Fotoğraflar: Nedim Maden

BEKİ BARON 1967’de İstanbul’da doğdu. Astroloji eğitimlerine 2006 yılından beri devam ediyor. Klasik ve modern astroloji, hermetik Kabalistik astroloji, hayat ağacı üzerinde harita okumak, astrokartografi, uranyen astroloji gibi konularda uzmanlarından eğitimlerini tamamladı. Günümüzde, uzmanlaştığı alanlarda danışmanlık vermekte. 2021’de kendisiyle yaptığımız “Astroloji ve Şifa” konulu röportajımızda kendisini yolda olan, akışta olan ve evrenin işleyişini ve içerisindeki matematiği anlamaya çalışan biri, değişik felsefelerin içlerinde barındırdığı gerçek bilgiye ulaşmaya, aslında kendini adama yolculuğunda kendini bulmaya çalışan bir yolcu olarak ifade etmiş.

Gerçek olan şu ki, artık hepimiz, bizlerin neden bu döneme denk geldiğini sorgulamaya başladık. Dünyadaki büyük ekonomik krizlerin yer aldığı, neredeyse her kıtasında savaşların arttığı bir süreçteyiz. Bunları uzun bir korku filmi senaryosunda yaşar gibi başrolleri de paylaşarak yaşıyor, çocuklarımız ve gelecek nesillerimiz için büyük bir endişe duyuyoruz. Dünya genelinde anlaması zor, hatta ürkütücü bir ahlak çöküntüsü, yozlaşma ve vicdansızlığın bu denli artmış olmasının getirdiği en birincil soru ise “Bizler içinde bulunduğumuz bu derin uykudan ne zaman uyanışa geçeceğiz ve yeniden insan gibi insan olmayı öğrenebilecek miyiz?”


Beki Baron

Derin bir uykuda olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?
Evet, öyle düşünüyorum. Uzun zamandır hayatlarımıza giren dijital araçlar yoluyla bize dayatılan sanal gerçeklik içinde aslında uyuyoruz. Sahip olmadığımız yaşamlara özenti ile bakmamız, estetik kaygılar ve bunların getirdiği psikolojik çarpıklıklar, sanal ortamlarda yaşanan sahte ilişkiler, sevgiyi parayla satın alabileceğini düşünen hastalıklı zihniyet, insanı uyuşturan her türlü madde satışından hayatına rant sağlayan kişiler ve eğitimsizliğe doğru sürüklendiğimiz bu dönemde, insanlık yalan yanlış bir dünyada yaşıyor. Çok azımız bu yalan dünyaya dışından bakabiliyor; kendini tüm bu etkilerden uzak tutmaya çalışıyor ve aynı zamanda da kendini sürekli geliştiriyor. Bugüne dek insanlığa pompalanan yeni akım spiritüel düşüncelerin altının aslında çok da dolu olmadığına, yine bu dönemde şahit olacağız.

Peki, insanlık için uyanış nerede başlıyor?
Bana göre uyanış, 2020 yılında Pandeminin patlamasıyla başladı. Toplumsal bir kaos girdabının içinde dönmeye başladık. Evlere hapsolduk, özgürlüğümüzü yitirdik, ölüm korkusu yaşadık, panikledik. Gittikçe yalnızlaştık ve kendimizi sanal bir dünyaya mahkûm ettik. Aynı zamanda bu farklı yeni acıyla ve çaresizlikle baş etmeyi de öğrendik. Ama yetmedi. Bugün gelinen noktada, bir şeyleri düzeltmek için adeta ilahi bir gücün devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, doğaya saygısızca davrandık. Gelecek nesillere bırakacağımız dünyamızı yaşanmaz bir hale getirdik. Tam da şu zaman dilimde, astrolojide büyük dönüştürücü ve yenileyici güç olarak bilinen Plüton gezegeninin Kova burcundaki 20 yıllık yolculuğunun başlaması tesadüf değil.


