ŞELA HABİF
1980 yılında İzmir’de doğdu. İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu, evli ve iki çocuk annesi. Katıldığı eğitimler, okuduğu kitaplar, bulunduğu seminerler ve etkileşim içinde olduğu insanlar yolunu aydınlatan yapı taşları. Onu besleyen, ilgiyle takip ettiği başlıca alanlar: sosyal bilimler, güzel sanatlar ve edebiyat. On beş yıl önce başlattığı ve hâlen her ay buluşmayı sürdürdüğü bir kitap kulübü var. 2010’da FA Academy’nin AC ve ICF onaylı koçluk eğitimini tamamladı. Ardından dört yıl boyunca gönüllü koçluklarını sürdürerek mevcut işinde çalışmaya devam etti. Bu süreçte koçluğun dönüştürücü etkisini gördükçe, daha fazla insana ulaşma arzusu uyandı ve bu işe olan tutkusunu fark etti. Kendisinden yola çıkarak insana dair ne varsa, anlamlandırma ihtiyacı da o günlerde başladı. 2018 yılında oluşturduğu NETTALKS platformunu sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdi. Daha sonra “Nettalks Academy” adı altında seminerler, söyleşiler düzenlemeye başladı. Bugüne kadar Sanat Tarihi, Edebiyat, Felsefe, Psikoloji, Sosyoloji, Müzik, Film Analizleri, Dinler Tarihi, Türkiye ve Dünya Tarihi gibi farklı konularda eğitimler düzenledi.

Yaptığınız bu güzel çalışmalarla ilgili sohbetimize başlamadan önce profesyonel koç olma yolunda aldığınız eğitimlerden ve onların sizde bıraktığı izlerden bahseder misiniz?
Lise yıllarımdan itibaren kişisel gelişim hep ilgi alanım içindeydi. Ancak bu konuda okuduğum tüm kitaplar veya katıldığım seminerler bakış açımı genişletmeye katkı sağlamış olsa da bende kalan çoğu yaklaşım, yaşam içinde karşılığını bulamayabiliyordu. Koçlukla birlikte o güne kadar havada asılı kalmış tüm öğretiler, felsefi yaklaşımlar, farkındalıklar yere basmaya ve bir değişim yaratmaya başladı.



Neler mi değişti? En başta kendimle gerçek anlamda ilişki kurmaya başladım. Değerlerimi, ihtiyaçlarımı, inançlarımı, güçlü ve zayıf yanlarımı teker teker masaya yatırdım. Bazılarına sahip çıkarken diğerlerini yeniden inşa ettim. Beni sınırlayan, yaşamımı zorlaştıran kurallarımı gözden geçirdim, bazılarını esnettim. Duygularım, düşüncelerim ve bedenimle olan ilişkim güçlendikçe neyi neden yaptığımın çok daha farkında olarak yaşamaya başladım. Kendimi olduğum halimle kabul ettiğimde başkalarına karşı da daha yargısız ve hoşgörülü olmaya başladım. Başkalarını değiştirmek yerine onlarla olan ilişkimi, olmasını istediğim gibi değiştirebileceğimi gördüm. Sorunların, yaşanan olaylardan çok onları algılayış şeklimizden kaynaklandığını fark ettikçe yaşamdan zevk alma yeteneğim yükseldi. Yaşadığım her anı, öğrenmeye ve gelişmeye adamayı seçtim. Bana ayna olan çoğu ilişkim bu amacıma en büyük katkıyı sağlamayı sürdürmekte…

İnsanı, kendimden yola çıkarak anlama yolculuğum koçluk eğitimiyle birlikte daha sağlam bir temele oturdu. Bu bağlamda birçok eğitime katıldım, hâlâ da yenilerini eklemeyi sürdürüyorum. Mesela, şu sıralar, Cem Şen’den “İçsel Simya” eğitimi alıyorum. Bundan önce, Dost Can Deniz ve Dorothy Siminovitch’den aldığım eğitimlerin de bana büyük katkısı oldu.

