, ardından Napolyon’un İspanya seferinde kullandığı askerî kışla, ulusal bir anıt ve nihayet bir müze olacağını bilemezdi… Tarihî şehrin tam merkezinde yer alan El Transito Sinagogu’nun bu kadar yoğun ve teatral bir geçmişe sahip olmasının belki de nedeni budur.



Toledo’yla ilgili Yahudi tarihinin tam olarak ne kadar eskiye dayandığını bilmiyoruz. Ancak, Yahudilerin 6. yüzyıldan beri orada yaşadıklarından emin olabiliriz. Çünkü Toledo Konseyi M.S 589 yılında, Yahudilerin Hıristiyanlarla evlenmesini yasaklayan bir kararname çıkardı.
M.S 715 yılında Müslümanlar Toledo’yu (Tuleytula) fethettiler. Yahudiler yeni fatihlerle dostluklar kurdular. Nitekim, bu döneme ait Yahudi belgeler Arapça yazılmıştır.
1152’de Kral X. Alfonso, Toledo’yu ele geçirdi ve bir kez daha şehri Hıristiyan ilan etti. Ancak bu kez Yahudilere eşit muamele edilmesini sağladı.
İspanya’nın diğer bölgelerindeki Müslüman zulmü, Yahudileri sığınak aramaya ittiği bu dönemde, birçoğu Toledo’ya göç etmişti. Bu Yahudiler siyasette önemli roller üstlenerek öne çıktılar. Hatta bir noktada Toledo Kralı, Yahudi bir metres (Fermosa) ve Yahudi bir kraliyet doktoru (Hayyuj Alfata) alarak Yahudileri en büyük iltifatla onurlandırdı!
Bu süre zarfında, Nasi veya Yahudi cemaatinin lideri, aynı zamanda ruhani lideri olarak iki görevi birden üstlendi. 1305’te Toledo Yahudileri, cemaatlerine liderlik etmesi için bilgili ve soylu Asher Ben Jehiel Abulafia’yı (ö.1328) seçti. Hikâyemiz, onun siyasi ve dinî rehberliği altında başladı.



Samuel Ben Meir Ha-Levi’nin özel sinagogu
1320’de bir gün, yetkin Abulafia ailesine Samuel Ben Meir Ha-Levi Abulafia adında bir çocuk doğdu. Adı geçen Asher de dahil olmak üzere Abulafia’lar, 100 yılı aşkın bir süredir hem Toledo’daki hem de aslında tüm Kastilya’daki Yahudi cemaatine liderlik ediyordu. Ancak Samuel’in ailesi, o daha çocukken vebadan öldü ve Samuel onların mirasını devralmak için çok genç olduğundan, onun yerine şövalye Juan Alfonso’nun çıraklığını yaptı. Samuel, Kral I. Pedro’nun sarayında anlamlı bir iş bulana kadar sarayın saflarında hızla yükseldi. Zalim Kral Pedro olarak da bilinen kralın döneminde, Samuel önce kasabanın Belediye Başkanı, ardından Sayman olarak görev yaptı. Son olarak, Toledo Yüksek Yargıcı olarak taç giydi.
Bir sinagog inşa etmeye karar vermesi Sayman olarak görev yaptığı dönemdeydi. Bu sinagog kesinlikle İspanya’daki ilk sinagog değildi. Samuel, yüksek bir görevde olmasından elde ettiği bir fırsatla onu yaptırmıştı. İspanya’daki en büyük sinagogun yanı sıra 9 sinagog daha vardı. Bu, Samuel’in kendi özel ibadethanesiydi.
Sinagog 1357’de açıldı. Samuel Ha-Levi Abulafia’nın evine bağlı olan mekânda törenleri kendi yönetiyordu. Samuel, onu bu kadar yücelten toplumuna, minnetini cömertçe geri ödüyordu. Ayrıca sinagogu, Yahudi eğitimi için bir merkez ve bir yeşiva çalışma evi olarak hizmete sundu.