Miryam Şulam ve Beki Baron

Sizce Astrolojiye göre girmiş olduğumuz bu yeni süreçte dünya ne gibi değişimlere gebe?
Öncelikle, şunu anlamamız gerekir ki, Plüton var olan tüm düzenleri bir şekilde yıkar. Fonksiyonu değişimdir. Kişiye artık fayda sağlamayan ve değişmesi gereken düzeni dönüştürür. Yenilenmeyi ve hatta yeniden doğuşu simgeler. Dönüşüme uğrayan şeyler eski haline dönmez. Plüton bu transformasyonu gerçekleştirirken insanları şiddet ve kriz ile baş başa bırakır. Bunu insanlık açısından düşündüğümüzde, Kova burcuna giren Plüton, kişisel evrimimizi tamamlamamız için bizden güçlü ve kararlı olmamızı talep eder. Aksi takdirde acizliğe mahkûm edebilir. Toplumsal bazda ve kolektif açıdan baktığımızda ise insanların eski düzene başkaldırmalarına, sivil toplum kuruluşlarının harekete geçmelerine, sosyal amaçlar doğrultusunda kalabalık insan topluluklarının bireysel hak ve özgürlükleri için isyana geçişlerine şahit oluyoruz. Tüm bu süreç aslında “kolektif”in toplu halde farklı bir bilince geçmesi için bilgiye başvurmasını önerir. Gelecekte dünyanın yaşanır ve barışçıl bir hâle gelmesi için bir çağrıdır bu.

Peki, size göre insanlık bu çağrıyı duyuyor mu?
Teknolojinin her an geliştiği bu dijital ortamda aslında insanlığın büyük çoğunluğu bu çağrıyı kendini sanal bir dünyaya hapsettiğinden ötürü ve geliştirdiği vazgeçilmez bağımlılıkları yüzünden duymuyor. Her dönemde olduğu gibi, bilginin iyiye kullanıldığı kadar maalesef kötüye kullanılmasına da şahit olduğumuzu inkâr edemeyiz. Örneğin, mevcut astrolojik harita ile aynı zamana denk gelen ve devrim niteliğinde olan Elon Musk’ın insan beynine yerleştirdiği çip, tıpta büyük çığır açabileceğinin müjdecisi olduğu kadar Plüton Kova’nın teknolojiyi kötüye kullanmak yönüne de uygun olarak, insan beynini kontrol etmeyi hedefliyor olabilir. M.Ö. 9500’de var olan Atlantis Medeniyetinin sahip olduğu ileri teknoloji ve telepati yoluyla iletişim kurabilen gelişmiş insanlarının, gücü kötüye kullanmaları sonucunda yok olduğunun bilgisi ışığında, bugün bu gücü elinde tutan kişilerin de Atlantis reenkarnasyonu olduklarını düşünmeden geçemiyorum. Elon Musk’ın bu çipe “Telepati” adını vermesi de bir tesadüf mü? Düşünün ki, günümüzde duygu ve düşüncelerimiz, hatta eylemlerimiz her an dijital platformlar tarafından kontrol altında.

Peki, insanlık bu kontrolsüz güce boyun eğmek zorunda mı?
Tabii ki hayır. Kova, insanın geleceği için iyimserlik barındıran ve umut vadeden bir burç olduğu gibi, tekâmül yolunda olan insanı da anlatır. Bu süreç Kova burcunun etkisi altında yaşanacağı için, göksel bilgilerin aktarılması ve insanın bu bilgiler doğrultusunda özgürlüğe kavuşması da öngörülebilir. Ancak, bunun gerçekleşmesi için en önemli şey, “benden bize” geçebilmeyi, birlikte hareket edebilmeyi, toplum yararına çalışabilmeyi başarmamızdır.



Plüton Kova’ya geçtiğimiz bu 20 yıllık süreçte, yani 2024-2044 arasında bizi neler bekliyor?
Bu yirmi yıla ait başlıca temalar, uzay ve teknoloji araştırmaları ve yeni keşifler, yapay zekânın yaşamımızın her alanında daha fazla kullanımı, bilimsel ilerlemeler, yeni temiz enerjiler, kablosuz elektrik ve ülkelerin kendi dijital para birimlerine geçişleri diyebiliriz. Aynı zamanda madencilik alanında yeni elementlerden çok bahsedilecek. Bor, lityum ve toryum işlenerek hayatımıza enerji olarak dahil olacak. Petrol ihtiyacımızı azaltarak, daha temiz enerjilerle çalışan ve ekolojiye katkı sağlayacak ulaşım araçları da konuşulacak. Ayrıca, kanser, Alzheimer, Parkinson gibi uzun yıllar çaresi bulunamayan bazı hastalıklar artık tedavi edilebilecek. Veriyi ve gücü elinde tutan kişiler daha fazla söz sahibi olacak.