Birilerine yaşam koçluğu yaparken o kişilerde varmak istediğiniz noktanın özü nedir?
Koçluk, bireylerin mevcut durumlarıyla olmak istedikleri kişi arasındaki mesafeyi kapatmaya yönelik profesyonel bir diyalogdur. Bir yaşam koçu olarak, yargılamadan dinleyip güçlü sorular sorarak karşımdakinin kendi cevaplarını bulmasına yardımcı olmaya çalışırım. Koçluk, kişinin yaratmak istediği değişimle ilgili harekete geçebilmesine, kendi öz beceri ve kaynaklarını keşfetmesine, odaklı düşünmesine, alternatifleri görebilmesine, neyi neden yapıp yapmadığını fark etmesine, arzu edilen yaşamı kucaklamasına olanak sağlayan sistematik bir süreçtir.


Şela Habif Cem Yılmaz ile 

Yaşam koçluğu ile paralel olarak yürüttüğünüz kitap kulübü moderatörlüğünüz de var. Bu deneyiminizin yaşamınıza katkılarından bahseder misiniz? Herkesin okuması gerektiğine inandığınız beş kitap hangileridir?
Her kitap ayrı bir düşsel dünya, çoğu kez kıvılcım, her biri tutuşturuyor, kışkırtıyor, sorgulatıyor. Kimi zaman bizi bize anlatıyor; okudukça düşünce evrenimiz genişliyor, okudukça farkına varıyor ve gelişiyoruz.

Önerebileceğim beş kitap, Spinoza Problemi, Körlük, Algernona Çiçekler, Kirpinin Zarafeti ve Gör Beni.

Merak ve tutkularınızın NETTALKS platformunu yaratma aşamasında itici gücünüz olduğunu söyleyebilir miyiz? Bize amaçlarından bahseder misiniz?
Elbette, evet. Nettalks, kendi öğrenme ve yenilenme merakımdan yola çıkarak ortaya çıktı. Söyleyecek bir sözü olan, farklı bakış açıları sunabilen, birikimleri ve deneyimleriyle ilham veren kişileri İzmirlilerle buluşturan bir platform. İlk amacı, bireylerin merak dürtüsünü harekete geçirerek, öğrenme ve kendini geliştirme arzusunu uyandırmak. Bir diğer amacı da her söyleşiden elde edilen gelirin tamamını çeşitli vakıflara bağışlayarak toplumsal bir fayda sağlamak.

NETTALKS deyince insanın aklına TEDTALKS geliyor. İsim seçerken ilham olmuş olabilir mi? Yine de formatınız çok farklı. Biraz anlatır mısınız lütfen.
Nettalks’un adı TedTalks’u çağrıştırsa da yapısı ondan farklı. Elbette ki ilham almış olabilirim. Asıl çıkış noktası o zamanlar bayiliğini üstlendiğim Network mağazasında söyleşiler düzenleme fikriydi. Daha sonra Ayşe Arman ile kurduğum bir bağlantı ile bu fikir şekil değiştirerek 2018 yılında bir sosyal sorumluluğa dönüştü. NETTALKS günümüzde de benim moderatörlüğümde, yaklaşık iki saat süren bir söyleşi şeklinde sürmekte. Mottomuz “GÖRÜNENİN ÖTESİ”. Yaklaşık altı yüz kişinin katılımıyla gerçekleşen bu etkinliklerin geliri belli başlı vakıflara bağışlanmakta.


Şela Habif Gülseren Budayıcıoğlu ile 

Bugüne kadar NETTALKS’da kimleri ağırladınız? Sizin için özel bir anısı olanlardan bir veya ikisini bizimle paylaşır mısınız?
Bugüne kadar Ayşe Arman, Cem Yılmaz, Azra Kohen, Ali Poyrazoğlu, Gülseren Budayıcıoğlu, Agah Aydın ve Beyazıt Öztürk konuklarımız arasında yer aldılar.