Sinagogu ilginç kılan unsurlar
14. Yüzyılda İspanya, Yahudi eğitim kurumları ve sinagoglarına ait tüm inşaatları fiilen yasaklamış olsa da, gerek Kral Pedro ile olan yakın ilişkisi, gerekse yakaladığı bazı yasal boşluklar sayesinde, Samuel inşaatı gerçekleştirebilmişti. Sinagog yasağı, özel evleri kapsamıyordu. Arıca yeşivanın inşası için bazen rüşvet kabul ediliyordu. Kral Pedro’nun tüm zalimliğine rağmen bunları görmezden gelmesi, onun Samuel ile olan yakın dostluğuna bir selamdı. Belki de, Yahudilerin 1340’larda “Kara Ölüm” sırasında Toledo’da maruz kaldıkları zulüm için kraliyetten gelen bir özürdü. Her iki durumda da sinagogun ayakta kalmasına izin verildi.
Samuel Ha-Levi, sinagogların sade bir şekilde dekore edilmiş, kiliselerden daha küçük ve daha alçak olmasını gerektiren düzenlemelere bilerek karşı geldi ve Kral Pedro bunu da görmezden geldi. Dikdörtgen ibadethane, 12 metre yüksekliğinde bir tavana sahiptir ve çeşitli stillerin karışımıyla cömertçe dekore edilmiştir. Hem Kral Pedro’yu hem de Samuel Ha-Levi’yi öven İbranice kitabeler bugün bile görülebilir. Duvarlarda Arapça yazıtlar ve Mizmor pasajları, çok sayıda muhteşem pencerenin yanında Ha-Levi’nin arması belirgin bir şekilde yer almaktadır.
O zamanlar oldukça ileri görüşlü olan kadınların ayinler sırasında kullanması için ikinci katta bir galeri (azara) yapılmıştı. Oldukça süslü iç mekânın aksine, sinagogun dış cephesi ve yüksek çatısı, yasadışı yapıya daha az dikkat çekmek için nispeten sadeydi. Tuğla ve taştan inşa edilmişti.
Bu ibadethane uzun yıllar canlı ve hareketli bir ibadet yeriydi, ancak sonra bir felaket yaşandı. 14.-15. Yüzyıllar sırasında antisemitizm yeniden yükselişe geçmişti. Samuel Ha-Levi açıkça Yahudilerin hak ve özgürlüklerini korumak için yola çıktı, ancak Kral Pedro, Kilise’nin antisemitizmi nedeniyle onu savunmaya devam edemedi. Sonunda iki adam arasındaki sürtüşme topyekûn savaşa dönüştü. Samuel yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı ve ölümüne işkence gördü. Toledo’daki Yahudi Cemaatine yönelik tekrarlanan ve artan saldırılara rağmen sinagog kurtarıldı. Bu bir iyi niyet eylemi değil, çıkar eylemiydi, çünkü sinagog yakında bir kiliseye dönüştürülecekti.



El Transito Sinagogu kiliseye dönüştürüldü
1492’de, Yahudilere nihayet bir ültimatom verildi: İspanya’nın Katolik hükümdarları İsabella ve Ferdinand, İspanyol Yahudilerine ya Katolikliğe geçme ya da ülkeyi terk etme seçeneği sunan Elhamra Kararnamesi’ni yayınladılar.
Toledo’da artık Yahudi kalmadığından, El Transito Sinagogu kiliseye dönüştürüldü. İsabella ve Ferdinand, yeterince zarar vermemiş gibi, yapıyı Benedictine Manastırını kiliseye dönüştüren Calatrava tarikatına bağladılar. Kilise olarak kullanılan dönemde binaya, Meryem Ananın göğe kabulünü onurlandırmak için “El Transito” adı verilmiş. Ancak ironik bir şekilde, sinagog bu adı günümüze kadar korumuştur, bu nedenle “El Transito Sinagogu” olarak anılmaktadır.