Geleceğin trendlerini anlamamız için astroloji bize ne şekilde yol gösterebilir?
Bizler, geçmiş döngüleri astrolojik haritalardan inceleyerek gelecek ile ilgili öngörülerde bulunabiliyoruz. Bu döngüleri ifade eden gezegenlerin doğalarını ve içinde bulundukları burçların özelliklerini birleştirip bunları doğru anlamak çok önemli. Bu çalışmaları yaparken mevcut toplumsal trendleri takip etmek ve insanın psikolojik eğilimleri, zihinsel yapısı ve olası farklı bakış açılarını da çok iyi gözlemlemek gerekir.

Son olarak, 2024 yılı için bizlere neler aktarmak istersiniz?
2024’ün en önemli konu başlıkları arasında savaş, barış ve adalet temaları var. Dengesizlikleri dengeye getirmek ve eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için çözüm üreteceğimiz ve bu konularda pek çok sınava tabi tutulacağımız bir dönem başladı. Uluslararası hak, hukuk, adalet gündemin başında yer alıyor. Ülkeler arasındaki diplomatik anlaşmazlıklar için olumlu iş birlikleri kurulmalı. Bireysel hayatlarımızda ise ilişkiler çok ciddi testlerden geçecek.

Özellikle 25 Mart, 8 Nisan ve 2 Ekim 2024’de gerçekleşecek tutulmalar ile finansal alanlarda zorluklar yaşanabilir; riskli yatırımlardan kaçınmakta fayda var. Özellikle 8 Nisan’da yaşanacak güneş tutulması ile güvenlik sorunları ve iletişim araçlarının kesintiye uğraması söz konusu; tedbirli olmak gerek. 10 Nisan’daki Mars ile Satürn kavuşumu da sular, denizler ve okyanuslarla ilgili gündemler oluşturabilir. Depremler, tsunamiler söz konusu. Sulardan gelecek bulaşıcı hastalıklara dikkat etmeli. Gazlar, petrol ve nükleer konuları da gündemde olabilir. 21 Nisan’daki Uranüs Jüpiter’in Boğa burcundaki kavuşumu ile dijital yeni keşiflere açık olurken, toplu ayaklanmalar ve isyan olaylarına şahit olabiliriz. Ayrıca bu sene ilaç, hammadde ve ilaçların yan etkileri konuları öne çıkacak. Bir de siber saldırıların çok fazla yaşanabileceği bir dönem 2024.

Bireysel olarak bu zorlu süreci nasıl yönetebiliriz?
Önce kendimize şu soruyu sormalıyız. “Bu gündemin içinde benim realitem nedir?” Cevap verirken kendimizi iyi duyalım. Kolektifte yaşanan ve kontrol edemediğimiz birçok olayı kendi realitemiz içine koyup bu girdapta psikolojik olarak sürükleniyor muyuz? Böyle ise, bu bizi çok yıpratacak bir durum. Olaylara kayıtsız kalmaktan bahsetmiyorum; ancak kendi beden ve ruhumuzu şimdide ve bulunduğumuz mekânda, oranın kendi realitesi içinde korumamız, akıl sağlığımız açısından çok önemlidir. Çünkü, kendi gerçekliğimizden koptuğumuzda bizi bekleyen pek çok tehlike vardır; bağımlılık tuzağına düşmek gibi. Duyduğumuz her şeye inanmamamız, önce kendi akıl süzgecimizden geçirmemiz gerektiğini de unutmayalım.

Biz bu döneme denk geldiysek, bunun ruhsal açıdan bir anlamı olmalı. Bunu da madde dünyamızda yeniliklere açık, uyum ve dengede kalmayı başararak anlamlandırabiliriz.

2024’te insanlık için uyanışla birlikte umut da var mı?
2024 senesi, içinde umudu da barındırıyor. Uzun vadeli bir döngünün başında gücümüzün potansiyelini de keşfediyoruz. Sevmeyi bilen ve sevgi ile beslenen herkes için umut vadeden Kova zamanı, değerlerimize birlik bilinciyle sahip çıktığımızı gösterir. Bu yıl, özel ve mesleki ilişkilerimiz ve hedeflerimiz için, en çok da kendimiz için yeni bakış açıları geliştiriyoruz.