Benim için en unutulmaz olanı Cem Yılmaz ile olan söyleşiydi. Etkinlik öncesi kendisiyle görüştüğümüzde seyircilerle soru-cevap olacak şekilde bir düzen istediğini belirtmişti. Sahneye çıkmadan on dakika önce benim de sahnede sorularımla yer almamı teklif ettiğinde bunu geri çeviremezdim tabii ki. Tüm hazırlıksızlığımla onun yanında yerimi aldım. Spontanlığın getirdiği doğallığın yanı sıra oldukça gafil avlandığım anlar da olmadı değil. Onun, durumun komikliğini çıkartmaktaki hüneri ile benim gaflarım buluşunca hepimiz kahkahalara boğulduk. O günden sonraki konuklarımla da sahneye hazırlıksız çıkmaya karar verdim. 😊

Bir gün NETTALKS sohbetlerinizi İstanbul’a da taşımayı düşünür müsünüz?
Neden olmasın? İzmir dışına da çıkmayı arzu ederim. Ancak etki alanımın İzmir’de oluştuğu kanısındayım. Başka şehirlerden benimle aynı vizyonda olan birileri ile bir iş birliği olabilirse bana daha olası gözüküyor.


Şela Habif Beyazıt Öztürk ile

Senelerdir Şalom gazetesinde köşe yazarı olan ve pek çok kitabı yayımlanan babanız Avram Ventura ile olan baba-kız ilişkinizin sizi en çok etkileyen yanı ne olmuştur?
Babamdan öğrendiğim, özümsediğim birçok değer ve erdem içinde bana geçen okuma sevdası, beni ben yapan yapı taşlarından biridir diye düşünüyorum. Etrafımdan sık sık duyduğum ‘Babasının kızı’ tabiri belki de en çok gurur duyduğum yakıştırmalardan biridir. Babamın beni en çok etkileyen yanları ise erdemleri, insani yönü, sorgulama biçimi ve sevgi dolu tavrı…

Tüm çalışmalarınızın yanı sıra kurmuş olduğunuz köklü dostluklar ve güzel bir aileniz var. Bize kendi yaşam felsefenizle, dostluk, evlilikte eş olmak ve annelikle ilgili birkaç cümle söyler misiniz?
Çok doğru bir tespit bu. Yaşamdaki önceliklerim aslında tam da bu üçü: evliliğim, çocuklarım ve dostluklarım. İyi bir eş, iyi bir anne ve iyi bir dost olmak, bana kalırsa, önce kendin olabilmekten geçiyor. “Kendim” dediğimiz olgu da sürekli bir değişim içinde olduğundan, bunu sağlayabilmek bence “İçeride neler oluyor?” sorusunu sorabilmekten geçiyor. Kendini anlamak diğerlerini anlamayı kolaylaştırıyor. Herkesin bir hikâyesi olduğuna ve yaşamını bu hikâyeye bağlı yaşadığına tanık oluyorum. Kimileri hikâyesini yeniden yazabiliyor, kimileri de bazen bilinçli, bazen de farkında olmadan yaşamını onun gölgesinde sürdürüyor. Gözlemlerim ve deneyimlerim bana o hikâyeyle yüzleşebilenlerin kendiliklerini daha fazla yaşama geçirebildiklerini gösteriyor.

Birilerinin yaşamına dokunmak, hikâyeleriyle birlikte gelişmek sizin için hep çok anlamlı olmuş. Peki bir gün kendi hikâyenizi ve renkli yaşam yolculuğunuzu, ilham olmak adına bir kitap formatında paylaşmayı düşünür müsünüz?
Şu an için kitap yazmak gibi bir fikrim yok. Bir gün olabilir. Zamanımı, yazmaktansa okumaya ayırmayı tercih ediyorum şu sıralar.