Sinagog, askerî kışla oluyor
El Transito Sinagogu, Napolyon’a karşı İspanya Savaşı (1808) sırasında Toledo’nun başrol oynamaya zorlandığı 1800’lerin başına kadar kilise olarak kalacaktı. Toledo, İspanya yarımadasının merkezinde çok stratejik bir konuma sahip ve Madrid’e yakın olduğundan, 10.000’den fazla Fransız askeri, 400 atıyla birlikte General Dupont’un rehberliğinde Toledo’da ikamet etti. İspanyollar Fransızlara karşılık verdi ve her iki ordunun sürekli değişen savunma hatları Toledo’nun ortasına düşerek kasabada büyük hasar ve huzursuzluğa yol açtı. O dönemde kışlalara ihtiyaç vardı ve El Transito Kilisesinin geniş alanı, tam da doğru bir sığınaktı.
“Kışla”nın stratejik konumunun minnetle karşılanmış olması mümkün, aksi halde birlikleri barındıran sinagogun yıkılması çok olasıydı. Bu şiddetli savaşlar sırasında pek çok bina ve miras alanı kayboldu. İspanya İç Savaşı sırasında, Toledo’nun her zamankinden daha fazla mekânı yok edildi. At gübresi yığınlarına ve mermi deliklerine rağmen sinagog sebat etti ve sinagogdan kiliseye dönüşen askerî kışla, savaşın sonunda İspanya’nın başarısının ve uğruna savaştıkları bağımsızlığın bir sembolü haline geldi. Kilise statüsünü kaybeden El Transito Sinagogu, ulusal bir anıta dönüştürüldü.



Restorasyon çalışmaları
1800’lerin sonlarında Kilisenin baskısının ortadan kaldırılması ve yapının askerî gücü, binanın kolayca bir tarihî miras alanına dönüştürüleceği anlamına geliyordu. Ancak bu tarihsel statüyü kazandıktan sonra, sinagogun tarihi katman katman ortaya çıkmaya başladı.
19. Yüzyılda yapılan restorasyon çalışmalarının ilki, genellikle bir sinagogdaki en kutsal yer olarak kabul edilen, Tevrat rulolarının muhafaza edildiği Ehal Hakodeş bölümünde oldu. Ayrıca kadınlar galerisi (azara) yenilendi. Bu tarihî bina 1911’de, onu Sefarad Kültürü ve Tarihi Müzesi olarak Yahudi Cemaatine geri hediye etme sözü veren İspanya Müze Fonu’na devredildi.
Restorasyon çalışmaları sırasında, binanın kilise özelliklerinin de restore edilip edilmemesi konusu tartışıldı ve sonunda yapının kilise olarak geçirdiği yıllara saygı gösterilmesinin adil olacağına karar verildi. Böylelikle, koro bölümü ve birkaç Hıristiyan özelliği de restore edildi. Bina nihayet eski ihtişamına kavuşturuldu.



“Sefarad Kudüs”
Toledo’daki en büyük beş orta çağ sinagogundan sadece ikisi hayatta kaldı: El Transito Sinagogu ve adından da anlaşılacağı gibi, bir süre kilise olarak kullanılan Santa Maria La Blanca. Toledo kenti, tarihî mirasına ait güzel binaları, sinagogları ve bugün hala ziyaret edilebilen Yahudi Mahallesi nedeniyle “Sefarad Kudüs” olarak da bilinmekte. 19. Yüzyıldan itibaren İspanya’ya geri dönen bazı Yahudiler her ne kadar yeniden ülkeye yerleşmeye başladılarsa da Toledo’ya asla bir daha yerleşmediler.
El Transito Sinagogu artık dinî ayinlere ev sahipliği yapmıyor. Bugün kasabadaki tek Yahudiler, İspanya’nın en değerli Yahudi mimarisini görmek isteyen fotoğrafçılar ve bölgenin engin Yahudi tarihinin izini süren ziyaretçiler.
Bir sinagogdan bir kiliseye, ardından bir ulusal anıta ve nihayet müze ve bir kez daha sinagoga dönen El Transito Sinagogu orta çağdan günümüze İspanyol Yahudiliğinin sürükleyici ve trajik hikâyesini anlatıyor.

Kaynak:
m.arteguias.com>transitotoledo
cultura.castilamancha.es>patrimonio